Open top menu
31 Temmuz 2013 Çarşamba
no image

A Haber'de Özlem Denizmen'in sunduğu Para Durumu programına beslenme uzmanı ve diyetisyen Dilara Koçak konuk oldu.


Programda sağlıklı kalma ve kilo vermenin yollarını anlatan Koçak, önemli tavsiyelerde bulundu.


İşte ünlü diyetisyenden sağlıklı kalma ve kilo vermenin 5 önemli kuralı;


1-Öncelikle her şeyden az yemek lazım. Yediğinizi azaltın.


2-Hareket edin. Herkes mazeret yaratmadan kendi zamanını yaratabilir.


3-Mevsiminde beslenin. Yazın bol olan sebzeleri mesela domatesi bol miktarda alıp, derin dondurucuya kaldırıp kendi salçamızı, kendi domates püremizi kendimiz yapabiliriz. Hem ekonomik hem daha sağlıklı.


4-Yasak koymuyoruz. Diyet psikolojisi çok önemli. Çünkü genelde fizyolojik değil psikolojik açlık var. O yüzden bir yeme günlüğü tutarak yediklerinizin yanı sıra duygularınızı da yazın. Ne zaman acıktığınıza dikkat edin. Gerçekten aç mısınız ya da sinirli misiniz, mutsuz musunuz, yalnız mısınız? Neden yiyorsunuz?


5-Sağlık muayenelerinizi mutlaka yaptırın. Bazı yemeler hormonlardan kaynaklanıyor olabilir. Mesela canınız tatlı çektiğinde kan şekeriniz düşüyor ve bunun da sebebi insülin hormonundaki bir bozukluk olabilir. Dolayısıyla açlık kan şekeri, bazal insülin yani insülin hormonu ve homa (insülin direnci) testlerini yaptırmanız gerekiyor. Ayrıca az yemenize rağmen yağlanıyorsanız ve bu yağlar göbek bölgesinde birikiyorsa kesin insüline baktırın.


Dilara Koçak bodybank adlı girişiminden de söz ederek vücuda yatırımı öğrettiğini ve kazandıran besinlerin meyve, sebze, zeytinyağı, badem, ceviz, doğal beslenme olduğunu, kaybettiren gıdaların ise doymuş yağ, rafine gıdalar, aşırı kızartma ve kavurma ve aşırı şeker tüketimi olduğunu belirtti.

Read more
no image

Çok merak edilmesine rağmen yasaklanan, çok konuşulmasına rağmen bilimsel gerçekleri konuşulmayan,çok bilindiği iddia edilmesine rağmen az şey bilinen, çok abartılmasına rağmen utanılan bir konu olan cinsellik, ülkemizde hala bir tabu olma özelliğini sürdürüyor.


Ancak tabu olmasına rağmen cinselliğin bir anayasası bulunuyor. Ve anayasamızın "değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez" maddeleri olduğu gibi, cinselliğin anayasasının da oluyor.


Monoton cinsel yaşamın egemenliği altına girmek istemeyen ve hazzın doruklarına ulaşmayı hedefleyen çiftlerin hayallerine doğru ilerleyebilmelerinin yolu cinselliğin değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez 3 maddesini uygulamaktan geçiyor...


Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri cinselliğin değiştirilemez 3 maddesini açıkladı.


İşte çarpıcı başlıklar:


CİNSELLİK ANAYASASININ DEĞİŞTİRİLEMEYECEK MADDELERİ...


Cinsel hakların evrensel insan hakları kapsamında ele alınması gerektiğini söyleyen CİSED Onursal Başkanı Cinsel Terapist Cem Keçe; " Dünya Cinsel Sağlık Birliği'nin Cinsel Haklar Bildirgesi'nde cinsellik, her insanın kişiliğinin ayrılmaz bir parçası olarak görülüyor ve cinselliğin tam olarak gelişimi, temas, mahremiyet, duygusal ifade, zevk, şefkat, aşk gibi temel insan ihtiyaçlarının doyumuna bağlanıyor. Cinsel haklar, özgürlüğe, onura ve her bir insanoğlunun eşitliğine dayalı evrensel insan hakları kapsamında değerlendiriliyor .


Cinsel özgürlük hakkı, cinsel otonomi, cinsel bütünlük ve vücudunun güvenliği hakkı, cinsel mahremiyet hakkı, "cinsel eşitlik hakkı, cinsel zevk hakkı, duygusal cinsel ifade hakkı, özgürce cinsellik içeren ilişki kurma hakkı, özgür ve sağduyulu üreme seçimi yapma hakkı, bilimsel araştırmaya dayalı cinsel bilgi edinme hakkı, kapsamlı cinsellik eğitimi hakkı ve cinsel sağlık bakımı hakkı gibi haklara atıfta bulunuluyor. İşte cinselliğin değiştirilemeyecek maddeleri:




  • Madde 1. İsteme hakkı vazgeçilmezdir!

  • Madde 2. Herkesin reddetme hakkı vardır!

  • Madde 3. Gerektiğinde kabullenmek gerekiyor! Bu nedenle isteme ve reddetme eğitimi cinsel terapinin önemli bir unsurudur." dedi.


"Cinsellikte karşılıklı rıza varsa o çift için her şey mubahtır!" sözünün çok konuşulan bir genelleme olduğuna değinen CİSED Genel Başkanı Cinsel Terapist Cebrail Kısa; "Bu nedenle, mutlu birliktelikler yaşayabilmek için çiftlerin isteme haklarını kullanmaları, cinsellikle ilgili istek, arzu ve beklentilerini partnerlerinden açıkça talep etmeleri gerekiyor. Cinsel hayatta "istemek" her ne kadar kişinin kendi arzu, düşünce ve yapılmasını istediklerinin eyleme dökülmüş hali olarak görülse de, aslında hem aradaki tutkunun devamını sağlıyor hem de karşı cinsin cinselliğe bakış açısını keşfetmenin önünü açıyor. Partner ilişkisinde her bir partnerin cinsel isteklerini, arzularını, beklentilerini veya fantezilerini paylaşma ve bir şeylerin yapılmasını isteme hakkı olduğu biliniyor.


Bu hakkı kullanan çiftler birbirlerine tutkuyla bağlanabiliyorlar. Çünkü reddedilmeyi göze alarak ifade edilen istekler cinsel tutkuyu ateşliyor. İfade edilen her istek kişiyi özgürleştiriyor ve partnerine bağlıyor. Modern çağın aşmakta güçlük çektiği bir sorun olarak devam eden cinsel mitler (hurafeler) nedeniyle pek çok çift cinselliği içlerinde bastırıyor ve cinsel hayatın getirilerini yaşamakta zorlanıyor.


Hal böyle olunca, "istemek" birçok çift tarafından"sapıklık", "kötü kadın olma" veya "seks köleliği" şeklinde algılanabiliyor. Bu nedenle hem sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşama ulaşmak imkânsız oluyor hem de var olan cinsel sorunlar çözümsüz kalabiliyor." dedi.


Bu nedenle Nasrettin Hoca'nın kazan hikâyesinde olduğu gibi, kazanın doğurduğuna inanılıyorsa öldüğüne de inanılması gerekiyor, yani istemek bir haksa, reddetmenin de bir hak olduğunu kabullenmek önem taşıyor. Ancak reddetme hakkı kullanılırken, çok iyi düşünülmesi ve her isteğin reddedilmemesi kadar,reddeden kişinin partnerini suçlamaması, eleştirmemesi ve yargılamaması da gerekiyor.


Çünkü talep edilen şey samimiyetin son raddesi olan cinsellikle ilgili her hangi bir fikir, düşünce, istek, arzu ya da beklenti yani çiftin bir bütün olmasını sağlayan seks olduğu için 'reddetme' cümlelerinin telaffuz şekli de bir hayli önem teşkil ediyor. Bu nedenle reddetme hakkı kullanılırken, önce partnerin cinsel istek ya da talebi üzerine konuşulması, daha sonra reddetmenin nedenlerinin açıklanması ve bunu yaparken de direk 'Hayır!' ifadesinin kullanılmaması gerekiyor. Çünkü reddetme nedenleri bilinçdışının kişiye oynadığı bir oyun olabileceği gibi, reddedilen şey aslında çok istenilen bir şey de olabiliyor." dedi.


Bu nedenle ilk iki madde değiştirilemeyeceği için ortak bir yol bulma arayışına gidilmesi önem taşıyor.İstenilen şey yapıldığında bunun bir armağan olarak görülmesi, mutlu olunması ve bunun ifade edilmesi gerekiyor. İstenilen şey reddedildiğinde ise, reddetme hakkına saygı gösterilerek, küsmemek ve geri çekilmemek gerekiyor. Ancak reddedilse bile, uygun bir zamanda isteğin en az 3 kez daha ifade edilmesi mümkün olabiliyor. Çünkü bir isteğin reddedilmesi kişinin o anki iç ve dış koşullarına, istenme şekline veya ortamına göre değişebiliyor.


İşte tüm bu ortak yol bulma arayışlarına kabullenme adı veriliyor. Kabullenme cinsel sağlığın bozulmasını önlüyor. Cinsel sağlığın bozulması sadece fiziksel sağlığı etkilemiyor, ruhsal sağlığın, ardından aile sağlığının ve sosyal sağlığın da bozulmasına yol açabiliyor." dedi.// ivillage.com

Read more
no image

Gülerken oluşan çizgilerin nedeni gülmeniz mi?



Tamamen değil. Gülme çizgileri yaşla alakalı kolajen kaybının bir sonucu olarak yanakların elastikliğini kaybetmesi ve sarkması ile oluşan ve gerçeği dışa yansıtan kıvrımlardır. Ama tekrarlanan kas hareketleri o kıvrımların yerleşmesine neden olur. Bir cilt doktoru yanaklarınıza sıkılaştırmak hyaluronik asit enjekte edebilir veya daha hızlı ve geçici bir düzenleme olarak yüzeysel kırışıklık doldurucu kullanabilirsiniz.


Retinoyid kullanmak için yılın en iyi zamanı hangisidir?



Bahar ya da yaz. Bu altın standartlarındaki kırışıklık azaltıcı çoğunlukla kuru hava ve soğuk nedeniyle şiddetli etkide tahrişe yol açar. Cildiniz nemli, daha sıcak havalarda içerikli daha iyi alacaktır. Ama retinoyidlerin güneşe hassasiyeti arttırdığını unutmayın ve her gün bolca SPF'li losyon sürün. Eğer kullanırken cildinizin kızardığını ya da pullanmaya başladığını görürseniz, günlük retinoyid kullanımınızı azaltın.


Yüzünüzün hangi tarafı genellikle kırışıkları gözler önüne serer?



Sol tarafı. Kolajen kaybı ve kırışıklık tipik bir şekilde olanca hızıyla yüzümüzün sol tarafında başlar. Pekli suçlu kim? Araba kullanmak. Güneşin yaşlandırıcı etkisi UVA ışınları arabanın camından içeri girer. Çözüm: her gün yüksek faktörlü güneş kremi kullanın.


Açık tenli kadınlar koyu tenli kadınlara oranla daha kolay mı kırışıklığa maruz kalır?



Evet, en azından fotojenik anlamda öyle. Güneş ışınları bütün ciltleri ve etnisiteleri etkilediği için spesifik özellikler biraz çeşitlenir. Koyu tenli ciltler daha yüksek oranda melanin içerir, bu da ince çizgilerin ve kırışıkların gelişimini azaltıcı etki yaratır.


Cilt tipi kırışıklık hızını artırır mı?



Cilt tipinizin, kırışıklık hızının gelişimi konusunda aslında yapabileceği bir şey yoktur. Yağlı cilde sahip kadınlar daha fazla yağ bezi barındırır. Bu da daha yoğun ve sıkı bir görünüm yaratabilir ama çizgilerin oluşum hızını etkilemez. Ne zaman ve nerede yüzünüzde ince çizgiler görmeye başlayacağınız ise tamamen yaşam tarzınızın bir sonucu olacaktır – sigara kullanma, alkol alma veya ne oranda güneş ışınlarına maruz kaldığınız belirleyenlerden birkaçıdır.

Read more
no image

1-Genel yüz temizliğinde kullanılan maskelerden peeling etkisen sahip olanlar, bu sayede ölü hücreleri ortadan kaldırarak, derinlemesine temizlik sağlıyor.


2-Yüzünüzü tazikli su ile yıkayın. Bu şekilde yapılacak duş, ofislerin yol açtığı cilt stresinizi azaltır.


3-Artık cilt bakım ürünlerinde de rastlayabildiğimiz C vitamini, kan dolaşımını ve kolajen üretimini hareketlendirdiğinden, bu tip ürünleri tercih edin.


4-Ayaklarınız parmak uçları, yüzünüze sinyal gönderir. Alnınızda oluşacak kırışıklıkları önlemek için ayak parmaklarınız üst kısmına düzenli aralıklarla sertçe bastırın.


5-Cildinizi nemlendirin. Yeni çıkan bir çok nemlendirici gün boyu etkiye sahip. Proteinli ve bitki özlü olanlar ise cildi aktif hale getirip üzerinde koruyucu bir tabaka oluşturmasını sağlıyor.


