Open top menu
28 Aralık 2012 Cuma
no image

2012 yılının III. Döneminde (Temmuz-Ağustos-Eylül), evlenme sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0,5 azalarak 184 bin 206 oldu. Evlenme sayısında en fazla artış yüzde 4,8 ile İstanbul Bölgesi’nde,en fazla düşüş ise yüzde 6 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde görüldü.


2012 yılı III. Dönem verilerine göre ortalama ilk evlenme yaşı erkekler için 26,8, kadınlar için 23,7. Erkek ile kadın arasındaki ortalama ilk evlenme yaş farkı 3,1. İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması, 1. Düzey’e göre en yüksek ortalama ilk evlenme yaşı erkeklerde 27,8, kadınlarda 25 ile İstanbul Bölgesi’nde görüldü. En düşük ortalama ilk evlenme yaşı ise erkeklerde 25,7, kadınlarda 22,2 ile Orta Anadolu Bölgesi’nde görüldü.


2012 yılının III. Döneminde, boşanma sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2,8 azalarak 25 bin 295’e düşmüştür. Boşanma sayısında en fazla azalma yüzde 12,3 ile Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’nde gözlendi. Bu dönemde boşanma sayısında en fazla artış yüzde 14,7 ile Ortadoğu Anadolu Bölgesi’nde gerçekleşti.


2012 yılının III. Döneminde meydana gelen boşanmaların yüzde 38,3’ü evliliğin ilk 5 yılı içinde, yüzde 24,8’i ise 16 yıl ve daha fazla süre evli olan çiftlerde gerçekleşti.

Read more
no image

Kağıt kesiği kadar minik kesiklerin beklediğimizden fazla acımasına her seferinde şaşırırız.Genelliklekanamaya bile sebep olmayan bu kesikler neden bu kadar çok acır?


Kağıt kesiği jilet kesiğine bir farklılık dışında çok benzer. Jilet düz ve temiz bir kesik oluştururken geride enfekte olmaya sebep verecek parçalar bırakmaz.  İlk başta acısa da genellikle birkaç dakika sonra geçer.


Kağıt kesiği ise deriden geçtiği esnada geride enfeksiyona sebep olacak minik parçalar bırakır. Kağıt, ağaç ve çeşitli kimyasal maddelerden elde edilir. Kağıt deriyi keserken bu maddeler yaranın içinde kalır ve ciltteki ağrı reseptörlerini uyarır. Ufak bir yara olduğu için deri hemen kapanır. Ancak içeride kalan parçacıklar sizi rahatsız etmeye devam eder.

Read more
no image

Fit bir vücuda sahip olmak için bu kuralları günlük yaşantınıza uygulamalısınız...


Tek başına diyet, fit bir vücut için yeterli değildir. Sporla desteklenmesi gerekir. Spor ve diyeti eşzamanlı olarak yapmalısınız.


Neleri yemediğiniz kadar neleri yediğiniz de oldukça önemlidir. Komşularınızın diyetlerini kendi bünyenizde denememelisiniz. Uzman bir doktor eşliğinde, sağlık testlerinden geçtikten sonra diyet programına başlamalısınız.


Belli bölgelerden yağ yağmak istiyorsanız, o bölgenin yağ yakımı için uygun besinleri tüketmeli ve uygun spor hareketlerini yapmalısınız.


Düz bir karın için diyetinizi tam bir şekilde uygulayıp, karın egzersizlerini yapmalısınız. Düz bir karın, fit bir vücut için çok önemlidir.


Metabolizma hızınızı bolca su içerek artırabilir ve aynı zamanda yağ yakabilirsiniz.


Bitki çaylarını öğünler arasında tüketirseniz yağ yakımını da sağlamış olursunuz.//hthayat.com

Read more
no image

Independent gazetesi, kurgu-çizgi kahraman Örümcek Adam’ın çizgi roman serisine son verildiğini yazdı.


ABD’de “Harika Örümcek Adam” çizgi roman serisinin 700’üncü ve son sayısı bu hafta raflarda yerini alacak.


Dünyada büyük beğeniyle takip edilen “Örümcek Adam”, son macerada ruhunu ve ağlarını rakibine kaptırıyor.


“Örümcek Adam”, beyaz perdeye yansıtılmadan çok önce başladığı çizgi hayatını baş rakibinin ellerinde ölerek noktalıyor.


Hayranları, “Örümcek Adam”ın öldürülmesine tepki gösterdi.

Read more
27 Aralık 2012 Perşembe
no image

Doğum kontrol yöntemlerinin çok iyi uygulanmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Üstelik şaşırtıcı başka gerçekler de var.Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Başkanı Prof. Dr. Cansun Demir,


“Türkiye’de kadının hangi doğum kontrol yöntemiyle korunması gerektiğine çoğu zaman erkekler karar veriyor” diyor. Toplumumuzda, doğum kontrol yöntemlerinin uygulanmasının sadece kadının sorunuymuş gibi algılandığını söyleyen Demir, çoğu erkek arasında bu konuda çözüm bulması gerekenin kadın olduğuna dair bir inanış bulunduğuna dikkat çekiyor. Bu konuda karar vericiler sadece eşlerle sınırlı olmuyor. Konuya sıklıkla kayınvalideler, görümceler ve aile büyükleri de dahil oluyor.


Prof. Dr. Cansun Demir,doğum kontrol hapının spiralden çok daha etkili bir yöntem olduğunu belirtiyor.Ayrıca bu hapların doğum kontrolü dışında olumlu etkileri de bulunuyor. Bakırlı spirallerin kanama miktarını artırıp âdet düzensizliği yapabildiğine dikkat çekiliyor. “Doğum kontrol haplarıyla tüm bunlardan korunmuş oluyoruz” diyen Prof. Dr. Demir, bu yolla yumurtalık ve rahim kanserinden korunulduğunu ve kistlerin engellendiğini ifade ediyor. Halkın doğum kontrol haplarının yararlarını yeteri kadar bilmediğini dile getiren Demir, kişilerin bu konu hakkında ki doğruları bilmeleri halinde doğum kontrol haplarına kendiliklerinden yöneleceklerine dikkat çekiyor.


Bu ilaçları devlet karşılasın!


“Yeni ilaçların özellikleri doğal östrojen içermeleri” diyen Demir, bunların insan vücuduna daha uygun olduklarını söylüyor. Bu ilaçlarda âdet düzeninin daha iyi, ara kanamaların daha az ve olası yan etkilerin daha hafif yaşanacağı belirtiliyor. “2013 yılının başından itibaren daha az yan etki özelliğine sahip bu ilaçlarla tanışacağız” diyen Demir, kullanıcıların bu ilaçların özelliklerini kısa sürede hissedeceklerine dikkat çekiyor. Jinekologların ilaç yazma konusunda bir tereddütleri olmadığını ancak kişilerin bu ilaçları parayla almak zorunda kalmamaları gerektiğini söyleyen Demir,


“ SGK ancak çok özel şartlarda, kıllanma ve akne için olan ilaçları ödüyor” diyor. İstenmeyen gebelik ve doğumların devlete maliyetinin çok daha yüksek olduğunu, bu nedenle doğum kontrol haplarının SGK tarafından karşılanması gerektiğine inandığını belirten Demir, “Eskiden bunlar sağlık ocakları tarafından ücretsiz dağıtılıyordu” diyerek devleti daha duyarlı olmaya davet ediyor.


Cinsellik hala bir tabu!


“Toplumumuzda cinsellik hâlâ bir tabu olarak kabul ediliyor” diyen Demir, insanların yüzde 70’lik bölümünün doğum kontrol yöntemlerini kullandığına dikkat çekiyor. Bunların içinde 1. sırada yüzde 25’lik oranla geri çekilme, 2. sırada yüzde 18 -19’larda rahim içi araç, yüzde 15 civarında prezervatif, yüzde 5 -10 arasında ise doğum kontrol hapları yer alıyor. Bunların dışında kalan yöntemlerin çok düşük bir orana sahip olduğu belirtiliyor.


Ailelerin çocuklarına yakınlıkları çok önemli!


Ailelerin çocuklarına doğru yaklaşımlarda bulunup doğru bilgilendirmeler yapmaları büyük önem taşıyor. Gençlerin cinsellik yaşamaları durumunda istenmeyen gebeliklerin önüne geçilmesi için birtakım yöntemler hakkında bilgilendirilmeleri gerekiyor. “Doğum kontrolünde sınıfta kalıyoruz” diyen Demir, cinselliğin yaşamın bir gerçeği olduğunu ailelerin bilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.


Kadınların yüzde 40’ı hiçbir korunma yöntemi kullanmıyor!


20 şehirden 1425 kadınla yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre;


Kadınların yüzde 9’u her hangi bir yöntemden haberdar olmadıklarını belirtiyor.


Kadınların yüzde 40’ı şimdiye kadar hiçbir korunma yöntemini kullanmıyor.


Kadınların eğitim durumu incelendiğinde, ilkokul mezunlarının neredeyse yüzde 65’inin yaşamlarında en az bir kez korunma yöntemi kullanmış oldukları belirtiliyor. İlkokul mezunları arasında en sık kullanılan yöntem spiral iken, lise ve üniversite mezunlarının yarıya yakınının şimdiye kadar hiçbir korunma yöntemi kullanmamış olmaları dikkat çekiyor.


Daha önce korunma yöntemi kullanmamış kadınların yüzde 70’i kentsel bölgelerde yaşıyor. Bu kişilerin yüzde 38’inin bekâr ve toplam ortalamaya kıyasla daha az sayıda çocuk sahibi oldukları belirtiliyor.


4 kadından 3’ü hayatlarında en az bir kez jinekoloğa gittiklerini belirtirken yalnızca yüzde 21’inin düzenli doktora gitme alışkanlıkları bulunuyor.

Read more
no image

Soğuk, yağışlı hava, azalan güneşli günler, gökyüzünü kaplayan kara bulutlar ve uzayan geceler.Massachusetts Üniversitesi araştırmacılarının yaptıkları bir çalışmaya göre; depresyon, kızgınlık huzursuzluk ve kaygı, kış aylarında en üst düzeye ulaşıyor...


Ruh halimizin mevsimlerden etkilendiğini,mevsimlerin kişinin bedensel ve ruhsal dengesinde değişikliklere yol açabiliyor."Kışla birlikte güneşin yaydığı enerji ve ısıdan mahrum kalırız.Bu nedenle kış aylarında,duygusal cevaplarda şiddetlenme, kendini huzursuz hissetme, iştahta oynamalar, uyku düzensizlikleri, çalışma ve verimde düşüşler sık olarak karşımıza çıkabilir" diyor.