6-Yüzünüzü haftada iki defa kremleyerek 5 dakikalık masaj uygulayın. Bunun için, parmaklarınızı kullanarak oval hareketlerle çeneden yanaklara, alnın ortasından dışa doğru, burun yanlarından alnın ortasına doğru inip çıkarak masaj yapın. Ağzınızın çevresini, yukarı doğru hareketlerle ovun.


7-Gece saat 1'den önce güzellik uykusuna yatmayı ihmal etmeyin. Bedenimiz özellikle ilk uyku saatlerinden gece yarısına doğru büyüme hormonları üretir. Bu hormonlar ise hücre yenilenmesini hareketlendirir.


8-Kremlerin içindeki enzimlerin faydalarını biliyor musunuz? Biyo teknolojik yöntemler taklit edilerek üretilen minik protein molekülleri, ileri yaşta, insanların cildindeki dolaşım sistemini aktif hale getirip ciltleri koruyucu hücreleri güçlendirir.


9-Koku kompresleri cilt ve duyuları canlandırır. Dörder damla limon ve selvi ağacı özünü ve iki damla ardıç yağını, iki litre kaynar su içine koyun. Özel yüz havlunuzu bu karışımın içine daldırın ve yüzünüze ölçün.


10-E vitaminin bulunduğu kremler hücrelerin gerilimini azaltır. Ultroviyole ışınlarının, atık gazların, nikotinin oluşturduğu saldırgan serbest radikaller cildin zamanından önce yaşlanmasına neden olur. E vitamin cildi bu zararlı etkenlerden koruyup nemlendirir.


11-Yanaklarınız derisini gerginleştirmek için jimnastik yapmalısınız. Bunun için ağzınızı kapatın,yanaklarınızı içeri doğru çektikten sonra, ellerinizin yardımı ile yavaş yavaş gerin.


12-Patates masajı cildi tazeler ve dinlendirir. Öncelikle çiğ patates dilimlerini 10 dakika buzdolabında bekletin. Cilt temizliğinizi yaptıktan sonra, soğumuş patates dilimleriyle yüzünüze masaj yapın. 15 dakika boyunca patatesi, suyunun cildinize etki etmesini bekledikten sonra yüzünüzü yıkayın.


13-Duru, yumuşak bir ten için AHA komplekslerine başvurmak bir zorunluluk. Bu isimle tanınan meyve asitleri, cilt hücrelerinin yenilenmesini sağlarken, tahriş de etmiyor. Ayrıca besleyici yağlar da içeriyor.


14-Kolajen tabakasını harekete geçirecek bir içecek hazırlamaya ne dersiniz? Bunun için 250 gr domates, 2 şeftli, kabuğu soyulmuş yarım limon ve bir havucu katı meyve presine koyun, bir damla zeytinyağı ve bir miktar iyot tuzu ekleyin ve karıştırın.


15-"Şikaku" baskısı herhalde birçoğunuzun yabancı olduğu bir kelime. Bu basit egzersiz gergin yüz kaslarını yumuşatmaya yarıyor. Söz konusu baskının uygulanacağı enerji merkezi, gözbebeğinin hizasında, gözaltlarındaki kemikler üzerindedir. Bu bölgeye, en az 5 saniye süresince, parmaklarınızla bastırın.


16-Güzellik kapsülleri cildi bütünüyle beslemese de, işlevini içeriden yürüten bir hücre yenileyicisi olarak görev yapıyor. Vitaminler, nemlediriciler ve doğal maskelerle cildin esnekliğini sağlayabilirsiniz.


17-Oksijen maskesi, bir çeşit expres lifting görevi görür. Bu uygulamayla, hücrelerin oksijen alımı 10 dakika içinde yoğunlaşır. Sonuç olarak, cilt olabildiğince taze ve sağlıklı bir görünüme kavuşur.


18-Lipozom maskeleri besleyicidir. Aynı zamanda, cildin alt tabakalarına da nüfuz ettiklerinden, etkilerini uzun vadede gösterirler.


19-Turuncu ışık, hücreleri canlandırır, mavi oksijen alımını artırır, sarı cildi ölü hücrelerden arındırır ve yeşil kuproza karşı etkilidir.


20-Renkli ışık tedavisini ancak güzellik merkezlerinde bulabilirsiniz.//kadınvekadın.net

Read more
no image



Bazılarına göre ara vermek ilişkiyi yeniden alevlendirmek için ideal bir çözüm olabilir. Bazıları için ise, tam tersi de olarak ilişki sona eriyor.

Birbirinize hala aşıksanız, fakat yolunda gitmeyen bazı şeyler varsa yada ilişkinizin başındaki o büyülü anlara geri dönmek için bir çözüm bulmaya çalışıyorsanız, belki ara vermek bir çözüm olabilir. Ama herşeyi riske atıp, ara verebilir misiniz ?

Partnerinize hala aşıksınız ama ilişkinizde sorunlarla karşılaşıyorsunuz. Ara vermek, partenerinizin baştan çıkarıcı özelliklerini yeniden keşfetmenize neden olabilir. Ama dikkat olun, uzun süren bir ara, ilişkinizi riske sokabilir. Bir hafta mı ? Bir ay mı ? Altı ay mı ? Durumun kötüleşmesini istemiyorsanız, kararlarınızı partneriniz ile beraber almanızı öneriyoruz.

Ara vermek fikrini, partnerinizle ortak bir karar çerçevesi içinde alın, eğer tek başınıza hareket ederseniz, farkında olmadan ilişkinizin sonunu hazırlıyorsunuz demektir.

Ara vermek, ilişkiyi kurtarır mı, tahrip mi eder  ?

İlişkiye ara vermenin hem yararlı yönleri hem de sakıncalı yönleri olabilir. Ara vermek hem sizin hem de partnerinizin kendiniz ile yüzleşmenize yardımcı olabilir. Yalnız başınıza  kaldığınız bu zaman da kendinize bir takım sorular sorun : Neden artık iyi gitmiyor ? Durumuz düzeltemek ne gibi değişiklikler yapabilirim ?
Bunu yapmaya hazırmıyım ? İlişkiye yeniden başlayıp, başlamama kararını alırken, aklınızı kurcalayan sorulara cevaplar bulabilmeniz size yardımcı olacaktır.

Çoğu zaman özlem çabuk hissedilir ve eşinizin yalnız olduğunu bilme duygusu, düşünüp, karar verme konusunda aklınızı karıştırabilir. Bu yüzden duygularınızı kontrol altına aldığınızdan emin olun.

Sonuç olarak, kısa bir ara, ilişkinizi eski haline döndürebilir fakat uzun süren bir ara, ilişkinizi kırılma noktasına kadar sürükleyebilir.

Read more
26 Temmuz 2013 Cuma
no image

İnce bir vücuda sahip olduğu halde göbeğinden yakınanlara veya ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar göbeklerini bir türlü eritemeyenlere sıkça rastlarsınız. Hatta bazıları, televizyonlarda reklamı yapılan ilginç görünümlü karın çalıştıran aletlerden satın bile almıştır, ama tabii bunların istenilen randımanı veremediklerini anlamaları da uzun sürmez.


Bu konuda uzman önerileri doğrultusunda hareket etmek ve sabır göstermek, 'sıkı ve düz bir karna sahip olmanın' anahtarı. İstenilen ölçülerde, düzgün ve orantılı bir vücuda sahip olmak ve göbeğinizden kurtulmak için şunlara dikkat etmeniz gerekiyor: Düz bir karın istiyorsanız, dikkat etmeniz gereken en önemli nokta 'beslenme' konusudur. Yağlardan kurtulmak için öncelikle kan şekeri seviyesini kontrol altına almanız gerekiyor. Bu da en iyi günde 4-6 öğünle sağlanır. Tabii 6 öğün deyince aklınıza, masalar dolusu yemek gelmesin. Bir öğün, sebzeli bir omlet de olabilir, meyve doğradığınız bir mısır gevreği de, ya da yarım fincan pilavla bir parça tavuk ve bolca salata veya bir elma. Temel olarak üç ana ve üç ara öğün tüketebilirsiniz. Burada amaç, azama sık yemektir. Böylece ihtiyacınız kadar protein ve karbonhidrat ve az miktarda da yağ tüketmiş olursunuz.


Oranlar


Alınan kalorilerin yüzde 80'inin karbonhidratlardan gelmesi halinde, sıkı ve düz bir karna sahip olmak pek mümkün olmuyor.Oranlar değişebilir, ama kalorilerin yüzde 55'inden fazlasının karbonhidrattan alınması, vücuttaki yağdan kurtulmada pek yardımcı olmaz. Vücut tolere edebiliyorsa, az miktarda karbonhidrat alarak diyet yapılabilir. Önemli olan, yüzde 55 sınırını aşmamaktır.


Zamanlama


Bünyeye giren yağ miktarı azaldıkça, vücut bir tür alarma geçerek, alınan yağı depolamaya çalışır. Bu nedenle gün içinde her 2-3 saatte bir, bir şeyler yenilmesi öneriliyor. Bu, vücuttaki yağı yakmaya yardımcı olur.


Kalori


Yukarıda belirtilenlerin hepsini uyguladığı halde, yine de düz bir karna sahip olamayanlar, kilolarını sabit tutmak için günde kaç kalori alacaklarını öğrenmeleri gerekiyor. Bunu da biraz uğraşıp deneme yoluyla öğrenebilirsiniz. Ayrıca, tükettiğiniz toplam kaloriyi, kaç gram protein, karbonhidrat ve yağı tükettiğinizi de belirleyip yazmalısınız.


Kalori azaltma


Kiloyu sabit tutmak için alınması gereken günlük kalori miktarı bulunduktan sonra, alınan kalori miktarının 200 kalori kadar azaltılması gerekiyor. Hedef, yiyebildiğiniz kadar yiyip, yine de yağ yakmaya devam etmek ama bu arada da kas kaybına uğramamaktır. Olabildiğince az yemeyi hedeflerseniz, elde edeceğiniz tek şey metabolizmanızı yavaşlatmak ve kas dokusundan kaybetmek olacaktır. İlk hafta sonra verdiğiniz, kilodan çok, vücutta birikmiş su olacaktır. Esas ondan sonra kilo vermeye başlarsınız.


Tutarlılık


Haftanın 6 günü bu program uygulanıp, haftada bir gün istenilen bir besinden bir porsiyon tüketilebilir. Ancak burada önemli olan şey abartmamaktır. Çünkü abartmanız halinde kan şekeri seviyesi tekrar yükselebilir ki, bu da yağ yakmanızı durdurur.


Ağırlık çalışması


Haftada 2-3 kez yapılacak 35 dakikalık (bir saate de çıkılabilir) ağırlık çalışması, hem vücuttaki kas kütlesini, hem de metabolizma hızını arttırır; çünkü kas, yağdan daha çok kalori yakar. Bu şekilde günde fazladan 30 ila 50 kalori yakabilirsiniz. Ağırlık çalışmasına karın egzersizlerini de dahil etmelisiniz. Böylece bir yandan vücudunuzdaki yağ miktarını azaltırken, diğer yandan da karnınızı sıkılaştırmış olursunuz.


Kardiyovasküler egzersizler


Haftada 3 ila 5 gün, 30-40 dakikalık orta yoğunlukta kardiyo egzersizleri (yürüyüş, koşu, yüzme, bisiklet vs) yapılması da önerilenler arasında. Başlangıç seviyesindekiler, egzersizin yoğunluğunu kademeli olarak arttırmalılar. Eğer zaten belli bir seviyedeyseniz, haftanın iki günü daha yoğun program uygulayabilirsiniz. Bunu düzenli uygular, yediklerinize dikkat eder ve bu rutini her 3-4 haftada bir değiştirirseniz, düz bir karna sahip olabilirsiniz.

Read more
no image

Günümüzde evli olsun veya olmasın birçok insan sorunlarının kendilerini aştığı noktada uzmanlara danışma yolunu tercih ediyor. Özellikle evli ya da evliliğe hazırlanan çiftlere yapılan danışmanlık hizmetlerinde evlilik sistemi içindeki bireyler arasındaki ilişki ile çalışılıyor ve her iki durumda da bireylerin zihinlerindeki probleme takılınmayıp; kişilerarası ilişki ve süreçleri üzerinde yoğunlaşılıyor.



Genellikle böyle bir danışmalığa, evlilik hazırlığında olan çiftler ilişkilerinde yaşanan sorunlar yüzünden ilişkiden korkma, evlenme kararını bir türlü alamama ya da kararı erteleme gibi sorunlarla başvuruyor.Diğer başvuru sorunları ise şunlar; kişilerin problemlerini çözmede başarsızlık yaşamaları, bazı yaşam döngüsü içinde geçişlere uyum sağlama güçlüğü çekmeleri, çiftler arasında memnun olunmayan bir hiyerarşik yapı olması, birbiriyle ilgili katı, olumsuz geri bildirimlerde bulunmaları, uzun süredir devam eden gerginlikler, duygusal kayıplar olması vs.



Birbirine aşık olan bireyler yaşamlarının yalnızca eşleriyle heyecanlı, anlamlı olacağını düşünürler. Birlikte uyuyup uyanarak, herşeyi beraber yaparak, verdiği kadarını alacağını düşünerek sınırsız ve belki de sonsuz mutluluk beklentisi içindedirler.



Atılan adımların aynısı ötekinden de beklenir



Bir ilişkiden pişmanlık, öfke, hayal kırıklığı ve umutsuzluğun ötesinde şeyler istenir. İlişki içinde bunlar ortaya çıktığında bireyler incinmek, reddedilmek, terk edilmek ve sevgisiz kalmaktan korkarlar.



Ayrıca çiftler arasında evlilik öncesi ya da evlendikten sonra yaşanan çatışmaları ise şu şekilde genellemek mümkün; kişilerin ilişkide birbirlerine koydukları ve üstlendikleri, aldıkları pozisyonlar ve roller vardır. Bu roller tekrarlana tekrarlana ilişki içinde kalıplar oluşur. Örneğin; bazen çiftlerde biri diğerinden üst konumda olmak ister. Diğeri de aynı biçimde davranırsa bir güç çatışması mücadelesi ortaya çıkar.Bazen de çiftler arasında karşılıklı eksiklerin tamamlandığı 'tamamlayıcı ilişkiler' kurulur.



Örneğin; karamsar-neşeli, anne-çocuk, efendi-uşak vs. gibi hiyerarşik bir ilişkidir. Çiftlerden biri verilen ya da aldığı rolü bırakmak ister de öteki bunu onaylamazsa çatışma yaşanır.



Tüm bu sorulara karşı ise çiftlerin dikkat etmesi gereken hususlar ise şöyle;



* Her birey kendini ve diğerini gözlemlemelidir.


* Bireyler arasında daha açık ve etkili bir iletişim kurulmalıdır.


* Her ilişki bir alışveriş olduğu için ilişkide sözel olmayan mesajların etkisinin iki insan arasındaki etkisi sorgulanmalı.


* Bir birey diğerine sözel olarak çok etkileyici, üzücü, kırıcı, incitici, reddedici, onaylamayıcı bir şey söylemiyor gibi görünse de ses tonu, vurgusu, vücut dili, bakışı öteki üstünde sözcüklerden daha önemli etki yaratabilir. Her tartışma sanki gerçekten konuyla ilgiliymiş gibi düşünülür. Tartışma-uzlaşma, biçiminde aynı 'film' defalarca en baştan tekrarlanır. Burada önemli olan içeriğin dışına çıkabilmektedir.


* Kişiler tartışmayı ve konusunu bir kenara bırakarak ilişkileri ve bu olanlar hakkında konuşmalıdırlar. Bir anlaşmazlık/problem durumunda bile ''karşımdaki de benimle aynı şeyi düşünmeli, o da bunları yaşadı, konu hakkındaki bilgimiz aynı'' diye kabul ederse ve karşıdaki durumu düzeltmezse, öteki buna kırılıp darılabilir. Yine benzer biçimde ''tek doğru, tek gerçek var, oda benim bildiğim. O bunu göremiyorsa ya mantıksızlığın ya da beni sevmemesinin sonucudur'' diye bir kalıp yargıyla olay kısır döngülerle tekrar başlayacaktır.


* İlişkide her iki taraf birbirini olduğu gibi kabul etmelidir. Asıl önemlisi kişiler öncelikle kendileriyle ilişkilerini sorgulamalılar.



İdeal ilişki nasıl olmalı?



* Açık/etkin iletişim


* Esnek güç dağılımı


* Her bireyin kendisi olması hakkında bir seçme özgürlüğü


* Yapıcı uyarıları değerlendirmek, olumsuzları da rahat karşılamak.


* Sıkıntılar karşısında stres yaşanmasına tolerans göstermek, bir tek karşıdakini sorumlu görmemek Zaman içinde değişim göstermek, uyumu korumak.

Read more
no image

Universal Hospital Grubunun başarılı diyetisyeni Ayşe Gül Güven sizler için son zamanların en populer konusu kan grubuna göre diyeti yazdı.


Kan grubunuza uygun bir diyet takip ederek kilo kaybedebilir, daha sağlıklı hissedebilir ve birçok hastalığa karşı olan risklerinizi düşürebilirsiniz.


En azından doğal tedavi ve Kan Grubu Diyeti yaratıcısı Dr Peter D’Adamo Eat Right For Your Blood Type adlı kitabında bunları iddia ediyor. Hollywood yıldızları ile bu beslenme tarzı bir ara hit oldu. Ara ara merak edilen bu konuyu sizler için biraz inceledim


Kan Grubu Diyeti Nedir ?


Kan Grubu DiyetiDr D’Adamo vücudumuzun farklı besin maddeleri ile nasıl başa çıktığını kan gruplarımızın belirlediğine inanıyor. Onun teorisi her kan grubunun kendine özgü bir antijen (Vücudun yabancı olarak tanıdığı bir madde) markırı olduğu fikrine dayanır ve bu markır bazı gıdalar ile kötü tepki vererek potansiyel sağlık sorunlarının her türlüsüne yol açabilir. Ayrıca, Dr D’Adamo mide asit ve sindirim enzimleri düzeylerinin kan grubu ile bağlantılı olduğuna savunur. Sonuç olarak, kan türü için özel olarak tasarlanmış bir diyeti takip edenlerin, vücutlarının besinleri daha iyi sindirip emeceği için kilo kaybını sağlayabileceği düşünülür. Ama teorisi daha da esrarengiz ve şaşılacak hale geldi. Dr D’Adamo kan gruplarının tarihsel gelişim içinde farklı zamanlarda ortaya çıktığı fikrini ortaya koydu. Tükettiğimiz gıdaların bizimle aynı kan grubuna sahip atalarımızın genellikle tükettiklerinden olması gerekiyordu.


Kan grupları ne zaman evrim geçirdi ?


O kan grubu ilk bulunan kan grubudur M.Ö. 50.000 yıl civarlarında avcı-toplayıcı atalarımızdan bahsediyoruz. Bununla birlikte, Dr D’Adamo bizim 0 kan gruplu atalarımızın et temelli yüksek proteinli diyet ile hayatta kaldığı görüşünü savunur. Bu nedenle 0 kan grubuna sahip kişiler 21.yy dada bu tip beslenmeyi takip etmelilerdir.


Daha sonra, M.Ö. 15.000 yıl civarında A kan grubu ortaya çıktı Bu zamana kadar, atalarımızın ‘avcı-toplama günleri son bulup tarım tipi yaşama geçtiler. A kan grubunun zamanla oluşması, atalarımızın tarımsal vejetaryen tipi beslenmeye geçmesine denk geldi. Ve Dr D’Adamo bu seferde A kan grubuna sahip kişilerin günümüzde vejetaryen tipi beslenmeleri gerektiğini önerdi.


A Kan Grubu Diyeti


B kan grubu yaklaşık M.Ö. 10.000 yılları civarında göçebe atalarımız sayesinde gelişti. Onlar kendi çiftliklerini bırakıp sürekli bir yerden bir yere hareket ederek arazileri dolaşmaya başladılar. Sonuç olarak, Dr D’Adamo’nın teorisine göre B kan grubu et, süt grubu, tahıllar ve sebzeleri de içine alan çeşitlilikte beslendi. Son olarak sadece 1000 yıl önce AB kan grubu ortaya çıktı. Dr D’Adamo’ ya göre bu kan grubunun atalarımızın modern zamanlara ayak uydurmasını sağladı. Bunun anlamı AB kan grubunun hem A grubunun hem de B grubunun tükettiklerine uyum sağlayabildikleri anlamına gelir.


ÖYLEYSE KAN GRUPLARINA ÖNERİLEN VE ÖNERİLMEYEN BESİNLERE BİR GÖZ ATALIM


O Kan Grubu Diyeti


Kan Grubuna Göre Zayıflamakİngiltere’de en yaygın olan kan grubudur. Dr D’Adamo sindirim sistemimizin eski zamanların yansımasını koruduğunu düşünüyor ve böylece 0 kan grubunun avcı-toplayıcı tarzı beslenmeye devam etmesi gerektiğini düşünüyor. Başka bir deyişle et ve balık içeren yüksek proteinli, düşük karbonhidratlı ancak süt ürünleri, buğday veya tahılların onlara iyi gelmeyeceği görüşündedir.


Bu öneri kulağa biraz tanıdık geliyor tıpkı Atkins diyetinde önerilen yüksek protein, düşük karbonhidratlı diyetin başka bir versiyonu gibi.


Tüketebileceğiniz besinler zeytinyağı, et ve balığı serbestçe içeriyor.


Ilımlı olarak tüketecekleriniz arasında ise yumurta, kabuklu yemişler, tohumlar, bazı sebze ve meyveler gelmekte.


Ve uzak durmanız gerekenlerse süt ürünleri, fasulye, tahıl, ekmek, makarna ve pirinç.


Ancak tıpkı avcı toplayıcı atalarımızın yaptıkları gibi bolca hareket etmenizi sağlayacak aerobik ve koşma gibi temposu yüksek egzersizler ile gıda alımınızı tamamlamanız gerekiyor yoksa o miktarda yüksek doymuş yağ alımı biyokimyasal tablonuzu altüst edebilir.


A Kan Grubu Diyeti


İngiltere’de ikinci olarak en sık görülen kan grubudur. Sindirim sistemimiz bu sefer yerleşik düzene geçmiş olan atalarımızın yaptıklarının yansımasını hatırlayarak tarımsal yaşamın getirisi olan daha çok tahıl ve sebze ancak çok az et tüketeceklerdir.


Yani A kan grubunun vejeteryan tipi beslenmeyi benimseyip yine süt ve ürünlerinden sakınması gerekecekti.


Bunun anlamı kabuklu yemişler, tohumlar, fasulye, tahıl, makarna, pirinç, meyve ve sebzelerin beslenme listenizde yer alması gerektiği anlamına geliyordu.


Bu arada yoga ve golf gibi sakinleştirici egzersizler bu kan grubu için en uygun olan egzersizler olacaktı.


B Kan Grubu Diyeti


Sadece her 10 kişiden 1 ‘i bu kan grubunun taşıyıcılarındandır. En az diyet kısıtlaması olan bir kan grubudur. B tipi atalarımız gezmeyi keşfetmeye meraklı olduğu için gıdaların her türüne ulaşmayı başardı tabi DOĞAL olanları NE ŞANS J


Çok az sayıda gıdalardan kaçınmaları gereklidir ve buda sağlıklı olabilmeniz için yapmanız gerekenlere en yakın olanıdır.


Yani ÇEŞİTLİ VE DENGELİ BESLENMEK.


Sakınılması gereken tek besin kaynakları işlenmiş ürünlerdir.


Kabuklu yemişler ve tohumlar önerilmez ancak küçük miktarlarda karbonhidrattan zengin besinlere beslenme düzeninde yer verebilmektedirler. Konu egzersize geldiğinde ise yürüyüş, tenis, yüzme gibi düşünme zekâmıza yer verdiğimiz egzersizler önerilmektedir.


Sonuçta önemli kararlar almadan önce açık havada yapılan yürüyüşler her zaman işe yarar J


AB Kan Grubu Diyeti


En sevdiğim kan grubu genel alıcı sınırlı verici bu kan grubunu taşımaktan mutluyum. Bu az rastlanan kan grubu A ve B kan gruplarına önerilen tüm besinlerin bir kombinasyonunu tüketebilir. B grubuna birçok yiyecekler serbest bırakılırken A kan grubuna vejeteryan tipi beslenmenin önerilmesi aklınızı karıştırmış olabilir.


Bu nedenle AB grubu için öneriler vejeteryan ağırlıklı beslenirken çoğu zaman et, balık, süt ve ürünleri ile birlikte beslenmesi önerilmiştir.


Egzersiz konusuna gelindiğinde de öneriler orta şiddetteki egzersizler ile sakinleştirici etkiye sahip egzersizlerin bir kombinasyonunu içermelidir.


UZMAN GÖRÜŞÜNE GELİNCE


Uzmanların genel görüşü bu düşüncelerin bir dayanak noktası olmadığı ve kan gruplarımız ile tükettiğimiz diyet arasında bir bağlantının olmadığıdır. Zaten makaleler arasında gezindiğimde de;


Genel olarak rastladıklarım bağırsak dengemizin özellikle diyet gibi çevresel faktörlerden fazlasıyla etkilendiği ve bağırsak sağlığımızın ana belirleyicileri bağırsaklarımızda yaşayan yararlı ve zararlı konakçıların dengesinin belirlediğidir.


Ancak kan gruplarımızda bağırsak floramızın temelde ana belirleyicileridir. Bunun dışında O(-) ve A(+) kan gruplarının diyabete daha yatkın oldukları saptanmıştır. O kan grubunun Helicobacter pylori bakterisine maruz kalma durumuna da daha yatkındır.


Bunun yanı sıra Orta Doğu ve Asya’da ortaya çıkan A grubu tarımın başlamasından sonra gelişti bu nedenle mide asit salgılarının eti sindirmeye 0 kan grubundan daha az etkin olduğu gösterilmiştir.


Sonuç olarak bu beslenme tavsiyelerini size önerecek (savunacak) nitelikli bir beslenme uzmanı bulamazsınız. Sonuçta A yada 0 kan grubuna yapılması önerilen besin kısıtlamaları büyük sorunları yol açabilir. Bana kalırsa günümüzün teknolojisi ışığında besin intolerans testlerini yaptırıp ona nazaran hayatınızda bir takım kısıtlamalara gitmeniz en sağlıklı, mantıklı ve sağlığınıza katkısı olacak olan seçeneğiniz olacaktır. Sonuçta dikkate almanız gereken ortaya atılanların ne kadar bilimsel gerçeklik ile desteklendiğidir.