Kış karamsarlığından kurtulmanın yollarını;


1.Uykunuza dikkat edin: Aynı saatte uyuyup uyanmaya dikkat edin, her gece 7-8 saat uyumaya çalışın.Fırsat bulabilirseniz öğlen aralarında kısa bir uyku uyuyun. Daha az hareketlilik ve enerji harcamada azalma ruhsal, duygusal yaşamda da yavaşlamaya yol açar. Diğer yandan kış mevsimi insanları daha düzenli ve çalışkan, üretken bir döneme sokabilir. Kışın getirdiği çetin koşullar kişileri daha disiplinli, kontrollü, dikkatli ve özenli olmaya yöneltir.


2.Egzersiz yapın: Egzersiz, kış aylarının stresinden korunmak için de vazgeçilmez bir yoldur. İyi bir egzersizin etkisi gün boyunca sürer. Zihninizi açar daha olumlu düşünmenize neden olur. Özellikle yüzme,enerji harcamak için son derece ideal bir spordur. Spor yapamıyorsanız, mutlaka günde 30 dakika düzenli olarak yürüyüş yapmaya çalışın. Yürüyüş hem kilo kontrolüne hem de genel sağlığı korumaya yardımcı olur.


3.Sağlıklı beslenin: Sağlıklı ve dengeli beslenme hem ruh hem de beden sağlığı üzerinde oldukça etkilidir.Kış aylarında "karbonhidrat tutkusu" artar. Bu duygu durumu bozukluğu, hiç alışkanlığı olmadığı halde kişinin yağlı, şekerli ve hamurlu gıdalara yönelmesine neden olur. Bunlar da kilo almaya neden olabilir. Kışın rafine edilmiş ve işlenmiş gıdalardan (beyaz ekmek, pirinç ve şeker gibi) kaçının. Daha kompleks karbonhidrat (kepekli ekmek, esmer pirinç, sebze, meyve) tüketin. Günde 8 bardak su için.Sağlıklı beslenerek kan şekerinizi ve enerji düzeylerinizi dengede tutabilirsiniz.


4.Güneşli günleri kaçırmayın: Kış günleri diğer aylara göre daha kısa, karanlık ve soğuk olduğundan güneşli kış günlerinde dışarıda vakit geçirmeye özen gösterin. Restoranlarda pencere kenarında oturun.Evdeyseniz, evin güneşten maksimum faydalanmasını sağlayın.


5.Kendinizi şımartın: Kış aylarında kendinizi motive etmek için çeşitli aktivitelerde bulunun. Doğada geçireceğiniz haftasonu gezisi, bir gün veya SPA keyfi ruh halinize çok iyi gelecektir. Hiçbir şey yapmadan her gün bir kaç dakika geçirmeyi deneyin. Kitap ve dergi okumayı ihmal etmeyin, erken yatağa girin, pozitif düşünme gibi zihinsel egzersizler, depresyondan korunmaya yardımcı olabilir. Kış sporlarını öğrenmeye çalışın. Kışın aktif olmak enerjinizi artıracak, moralinizi yüksek tutmanızı sağlar.


6. Sosyalleşin: Aileniz, arkadaşlarınız ve komşularınız ile vakit geçirmeye çalışın. Kışın özellikle ailemizle daha sağlıklı ve kuvvetli ilişkiler kurabiliriz. Evde oynanabilecek oyunlarla uzun kış gecelerini eğlenerek geçirebilirsiniz.

Read more
no image

Gözaltı morluğu, gözaltı torbası, göz şişkinliği için evinizde rahatlıkla uygulayabileceğiniz, göz sağlığınız için doğal bakım önerileri...


Ilık ıhlamur ya da elma suyu kompresinde pamuk ıslatılır ve gözlerde bir süre bekletilirse gözaltı torbalarını alır.


Bekletilmiş çay kompresi ile gözlere yapılan masaj hem gözler için antiseptik görevi görür hem de gözdeki şişkinliği alır.


Buz kompresi gözaltı morluğuna iyi gelir.


Yeşil çay kompresi gözleri rahatlatır ve göz sağlığıaçısından faydalıdır.


Patatesi gözün üstüne koyup bekletmek göze iyi gelir. Şişkinlik ve morluğu alır.


Kuşburnu kompresi gözaltı torbalarını alır.

Read more
no image

İşte cildinizin güzelliği ve erken yaşlanmaması için uzak durmanız gereken besinler:


Muz!


Şeker barındıran bir besindir ve kan şekerinde ani yükselmeye neden olur. Glisemik endeksin yükselmesi cildin yaşlanmasına neden olur.


Pizza!


Karbonhidrat içerdiğinden yağların yakılmasını engeller. Ciltte yağların birikmesine neden olur ve cildi yaşlandırır.


Margarin!


Doymuş yağ asidi içerdiğinden hücrelerin hızlı bir şekilde ölmesine neden olur. Bu yüzden cildi erken yaşlandırır. 


Alkol!


Cildin parlaklığını kaybetmesine ve erken yaşlanmasına neden olur.


Kızartma!


Her türlü kızartma cildin baş düşmanlarındandır. Cildi yıpratır ve aşırı miktarda yağ içerdiğinden cildin erken yaşlanmasına neden olur.//hthayat

Read more
25 Aralık 2012 Salı
no image

"İşverenler aşırı çekici olmayı gerekçe gösterebilecek"


ABD’nin Iowa Eyaleti’nde alınan emsal niteliğindeki bir karar, gündeme damgasını vurdu. Mahkeme, erkek bir işverene, kadın çalışanını "seksi giyinip tahrik ettiği" gerekçesiyle kovma hakkını tanıdı. Karar, Diş Hekimi James Knight’ın asistanı Melissa Nelson’ı eşinin isteği doğrultusunda işten çıkarmasının ardından konunun mahkemeye taşınması üzerine alındı.


10 yıldır Knight’ın asistanlığını yapan Nelson, patronuyla asla flört etmediğini söyledi. Knight ise kadının seksi kıyafetlerinden rahatsız olduğunu aktardı. Eyalette bundan böyle işverenlerin ‘aşırı çekici’ olmalarını gerekçe göstererek çalışanlarını kovma hakkı yasal olacak.


"Karışmak hiç kimsenin haddi değil"


Türk Kadınlar Birliği Genel Başkanı Sema Kendirci:


Seksi giyinmek ya da seksi olmak kime göre, neye göre ve hangi ölçüye göre? Birileri, eteğin dizde olmasını bile sakıncalı bulabiliyor ve o görüntünün kendisini tahrik ettiğini düşünüyor. Birileri, kadının saçı açık diye tahrik olduğunu düşünebiliyor. Birileri de mini eteği tahrik edici buluyor. Bu ülkeye göre bile değişebilir. Her hal ve şart altında kadının giyimine, kuşamına, kararına hiç kimse karışamaz. Teşhircilikten ve genel kabullere aykırı tavır ve durumlardan söz etmiyorum. Ama bunu değerlendirmek, kadına karışmak kimsenin haddi değil. Bu kişi ister işveren, ister komşu, ister arkadaş, isterse sevgili olsun. Kimolursa olsun, karışamaz.


Avukat Filiz Yaşar Yıldırım:


"Karar hem hukuken hem de insan hakları açısından hatalı"


Kadın işçinin seksi görüntü vermesi, işverene sırf bu nedenle işvereni tahrik ettiği gerekçesiyle işten çıkarma hakkı vermez. Çünkü seksi olma durumu kişilerin bakış açısına göre değişir. Her beyin seksapaliteyi farklı değerlendirir. Birilerini etkileyen bir görüntü diğerleri üzerinde bir etki yaratmadığı gibi,aynı görüntü başkalarına çok seksi gelebilir. Kimi insanlar mini etek ve dekolteden tahrik olduğu halde birçokları kapalı kıyafetleri daha çekici ve tahrik edici olarak görebilirler. Kanunlar ve mahkeme kararları tek kişiye göre değil, tüm topluma şamil olmak zorundadır. Bir işverenin kendi psikolojik tepkileri tüm toplumu bağlayamaz. Bu nedenle karar hem mantıken hem hukuken hem de insan hakları açısından hatalıdır.


Tıbbi Seksoloji Danışmanı Dr. Akif Poroy:


"Sorun adamın kafasında"


Keşke herkes seksi olabilse. Amerikalılar bize benziyor. İkiyüzlü bir ahlakları var. Kadının seksi olması,adamın beyninde. Bir kadın çarşaf da giyer, siz erkek olarak onu seksi görebilirsiniz. Sorun bence adamın kafasında. Kadın çok dekolte giyse bile Avrupa’daki yaşam şeklinde kimse aldırmaz. Ama ABD’deki mahkeme üyelerini, geri düşünceli insanlar olarak nitelendirebilirim. Tıbbi seksoloji açısından bu karar, aynı zamanda kadınları aşağılayıcı bir şey. O kadar komik, absürd bir şey ki.


"Tacizi engellemek için çıkarılabilir" SGK Uzmanı Ali Tezel:


Bu, seksi kıyafetleri karşı tarafa etki edecek şekilde kullanmaktır. Tıpkı erkeklerin kadınları taciz ettiği gibi.Kadınların da bu anlamda cinselliği ön plana çıkaracak şekilde kullanmaları da bir nevi taciz anlamı taşır. Bu da işi engelliyor veya aksatıyorsa çalışan önce uyarılır, uyarılara aldırış etmiyorsa da işten çıkarılabilir.Kadın kıyafetleriyle ilgi uyandırıyorsa bu durumda erkeğin kadına tacizi sonucunu doğurma ihtimali de yüksektir, bu da işyerindeki barışı bozacaktır. Kadının öyle bir düşüncesi, beklentisi olmasa bile erkeği tahrik ederek taciz etme imkânı veriyorsa erkeğin kadına tacizi gündeme gelecektir. Bunu engellemek için işten çıkarmak mümkündür.//hthayat//Özlem Yılmaz

Read more
no image

Uzun ve sağlıklı saçlar her zaman kadınlar için doğal bir güzellik kaynağı olarak kabul edilmiştir.Güzellik planlarınız arasında yeni saç modeli ve kestirme fikri varsa derhal bu düşünceden vazgeçin!


Çünkü uzun saçlar ile ilgili vereceğimiz ipuçları sayesinde uzun saçlara olan ilginiz daha da artacak.


Erkekler çekici buluyor


Çoğu erkek uzun ve güzel saçlı kadınları çekici buluyor ve baş döndürücü bir etki yaratıyor.Uzun saçlar,daha kadınsı ve seksi görünmenizi sağlar.Kısa saçlı kadınlarda tam tersine“erkeksi “bir basmakalıp düşünce vardır.


Her gün yıkamak gerekmez


Kısa saçlar çabuk yağlanma eğilimindedirler ve bu yüzden her gün yıkamak mecburiyetinde kalırsınız.Uzun saçlar bu açıdan daha avantajlıdır.Uzun saçları 2 ya da 3 gün içinde yıkamanız yeterli olacaktır.


Genç bir görünüm sağlar


Kim genç görünmek istemez ki? Uzun saçlar sizin daha genç görünmenize yardımcı olur.Özellikle kakül hem genç hem cool bir hava katacak.


Kusurları kapatır


iyi bir saç kesimi kusurlarınızı örtmede yardımcı olur. Yüzlerinde istenmeyen lekeler ya da izler olan kadınlar, uzun saçlarıyla bu kusurları kolayca örtbas edebilirler. Aynı şekilde iyi şekil verilmiş bir uzun saçyüzün ince görünmesini sağlar.


Aksesuarlar kullanımı kolay


Uzun saçlarda aksesuarlar kullanılarak farklı saç modelleri elde edilebilir.Uzun saçlarda saç bantları,şapkalar, tokalar ve çeşitli saç aksesuarları kullanılabilir.

Read more
no image

Yapılan bir araştırmada 7 yıldır evli olan 123 çift ile yapılan anketler 9 yıl sonra tekrarlandığında, birlikte eğlenemeyen çiftlerin ilişkiden sıkıldıkları ve daha az tatmin oldukları görülmüş.


Önemli bulgulardan biri, ilişkinin monotonlaştığını veya sıkıldıklarını hissetmeye başlayan çiftlerin, daha da mutsuz ve tatminsiz olmaya ve birbirlerinden uzaklaşmaya başladıkları olmuş.


Hiç kavga etmeyen çiftlerin çok mutlu oldukları farz edilir, fakat bulgular mutlu evliliklerde kavgalar olabileceğini, ancak bunların saygı sınırını aşmadan halledilmesi gerektiğini gösteriyor. Bu tür zorlu sınavlardan geçmek aksine çiftleri yakınlaştırabilir. Bu zor zamanlarda çiftler aynı tarafta olduklarını, rutinin ideal bir şey olmadığını ve diğerinin olumlu yönlerini görebilirler. Daha önce yapılan araştırmalar birlikte zorlukları aşıp yeni deneyimler yaşayan çiftlerin daha tatminkar bir evlilik sürdürdüğü görülmüş.


Peki gerçek hayatta evliliğimizin heyecanını koruyarak nasıl dengeli ve mutlu bir birliktelik sürdürebiliriz. Aşağıda bunun için bir kaç çözüm önerisi derledik:


Haftada bir randevulaşın


Ben ve kocam bunu geçen yıl yapmaya başladık ve evliliğimizin şekli değişti. İşten eve bitkin gelen bir çift olarak evliliğimiz bir rutine dönüşmek üzereyken, randevulaşıp dışarı çıkmak ve yeni şeyler deneyimlemek bize yeniden heyecan ve eğlence kattı.


Düzenli olarak yeni şeyler deneyin


Her randevunuzda aynı şeyleri yapıp onu da rutinleştireyin. Birinde tiyatro diğerinde sinema bir diğerinde bara veya konsere veya sergiye gidin. Daha önce yapmadığınız şeyleri deneyimlemek hem stresten hem de sıkıntıdan kurtulmanızı sağlıycaktır


Eşinizin hayatına aktif olarak katılın


Yapıtığı şeylere, işine veya üzerinde uğraştığı konulara dahil olun ve onu da aynı şekilde hayatınıza dahil edin. Deneyimlerini birlikte paylaşıp, omuz omuza vermek rahatlamanızı ve çift olarak iyi hissetmenizi sağlıyacaktır. Aynı şekilde çocuklarla ilgili sorunlarla da birlikte göğüs germelisiniz.


Daha çok eğlenin


Bazen eğlenceli olmak veya ona ulaşıp hayatınızın parçası haline getirmek çok kolay olmayabilir. Espri anlayışınızı kaybetmeyin. Hayatınızı eğlenceli olabilecek kanallara kapatmayın ve her an büyük bir sorumluluk duygusu ve stresle hareket etmemeye özen gösterin.


Bu adımları takip etmek daha zevkli, az stresli ve tatminkar bir evliliği yaşamanızı sağlayabilir. Sizin ve eşinizin de çıkarına, değil mi?//hthayat

Read more
24 Aralık 2012 Pazartesi
no image

Baharı hayatınızın her yerine sokmaya ne dersiniz? Cinsel yaşantınızda yapacağınız bahar temizliği hem size hem de partnerinize çok iyi geleceğine emin olun. Uzun zamandır tekdüzeleştiğini düşündüğünüz seks hayatınızı belli değişikliklerle yeniden canlandırabilirsiniz.


Fantazilerinizi Çeşitlendirin


Fantazi kurmak ve bunun her ikiniz içinde uygun olanlarını hayata geçirmek partneriniz ve sizin için oldukça canlandırıcı olacaktır. Uzun zamandır birlikteyseniz ve seksin başladığı nokta ile bittiği noktanın gidişatını kestirmekte zortlanmıyorsanız değişiklik zamanı gelmiş demektir. Seks monotonlaştığı anda çiftler birbirlerinden sıkılmaya doğru gideceklerdir. Bunu bahar temizliğinde mutlaka gündeme getirmelisiniz.


Kostüm Değişikliği


İç çamaşırı söz konusu olduğunda elbetteki temizlik, hijyen ve rahatlık ön planda. Ancak unutmamanız gereken başka bir önemli nokta var ki; seksilik. Erkekleri en çok baştan çıkartan şeylerden biri seksi iç çamaşır. Sade bir jean pantolon ve t-shirt ile olsanız bile içinize giyidiğinizi bildiği seksi bir iç çamaşırın düşüncesi bile onu çılgına çevirecektir. İç çamaşırı dolabınızı gözden geçirerek eskimiş, partnerinizin uzun zamandır görüyor olduğu çaşırları elemek ve yerine daha önce giymediğiniz tarzları da tercih ederek, farklı renklerde, farklı şekillerdeki çamaşırları satın alabilirsiniz. Her kadının çamaşır dolabında özel bir gece için saklanmış fantazi bir çamaşır mutlaka olmalıdır.


Flörte Başlayın


Bahar aylarında insanın içi kıpır kıpır olur. Yüzüne renk gelir ve canlılık kazanır. Doğanın size verdiği bu nimeti kadınlığınızı ön plana çıkartmada kullanmaya ne dersiniz? Uzun süredir birlikte bile olsanız yeniden flört etmeye başlamanız partnerinizi hem çok şaşırtacak hemde çok cezbedecektir. Ona yazacağınız küçük notlar, ayarlayacağınız akşam yemek yemekleri, bir kahve için randevulaaşmak ve aynı eve bile gidiyor olsanız oturduğunuz kafeden kalktığınızda ayrı yönlere gitmek ve eve tek başınıza dönmek ilişkinize inanılmaz bir heyecan katacaktır.

Read more
no image

Frank Lloyd Wright gibi efsane mimarların inşa ettiği çok orijinal yapılar da pek güzel. Üzüm bağlarının ortasındaki taş evler var sonra. Uçaktan evler. Gemiden evler. Trenden evler. Çadır evler. Buzdan evler.Kumdan evler. Ağaçtan evler. Dev bir deniz kabuğunu andıran çok zarif tasarımlı evler. Hobbitler için yapılmış ve Yüzüklerin Efendisi’nden fırlamış gibi görünen evler. Aralarında perili evler olduğu söylenenler bile var. Seçenekler sınırsız...


Şahsen rengârenk döşenmiş çingene karavanına bayıldım. Galiba, gördüklerimin hepsine bayıldım. Fiyatlara gelince, 100 liraya da var, 5000 liraya ya da daha üstüne de. Seçtiğiniz yere göre değişiyor. Ve fiyat kaç olursa olsun buna kahvaltı dahil.


“193 ülkede 270 bin evimiz var!”


Sözünü ettiğim katalog Airbnb’ye ait. Airbnb, bir seyahat sitesi. Adını uzun süredir duyuyordum. Son iki yılda bu site sayısız önemli ödül kazanmıştı. The New York Times başta olmak üzere büyük gazeteler uzun uzun bu siteden söz ediyordu. Ekonomi dergilerine göre, “paylaşım ekonomisi” adı verilen yepyeni bir modelin öncüsüydü. Sonunda Türkiye’yle çalışmaya başladıklarını öğrenince, şirketin kurucularını aramaya ve başarılarının ardında nelerin yattığını sormaya karar verdim. Brian Chesky ve Joe Gebbia. İkisi de henüz 27 yaşında. Ve ne oldu biliyor musunuz? Şirketin iletişim direktörü Christopher Lukezic’i bir günlüğüne röportaj için İstanbul’a gönderdiler. İşte anlattıkları...


Her şey tam olarak nasıl başladı?


Hikâyemiz matrak. Airbnb’nin kurucularının ikisi de tasarımcı. Mezun olduktan hemen sonra San Francisco’ya giderek bir tasarım firmasında çalışmaya başlamışlar. Yıl 2008. Birkaç hafta sonra şehirde dev bir tasarım kongresi düzenlenecekmiş. Uluslararası bir kongreymiş ve talep fazlası yüzünden otellerde yer ayırtmak imkânsızmış. Firma olarak davet ettikleri konuklara kalacak yer bulamayınca, bizim iki patron, “En iyisi konuklarımızı kendi evlerimizde ağırlayalım. Yatacak yer ve kahvaltı bizden olsun, karşılığında da belirli bir ücret alalım” diye düşünmüşler. Nasılsa, ikisinin evinde de tatil zamanlarında kullanmak üzere birer şişme yatak varmış!


Parlak fikirmiş hakikaten...


Tabii, şehirdeki bütün arkadaşlarını arayıp onlardan evlerine birkaç günlüğüne konuk alıp alamayacaklarını da sormuşlar. Sonra da basit bir blog açarak davetlilerin kalabileceği dairelerin fotoğraflarını çekmiş, birkaç da temel bilgi eklemişler. Adına da Airbnb demişler.


Ne anlama geliyor?


Airbed and Breakfast’ın kısaltılmış hali. Şişme yatak ve kahvaltı!


Aradan 3-4 yıl geçti ve şimdi bundan çok daha fazlasını yapıyorsunuz... Sitenize de basit bir blog demek imkânsız. Biraz anlatır mısınız?


Oda kiralama sistemi hâlâ sevdiğimiz bir şey. Gittiğiniz her şehirde çok ucuza kalabiliyorsunuz. Üstelik bir şişe suya 10-15 dolar ödemek zorunda kalmıyorsunuz. Bir de tabii başlı başına ev kiraladığımız kısım var ki o artık işimizin çok daha büyük bir bölümünü oluşturuyor.


İşinizin ne kadar büyük olduğunu anlamamız için bana birkaç rakam verir misiniz?


193 ülkede 270 bin evimiz var. Sadece Türkiye’deki evlerimizin sayısı 35 bini geçti. Her gece bizim aracılığımızla dünyanın birçok yerinde toplam 60 bin kişi kalıyor. Bu inanılmaz bir şey. Orta ölçekli bir Avrupa şehrini yönetir gibiyiz. Bu yılbaşı için ayırtılan yerler şu anda 150 binden fazla.