Sağlığınıza dikkat etmeniz dileğiyle.

Read more
no image

Aşk her erkeğin ihtiyaç duyduğu bir duygu olduğu kadar belirtileri ile erkek davranışlarına da yön verebilmektedir.İşte aşık erkeklerin bazı davranış şekilleri...




  • Makyajsız halinize de bayılır.

  • Kalpten kalbe konuşurken size baktığında gözleri dolar.

  • Herhangi başka bir erkekle konuştuğunuzda kıskanç tavırlar sergiler.

  • Kavga ettiğinizde ilk özür dileyen daima o olur.

  • Boynuna ufak bir öpücük kondurmak istediğinizde sizi reddetmez, karşılık verir.

  • Size sürekli iltifatlarda bulunur.

  • Tüm hafta çalışmıştır, kendine ayıracak az bir zamanı vardır. Ama o zaman dilimini de sizin bilgisayarınızı tamir etmekle geçirir.

  • Ona karşı yanlış bir şey yaptığınızda unutmak ve sizi affetmek için elinden geleni yapmaya çalışır.

  • Yıllık izinlerini hep size göre ayarlar

  • En sevdiğiniz çiçeği bilir ve size düzenli olarak alır.

  • Size, arkadaşlarının bile bilmediği en hassas ve savunmasız tarafını gösterir

  • Cep telefonunda daima size ait resimlere yer verir.

  • Hastalandığında kendi bardağından su içmenize asla izin vermez.

  • En sevdiğiniz filmi ve şarkıyı ezbere bilir.

  • Size şirin bir takma ad bulmuştur ve sizi hep öyle çağırır.

  • Ne olursa olsun hep sizin tarafınızda ve yanınızdadır.

  • Biri size bir kabalık yaptığında araya girer ve sizi korur.

  • Alışverişe başlamadan önce 45 dakika boyunca fiyatları ve ürünleri incelemenize rağmen süpermarkete sizinle gelmeyi sürdürür.

  • Aradığınız elbiseyi bulmak saatler sürse de sizinle birlikte alışveriş merkezine gelmeyi sürdürecektir.

  • Sezen Aksu'yu sevmese bile elinde iki açıkhava konseri biletiyle gözleri parlayarak yanınıza gelir.

  • Uzun zaman istediğiniz bir mücevheri ne yapıp yapıp satın almaya çalışır.

  • En sevdiği tatlının son dilimini istediğinizde onu, hiç düşünmeden sizinle paylaşır.

  • Az uyuduğunuzda üzülür çünkü bunun sağlığınızı tehdit ettiğini düşünür.

  • Toplum içinde tereddütsüz bir şekilde el ele tutuşacaktır.

  • Kollarınız yorulduğunda dışarıdan ne kadar tuhaf gözükeceğini bilse de çantanızı taşıyacaktır.

Read more
24 Temmuz 2013 Çarşamba
no image

'Crazy sexy diet' kitabıyla Amerika'nın gündemine oturan ünlü yemek gurusu Kris Carr, sağlıklı ve kesin sonuç veren rejimiyle ilgili bütün sırları açıkladı.



Fazla kilolardan kurtulmak ve mükemmel güzelliğe ulaşmak, hiç bu kadar kolay olmamıştı!


Yeşille dost olmak!




Yağ ve şeker oranı çok yüksek olan endüstriyel ürünlerin yerine tüketilmesi gereken sebzeler vücudumuzu pH bakımından dengelerken aynı zamanda da vücudumuzun ana ihtiyacı olan vitmanin, mineral, lif, oksijen ve enzim bakımından besler.



Endüstriyel ürünlerin hepsi insan vücudunun pH dengesini bozmaktadır ve yorgunluk, öfke, kas erimesi, aşırı kilo, selülit gibi yan etkileri görülmektedir.



Vücudu asitle dolduran endüstriyel ürünlere karşı taze ya da pişmiş sebzeler yiyerek vücudunuzu korumalısınız. Vejeteryanların genellikle zayıftır öyle değil mi? Bu durum, Kris Carr'ın 'yeşille dost olun' uyarısını dikkate almanız için bir neden oluşturabilir!



Aynı zamanda sebzelerin hafıza ve libido gücünü arttırdığını da hatırlatalım. Belki de bundan dolayı Gwyneth Paltrow, Cameron Diaz, Miranda Kerr, Liv Tyler, Gisele Bündchen gibi yıldızlar vejeteryan olmaya karar verdiler.



Pratikte haftada 12 ile 15 kez vejeteryan ürünleri tercih etmelisiniz. Geriye kalan zamanda ise, istediğiniz gibi yiyebilirsiniz. Yine de bizim size önerimiz, protein bazlı yiyecekleri ihmal etmemeniz. Mesela, 100 gr balık, et ya da yumurta , sütlü bir tatlı ve peynir…


Taze sıkılmış meyve ve sebze suları




Kris Carr'ın en önemli önerilerinden biri de hergün en az bir tane % 70'i sebze % 30'u ise meyveden oluşan karışımlar hazırlamanız. Karışımınızda ıspanak, pazı gibi sebzeler kullanırsanız vücudunuzun vitamin, klorofil, detoks gibi önemli ihtiyaçlarını da karşılamış olacaksınız.



Ispanak ve pazıyı ilk duyduğunuzda tat bakımından canınız sıkılabilir fakat emin olun ki, ekledeğiniz meyvelerle içmekten zevk alacağınız bir karışımı yudumluyor olacaksınız.




Karışımınızı armut, elma, muz, kivi gibi meyvelerden biri + 1/2 kabuğu soyulmuş salatalık + 1/2 deste maydanoz + 100 gr taze ıspanak + biraz su ya da hindistan cevizi suyu ekleyerek hazırlayabilirsiniz.


Tahıl bağımlılığı




Tahıl, içinde bulundurduğu glüsid ile vücudunuza enerji verir ve yorgunluğunuzu alır. Glüten bakımından zengin olan ürünlerin yanına fazla yaklaşmayın. Sıkı ve sağlıklı bir vücut için tahılla aranızı iyi tutun.



Her yemekte bir porsiyon glütensiz tahıl tüketmeniz öneriliyor. Hazmı kolay olan yiyecekler tercih edilmeli. Örneğin: kara buğday, horoz ibiği, darı...


Şekere dikkat!




Şekerin fazla tüketimi vücuda hiç bir şekilde yarar sağlamıyor ve tatlandırıcıların da şekerden aşağı kalır bir yanı yok. Kris'e göre şeker tüketmek vücudunuzu yavaş yavaş mahvediyor. Beyne çok büyük ve kalıcı hasar veren şekeri artık hayatınızdan çıkarma zamanı geldi.


Organik, yerel ve mevsimsel ürünler tüketilmeli!




Vücudunuzdaki toksinlere elveda demek için seralarda yetişen ürünlere de elveda demeniz gerekiyor. Organik ürünler hem sağlığınız için bir tehlike oluşturmuyor hem de vitamin ve mineral bakımından daha zengin. Kanıt turfanda yetişmiş ürünlerde...



Organik hayvan ürünlerini tercih etmelisiniz, bu ürünler diğerlerine göre daha yağsız, omega 3 bakımından ise daha zengin.


Kendinize zaman ayırın!




Vücudunuz sizin tapınağınız, ona iyi bakmazsanız hayatınızı da riske etmiş olursunuz. Uzun, sağlıklı ve her zaman formda bir hayat sürmek istiyorsanız vücudunuza gözünüz gibi bakmanız gerekiyor.



Vücudunuzun anlık ihtiyacını karşılayan ürünleri tüketmelisiniz. Bu demek hızlı bir şekilde bilgisayarınız karşısında bir sandviç yutmak ya da akşam yemeğinizi televizyon karşısında yemek demel değil.



Acıktığınızda az da olsa yiyecek tüketecekseniz, en az 20 dakikakınızı ayrımanız ve her öğününüzü çiğneyerek yavaş bir şekilde tüketmeniz gerekiyor.



Amacınız hiç bir zaman hızlı kilo vermek olmamalı! Hızlı kilo vermek vücudunuzun bütün dengelerini alt üst eder. Her ay 3 ya da 4 kilo vermek vücudunuzun sağlıklı kalabilmesi için en ideal yöntemdir.

Read more
no image

Nane


Sindirim sisteminin işleyişini uyarır ve doğal açlık bastırıcı olarak görev yapar. İştahınızı azaltır ve tokluk hissi yaratır.


Rezene


İştahınızı bastırır, açlık hissini azaltır ve idrar söktürücüdür. Vücuttaki toksinlerin sıvı yolla atılmasını sağlar.Bu lezzetli bitki aynı zamanda çok iyi bir sindirime yardımcı ve etkili bir metabolizma uyarıcıdır. Bu sayede doğal olarak kilo kaybı teşvik eden, son derece etkili bir bitkidir.


Maydanoz


Doğal bir idrar söktürücüdür. Aynı zamanda karaciğer ve böbrekleri temizler. Sindirime yardımcıdır. Kilo kaybında destek verir.


Kimyon


Sindirime yardımcı olur. Metabolik fonksiyonları iyileştirir. Bağışıklık sistemini güçlendirir ve kan akışını arttırır.


Kakule


Sağlıklı sindirimi sağlar ve metabolizmayı hızlandırır. Antispazmodik özelliğiyle iyi bir temojeniktir.


Zencefil


Sindirime yardımcı olan çok iyi bir idrar söktürücüdür. Şişkinliği azaltır ve kolesterol emilimini engeller. Termojenik özelliği sayesinde kilo kaybetmeyi kolaylaştırır. Vücut ısısını yükseltir.


Zerdeçal


Sindirime yardımcı olur, metabolik fonksiyonları iyileştirir ve vücutta yağ yakımını hızlandırır. Ayrıca antioksidan özelliklere sahiptir.


Tarçın


Kan dolaşımını arttırır ve fazla kilo ve obezite sağlığı üzerinde olumlu etkiye sahiptir. Karın yağlarıyla mücadele etmenizi kolaylaştırır. Kötü kolesterol seviyesini düşürür. İnsülin direncini düzenler.


Hardal tohumu


Yak yakımını hızlandırır ve metabolizmayı tetikler. Kilo kaybetmede büyük yardımcınızdır.


Karabiber


Sihirli biber de denebilir. Karabiberin vücuda 20 dakikalık yürüyüş etkisi yarattığı araştırmalarla belli olmuştur. Yağ yakımını hızlandırır.


Kırmızıbiber


Konu kilo kaybıysa, kırmızıbiber baharatların kraliçesidir. Metabolizmayı %25 hızlandırdığı araştırmalarla ispatlanmıştır.

Read more
23 Temmuz 2013 Salı
no image

 Yalan söylediğimizi kabul etmesekte hepimiz söyleriz peki en çok hangi alanda yalan söyleriz?


1. Bayağı kilo vermişsin


Genelde bu yalanı söylemeye insan zaten mecbur bırakılır. Hayatını kilo vermeye adamış, sadece ara öğünde ne yiyeceğini düşünerek yaşayan bir arkadaşınız, “Nasıl kilo vermiş miyim?” diye sorduğunda, bu sorunun “Hayır” cevabı tarihte hiç olmamıştır.


2. Bir ara görüşelim


O ara asla gelmez, bunun yalan bir dilek olduğunu iki taraf da bilir. Doğrudan gün, saat ve yer konuşulmuyorsa o iş yaştır. Yine de sosyal hayat biraz da böyle yürür.


3. Sorun sende değil bende


Tarihin en sık kullanılmış yalanı olabilir. Kim bilir kaç çift bu ezber cümleyle ayrılmıştır. Sorun sendeyse, git çöz o zaman, onu da ben mi çözeyim?


4. Ben mail atmıştım size


Adres yanlış yazılmamışsa atılan mail gelir, bu bir kuraldır. O mektup kaybolmaları eskidendi. O yüzden atılmamış mailler için “Ben dün yollamıştım” demeyin, yalan…


5. Şimdi seni arayacaktım


Zaten aranması gereken bir kişidir ya da son dönemde çok ihmal edilmiştir. Telefon çaldığında coşkuyla açıp “şimdi seni arayacaktım” dersiniz. şimdi? O an mı yani? Neyse, karşıdakini seviyorsak katlanırız.


6. Zehirlendim


İnsan bazen gerçekten zehirlenir ama işten kaytarmak için en sık kullanılan yalandır. Çünkü tek günde çözülür, “Durmadan kusuyorum, klozetten kalkamıyorum” dediğinizde, kimse “Olsun, gel” demez, diyemez.


7. İndirim vardı


Bu özellikle kadınların, bazen yakın çevrelerine bazen de kendilerine söyledikleri bir yalandır. Mağazanın bir köşesinde indirimli ürünler satılıyorsa, oradan ne alsa indirimli diye inanmak ve inandırmak ister.


8. Feci trafik vardı


Türkiye sınırlarında yaşanan her tür gecikmede kullanılabilecek bir yalandır. Özellikle büyük şehirlerde trafiğin hayatı bir anda nasıl felç ede- bileceğini herkes biliyordur. ınanılır.