Çalışanlara tatil mecburi...


Peki güvenilirliği nasıl sağlıyorsunuz? Yani ben tuttuğum evin sahibi tarafından kazıklanmayacağıma yahut başıma kötü bir şey gelmeyeceğine nasıl emin olabilirim?


Ev sahibinin de sizden emin olması gerekir. Ama bütün bunları baştan düşündük ve tüm önlemleri aldık. Diyelim ki siteyi inceleyerek Tokyo’da 4 gün kalacağınız bir ev kiraladınız. Ücreti ev sahibine değil bize ödüyorsunuz. Biz de iki gün bekliyor ve ev sahibine ödemeyi, sizin kaldığınız yerden memnun olup olmadığınızı öğrendikten sonra yapıyoruz. Şikâyetçi olduğunuz en küçük bir ayrıntı varsa bize bildiriyorsunuz, anında sizin standartlarınıza uygun başka bir yer buluyoruz. Bunun gibi 40 değişik güvenlik önlemimiz var.


Duydum ki sizin patronlardan biri de evini kapatmış ve bir yıldır bu şekilde yaşıyormuş.


Evet öyle. Çünkü çok seyahat ediyorlar. Aslında şirket politikası gereği yüzlerce çalışanımızın her biri iş seyahatlerinde bu sistemi kullanıyor. Tatillere karışamayız ama üç ayda bir herkese bizim için seyahat etsinler diye 500 dolar ikramiye öderiz. Nereye isterlerse gidebilirler, yeter ki döndüklerinde deneyimlerini paylaşsınlar. Deneyim paylaşımı, işimizi kusursuz sürdürmemiz bakımından çok önemli.


Deneyim paylaşımıyla neyi kastediyorsunuz?


Bugüne kadar mekân bulmakta zorlanmadık. Seyahat şirketi olmanın kendine has bir takım avantajları var. Size dünyanın her yanından insanlar geliyor. Başlangıçta en çok San Fransisco’ya geliyorlardı. Dolayısıyla kiraladığımız evler çoğunlukla buradaydı.Mekân yelpazemiz, deneyim aktarımı yoluyla genişledi. İnsanlar karşılaştıkları şeyden o kadar memnun oldular ki ülkelerine döndüklerinde kendi evlerini de bizim sisteme dahil etmeye karar verdiler. Bu şekilde çok kısa sürede uluslararası bir organizasyon haline geldik.


Portfolyonuzu inceledim. Hakikaten şaşırtıcı mekânlar var. Uçaklar, adalar, şatolar... Bunları nasıl buluyorsunuz?


Başta dünyayı dolaşırken mekân da bakıyorduk ama artık ev sahipleri bize geliyor. İlkelerimiz var tabii.Mesela evlerin fotoğraflarını mutlaka bizim fotoğrafçılarımız çekiyor. Dolayısıyla fotoğrafta ne görüyorsanız, onu buluyorsunuz.


Her ülkede fotoğrafçınız mı var?


İzlanda’dan Yeni Zelanda’ya 4000 küsur fotoğrafçıyla çalışıyoruz. Bilgi için: airbnb.com.tr ve akıllı telefonlar için Airbnb uygulaması.


Şatoda kalmak kaça patlar? Tatilde tarihi bir şatoda kalmak istersem, buna param yeter mi?


Siz karar verin; 3000 lira ödemeniz de gerekebilir, 200-300 liralık küçük şatolar da bulabiliriz. Sonuçta her durumda muadillerine göre ucuz. Ayrıca gecede 100 lira ödeyerek de şahane bir evde kalmanız mümkün.


Oteller nasıl tepki gösteriyor size?


Onları bilmiyorum ama insanlar aşırı üretimin aşırı tüketime yol açtığını yeni idrak ediyor. İşin kötüsü aşırı üretimin bireyleri mutlu edeceği hiç garanti değil. İstanbul’u ele alalım. Olağanüstü güzel bir şehir. Bence buraya daha fazla otel dikmeye hiç gerek yok. Çünkü zaten hiç kimse başka bir yere otel görmek için gitmiyor. Şehrin havasını solumak, yerel insanlarla iletişim halinde olmak ve sadece oraya has şeyleri tanımak istiyorlar. Ayrıca gelirin şehre dağılması da iyi bir şey. Zira oteller genellikle sadece turistik bölgelerde yoğunlaşıyor, bizim sistemdeyse para her yere eşit dağılıyor. En basiti kaldığım evin yakınındaki bakkaldan, manavdan alışveriş ediyorum. Yani bundan tüm ekonomi faydalanıyor.//hthayat/Gülenay Börekçi

Read more
21 Aralık 2012 Cuma
no image

2013’e sayılı günler kala yılbaşı gecesi için hazırlıklar da son sürat devam ediyor. Kadınlar özellikle yeni bir yılı kucaklarken güzel görünmek istiyor.


Kadınların yüz güzelliğinin temelini oluşturan kaş biçimleriyle ilgili tüyoları makyaj sanatçısı Serkan Parmaksızoğlu’ndan aldık. Parmaksızoğlu, bakışlara anlam veren kaşların ideal ölçüsünün nasıl alındığını şu sözlerle anlattı:


"Elinize bir kalem alın burnunuzun kenarıyla kazayağı bölgesi dediğimiz gözün dış bitiş noktasına paralel gelecek şekilde ortalama kırk beş derece açıyla tutun.


Kaşınızın bitmesi gereken yer kalemin kaşınıza denk geldiği noktadır. Kalemi burnunuzun kenarına ve göz pınarına denk gelecek şekilde dik tuttuğunuzda kalemin kaşınıza gelen kısmı kaşınızın başlaması gereken yeri size gösterecek.”


Kaşlardan sonra gözlerin makyajını tamamlayan kirpiklerin dolgun görünmesinin önemine değinen Parmaksızoğlu takma kirpiklerle ilgili olarak şunları söyledi:


“Bence takma kirpikler mevsimsel olarak zamansız ama takma kirpiklerle bakışlara ifade katmaksa, bunu zamanda yolculuk yaptıran bir detay olarak nitelendirebiliriz." Ellilerin cazibeli ya da yetmişlerin sempatik ifadesini takma kirpik ve eyeliner kullanarak yüzünüze taşımak çok kolay.”

Read more
no image

Aniden okul başarısı düşüyor, içe kapanıyorsa, gün geçtiktçe pasifleşiyorsa, bir zorbalığa maruz kalmış olabilir. Zorba ya da mağdur, çocuğunuzun mutlaka desteğe ihtiyacı var. Ama aman dikkat, fazla korumacı aile yapısında büyüyen, şiddete uğrayan çocuklar her ikisinin de mağduru olabilir. Çocukların kişiliklerini bile etkileyecek bu davranışlara maruz kalmaması için, DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Klinik Psikolog Cemre Soysal’ın ailelere uyarıları şöyle:


Akran zorbalığı veya akran istismarı, bir çocuğun okulda yaşayabileceği en olumsuz deneyimlerdendir.Akran zorbalığı çeşitli şekillerde kendini gösterebilir. Fiziksel, duygusal ve sosyal zorbalık olabilir. Fiziksel zorbalık kişinin bedenine ya da sahip olduğu bir mala zarar vermektir. İtmek, eşyalarına zarar vermek,çelme takmak, tehdit etmek şeklinde olabilir. Her boyuttaki zorbalık azdan başlar, mağdurun cevap verememesi durumdan cesaretle şiddeti artar.


Özellikle lise çağında, haraç kesme veya kabadayılık davranışları da gözlenebilir. Duygusal zorbalıkta ise,özgüven ve kendilik değeri hedef alınır. Zorbalığın üçüncü boyutu ise sosyal olandır. Mağdur öğrenciyi küçük düşürme, istenmeyen ilan etme veya hakkında dedikodu çıkartma sosyal zorbalığa girer. Bir çocuğun zorbalığı yapan mı maruz kalan mı olduğunun anlaşılabilmesi için, bu tablonun hangi tarafında kaldığına dikkat edilmesi gerekir. Her iki halde de çocuğun desteğe ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır. 


Zorba mı mağdur mu nasıl anlarız?


Zorbalığı yapan çocuklar, başka bir öğrenciyi fiziksel, duygusal veya sosyal açıdan sürekli şekilde istismar eder. Güçlerini kötüye kullanıp, mağdur çocuğa zarar verir, en kötüsü bundan pişman da olmazlar.Akranlarına saldırgan davranışlar gösterir ve empati kurmakta zorlanırlar. Fiziksel üstünlüğe de sahiplerse, zorbalık şiddeti artabilir. 


Ya mağdurlar?


Akran zorbalığına maruz kalan, diğer bir deyişle mağdur öğrenciler ise daha sessiz, hassas ve pasiftirler.Zorbalığa karşılık vermek yerine, geri çekilirler. Bu da zorbalığın artmasına neden olan bir faktördür. Böylece kısır döngüye girilir. Mağdurlar daha içe kapanıktır. Başarıları düşüktür. Çoğunlukla olumsuz düşünme eğilimlidirler ve değişim anlamında yeteri kadar güçlü hissetmezler. Adeta bir öğrenilmiş çaresizlik yaşayarak durumu kabullenmiş görünürler. Kendilerini daha güçlü hissetmelerine yardımcı olabilecek yakın arkadaşlık kurmakta da zorluk çekerler. 


Okulu istemiyorsa mağdur olabilir


Mağdur çocuklar bu konuda konuşmakta zorlanır. Çocuğunuz okula gitmek istemiyor ve bunun nedenini bir türlü ondan öğrenemiyorsanız, akranlarıyla bir sorun yaşadığından şüphelenin. Fazla korumacı aile yapısında büyüyen çocuklar kendilerini korumayı öğrenmekte gecikir. Bunu fark eden diğer çocuklar “süt çocuğu” gibi alaycı sözlerle duygusal yıpratmaya gidebilirler. Çocuğunuzu korurken güvenini zedeleyecek aşırılıklardan kaçının. Mağdur çocuğun desteğe ihtiyaç duyduğu bir diğer konu, özgüvenlerini geliştirecek etkinlikler içinde olmaktır.


Kendi adına karar vermesini sağlayacak ufak sorumluluklar, evde alınacak kararlarda fikrini almakla destekler verebilirsiniz. Ayrıca arkadaş edinebilmesi için okul sonrası 2-3 kişilik grup etkinliklerine katılmasına da yardımcı olabilirsiniz. Akranlarının zorba davranışlarına maruz kaldığını söyleyen çocuğu ciddiye alın. Bu zor konuyu dile getirdiğinde ebeveyn “sen yanlış anlamışsındır” gibi bir yaklaşımda bulunursa, çocuğun yalnızlık ve çaresizlik hissi daha da derinleşir ve git gide “bana yardım edilemez” noktasına gidebilir. 


Aileler ne yapmalı?


Çocuğunuz hangi grupta olursa olsun, bir an önce yardıma ihtiyacı var demektir. Zorbaysa, yetişkinlik yıllarında suça eğilim gösterir. Mutlaka müdahale edin. Zorbalığı etkileyen en belirgin nedenlerden biri,çocuğun da evinde saldırgan davranışlar ve şiddet görmesidir. Çocuk, kendisine vuran ebeveyne karşılık veremediği için, karşılık verebileceği/üstünde güç uygulayabileceği birinde şiddete başvurur. Zorbalığın diğer nedeni de çocuğun duygusal anlamda yeterli sevgi ve ilgiyi alamamasıdır. Küçük yaşlardan itibaren çocukların ihtiyaçlarını önemseyin, duygusal dünyalarını destekleyin. Evde belirgin sınırlar koyun, zorbalık sergileyen çocuk bu davranışlarının sonuçlarını yaşamalı. 

Read more
no image

Çocuğunuzla ilgili kuralları onunla birlikte koyun. Onu işin içine kattığınızda konuların sorun olmadan çözüldüğünü göreceksiniz.


Kural koyarken klişelerden kaçının her çocuğun yapısı ve ihtiyaçları farklıdır. Kural koyduğunuz konularda çocuğunuzun ihtiyaçlarını da hesaba katın.


Çocuğunuza çok kızdığınız zaman, tepki vermeden önce yavaş yavaş iki derin nefes alın.


Çocuğunuza hesap sormak veya olumsuz bir eleştiri yöneltmek için asla yamak saatini ve yemek masasını seçmeyin. Yemek masası her zaman eğlenceli bir ortam olmalıdır.


Ceza neyin yapılmayacağını söyler, ödül ne olursa daha iyi olacağını gösterir. Mümkün olan her durumda ödülü tercih edin.


Kuralların çok fazla veya belirsiz olmamasına dikkat edin aksi takdirde çatışmalar artar. Çocuğunuza ne kadar çok kural koyarsanız o kadar çok çatışır, kızar, disiplin sorunu yaşarsınız.


Düşüncelerini ve değerlerinizi çocuğunuza zorla benimsetmeye çalışmayın, çocuğunuzu bu konuda zorladıkça sizden uzaklaşır.


Problemleri çözmek için güç kullanırsanız çocuğunuz büyüdükçe dozunu arttırmak zorunda kalacağınızı unutmayın. Dövülen çocuk kavga geçimsizlik ve düşmanlığı öğrenir.


Çocuğunuza verdiğiniz eğitim güce ve zorlanmaya dayanıyorsa bağımlılık gelişir ve olgunlaşmamış bir çocuk yetiştirmiş olursunuz.


“Bir tek doğru var oda benim söylediğimdir.” Tavrında olmak, çocuklarınızı sizin doğrularınızdan uzaklaştırır.


Ceza gelişmeyi engeller ödül gelişmeye katkı sağlar.


Emir vermek yerine seçenekler sunun. Karar vermek çocuğun kişiliğini güçlendirir. Emirler ise huzursuzluk ve kargaşa yaratır. Örneğin “dişlerini pijamalarını giydikten sonramı yoksa öncemi fırçalayacaksın” diye sormak , git dişlerini fırçala demekten çok daha etkilidir.


Eğlenceli olun durumları oyuna çevirin. Birlikte temizlik yapıp ortalığı toplarken onu süpermen yapabilirsiniz.


Fazla müdahaleci yada kurtarıcı olmayın. Bütün uyarılarınıza rağmen bornozunu yada havlusunu asmayan çocuğunuz ertesi gün onu hala ıslak olarak bulsun.


Görmek istediğiniz davranışları sergileyin. Öğüt  yerine ona davranışlarınızla örnek olun. Çocuklar için eylem sözden Daha etkilidir. Çocuk duyduğunu değil gördüğünü öğrenir.

Read more
20 Aralık 2012 Perşembe
no image

Her gece binlerce çocuk ışıklarını kapatıp uykuya daldıktan sonra yataklarını ıslatır. Öncelikle bilinmesi gereken bunun çok yaygın bir problem olduğudur.Çocuklar ve ergen yaş grubunda oldukça yaygındır. Hem çocuklar, hem de aileler için stresli zor bir durumdur.


Yatağını ıslatan çocuk için sıklıkla büyük bir utanç kaynağı olan durum, aileler için endişe ve kızgınlık nedenidir. Aileler çocuklarının bunu bilerek, tembelliklerinden yaptığını  sanabilirler.Oysa bu çocukların yaklaşık %85’inde ailede yada bir akrabada da aynı problem vardır.


Ne Yapabilirim?




  • Gece yatmadan önce çocuğunuza tuvalete gitme alışkanlığı veriniz.

  • Kafein içeren içecek alımını engelleyiniz.

  • Çocuğunuzdan ıslak çarşaf değiştirilmesi konusunda yardım alınız. Bu ona sorumluluk geliştirmesi konusunda yardımcı olacaktır.

  • Çocuğunuzu bunu yenmeyi başarabileceği konusunda cesaretlendiriniz.

  • Suçlayıcı, onur kırıcı konuşmaktan kaçınınız.

Read more
no image

‘Oyun’ çocuğun dünyasında kendini ifade etmesi, yaratıcı becerilerini geliştirmesi ve iyi vakit geçirmesi kadar, anne-baba ilişkisindeki pek çok çatışmayı çözmek ve bir uzlaşma ortamı yaratmak için en önemli alanlardan biridir.


Anne-babanın çocuğuyla ilişkisinin önemli bir kısmı oyun aracılığı ile gerçekleşir.


Oyun oynayarak anne-babalar başka türlü hiçbir yolla olamayacağı kadar çocuklarına yaklaşabilirler ve onları keşfetme fırsatı yakalarlar.


Anne-babalar çocuklarıyla oyun oynarken hem onlarla güzel vakit geçirmek hem de onlara bir şeyler öğretmek amacı güder. Özellikle çocuklarıyla paylaşacak vakti kısıtlı olanlar, gün içinde onlara vermek isteyip de veremediği ‘her şeyi’ birlikte oynadığı oyuna sığdırmaya çalışır.


Anne-babanın çocuğuyla ilişkisinin önemli bir kısmı oyun aracılığı ile gerçekleşmektedir. Bu yüzden çocuğuyla ilişkisini daha olumlu bir hale getirmek isteyen anne-baba ilk önce çocuğuyla oynadığı oyunu olumlu bir hale getirmelidir.

Read more
no image

Hayvanlarda olduğu gibi insanlarda da partner seçimi aslında burun tarafından yapılıyor. Ruhr Üniversitesi Hücre Fizyolojisi Uzmanı Prof. Dr. Hanns Hatt partner adayının genetik olarak kişiye uygun olup olmadığını,doğacak çocuğun sağlıklı ve güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olup olmayacağını burnun söylediğini belirtiyor.


Bild gazetesinde yer alan bir habere göre; doğru partneri bulmak aslında kadına düşüyor. Zira doğası gereği erkek mümkün olduğunca çok çocuk yaparak soyunu devam ettirme amacına sahip. Prof. Hatt bir kadın için doğru partnerin, ne kendi kokusundan çok farklı ne de kendi kokusuna çok yakın olması gerektiğini söylüyor.


Parfüm burnu yanıltabilir mi?


Prof. Hatt bunun mümkün olmadığını, çünkü burundaki yaklaşık 30 milyon koku hücresinin farklı kokuları algılamak üzere uzmanlaştığını kaydediyor.


Peki, tıkanık bir burun hayallerdeki erkek ya da kadının fark etmeden geçip gitmesine yol açabilir mi?


Hatt'a göre bu elbette ki mümkün, zira nezle olunduğunda burundaki koku hücreleri devre dışı kalıyor. Bu nedenle bu süre zarfında normalde seçilmeyecek bir kişinin seçilmesi mümkün. Ancak Prof. Hatt burun tıkanıklığının geçici bir durum olduğunu ve koku hücreleri normal çalışmaya başladığında bu durumun hemen fark edildiğini kaydediyor.


Öte yandan Prof. Hatt virütik bir enfeksiyon ya da kaza sonrasında koku duyusunu tamamen kaybeden hastalarda ise bu durumun cinsel yaşam üzerinde olumsuz etkileri olduğunu belirtiyor. Hatt bu durumdaki hastaların çoğunun koku duyusunu geri kazanmak için bir gözlerini ya da bir kulaklarını feda etmeye hazır olduklarını söylediklerini vurguluyor.

Read more
no image

Yapılan araştırmalar erkeklerin diyet yaptıklarını söylemekten kaçındıklarını gösteriyor. Peki, erkekler diyette olduklarını neden saklıyor?


Yoğun ofis ortamında erkekler ikram edilen her yiyeceği alma zorunluluğunda hissediyor. Çünkü erkekler diyet yaptığını söylemekten utanıyor!


600 erkek arasında yapılan anketler erkeklerin %90’ının zayıflamak istediğini gösteriyor. Ancak bu grubun 1/3’ü diyet yaptığını saklamak istiyor.


Yemek ve diyet konularında yazılar yazan Phil Mundy, erkeklerin bu şekilde davranmasının sebebini utanç olarak görüyor. Erkekler diyet yaptığını söylediğinde vücutlarıyla ilgili bir sorun olduğunu kabul etmiş sayılıyorlar. Ayrıca “diyet” kelimesinin yıllardır kadınlarla iç içe olması da erkekleri bir adım geride tutuyor.Belirli bir yaşın üzerindeki erkekler ise yaşlarının ilerlediğini ve beslenmelerine dikkat etmeleri gerektiğini kabullenmek istemedikleri için diyet yaptığını saklıyor.

Read more
no image

Kadınların erkeklere oranla neden daha uzun bir hayat sürdüğü ortaya çıkarıldı.


Scientific American tarafından yayınlanan ve Newcastle Üniversitesi’nden Prof. Tom Kirkwood’un öncülük ettiği bir ekibin yaptığı araştırma, kadınların neden daha uzun yaşadığını gösteriyor. Kadınların vücudu hasarlı hücreleri tamir etmede erkeklere oranla çok daha başarılı.


Araştırmanın teorisine göre vücuttaki yaşlanma süreci, hasarlı hücreleri tamir etme seviyesini belirleyen genler tarafından kontrol ediliyor. Bazı hasarlı hücrelerden kaçınmak ise mümkün olmuyor çünkü bu hasar serbest radikaller sonucu görülüyor.