9. Göründüğü gibi değil!


Birinden “Göründüğü gibi değil!” kalıbını duyuyorsanız, bilin ki orada çetrefilli bir durum var. Yalanlar dizisi genelde bu cümlenin ardından gelmeye başlar, dikkatli olmak gerekir.


10. Seni zayıf gösterdi


Pantolon popo kısmını topladı mı? Çizgili uzun gösterdi mi? Bu elbise göbeği kapadı mı? ış kılık kıyafetle kusurları kapamaya girdiğinde etrafımızdakilerden bir yalan duymaya ihtiyacımız vardır. Biz de söyleriz.

Read more
no image

Konu, bu ünlülere gelince, onların da işleri gerçekten çok zor. Her zaman göz önünde oldukları için çok bakımlı ve güzel gözükmek zorundalar. Bundan dolayı, güzellikleri uğruna da birçok şeye katlanıyorlar.


Estetik operasyon geçiriyorlar, botoks yaptırıyorlar, her gün egzersiz yapmayı ihmal etmiyorlar ve tabi ki yediklerine çok dikkat ediyorlar. Onların her zaman nasıl bu kadar ince ve formda görünebildiklerini merak ediyorsanız, işte size Hollywood'un en ünlü 5 diyeti;


Bebek Diyeti


İster inanın, ister inanmayın, çoğu Hollywood starı, bebeklerin beslendikleri gibi beslenerek, formlarını koruyorlar. Bebek diyeti adı verilen bu beslenme şeklinde, ezilmiş veya püre haline getirilmiş yemeklerden başka bir şey yiyemiyorsunuz. Ünlülerin spor eğitmeni ve bu diyetin yaratıcısı Tracy Anderson'a göre bu beslenme şekli, kilo vermenin yanında tatlıya ve yağlı yiyeceklere duyulan özlemi de azaltıyor. Diyeti uygulayanların günde bir veya iki öğün, bu ezilmiş veya püre haline getirilmiş yemeklerden, yemeleri gerekiyor. Dedikodulara göre, Jennifer Aniston ve Reese Witherspoon da bebek diyetini uyguluyor.


Greyfurt Diyeti


Kylie Minogue ve Brooke Shields ile ünlenen bu diyet, 1930'lardan beri popülerliğini hiç kaybetmedi. Hızlı kilo vermek konusunda çok etkili olan bu diyet ile 12 günde 5 kilo vermenin mümkün olabileceği söyleniyor. Her öğün, proteinler ile birlikte tüketilen greyfurtun, yağ yakma özelliği olduğu gibi, bu diyette bol bol fındık ve sebzede yenmesi gerekiyor. Bu diyette kaçılması gereken en önemli besin karbonhidratlar ve arada atıştırma yapmak da kesinlikle yasak.


Kurabiye Diyeti


Hiç bol bol kurabiye yiyerek zayıflanır mı demeyin. Evet, gerçekten bu kurabiye diyeti ile mümkün. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, kurabiye yaparken, içine eklediğiniz şeker yerine tatlandırıcı kullanmak ve yağ miktarını en aza indirmek. Yine de hiç yememekten iyidir. Günde 6-8 adet tüketeceğiniz kurabiyeler, içinde bulunan amino asitlerden dolayı, açlık hissini bastırıyor. Ayrıca bu kurabiyelerin yanında bol bol yağsız sebze ve protein tüketebilirsiniz.


Arınma / Detoks Diyeti


Arınma diyeti, bu diyetler arasında en zor olanı. Bunun uygulayabilmek için kesinlikle iradenizin çok kuvvetli olması gerekiyor. Detoks amaçlı da kullanılan, bu diyette 14 gün boyunca sadece sıvı tüketebiliyorsunuz. Doğal meyve suları, sebze suları ve sudan başka sıvıya da izin yok. Ayrıca sabah ve akşam, sindirim sistemini çalıştırmanız için, müshil almanız gerekiyor. Beyonce tarafından uygulanan bu diyetin amacı tamamen vücudunuzdaki toksinlerden arınarak, hızlı bir şeklide kilo vermek. Ayrıca, bu diyet, çok sıvı tüketildiği için de cildi nemlendirip, güzelleşmesini sağlıyor. Bu diyeti uygulamadan önce mutlaka doktorunuza danışmanız gerekiyor.


Taze Sebze Diyeti


Bu diyette sabah, akşam, öğlen sadece sebze tüketebiliyorsunuz. Sürekli brokoli ve havuç yemek çok hoşunuza gitmese de, bu diyeti uyguladığınız zaman hızlı kilo vermeniz mümkün. Katie Holmes'un uyguladığı bu diyeti sadece birkaç kilo fazlası olanlar için uygun. Kesinlikle uzun vadede yapılabilecek bir diyet değil.


İşte Hollywood ünlülerinin uyguladığı katı, zor ve çok da sağlıklı olmayan diyetlerin en ünlüleri bunlar. Bu diyetler sadece birkaç kilo fazladan kurtulmak için, kısa süreli olarak uygulanabilir beslenme programlarıdır, eğer ciddi bir kilo probleminiz veya sağlık sorununuz varsa, mutlaka bir diyetisyen veya beslenme uzmanına danışarak, vücut tipinize uygun, sağlıklı bir beslenme programı ile kilo vermenizi tavsiye ederiz. Bu diyetler kısa sürede çok etkili olabilir ama daha sonra verdiğiniz kiloları çabuk alarak, sağlık problemleri yaşamanız da olasıdır.

Read more
no image

Bir çok besin selülitlere engel oluşturabilir ve cildinize güzellik katabilir. Ancak sporsuz bir vücuda besinlerin etkisi sınırlıdır. Bu yüzden sporu öncelik kabul ederek besinlerle desteklenmiş bir planla selülitsiz yazı atlatmak için neler yapmalı?


Diüretik içecekleri hayatınızda sınırlayın



Kafeinli içecekler ve alkol cildin kurumasına ve selülitlerinizi belirginleştirmeye neden olur. Bu yüzden asitli ve alkollü içeceklerden uzak durun, kahve ve çayı sınırlayın.


Doymuş yağ oranı yüksek gıdalardan kaçının



Fast-food, şerbetli tatlılar, cips gibi doymuş yağı yüksek yiyecekler selülit oluşumuna neden olur. Bunlar yerine zeytinyağı gibi sağlıklı yağları hayatınıza dahil ederek selülitleri engelleyebilirsiniz.


Tuz alımınızı azaltın



Tuz su tutulumunu arttırarak selülitlere yol açar. Bu yüzden artı tuzdan ve cips, çerez,konserve gibi tuzlu besinlerden kaçının.


Sebze ve meyve tüketin



Vücuttaki fazla yağdan kurtulmak için sebze ve meyvelere ihtiyaç vardır. Bu yüzden özellikle elma, ananas, limon, kivi gibi meyveleri ve enginar, kereviz, brokoli, havuç gibi sebzeleri baş tacı edin.


Yağsız proteinleri tüketin



Gerektiği kadar protein alımıyla selülit yerine kas oluşumunu sağlayabilirsiniz. Balık, yumurta, hindi, derisiz tavuk eti gibi besinlerle yağsız protein alımlarınızda da selülitlere engel olabilirsiniz.


İPUCU



Vücudun selülit oluşumuna engel olması için hem deri altından hem de derinin üstünden neme ihtiyacı vardır. Bu yüzden bol bol su tüketin ve nemlendirici kremlerinizi eksik etmeyin./Diyetisyen /Merve Aydın

Read more
17 Temmuz 2013 Çarşamba
no image

Evlilikmerkezi.com’un gerçekleştirdiği çocuk sahibi olmak için ideal yaş anketine göre, erkekler çocuk sahibi olmak için acele etmiyor, kadınlar hem kariyer hem de çocuk yapmak istiyor. İlişki Danışmanı KI.Psikolog Ayşegül Denizci, sosyal refah arttıkça evlenme ve çocuk yapma yaşının arttığını ve çocuk sayısının azaldığını belirtiyor.


Türkiye’nin kişilik analiziyle eşleştiren ilk ve tek bilimsel evlilik sitesi olan evlilikmerkezi.com, çocuk sahibi olmak için ideal yaş anketi gerçekleştirdi. 2.846 kişinin katıldığı anketin sonuçlarına göre, erkekler erken yaşta baba olmak istemezken; kadınlar çocuk sahibi olmak için 25-30 yaş aralığının ideal olduğuna inanıyor.


Yapılan ankette, çocuk sahibi olmak için 31-35 yaş aralığında erkeklerin %47’si baba olmak isterken; kadınlarınsa %23’ü anne olmaya hazır görünüyor.


Aynı fikir ayrılığı, 25-30 yaş aralığı için de geçerli. Kadınların % 52’si çocuk sahibi olmaya ‘evet’ derken; erkeklerin sadece %25’i bu yaş aralığında çocuk sahibi olmak istiyor.


Sosyal refah arttıkça çocuk sayısı azalıyor


İlişki Danışmanı KI. Psikolog Ayşegül Denizci, ‘İş yaşamını planlamış kişiler için evliliğin, artık cinselliği yaşamak için bir baskı olmaktan çıktığını söyleyebiliriz. Ancak çocuk gelinlerde, dünya sıralamasının ilk sıralarında yer aldığımızı da göz önünde bulundurursak, bunu genellememiz mümkün değil. Dolayısıyla aslında kızların üzerindeki evlenmeden cinsel ilişkiye girme yasağı, hala çok yüksek oranda bulunuyor.


Büyük şehir kültüründe yetişen ve burada okuyan, okumuş, meslek sahibi erkek ve kızlara göre değerlendirirsek; erkekler çocuk sahibi olmak istediklerinde evlenmek istiyorlar ve bu konuda da acele etmiyorlar. Ancak kızlar biraz da biyolojik yaşın sınırları açısından, kariyer yükselişlerine odaklanmaları gereken yaşlarda yani 25-30 yaşlarında, çocuk sahibi olma kararı alıyorlar. Buna göre diyebiliriz ki, sosyal refah arttıkça evlenme yaşı ve çocuk yapma yaşı artıyor ve çocuk sayısı azalıyor.’ şeklinde anketi değerlendirdi.

Read more
no image

Birbirini çeken eksi ve artı kutuplar doğru hareket ettiklerinde iyi anlaşabiliyor. Aşkta her iki taraf zaman zaman hatalar yapabiliyor ancak bu durum değiştirilebilir. İşte aşkta yaptığınız hataları düzeltme şansı! Biz bunları derledik, okuduktan sonra siz de yorumlarınızı ekleyebilirsiniz.


İlk buluşma önemliİlk şart ne kadar heyecanlı olursanız olun çok istekli görünmeyin. Amacınız onu tanımak ve ilişkinin dinamiklerini yoklamak. Karşınıza yeni çıkan bu kişi uzun vadede sevgiliniz, belki arkadaşınız ya da ortağınız olabilir. Evet görüşmek önemli ama özen gösterin dediğimiz için çok da abartmayın.


Değerinizin farkında olun


Aynanın karşısında kendinize odaklanın. Beğenmediğiniz yönlerinizi değil sevdiğiniz özelliklerinizi düşünün. Kendinize olan saygınız arttıkça etrafınıza da pozitif enerji vereceğinizi unutmayın. Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın.


Özsaygınızı oluşturun ve onu besleyin. Kendinize iyi bakın, içinizdeki iyi yönleri ortaya çıkaran insanlarla zaman geçirin. Yardım kuruluşları için gönüllü çalışın. Bütün bunlar sayesinde kendinizi değerli hissedeceksiniz. Kendinizi ne kadar değerli hissederseniz, aynı değeri görürsünüz. Kendinize iyi davranın. Erkekler bunu hisseder ve ona göre davranırlar.


Hayatınız olsun


Herhangi biri için kendi hayatınızdan, alışkanlıklarınızdan ve hobilerinizden vazgeçmeyin. Biriyle yeni bir ilişkiye başladığınızda bütün zamanınızı onunla geçirmek istediğinizi biliyoruz. Ancak başlarda böyle davranmanız hoşlarına gitse de erkekler zamanla kendilerine göre hareket eden kadınlardan sıkılırlar. Mutlu bir ilişki yaşamak için mutlaka kendinize ait bir hayatınız olmalı. Yoksa bir hobi edinmeye bakın. Sevgili bulduğunuzda kız arkadaşlarınızı sakın ihmal etmeyin. Sorumluluklarınızı aksatmayın, arkadaşlarınızın yanı sıra ailenizi ve hayallerinizi de kendinizden uzaklaştırmayın. Sosyal hayatınız dışında işinizi ihmal etmeyin. Bunların sizi siz yapan faktörler olduğunu unutmamaya çalışın.


Bakımlı olun


Her şey dış görünüşten ibaret değil ama güzelliğin de önemli olduğunu unutmayın. Bakımlı mısınız, teninize yakışan hoş bir parfümünüz ve stilinizi yansıtan bir giyim tarzınız var mı gibi kritik soruları cevaplayın.


Hazırlıklı olun


Unutmayın hayatınızın erkeği ile her yerde karşılaşabilirsiniz. Mesela sıkıcı gördüğünüz bir hastane bile beklenmedik şekilde romantik bir mekana dönüşebilir. Aslında nerede olduğunuzun bir önemi yok. Yeter ki bakımlı olun. kendinize güveniniz tam olsun.


Rahat hissettiğiniz ortamlarda şanslısınız


Çok sevdiğiniz bir mekanda veya bir açıkhava konserindeyseniz kendinizden emin konuşur, hatta rahatlıkla flört edersiniz. Oralarda karşınıza çıkan insanlara dikkat edin. Ancak söylediğimiz gibi tek gecelik ilişkiler yasak!


Ona ihtiyacınız olduğunu hissettirmeyin


Bir erkekle birlikte olmaya başladıktan üzülünce ağlayan, fark edilmek, beğenilmek, onaylanmak, sürekli konuşmak isteyen biri olmayın. Ne kadar aşık olursanız olun ilk günlerin heyecanıyla sakın ona yapışmayın!


Bu sizi olduğunuzdan daha kırılgan gösterir. Kendinizi tutmalı ve ilişkinin ilk aylarında kendinize hakim olmalısınız. Karşınızdaki kişiyi günde 20 kez arayıp, daha ikinci buluşmada evlilik planları yaparak sıkboğaz etmeyin.


Bu tür hamleler sandığınız gibi size yakınlaşmasını sağlamaz, tam tersine kısa zamanda sizden soğumasına yol açar. Unutulmaması gereken diğer önemli detay da, kimsenin kimseye zorla aşık olamayacağıdır, ilişkiyi zamana bırakın, sabırlı olun. Karşılıklı atılan emin adımlar, sağlıklı bir ilişkinin en önemli şartlarındandır.


Beklentileriniz sizi mutsuz etmesin


Hoşlanacağınız kişiyle ilgili beklentileriniz "Boyu benden uzun olmalı, kendisine ait bir evi olmalı, işiyle ilgili hedefleri olmalı, en az beş kez yurtdışına çıkmış olmalı" gibi uç olmasın. Bunlar kimi zaman çok iyi gidebilecek bir ilişkiyi bile zedeleyebilir. Karşınızdaki kişinin nelere sahip olmadığından önce, nelere sahip olduğunu görmeye çalışın.


Sizi el üstünde tutan, gözlerinizin içine gülerek bakan, saygılı ve imkanları ölçüsünde bonkör bir erkek hayatı paylaşmak için ideal birine benzemiyor mu sizce de?


Her buluşma ilişkiye dönüşmez


Yeni birini tanımak ona güvenmek, alışmak ve anlamak gerçekten çok zaman ve emek istiyor. Önce arkadaş olursunuz, sonra yavaş yavaş romantik kaçamaklar yapar veya arkadaş toplantılarında karşılaşarak yakınlaşabilirsiniz.


İlişki yaşama ihtimaliniz olan kişileri boşu boşuna olduklarından farklı bir kalıba sokmaya çalışmayın.Beklentilerinizi abartmamaya çalışın ve karşınızdakini değişebileceği umuduyla değil kendisi olduğu için sevin. Eğer onu olduğu gibi seviyor ve çekim hissediyorsanız, doğru yoldasınız demektir.//kadınvekadın.com

Read more
no image

Sabahları erken uymak sizin için bir işkence değil, yeniden güzelleşmeniz için bir fırsat olsun. Unutmayın, uyandıktan sonraki bir saat gününüzün geri kalanını etkileyecektir. Bu yüzden yapmanız gereken bazı şeyler var.


Koruyucu kremi unutmayın


Evet, belki şu anda güneş ışınlarının sizi etkilemediğini düşünüyor olabilirsiniz. Ama ileriki yıllarda cildinizin deforme olmasını da istemezsiniz değil mi? Koruyucu kremler yalnızca güneşlenirken kullanmanız için değildir. Güneşin zararlı ışınları yolda yürürken bile sizi yakalayabilir. Bu nedenle mutlaka en az 30 faktörlü bir krem kullanmalısınız. Titanyum dioksit veya çinko oksit bazlı kremleri tercih etmelisiniz.


Kahveyi abartmayın


Ayılmak için kahveye ihtiyaç duymanız normal; ama unutmayın ki kahve vücudunuzun su kaybetmesine neden olur, bu da direkt olarak cildinizi etkiler. Aynı zamanda fazla kafein tansiyonuzu ve sinir sisteminizi etkiler. Sabahları bir fincan kahve sizin için yeterli olacaktır.


Su için


Cildinizi nemlendirmenin en etkili yolu su içmek. Sabahları en az bir bardak su içmelisiniz. Suyunuzun içine bir miktar limon sıkmanız da cildinizin kolajen ihtiyacını karşılamanıza yardımcı olur.


Kahvaltıyı atlamayın


Kahvaltı etmeden çıkmanız enerji seviyenizi düşürür ve metabolizmanızı yavaşlatır. Eğer yorgun görünüyorsanız hiç bir makyaj malzemesi sizi kurtaramaz. Tabii kahvaltıda ne yediğinize de dikkat etmelisiniz. Şekerli yiyeceklerin cildinizde kırışıklıklara yol açabileceğini unutmayın. Protein ve lifli gıda ağırlıklı beslenmeye çalışın. Tatlı ihtiyacınızı meyveli yoğurtlarla karşılamayı deneyin.


Göz makyajınızı doğru seçin


Pembe, mor gibi renkler sizi aydınlatabilir fakat, eğer sabahları gözleriniz kızarıyorsa bu tonlar kızarıklığı daha belirginleştirir ve hasta gibi gözükmenize neden olur.

Read more
15 Temmuz 2013 Pazartesi
no image

Nietszche : Bulunmuş bir şeyi uygulamak için bir araya gelinebilir, bir şey bulmak için değil. Yalnızca özgür insan bir şeyler keşfedebilir.


Nietzche : Belleği çok kuvvetli olan pek çok insan sırf bu nedenden ötürü orijinal bir düşünür olmaz.


Nietzsche : Acımak,zayıf insanın bir özelliğidir ve ahlaksızlıktır.Ahlak da köleye özgüdür.Vicdan ahlakı yerine deha yani iktidara götüren ahlakı koymak gerekir.


Nietzsche : Bir insan kendini hep çok büyük işlere adadığında, onun başka bir yeteneğinin olmadığı pek görülmez.


Nietzsche : Bir insan yoğun ve kılı kırk yararak düşündüğü zaman, sadece yüzü değil gövdesi de çekinceli bir havaya bürünür.


Nietzsche : Bir insanın gerçekten ele almış olduğu düşünce özgürlüğü ile, onun tutkuları ve hatta arzuları da gizli gizli kendi üstünlüklerini göstereceklerini sanırlar.


Nietzsche : En insancıl davranış nedir? -Birisinin utanmasını önlemek.


Nietzsche : Hep öğrenci kalan insan,öğretmenine borcunu kötü ödüyor demektir.


Nietzsche : insan ağaca benzer. Ne kadar yükseğe ve aydınlığa çıkmak isterse, o kadar kök salar yere, aşağılara, karanlığa, derinlere - kötülüğe.


Nietzsche : insan hatasını bir başkasına itiraf ettiğinde unutur onu; ama çoğu kez öteki kişi bunu unutmaz.


Nietzsche : insan o kadar acı çeker ki, tüm canlılar arasında yalnız o, gülmeyi icat etmek zorunda kalmıştır.


Nietzsche : insan ruhu,yaptığı seçimlerle belirlenir.


Nietzsche : İnsan, diğer insanlardan hiçbir şey istememeye, onlara hep vermeye alıştığı zaman, elinde olmadan soylu davranır.


Nietzsche : insanlar ışığın çevresinde toplaşırlar,daha iyi görmek için değil,daha iyi parıldamak için.


Nietzsche : İnsanları şiddetle kendi üzerine çeken, bir oyunu her zaman kendi lehine çevirmiştir.


Nietzsche : insanların tarih boyunca farkına vardıkları aşılmaz zorunluluk, bu zorunluluğun ne aşılmaz ne de zorunlu olduğudur.


Nietzsche : Şüphe değil,kesinliktir insanı deli eden....


Nietzsche : Tüm idealistler, hizmet ettikleri davaların her şeyden önce dünyanın tüm öteki davalarından üstün olduğunu düşünürler. Kendi davalarının biraz olsun başarılı olması için, bu davanın tüm öteki insan girişimlerine gerekli olan aynı pis kokulu gübreye açıkca ihtiyacı olduğuna inanmak da istemezler.


Nietzsche : Yapacak çok şeyi olan insan inançlarını ve genel düşüncelerini hemen hemen hiç değiştirmeksizin korur. Aynı şekilde, bir ülkünün hizmetinde olan her insan ülkünün kendisine artık hiç kulak asmaz; onun buna zamanı yoktur. Demem şu ki, ülküsünün hala tartışılabilir olmasından yana olmak çıkarına aykırıdır.

Read more
no image

Uzmanlar, anne ve babaların çocukları ile birlikte kitap okumaya zaman ayırmaları gerektiğini vurguluyorlar. Ebeveyn ile çocuk arasındaki iletişimin, çocuğun okuma alışkanlığı kazanmasında ve okumasını geliştirmesinde büyük önemi var. Aşağıdaki önerileri deneyerek, okumayı çocuğunuz ve kendiniz için eğlenceli hale getirebilirsiniz.





Beş-parmak kuralını uygulayarak okuyacağı kitabı seçin



Seçtiğiniz bir kitabın orta sayfasını açıp, çocuğunuzdan okumasını isteyin. Bilmediği ve okumakta zorlandığı bir kelimeye rastladığında parmak kaldırsın. Eğer sayfa bitene kadar beş ya da daha fazla parmak kaldırdıysa, o kitap onun için zor demektir. Daha kolay bir kitap seçin. Eğer hiç parmak kaldırmadıysa, kitap kolay demektir. O kitabı, hızlı okuma çalışmaları için kullanın.





Yeni bir kelimeyle baş etmek için ses stratejilerini deneyin



Çocuğunuzdan bilmediği kelimeyi okumaya çalışmasını isteyin. Harflerin çıkardığı sesleri ve kelime içerisindeki heceleri okutun. Heceleri birleştirerek, kelimeyi doğru okuyup okumadığına bakın. Çocuğunuza ilk önce 've', 'ama' gibi bağlaçları ve kök kelimeleri öğretin. Bunları öğrendikten sonra, bu kelimelerle üretilen diğer sözcükleri öğrenmesi daha kolay olacaktır.





Çocuğunuzun bilmediği kelimeleri öğrenmesi için okuduğu hikâyeyi kullanın



Çocuğunuz bilmediği bir kelimeye takıldığında, okuduğu hikâye içinde hangi kelimenin ya da fikrin anlamlı olacağını sorun. Çocuğunuza yeni kelimeleri tahmin edip, doğru okuyabilmesi için kitabın resimlerine ve başlıklarına bakma ve buralardan kelimeyi tahmin etme yollarını gösterin.





Çocuğunuzu okurken destekleyin ve cesaretlendirin



Bilmediği kelimeleri kendisinin bulması için onu cesaretlendirin ama çok zorlanıyorsa, okumadan soğumaması için kelimenin ne olduğunu ona siz söyleyin. Çocuğunuz bir hikayeyi okuyup bitirdiğinde, siz alıp yüksek sesle ona okuyun. Hikâyeyi kesintisiz olarak dinlemek, onu motive edecektir.





İyi bir rol modeli olun



Çocuğunuzun sizi kitap okurken görmesini ve izlemesini sağlayın. Ona iyi bir kitabı okumanın sizi nasıl eğlendirdiğini anlatın.





Okumaya öncelik gösterin



Çocuğunuzla birlikte yatmadan önce 10 dakika ya da hafta sonu 1 saat kitap okumayı öncelik listenize koyun ve alışkanlık haline getirin.





Okumak için doğru bir atmosfer yaratın



Çocuğunuzu okurken dinlemek için, sessiz ve rahat bir yer bulun. Doğru bir ortamda bulunmak, ikinizin de dikkatinin tamamen okumaya yönelmesi açısından önemli.





Okumayı eğlence haline getirin



Büyük ihtimalle, sessizce bir köşeye kıvrılıp kitap okumak çocuğunuzun favorileri arasında değildir. Okumayı onun için cezbedici hale getirmeye çalışın. Okuduğunuz hikâyeyi tiyatrosallaştırın. Hikâyedeki karakterleri beraber seslendirin.

Read more
no image

Yeni nesil çocukların artık küçük bir yetişkin gibi davrandıklarını ama onların hala bir çocuk olduğunun unutulmaması gerekiyor.


 


Günümüzde çocukların değişen toplum yapısı, teknolojinin gelişmesi, daha eğitimli daha bilinçli anne babalar sayesinde farklı bir çocukluk yaşadıklarını, sahip oldukları bilgi ve beceriler, ilgi alanları, zihinsel yapıları, yorumları sayesinde artık “küçük bir yetişkin” gibi davrandıklarını belirtiyor.


Ancak bu durum beraberinde tükenmişlik sendromu, kronik yorgunluk ya da depresyon şikâyetiyle kliniklere getirilen çocuklara neden oluyor.


 


Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışma Merkezi Uzman Psikolojik Danışmanı Belin Güner Nas’dan bu konuda destek aldık.