Hücrelerdeki hasar DNA’nın veya hücre zarının yapısını bozuyor.. Bu tür bir yapı bozukluğu ise sigara alışkanlıkları gibi faktörler sonucu ortaya çıkabiliyor. Yaşlanma , önceden programlanamayan bir süreç olarak kabul ediliyor. Zira hücreleri tamir eden genler değiştirilemiyor veya kontrol altına alınamıyor.


Erkeklerde ölümlerin büyük bir bölümü kalp rahatsızlıkları sonucu görülüyor. Kadınlarda bulunanöstrojen hormonunun kalp rahatsızlıklarından koruduğu iddia ediliyor.

Read more
18 Aralık 2012 Salı
no image

Prime esas ortalama günlük kazançlara göre Türkiye'de en çok ''bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetleri''nde çalışanlar kazanıyor.


Prime esas ortalama günlük kazançlara göre, ''Bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetleri'', en fazla kazanılan işleri kapsıyor. Bu faaliyet grubunda çalışanlar, ortalama 134,88 lira kazanıyor.


Ortalama günlük kazancın en düşük olduğu iş ise ''kumar ve müşterek bahis faaliyetleri''. Bu kapsamda çalışanlar günde ortalama 33,65 lira kazanıyor.//AA



Read more
no image

Serginin açılışında konuşan Emine Erdoğan, sergideki İstanbul fotoğraflarının sanatsever ve hayırseverlerin katkıları ile okula dönüşecek olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.


İstanbul'un tüm seslerinin, nefeslerinin, lezzetlerinin, her semtinin, her bir karesinin paha biçilmez mücevher niteliği taşıdığını vurgulayan Erdoğan, bu akşam Şeb-i Arus törenleri için Konya'da olmayı planladığı ancak sergiye verdiği önem dolayısı ile programında değişiklik yaptığını ve İstanbul'a geldiğini aktardı.


Erdoğan, şöyle devam etti:


''Dünyanın bu en güzel şehri,İstanbul'dan ilham almış sanatçılarımızın gözünde, daha bir değer kazanıyor,daha bir kıymet kazanıyor.Her gün gördüğümüz, her gün içinden, yanından geçtiğimiz sokakların,semtlerin,tarihi ve modern eserlerin değerli fotoğraf sanatçılarımızın gözünde, çok farklı bir anlama büründüğüne şahit oluyoruz.''


Sanatçıların insanlara ayna tutarak, göremediklerini gösterdiğine işaret eden Erdoğan, ''Sadece gözlerini değil, gönüllerini de kattıkları eserlerle bizi bize anlatıyorlar. İşte bu muhteşem eserlerin, İstanbul'u anlattıkları kadar, bize ayna tuttukları kadar, anlamlı bir hayır hareketine, son derece önemli bir eğitim seferberliğine dönüşmüş olması bizlere ayrı bir heyecan veriyor. İstanbul'un karelerinin sadece İstanbullular için değil tüm Türkiye için, Türkiye'nin bütün çocukları için okula dönüşmesi tam da İstanbul'un ruhuna denk düşüyor'' diye konuştu.


İstanbul'un sakinlerinin İstanbul'a çok şey borçlu olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Sanatçılarımız İstanbul'a olan vefa borçlarını, ortaya koydukları en güzel sanat eserleri sayesinde ziyadesi ile ödüyorlar. İnşallah hayırseverlerimiz, sanatseverlerimiz de bu eserlerin bir okula dönüşmesini sağlayarak, bu güzel şehre vefa borçlarını bir kez daha ödemiş olacaklar'' dedi.


Demet Sabancı Çetindoğan da konuşmasında eşi ile Türkiye'de sanatın ve eğitimin gelişmesi için büyük projeleri hayata geçirmeye çalıştıklarını söyledi.


Çetindoğan, World Travel Channel'ın birinci yılını doldurması dolayısı ile sosyal sorumluluk adına ünlü sanatçıların İstanbul fotoğraflarından oluşan bir sergi açtıklarını ve fotoğrafların satışından elde edilecek gelirin eğitim alanında değerlendirileceğini belirtti.


Emine Erdoğan, sergide bir fotoğrafı yer alan Osmanlı padişahlarından 5. Murad'ın torunu Kenize Murad'la bir süre sohbet etti. Murad, Emine Erdoğan'a ''Toprağımızın Kokusu Filistin ve İsrail'in Sesleri'' adlı kitabını imzalayarak hediye etti.


Gecede ünlü fotoğraf sanatçısı Ara Güler'in 1950'li yıllarda çektiği bir İstanbul fotoğrafı açık arttırma usulü ile satışa çıkarıldı. Büyük bir rekabetin ardından fotoğrafı, Erdoğan ve Tülin Demirören çifti 275 bin liraya satın aldı.


Serginin çıkışında fotoğrafları inceleyen Emine Erdoğan da Tahsin Aydoğmuş'un ''Arnavutköy' isimli fotoğrafını satın aldı.

Read more
17 Aralık 2012 Pazartesi
no image

İşletmeci Yorgancıoğlu, çocukken okuduğu ''Seksen Günde Devr-i Alem'' kitabından etkilenerek 100 ülkeyi dolaştı.


Yeni kültürler tanımak, farklı ülkeleri gezmek bazıları için sadece hayalken Hicran Çiğdem Yorgancıoğluiçin çocukken okuduğu bir kitabın peşinden koşmak anlamına geliyor.


8 yaşında okuduğu ''Seksen Günde Devr-i Alem'' kitabının etkilediği Yorgancıoğlu, Singapur'dan Brezilya'ya kadar 100 ülkeyi gezdi, Karayipler'de köpek balığıyla yüzdü, Masai kabilesiyle doğum günü kutladı.


Yorgancıoğlu, ''Hayatı, kendimi, başka kültürleri öğrenmeyi ve bunları başkalarına aktarmayı hedefliyordum.Bunun en iyi yolu seyahat etmekti'' dedi.//AA

Read more
no image

Neden vücudumuzun bazı bölümleri diğerlerine oranla daha yağlıdır ya da neden bazı insanların vücudunda bölgesel yağlanma daha fazladır? İçhastalıkları uzmanı Dr. Ayça Kaya, bölgesel yağ fazlalığından genetik nedenlerin yanı sıra hormonlarında sorumlu olabileceğine dikkat çekiyor.


Yağ oranı yüzde 25'i geçince tehlike çanları çalmaya başlar


Yağ hücresi insan vücudu için çok önemli bir organdır. Tıpkı akciğerlerimiz, kalbimiz, beynimiz gibi.Vücudumuzda özellikle Vitamin A, D, E, K'nın depo yeridir. Vücut ısısını sağlar, dışarıdan gelen darbeleri çeker kemik kırılmalarını önler. Bazı hormonların sentez yeridir. O nedenle bir insanın vücudunda sıfır yağ olması yaşamla bağdaşmaz. Yağ dokusu mutlaka vücutta olmalıdır. Ama bu oran kadınlarda vücut ağırlığının %30'undan erkeklerde %25'inden fazla olursa başta kalp damar hastalıkları, şeker hastalığı, eklem hastalıkları ve birçok kanser türüne neden olabiliyor.


Yağ hücreleri bütün vücuda dağılır. Ancak bazı bölgelere daha fazla dağılır. Yağ hücrelerinin vücutta dağılımı ise genetik eğilimle belirlenir.


Bel çevresindeki yağlanma, basen çevresindeki yağlanmaya göre daha risklidir.


Genel olarak iki tür bölgesel yağlanmadan bahsedebiliriz. Bel çevresindeki yağlanma ve basen bölgesindeki yağlanma diye. Bel çevresindeki yağlanma sağlık açısından daha riskli bir yağlanmadır. Çünkü buradaki yağ hücreleri daha büyüktür ve iç organlara daha yakındır. O nedenle bel çevresi kalın olanlar basen çevresi kalın olanlara göre metabolik açıdan daha risklidir.


Hormonal düzensizlik yağlanmayı etkiler


Bölgesel yağlanmada genetiğin yanı sıra hormonal düzensizliğin de çok rolü vardır. Bel çevresi kalın olanlarda insülin hormon yüksekliği vardır. İnsülin bizim pankreasımızdan salgılanan ve yediğimiz yiyeceklerle vücudumuza giren şekeri hücre içine sokularak kullanılmasını sağlayan hormondur. Ancak bel çevresi kalınlaşmaya başladığı zaman insülin hormonu şekeri hücre içine koymakta zorlanır ve vücut insülini yükseltmeye başlar. Bu durumda iştah çok açılır ve yağlanma daha fazla olur. Yani şeker hastalığının da ayak sesleri ortaya çıkmaya başlar.


Basen çevresi genişse östrojene, üst gövde şişmansa kortizole dikkat!


Basen çevresi geniş olanlarda östrojen dengesizliği vardır. Östrojen büyük ölçüde yumurtalıklardan az miktarda da yağ hücrelerinden salgılanan kadınlık hormonudur. Bu duruma adet düzensizliği eşlik edebilir.


Ense ve üst gövde şişmanlığından sorumlu hormon ise böbrek üstü bezlerinden salgılanan kortizol hormon yüksekliği eşlik edebilir. Bu durumda yüzde yuvarlaklaşma ve kırmızılaşma, gövdede menekşe rengi çatlaklar ve tansiyon yüksekliği eşlik eder.


Bölgesel zayıflama sadece diyetle olmaz


Çoğu zaman göbek eriten, kalça eriten diyetler veya besin takviyeleri şeklinde rejim uygulamaları ortaya çıkabiliyor. Bir diyeti yaparak veya bir ürünü kullanarak, belli bir bölgeden daha fazla kilo verilmesi diye bir şey söz konusu olamaz. Bölgesel zayıflamanın en iyi yolu doğru beslenmek ve beraberinde bölgeye göre egzersiz yapmaktır.


Yağları eriten mucize besinler


Sağlıklı bir şekilde kilo vermek için dengeli beslenmek ve hareket etmek şart. Bununla birlikte bazı gıdalar kilo verme sürecinde gerek tokluğu arttırarak gerek metabolizmayı hızlandırarak bize yardımcı olabiliyor.Yoğurt, greyfurt ve yeşil çay bu konuda en çok araştırılan yiyeceklerin başında geliyor. Yoğurdun içindeki konjuge linoeik asit yağ yakımını hızlandırıyor. Aynı şekilde yeşil çay ve greyfurt da metabolizmayı hızlandırarak kilo vermeye yardımcı oluyor.


Son yıllarda yapılan bir araştırmada ana öğünlerden önce yarım greyfurt tüketmek 3 ayda diyet yapmaksızın 5 kilo verdiriyor. Bel çevresi kalın olanlarda bu yiyeceklerin daha çok etkili olduğu düşünülüyor. Ancak greyfurt ilaçların vücuttan atılmasını azaltarak ilaçların toksik etki göstermesine neden olabiliyor. Özellikle tansiyon ilaçları, antidepresanlar ve grip ilaçları üzerine etkisi oluyor.


Çabuk yağa dönen yiyeceklerden uzak durun


İnsan yağ yiyerek yağlarından kurtulamaz. Dünyadaki en yüksek kalorili yiyecekler yağlı yiyeceklerdir. Fark etmeden tükettiğimiz yağlı yiyeceklere karşı dikkatli olmalıyız. Genel olarak yumuşak yiyecekler, ağızda dağılan yiyecekler ve elde yağ bırakan yiyecekler yağlıdır. Örneğin açmalar, poğaçalar kruvasanlar,çerezler, cipsler, kurabiyeler...


Karbonhidratlı besinler yağ hücrelerini şişirir


İkinci en önemli grup ise karbonhidratlardır. Her ne kadar vücudun temel enerjisini karbonhidratlar verse de,gereğinden fazla tüketilirse yağ hücrelerimizi şişirmede üstlerine yoktur. Pilav, makarna, börek, ekmek çorba, pasta, patates, mısır, tatlı ve meyveler en çok tükettiğimiz karbonhidrat kaynaklarıdır. Geleneksel yeme şeklimiz göz önüne alındığında ne kadar karbonhidratlı yediğimizin farkına varabiliriz.


Örneğin çorba, patatesli tavuk yanına pilav ve ekmek beraber yenir. O nedenle yemekteki karbonhidrat miktarını azaltıp, yoğurt, et, sebze, salata ve su ile yiyecek çeşitliliği yapmak daha iyi olur.

Read more
no image

Kırışıklıklar yaşlanmanın kaçınılmaz bir parçası, birkaç faktörün sonucudur.Gülümserken, kaşlarımızı çatarken veya gözlerimizi kısarken kullandığımız mimikler zamanla yerini kırışıklığa bırakıyor. İste size kırışıklıklarda fark edilir iyileşme sağlamak için 5 altın öneri;


Güneşten korunun


Cildinizi güneşte savunmasız bırakmayın. Güneş Işınları erken kırışıklıkların ve kahverengi lekelerin bir numaralı nedenidir. Güneş ışınlarına direkt maruz kalmaktan kaçının veya SPF koruyucu özelliği olan bir anti-aging kremi tercih edin.


Nemlendirin


Yaş ilerledikçe cilt kurur ve nem kaybeder, nem kaybı kırışıklığının en önemli nedenidir. Cildinizi ince çizgileri ve kırışıklıkları engellemeye yardımcı olan anti-aging özellikli bir kremle nemlendirerek pürüzsüz bir dokuya ve daha taze bir cilde sahip olun.


Gece Bakımı uygulayın


Gece yatmadan yaptığınız cilt temizliğinizin ardından mutlaka bir gece kremi kullanın. Unutmayın cilt hücrelerini gece yeniler, bu süreçte iyi bir gece nemlendiricisiyle cildinizin güçlü ve genç kalmasına destek olun.


Vitamin takviyelerinden faydalanın


E ve C vitaminleri içeren güçlü antioksidan özelliği olan ürünleri tercih edin. Cilde antioksidan takviyeleri yaparak serbest radikallere karşı korurken, kırışıklıkların oluşma riskini azaltın.


İçeriden dışarıya doğru bir bakım yapın


Sebze ve meyve ağırlıklı beslenme, düzenli bir diyet, stressiz yaşam ve yeterli uyku yaşlanma sürecini yavaşlatır, cildinizi sağlıklı ve genç görünümlü tutmaya yardımcı olur.

Read more
16 Aralık 2012 Pazar
no image

İnternet, kitap maliyeti ve dağıtımında da devrim yarattı. Cep telefonundan tablete, hatta televizyona kadar her yerde kullanılabilen e-kitaplar okumayı teşvik ediyor


Elektronik kitap yolculuğu Türkiye'de umut vaad ediyor. E-kitap okuyucularının sayısı artarken cep telefonu ve tabletler de kitap okumaya hazır hale geldi. Ancak kitap ve yayınevi sayısı henüz pazardaki bu hızlı büyümeye hazır değil. Pusula ve Idefix gibi öncü e-kitap firmaları elektronik kitap sayısının artmasını sağlıyor. TTNet, Turkcell, Vodafone gibi operatörler oyuna girdikçe gelirin artması yayınevi ve eser sahiplerini de heyecanlandırıyor. Samsung ve Nokia başta olmak üzere cihaz üreticileri de e-kitap market hazırlayan uygulama geliştiricilerle yerel içeriğin artışına destek oluyor.


Görünen o ki dijital müzikte olduğu gibi elektronik kitapta da yayınevleri yeni dönem okuruyla tanışıp eserlerini geleceğe taşımak için piyasaya ayak uydurmakta zorlanmayacak. Piyasa e-kitabı tehdit değil, fırsat olarak görmeye başladı bile. Ancak hâlâ bu devrime çekinerek bakanlar da yok değil. Amazon gibi e-ticaret devlerini e-kitap dostu haline getiren bu müthiş pazarın sunduğu fırsat küçünsenmeyecek düzeyde.İşini bilen yayınevleri korsan kitapla mücadele etmek için bu alana girmenin kaçınılmaz olduğu bilinciyle kolları sıvamış durumda.


Maliyet Düşüyor

Samsung, elektronik kitap konusunda ilk hazırlık yapan cep telefonu üreticisi. Her mobil işletim sistemi kendi e-kitap mağazasını açınca rekabet daha da hızlı büyüdü. Her şeyden önce bu teknoloji tüketici için ciddi bir fiyat avantajı oluşturuyor. Ancak içerik üretimi konusunda en büyük engel ise vergi.


E-Kitap Vergisi Yüksek

Fatih Projesi konuşulurken yüzde 18'lik e-kitap vergisi düşündürücü. İdefix Genel Müdürü Mehmet İnhan,"Bir müşterimiz idefix. com'da satılan basılı bir kitabı yüzde 8'lik vergiyle alırken, aynı kitabı internette okumak isterse vergi oranı yüzde 18'e fırlıyor" diye konuştu.


Telif Hakkı Sorun Olmayacak

Telif hakkı olan kitapların satışını yapan siteler bu kitapları şifreliyor ve satışını gerçekleştiriyor. Telif hakları konusunda yayıncılar birliğinin ve yayınevlerinin de ciddi bir çalışması söz konusu. E-kitaba destek veren yayınevleri var ve sayıları da gitgide çoğalıyor.//sabah,timur sırt

Read more
no image

Adonis kası, pek çok erkeğin sahip olmak istediği ancak elde etmesinin uzun zaman ve emek harcayarak mümkün olduğu bir kas görünümüdür.


Son zamanlarda daha da yaygın hale gelen adonis kası, özellikle Fight Club filminde Brad Pitt’de şahit olduğumuz, kusursuz adonis kaslarını gördükten sonra artık kadınlar için de erkeklerde olmazsa olmaz özellikler arasında ilk sıraya yükseldi.


Bir nevi karın kası olan adonis kasları, göbeğin hemen altında, genital bölgenin ise hemen üstünde yer alıyor.


Adonis kaslarına sahip olmak için yağ oranının düşük olması ve düzenli beslenme programıyla birlikte egzersizle desteklenmesi gerekiyor.


Özellikle karın bölgesinde yağlanmaların fazla olması, erkeklerde adonis kasına sahip olunsa da görünmemesine neden olur. Bu sebeple önceliklevücut yağ oranı düşürülmelidir. Yağlı bir vücuttaadonis kası çıkmayacağı için, yağ oranı %10 civarlarına düşürülmelidir.


Adonis kaslarının çıkması uzun bir süreç sonucunda oluşur. Bu sebeple, düzenli egzersiz programı ihmal edilmemeli, yağlı yiyeceklerden muhakkak kaçınılmalı ve bol su tüketilmelidir.


Yağ oranını düşürdükten sonra haftada en az 3 gün karın kaslarını çalıştıracak egzersiz programı uygulanmalıdır.


Genetik olarak yağ oranı düşük ve ince bir görünüme sahip olan erkekler sahip oldukları adonis kaslarını sporla destekleyerek daha belirgin bir hale getirebilirler.


Hem vücuttaki yağların erimesi hem de adonis kaslarının belirginleşmesi açısından bisiklet binmek oldukça fayda sağlayacaktır.


Yere sırt üstü yatıp, bacak ve karın kaslarını çalıştırarak iki ayağı indirip, kaldırmak adonis kaslarını ortaya çıkartacaktır.


Mekik çekmek adonis kasları için fayda sağlarken, mekik sırasında bacaklarını 5 saniye kadar yukarıda bekletip devam etmek daha etkili olacaktır.


Dumbbell eşliğinde yapılacak egzersizler de adonis kaslarını geliştirecektir. Ancak adonis kaslarını geliştirmek için yapılan bu tip egzersizlerde önemli olan, karın kası bölgesini yoğun olarak çalıştırmak olduğu için çok fazla ağırlıkla çalışmamak gerekir. Aksi halde bel kalınlaşmaları meydana gelebilir.//hthayatİmge Balık

Read more
no image

Yanlış olduğunu bilsek de hepimiz zaman zaman yalana başvururuz.


Kimi zaman kuyruklu yalanlara sarılırken bazen ise küçük yalanlarla günü kurtardığımızı düşünürüz. Peki kim daha yalancı kadınlar mı erkekler mi?


Aolhealth'in haberine göre, Amerikan TV kanallarının ünlü ismi Psikolog Dr. Phil McGraw erkeklerin kadınlara göre iki kat daha fazla yalan söylediğini ifade ediyor.


Buna göre bir erkek 60 yaşına geldiğinde 100 binden fazla yalan söylüyor. 60 yaşında bir kadın ise bu sayının ancak yarısı kadar yalan söylüyor.


Günlük orana bakıldığında ise erkekler günde 6 kez yalan başvururken, kadınlarda bu rakam 3'te kalıyor.


Rakamlar bunu söylese de kişiden kişiye değişen karakter faktörünü unutmamak gerekiyor. Çünkü dürüst kişiler ömürleri boyunca bu rakamın kıyısından bile geçmezken, 'pinokyo' karakterliler, bu sayıyı ikiye hatta üçe katlayabilir.

Read more
15 Aralık 2012 Cumartesi
no image

Akdeniz Anemisi anlamına gelir. Akdeniz bölgesinde ve göçlerle yayılarak dünyanın her ülkesinde görülen kalıtsal bir kan hastalığıdır. Evlilikten önce mutlaka özel bir kan testi yaptırarak talasemi olup almadığınızı öğrenebilirsiniz. Bu test ile amaç  evlenmeyi engellemek değil, taşıyıcıları saptayıp hasta çocuklar doğmasını önlemektir.