Son yıllarda anne-babalardan çocuklarıyla ilgili en çok ‘her çocuğun hoşuna gidecek şeyleri yaptırıyoruz, yine de mutlu olmuyor’, ‘bütün hafta sonlarımız koşuşturmacayla geçiyor’, ‘ben küçüğün yüzmesini beklerken, babası ablayı piyano dersine götürüyor’ yorumlarını aldıklarını buna karşılık çocuklardan ise, ‘sabahtan öğlene kadar ata biniyorum, dinlenmek için keman kursuna sonra da etüde katılacağım.


Aslında o saatte jiu-jitsum var ama sınavım var gitmiyorum. Düşük not alırsam annem başıma dikilir’ serzenişlerinin geldiğini vurguluyor. Bu durum “Acele Ettirilen Çocuklar” kavramıyla açıklandı.


Amerikalı psikolog David Elkind tarafından ortaya atılan bu kavramın, çocukların zamanlarını ebeveynlerin tercihlerine göre düzenlediğini, bu düzenlemenin de her hafta daha fazla ders, çocuğu sosyal, akademik ve kültürel alanlarda geliştirebilecek daha fazla aktivite anlamına geldiğini anlattı.


Uzman Psikolojik Danışmanı Belin Güner Nas diyor ki; “Bu aktivitelerin yapılmadığı zamanlarda ise anne-babalar rahatsızlık hisseder. ‘İyi ebeveynliğin’ gereklerini yerine getiremediklerini hisseden anne-babalar eğer çocukları kendileri için en iyi yüzücü olmak, jimnastik madalyası almak, en iyi dereceyle okuldan mezun olmak gibi ulaşılabilir fırsatları değerlendirmezlerse onları bir adım ileri taşıyacak şeyi kaçırmış olurlar mı sorusuna takılırlar. Bu yüzden de fırsat sayılarını sürekli artırmaya çalışırlar. Çocuğum için her şeyin en iyisini yapmalıyım o da her şeyin en iyisini yapmalı fikri yerleşir”…


Çocukluğunu Yaşamasına İzin Verin!


Yetişkin gibi davranan ama duygusal açıdan gelişemeyen ve ‘acele ettirilme’ psikolojisiyle yetiştirilen çocuklarda en çok sınav kaygısı oluşuyor. Bu çocuklar başarısız olmaktan korkuyorlar. Zihinlerinde sınavlarla ilgili olumsuz ve endişe verici düşünceler oluşuyor. Düşük performans gösterdiklerinde, mükemmeliyetçi ebeveynleri iç ses olarak ‘az çalıştın, beceremedin’, ‘en iyi bu değildi’ diye onları rahatsız ediyor.


Bu olumsuz düşünce ve kuruntular, çocukların sınav dönemlerini daha stresli, daha endişe verici hale getiriyor.


Gözlemlerimize göre; sınav kaygısı yaşayan öğrenciler düşük sınav performanslarını akademik bilgilerinin değil benliklerinin değerlendirilmesi olarak görüyor.


“Acele Ettirilen Çocuk” psikolojisinden uzaklaştıracak belki de çocukları depresyondan koruyacak öneriler:




  • Çocuklarınızı ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirin. Bu sayede onların psiko-sosyal gelişimlerine katkıda bulunabilirsiniz. Ancak bu etkinliklerin iyi planlanması ve çocuğun kapasitesinin çok üzerinde olmaması gereklidir.



  • Serbest oyun oynamasına ve hayal kurmasına izin verin. Bu çocuklara bağımsızlık sağlar ve kim olduğunu hissettirir. Oyunlar aracılığıyla kendi kendilerine kalabilme şansına sahip olan çocuklar kendilerini daha iyi tanırlar, ihtiyaç ve isteklerinin daha çok farkına varırlar ve bunları ifade ederken daha rahat olurlar.



  • Çocuklarınızı dinleyin. Ancak bu sadece size ne söylediklerini değil onların beden duruşlarını, yüz ifadelerini, ses tonlarını da dinlemektir. Dramaya giderken, ayakkabısını bağlarken keyfini ya da keyifsizliğini hissetmektir.


Çocuğunuzu boş boş dururken, hiçbir şey yapmıyorken, peçetelerden oyuncak yaparken ya da çizgi roman okurken gördüğünüzde rahat bırakın. İstediğini yapmaya devam etsin. Bu sayede yoğun bir gün içinde çocukluğunu yaşamasına izin verin.

Read more
no image

Bir insanı, ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak mümkündür. Ama, eğer uyumuyor da uyku taklidi yapıyorsa, dünyanın bütün gayretlerini sarfetseniz,nafiledir.


Bizi yok edecekler şunlardır: İlkesiz siyaset; vicdanı sollayan eğlence;çalışmadan zenginlik; bilgili ama karaktersiz insanlar; ahlaktan yoksun bir iş dünyası; insan sevgisini alt plana itmiş bilim; özveriden yoksun bir din anlayışı.


Bu dünyada öylesi aç yaşayan insanlar var ki, Tanrı onlara ancak bir somun ekmek suretinde görünebilir.


Dünyada görmek istediğiniz değişikliğin kendisi siz olun.


Her sabah kalktığım zaman kendi kendime şöyle söz veririm:Dünya üzerinde vicdanımdan başka kimseden korkmayacağım. Kimsenin haksızlığına boyun eğmeyeceğim.Adaletsizliği adaletle yıkacağım ve mukavemet etmekte ısrar ederse onu, bütün mevcudiyetimle karşılayacağım.


Sevgi her zaman ıstırap çeker, hiçbir zaman ne gücenir ne de intikam almaya çalışır.


Sevgi insanlığın, şiddet hayvanlığın kanunudur.


Sevginin olduğu yerde hayat vardır.


Sıkılmış yumruklarla el sıkışamazsınız.


Şiddet göstermeme, inancımın birinci maddesidir. Aynı zamanda o, benim
itikatımın da son maddesidir.


Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür...
Düşüncelerinizedikkat edin; duygularınıza dönüşür...
Duygularınıza dikkat edin;davranışlarınıza dönüşür...
Davranışlarınıza dikkat edin;alışkanlıklarınıza dönüşür...
Alışkanlıklarınıza dikkat edin;değerlerinize dönüşür...
Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür...
Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür...

Read more
no image

Anne ile çocukları arasındaki duygusal bağın çok özel olduğunu biliriz. Peki, bu bağ, bağımlılığa dönüşür mü? Araştırmalar her yüz anneden onunda, çocuğa bağlılık değil, bağımlılık geliştiğini gösteriyor. Annenin bağımlılığı, çocuğun gelişimini olumsuz etkiliyor. Bu çocuklar yetişkin olduklarında karşı cinsle sağlıklı ilişki kuramamak, iş ve özel yaşamda sorumluluk almakta güçlük çekmek ve stresle başa çıkamamak gibi önemli sorunlar yaşabiliyorlar!


Annelik zor ve zevkli bir iş. Annelik bir sorumluluk. Annelik sorumluluktan kaynaklanan bir kaygılar bütünü.Bu kaygılar da iyi anne olmayı sağlıyor. Her açıdan sağlıklı bir çocuk için annenin kaygı taşıması önemli. Kaygısız bir anne, çocuğuna yardımcı olamaz, onu geliştiremez. “Ancak her şeyin azı karar, çoğu zarar.” diyor Acıbadem Maslak Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Kültegin Ögel ve şu noktaya dikkat çekiyor: Aşırı korumacı anneler, bir anlamda çocuklarına bağımlı anneler. Kaygının dozu artınca da çocuğa yarar yerine zarar getiriyor. Annenin kontrolden çıkan kaygısı, çocuğun aşırı kontrolünü doğuruyor. Aşırı kontrol de çocuğun gelişimini engelliyor.”


Her 100 anneden 10’u çocuğuna bağımlı


Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Kültegin Ögel, yapılan araştırmalar sonucunda her 100 anneden 10’unun çocuklarına bağımlı olduğunun tespit edildiğini belirterek şunları söylüyor: “Bu oldukça yüksek bir rakam.Bağımlı annelerin her şeyi, çocukları. Biraz da eşleri ve işleri. Ancak kendileri yoklar. Kendilerini yok edip, her şeylerini çocuklarına veriyorlar. Kendi hayatına önem vermemek, çocuktan sonra hobileri yapmamak, çocuğunun her hareketini takip etmek ve sadece onu düşünmek bu tür annelerde sık karşılaşılan belirtiler. Örneğin iş hayatındaki annelerde işten soğuma ve tahammül eksikliği başlıyor. Çünkü annenin aklı işte değil, çocukta oluyor. Fedakarlık iyi, ancak kendini yok etmediğin sürece.”


Anne depresyona giriyor, çocuğunu suçlamaya başlıyor


Prof. Dr.Kültegin Ögel, çocuğuna bağımlılık nedeniyle kendi için hiçbir şey yapmayan annelerde depresyonun sık görüldüğüne dikkat çekerek, “Depresyondaki anne zamanla çocuğuna kötü davranmaya başlıyor. "Hiç tahammülüm kalmadı!" sık duyduğumuz bir yakınmayı oluşturuyor. “ diyor.


Anne kendini yok ederse, çocuğu da yok olmaya başlıyor


Prof. Dr. Kültegin Ögel, çocuklarına bağımlı annelerin kendilerini yok ettikleri için bir süre sonra çocuklarına da katkıları olmamaya başladığı uyarısında bulunarak sözlerine şöyle devam ediyor: ”Anne kendini yok ederse, kendini adadığı çocuk da yok olmaya başlıyor. Öyle k çocuklarına bağımlı annelerin çocuklarında bireyleşememe oranı yüzde 54 oranında. Yani bu çocukların yarısı birey olamıyor! Çocuk gelişemiyor, kendi benliğini oluşturamıyor. Bunun sonucu anne yakınmaya başlıyor " ama hiç sorumluluk almıyor". Oysa sorumluluk alınmaz, verilir.”


Yetişkin olduklarında karşı cinsle sağlıklı ilişki kuramıyorlar


Bağımlı annelerin çocukları yetişkin oldukları dönemde tek başlarına karar almakta, sorumluluklarını üstlenmekte zorlanıyorlar. Kabahati başkalarına atıyor, çatışma çözme ve stresle başa çıkmakta güçlük çekiyorlar. Prof. Dr. Kültegin Ögel, bağımlı annelerin çocuklarının karşı cinsle sağlıklı ilişki kurmalarının da zorlaştığına dikkat çekerek şunları söylüyor: “Çocuk ilişkisinde annesini de sürekli düşünmek zorunda kalıyor. Çünkü anne sürekli onu düşünüyor. Bu durumda eş ihmal ediliyor. Bunun sonucunda aile içinde sorun yaşanıyor. Çocuğun evliliği kötüye gidince anne çocuğu için daha fazla kaygı duyuyor. İyi niyetle başlayan koruma çabası, çocuğu ve anneyi uçuruma doğru götürüyor.”


Gaz maskesini önce kendinize takın!


Prof. Dr. Kültegin Ögel, anne değişmedikçe çocuğun da değişmeyeceğini belirterek şu önerilerde bulunuyor:“Önce ilk adımı anne atmalı. Çocuk için ‘şöyle yapsa, böyle yapsa...’ diyen anneler için benim söylediğim tek şey var: Siz değişmeye hazır mısınız? "Ben değişmeyeceğim, o değişsin" demek sorunu çözmüyor. Anne önce kendisine zaman ayıracak. Kendi için bir şeyler yapacak. Hobiler edinecek,arkadaşlarıyla görüşecek. Bu anneler; örneğin çocukları yurtdışında okumaya gittiği zaman büyük sıkıntı yaşarlar. Çünkü hayatları bomboş kalır. Annelerin işte böyle bir durumu hayal edip, yaşantılarını ona göre planlamaya çalışması yararlı olabilir. Temel kural: gaz maskesini önce kendinize, sonra çocuğunuza takın.”


Çocuğu kontrol etmek yerine, kendi kaygınızı kontrol edin


Prof. Dr. Kültegin Ögel, çocuğun eksik yaptığı bir şeyler olduğu zaman annenin yaşadığı kaygıyı kontrol etmeyi öğrenmesi gerektiğini belirterek sözlerini şöyle noktalıyor: “Kendi kaygısını kontrol edemeyen anne,çocuğunun kendisini kontrol etmesini beklemeyecek. Kaygı aslında çocuktan kaynaklanmıyor.Annenin kendisinden kaynaklanıyor. Annenin kaygısı arttıkça, zaman içinde çocuk tüm sorumluluğu anneye veriyor. Çocuk neden sorumluluk alsın ki? Anne zaten onun yerine sorumluluğu alıyor. Durum böyle olunca,annenin kaygısı daha da artıyor. Kaygının yokluğunun da olumsuz etkilerini düşünecek olursak, o zaman en iyisi: çocuğunuzu kontrol etmek yerine kaygınızı kontrol etmek! Ve, sorumluluğu çocuğunuza vermeye alışmak.”

Read more
14 Temmuz 2013 Pazar
no image

İlişki hiç bitmesin istiyorsanız değişime açık olmanız gerekiyor.Örneğin bir başkasından hoşlanmanızın ilişkinize yararlı olabileceğini düşündünüz mü?


Zaman zaman ayrılın!


İlişki uzmanı Philip Hodson'a göre eğer birey olarak var olabiliyorsanız o zaman ilişkilerde yere daha sağlam basmanız mümkün.


Farklılıklarınızı keşfedin ve onları taçlandırın. Çünkü bu sayede birbirinize anlatacak daha çok şeyiniz olacak. Ayda en azından bir hafta sonunu ayrı geçirin ki tekrar bir araya geldiğinizde paylaşacak anılarınız olsun. Kısa ayrılıklarda çiftler birbirini özler ve bu özlem neden beraber olmayı seçtiğinizi tekrar hatırlatır. Dışarı çıkın, arkadaşlarınızla zaman geçirin. Yeni şeyler keşfedin, yalnız seyahata çıkın.


Sakın “Bir elmanın iki yarısıyız.” masalına inanmayın. Unutmayın ki, siz bir bireysiniz ve bu ilişki siz bir çilek o da bir elma olduğu için güzel.


Üçüncü bir kişiden hoşlanmaktan korkmayın


Bir çok insan, ilişki yaşayan insanların bir başkasından etkilenmesini ilişki için büyük bir problem olarak görür. İlişki uzmanları bunun öyle olmadığını söylüyor.


Psikoterapist Paula Hall, karşı cinsten hoşlanmanın insan doğasından olduğunu bu nedenle aşıksanız bile sizi etkileyebilecek üçüncü kişiler olduğunu doğruluyor. Bu konuda önemli olan konuyla nasıl baş ettiğiniz...


Partnerinizle duygularınızı paylaşmaktan çekinmeyin. Ancak bunu duyarlı bir biçimde yapmalısınız, çünkü konuşarak işleri olduğundan fazla büyütmeniz kimsenin işine yaramaz. Partneriniz onu sevdiğinizi ve sadece onunla beraber olmak istediğinizi bilsin yeter.


Tartışın, ama 5 dakika!


Hiç tartışmayan çiftler olduğu mitine inanmayın. İlişkilerde tartışmalar olur ve zaman zaman tartışılması ilişki açısından sağlıklı sonuçlar doğurur. Önemli olan daha iyi tartışmayı öğrenmektir.


Psikoterapistler bu durumda en iyi yolun tartışmaları kısa tutmak olduğunu söylüyorlar. 5-10 dakikayı aşan tartışmalarda bir yürüyüşe çıkmanız iyi bir fikir olabilir. Önemli olan eski defterleri açmamaya çalışmak ve birbirinize karşı suçlayıcı olmamak. Kırgınlıklarınızı ufakta olsa hemen söyleyip içinizden atarsanız o zaman bu kırgınlıkIar birikip bir dağ oluşturmaz


Paylaşılan hayaller, paylaşılan bir gelecek


Uzun süreli ilişkilerde çiftler artık birbirlerine hayallerinden fazla bahsetmiyor. Ancak ilişkide zaman zaman ilişkide kişiler birbirlerine hayallerini sormalı ve kendi hayallerini anlatmalı.


Arabanızı bile bakıma sokuyorsunuz peki ya ilişkiniz için aynı özeni gösteriyor musunuz? Ayda bir kendinize ve ilişkinize uzaktan bakmayı deneyin. Neleri isteyerek yaptınız, neleri istemeden? Hangi davranışlarınız partnerinizi de mutlu ettiği için sizin için bir zevkti? Peki ya nelere kırıldınız? İlişkiye başladığınız zamanlarda ne hayalleriniz vardı ve şimdi neler var? Gelecek için heyecanlanıyorsanız, bunu partnerinizle paylaşın.


Rol modeller yaratın


Rol modellere ihtiyacı olan sadece çocuklar değildir. Yetişkinlerinde kendilerine rol modelleri seçmeleri kimi zaman çok yararlı olacaktır.


Londra Üniversitesi'nden İlişki Uzmanı Dr. Petra Boynton, sizin ilişkiniz açısından bir rol modeli çift belirlemenizin ne kadar önemli olabileceğine değiniyor ve "kendinize istediğiniz herhangi bir rol modeli belirleyin ve o çiftin davranış kalıplarının size uyup uymayacağını görün" diyor.


Sekte yeniliklere açık olun


Uzun zamanlı ilişkilerde seks de zamanla aynı sebeplerin aynı sonuçları yaratacağı döngüdeki yerini alır. Ancak böyle durumlarda hatırlamanız gereken ayrıntı, en önemli seks organınızın beyniniz olduğu gerçeğidir! Kendinizi yeni olasılıklara açık tutup partnerinizi de bu yenilikler için teşvik etmelisiniz.


Cinsel soğukluk kimi zaman tahrik yöntemlerini fazla kullanamamaktan ileri gelebilir. "Hayatınızın geri kalanında nasıl muhteşem bir cinsel yaşamınız olur?" kitabında Val Sampson, öncelikle sekse odaklanmayı ön koşul olarak veriyor.


Günün geri kalan saatlerinde yaşadığınız saatleri unutmalı ve sadece o an yaşadıklarınıza odaklanmalısınız. Eğer böyle yaparsanız, beyniniz ilişkiye girmeden önce kendini bu ilişki için hazır hissetmeye başlayacak.


Mesela ona romantik notlar yazın ve cebine koyun. Cep telefonunun telesekreterine hoş mesajlar bırakın. Ve son olarak da ilişkiye girmeden önce ne yaptığınızı düşünün ve eğer alışkanlığınız televizyon seyretmekse o zaman bunu değiştirin.


İki kişilik yapılabilecek aktivitelerde bulunun, yürüyüşe çıkın, bara gidip bir içki için veya sadece el ele tutuşun.//elmaelma.com

Read more
no image

Yaz aylarında cilt bakımı nasıl yapılmalı? Yaz cilt bakımı önerileri burada! Cilt hücrelerinizin yenilenmesi için, 1 yemek kaşığı süzme bal ve 1 yemek kaşığı tarçını bir kasede karıştırın. Macun haline gelen karışımı cildinize uygulayın. 2 saat kadar bekletip ılık suyla durulayın. Her uygulamanızda cildinizdeki tazelenmeyi fark edeceksiniz.


Çoğu zaman cildimiz dış etkilerden hasar görür ve yıpranır. Aslında bu duruma yanlış kullandığımız ürünler de neden olabilir. Sizin güzellik rutinlerinizde neler var peki? İşte size dikkat etmeniz gereken birkaç ipucu!


Sembolleri okuyun


Kullanacağınız ürünlerin üzerinde yazan sembolleri mutlaka okuyun. Uygulama sürelerine, içeriklerine ve cilt tipinize uygun olup olmadığına dikkat edin.


Sadeleştirin


Kullandığınız ürünlerin en az kimyasal içerikli olmasına özen gösterin. Örneğin vücut jelinde güzelliğiniz ve teninizin nefes alması için gerekli olan kimyasallar dışında birşey aramayın.


Ornagik ürünler deneyin


Ekolojik ürünler alacaksanız, en çok kullandığınız ürünleri listenin başına yerleştirin. Vücut losyonu ve şampuanızı doğal içerikli ürünlerden yana seçin.


Alıştırın


Kozmetik ürünleri cildinizden uzak tutmaya ve bunu bir rutin haline getirmeye çalışın. Gün içinde kuruyan ellerinizi de ihmal etmeyin, doğal zeytinyağlı bir krem masanızda bulunsun.


Köpürtün


Cildinizi doğal sabunlarla köpürterek ve masaj yaparak temizleyin. Sodyum ve sulfat içerikli sabunları kullanabilirsiniz. Bunun dışında kükürtlü, jojoba yağlı ve keçi sütlü sabunları mutlaka deneyin.

Read more
no image

Cinsel yaşam hayatımızdaki bir çok olumsuzluktan etkilendiği üzere yaşanan olağan dışı durumlar gerek erkeğin gerekse kadının cinsel performansını düşürebilmektedir. Bu noktada gerek cinsel performansı düşüren unasurlar gerekse yapılması gerekenleri derledik sizler için...


● İş kaybı, eş kaybı, ekonomik sorunlar cinsel ilişki anında konsantrasyonu bozacağı için erkekler ereksiyon problemi yaşayabiliyor.


● İlişkiye girmeden önce kadın başka şeylerle ilgileniyorsa, mail okumak-oyun oynamak gibi erkeğin cinsel isteği azalabiliyor.


● Duygusal bağlılık ve yakınlığa girmekten kaygı duyan erkekler, ilişkinin ilerlemesinden sonra bu kaygılarla birlikte cinsel ilişkiye girmekten kaçabiliyor.


● Erkeğin kendine olan güveni partnerine verebildiği cinsel hazla artıp azalıyor. Bu sebeple zor orgazm olan kadınlar erkeğin kendine olan güvenini azaltıyor bu da cinsel ilişkiden soğumasına neden oluyor.


● Seyrek de olsa çocuk sahibi olmayı istememek cinsel ilişkiye girmekten kaçınmaya yol açıyor.


● Erkekler kadınlara göre daha az çekiciliklerini yitirme endişesi duyuyor. Ancak az da olsa bazı erkeklerde yaşlanmayla birlikte performanslarının azalmasıyla yüzleşmemek için cinsel ilişkiden kaçınma ve isteksizlik ortaya çıkabiliyor.


● Depresyon, anksiyete bozuklukları gibi psikiyatrik rahatsızlıklar erkekte cinsel isteksizliklere yol açıyor.


● Erkekler birbirlerinden ve pornografik malzemelerden gerçek dışı birçok şey öğreniyor. Kendi gerçeği ile doğru zannettiği arasındaki uyumsuzluk yetersizlik duygularına ve performans anksiyetesine yol açarak sertleşmeyi engelleyebiliyor.


● Aldatılma veya partnerin sadakatinden kuşkulanılması, öfke-kızgınlık yanında yetersizlik kaygılarını da harekete geçirerek cinsel isteği azaltıyor. Bazen bu düşünceler gerçek olmadığı halde, erkek yetersizlik duygusu hissedebiliyor.


● Erkekler de dokunulmak, ilgi görmek istiyor. Yatakta kendisine yeteri kadar ilgi göstermeyen, isteklerini yerine getirmeyen kadınlar, erkeklerin o kişiyle cinsellik yaşamasını engelliyor.



Ne Yapılmalıdır


● Her kadın yatakta öpülmek, dokunulmak, kısacası önce sevişmek istiyor. Fakat bu durumun sadece kadınlar için değil erkekler için de geçerli olduğunu unutmamak gerekiyor. Erkeğinizi mutlu etmek için hoşlandığı şeyleri yapmalı, ona dokunmalısınız.


● Yatakta her şeyi partnerinizden beklememelisiniz. Ona nelerden hoşlandığınızı açıkça söyleyerek onu yönlendirmelisiniz. Zevk aldığınızı ona göstermeli ve onun da zevk alması için elinizden geleni yapmalısınız.


● Yatakta utangaç kadın olmaktan vazgeçmelisiniz. Eğer içinizden çığlık atmak geliyorsa kendinizi tutmamalı ve bundan utanmamalısınız. Bazı kadınlar orgazm olmaktan bile utanıyor. Oysa orgazm olmanız erkeğinizi daha çok tahrik edecektir.


● Sevişmeye hazırlanmalısınız. Her erkek seksi iç çamaşırlarından, tahrik edici konuşmalardan hoşlanıyor. Bu nedenle arada sevgilinize süprizler yapmalı, seksi iç çamaşırlarıyla, farklı fantezileri gerçekleştirmelisiniz.


● Sizden yapmak istemediğiniz bir şeyi istediğinde ona aşırı tepkiler vermek yerine neden istemediğinizi anlatmalı ve istediği başka şeyleri yapabileceğinizi ona göstermelisiniz.//formsante

Read more
no image

Boş zamanlar, özellikle çalışan çiftler için çok değerli ancak en temel kavga sebeplerinden birisi.Kadın,arkadaşlarıyla vakit geçirmeye ihtiyaç duyarken erkek onunla vakit geçirmesini istiyor, ya da tam tersi. Birbirlerine yaşam alanı yaratmak için izin vermeyen çiftler, nihayetinde tartışıyor.


İki taraf da harcama yapmayı seviyor ve ayarı kim kaçırırsa öbür taraf bunu çok büyük problem haline getiriyor. Dolayısıyla kavga kaçınılmaz oluyor.


Dünyanın neresine giderseniz gidin, mutlaka ama mutlaka her çift bir kıskançlık kavgası yaşamıştır.Birçok ayrılığında kökleri kıskançlığa dayanır zaten. Önce kendinize, sonra partnerinize güvenmeyi öğrenin.


Ev işlerini bölüşme konusunda problem yaşayan çiftler de çok. Erkekler, genelde ev işlerinde kendilerine görev düşemdiğini iddia etseler de, bu durum kadınların pek hoşuna gitmiyor. En doğru çözüm, oturup konuşarak iş bölümü yapmak.


Diğer Kavga sebepleri;




  • Sorumlulukların paylaşımında yaşanan sıkıntılar,

  • Alışverişin yarattığı krizler,

  • Sevilmeyen arkadaşların yarttığı zorunlu geçirilen zamanlar,

  • Evde hangi dizinin izleneceği kavgası,

  • Erkeğin maç ve playstaion tutkusu,

  • Eşlerden birinin pasaklı olması,

  • Çocuk sahibi olmayan çiftlerden biri,

  • Çocukların bakımları


Kalan kavga nedenleride sizlerdee yorumlarınızla bizlere yazabilirsiniz.
Read more