Eğer ebeveynlerden ikisi de taşıyıcı ise doğacak her çocuk




  • %25 olasılıklı sağlıklı

  • %50 olasılıkla kendileri gibi taşıyıcı ve

  • %25 olasılıkla da hasta olabilir


Ebeveynlerin yalnız biri taşıyıcı ise doğacak her çocuğun,




  • %50 sağlam

  • %50 taşıyıcı olma ihtimali vardır.


Doğum öncesi testlerle bebeğinizin hasta olup olmadığını öğrenebilirsiniz.


UNUTMAYINIZ!..


*Talesemi evliliğe engel değildir.


*Talasemi taşıyıcılığı bir hastalık değildir ve hastalığa dönüşmez.


*Talasemi taşıyıcılığı kalıtsal bir özelliktir.


*Talasemi testi yaptırmak için, talasemi merkezlerimize başvurunuz.

Read more
no image

CYBE’lardan korunmak için: Hastalık ihtimali olan kişilerle cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır, cinsel tek eşlilik tercih edilmelidir, cinsel ilişki öncesi ve sonrası sabun ile banyo yapılmalı, cinsel ilişki sonrası idrar yapılmalı, şüpheli ilişki sonrası enfeksiyon kuşkusunda hemen sağlık kurumuna başvurulmalı, tedavi sonuçlanıncaya kadar cinsel perhiz uygulanmalı, eşin tedavisi sağlanmalıdır.


Daha önce hastalıklı bir kişi tedavi olmuş olsa bile, bu ona bağışıklık kazandırmaz. Şüpheli ve korunmasız cinsel ilişkide bulunduğu taktirde yeniden hastalığa yakalanabilir.


Kan yolu ile bulaşmadan korunmak için (AIDS/HIV ve bulaşıcı sarılıktan): Ortak tıraş bıçağı kullanılmamalı,kan kardeşi olunmamalı, başkasının yarasına çıplak elle dokunulmamalı, kan nakli gerektiğinde ilgili testlerin yapılmış olduğundan emin olunmalı, jilet kullanılacaksa herkes için ayrı jilet kullanılıp kullanılmadığına dikkat edilmeli, aşı ya da ilaç için ortak iğne kullanılmamalı, diş tedavilerinde mikroplardan tamamen arındırılmış alet kullanan diş hekimleri tercih edilmeli


Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlardan korunmak için mutlaka kullanımına uygun kondom kullanılmalıdır.Cinsel yolla bulaşan enfeksiyon şüphesinde zaman yitirmeden bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.

Read more
no image

AIDS-Kazanılmış İmmun Yetmezlik Sendromu


AIDS, insanın bağışıklık sistemini tutan bir hastalıktır. En sık cinsel yolla bulaşır. Anneden bebeğe geçebilir. Ölümcül bir hastalık olup, şu anda kesin bir tedavisi yoktur, aşı geliştirme çalışmaları sürmektedir.


Bulaşıcı Sarılık-Hepatit B


Hepatit B kadın ve erkekte sistemik enfeksiyonlara yol açan kronikleşme eğilimi olan ve sık karşılaşılan cinsel yolla da bulaşan bir hastalıktır.Tek konak insandır ve mikrop kişilerin kanında, genital akıntılarında,tükrük, süt, ter ve göz yaşı gibi vücut salgılarında bulunur. Karaciğer sirozuna ve kanserine yol açabilir. Kesin ve etkili bir tedavisi yoktur. En etkin korunma yolu aşılanmadır.


Bel Soğukluğu-Gonore


Hastalık cinsel ilişki yoluyla (vajinal, oral, anal) yayılır. Bu ilişki penis-ağız, penis-anüs, ağız -vajina, ağız anüs temasını içerir.Bulaşmada boşalmanın olması gerekli değildir. Erkeklerin %80, kadınların ise % 40’ında herhangi bir şikayete neden olmaz. Erkeklerde idrar yaparken yanma ve ağrı en sık görülen şikayettir.


Frengi-SİFİLİZ


Bel soğukluğuna göre daha az sıklıkta görülür ama daha tehlikelidir.Birçok bulgusu ve belirtisi diğer hastalıklarınkinden ayırt edilemez. Sorumlu mikrop kişiden kişiye sifiliz yarasının direk teması (cinsel ilişki,öpme, dokunma) ile geçer. Yaralar esas olarak hazne, makat veya kalınbağırsağın son kısmında oluşur.Yaralar dudaklarda ve ağzın içinde de oluşabilirler. Gebe kadın, bebeğine hastalığını geçirebilir.

Read more
no image

CYBE  cinsel ilişki ile hasta veya mikrobu taşıyan kişiden sağlıklı kişiye bulaşan hastalıklardır. Cinsel yolla bulaşma sadece hazneden yapılan cinsel ilişkiyle değil yakın beden teması, öpüşme, anal ilişki(makattan),oral seks (ağız ile) ile gerçekleşen cinsel temasla da gerçekleşebilir. Erkekte meni, kadında hazne sıvısı mikrobu taşır.


Cinsel ilişki sırasında meninin,hazne, makat veya ağız ile teması enfeksiyonun bulaşmasına neden olur.Hazne sıvısının kamış ya da ağızla teması bulaşmaya neden olur.


Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların önemi; Cinsel aktivite içerisinde olan herkes CYBE karşı risk altındadır.Dünya genelinde her gün ortalama 1 milyon yeni CYBE vakası ortaya çıkmaktadır.Yılda 1 milyondan fazla AIDS / HIV enfeksiyonu görülmektedir. Vakaların 1/3 ü 25 yaş altındadır. İnsanlar  bu enfeksiyonları gizlemeye çalışırlar. Hastalığa bağlı ortaya çıkan istenmeyen sağlık sorunları sık görülür ve tehlikelidir.


Tedavi edilmediği taktirde; erkekte ve kadında kısırlığa yola açabilir, AIDS e yakalanma riski artar, rahim ağzı kanseri riski artar, kadında hastalıklara ve anne ölümlerine neden olur, yeni doğan bebekte kalıcı sakatlıklara neden olur.Sosyal sorunlar ortaya çıkarabilir.


Cinsel yolla bulaşan Enfeksiyonlar için risk grupları; seks işçileri, seks işçilerinin müşterileri, cinsel ilişkide bulunduğu kadın /erkek sayısı çok olanlar, cinsel ilişkide bulunduğu eşin başka kişilerle de cinsel ilişkisi olduğu bireyler, kendinde veya cinsel eşinde CYBE öyküsü olanlar, alkol-uyuşturucu kullananlar risk altındadır.


Çoğu hastada şikayet ortaya çıkmayabilir. Bununla birlikte en sık karşılaşılan şikayet ve belirtiler; sık idrara çıkma, idrar yaparken ağrı ve yanma, kamıştan veya hazneden renkli ve kötü kokulu akıntı, cinsel birleşme sırasında üreme organlarında ağrı, erkekte kamış yüzeyinde kadında haznede ve çevresinde ağrılı yaralar,siğiller ve uçuğa benzer döküntüler, makat veya dış üreme organları bölgesinde abseler, kasıklarda şişlikler, üreme organlarında kaşıntı, alt karın bölgesinde ve hayalarda ağrı, kadınlarda nedeni bilinmeyen düşükler sık ölü doğumlar gibi belirtiler olduğunda en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.

Read more
no image

Korunmasız ve düzenli cinsel ilişkiye rağmen çiftlerin bir yıl içerisinde gebelik elde edememesidir. Kısırlığın yarısında erkeklerde diğer yarısında da kadınlarda bir sorun bulunur. Bazen hem erkekte hem kadında sorun olabilir.


Kadında tüpler zarar görmüş, yumurtalıklar düzenli çalışmıyor, rahim ağzına bağlı nedenler erkek tohum hücresinin rahim içerisine geçmesi engelleniyor; rahimde yapısal bozukluklar, yapışıklıklar  ve urlar olabilir.Ayrıca yumurtlamayı ve döllenmiş yumurtanın anne rahmine yerleşmesini engelleyebilir. 35 yaşından sonra kadın yumurtalıklarındaki yumurtaların yaşlanması gibi nedenlerden dolayı gebelik oluşmaz.


Erkekteyse en sık rastlananı erkek tohum hücresinin yeterince üretilememesidir.Hormonal bozukluklar,ileri yaşta geçirilmiş kabakulak, tohum kanalı enfeksiyonu travmaya ve ameliyata bağlı oluşan tıkanıklıklar gibi nedenlere bağlı olabilir.


Ne Yapılmalıdır?


Her yeni evli çiftten biri çocuk sahibi olmakta zorluk çekebilir. Bu durumda çiftler suçluluk, kızgınlık ve umutsuzluk hissedebilir. Çocuğu olmayan çiftler,kısırlık ve tedavisi alanında uzmanlaşmış bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurmalıdır.


Kısırlık hem kadın hem de erkek eşe bağlı olabileceği için ilk görüşmede mutlaka çiftlerin ikisi birden bulunmalıdır. % 5-10 vakada kısırlığın nedeni tespit edilemez. Tıbbi incelemeler yapıldıktan ve kısırlığın nedeni anlaşıldıktan sonra yeni gelişen tedavi yöntemleri ile çiftlerin birçoğu sağlıklı çocuk sahibi olabilmektedirler.


Erkekte tohum hücreleriyle ilgili ciddi sorunların bulunduğu durumlarda , eğer kadının yaşı da ileriyseSağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezlerine Tüp Bebek ve benzeri uygulamalar için müracaat edilmelidir.

Read more
no image

Cinsellik  bizim insan olarak ne olduğumuzun bir ifadesidir. Üremeyi, cinsel zevk almayı ve vermeyi içerir. Cinsellik tamamen duyuya dayalı bir deneyimdir ve yalnızca cinsel organları değil tüm bedeni ve aklı içerir.


Cinsel sağlık bir kişinin Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, istenmeyen gebelikler, zorlama, şiddet ve ayrımcılık riskinden bağımsız olarak cinselliğini ifade etmesi yeteneğidir. Cinselliğin ifadesi, cinsel ilişkilerde karşılıklı saygıya dayalı bilgilendirilmiş, eğlenceli ve güvenli bir cinsel yaşama sahip olmaktır. Olumlu bir şekilde zenginleştiricidir, zevk içerir ve kararlılığı, iletişimi ve ilişkileri geliştirir.


Cinsel yakınlık yalnızca cinsel ilişkide bulunmak demek değildir. Öpüşmek, dokunmak, sohbet etmek, sarılmak, okşamak, masaj yapmak, erotik öyküler okumak ya da şakalar yapmak, aşk, karşılıklı beğenme, birlikte olmaktan mutlu olma ve bu konuda hayaller kurma, yalnızca bakışma bile cinsel yakınlık ya da cinsel bir yaşantı anlamına gelir.


En önemli cinsel organ beyindir. Beyin, bizim bütün cinsel tepkilerimizi kontrol eder, seks (cinsellik) hormonlarımızı yönetir ve cinsel fanteziler kurmamızı sağlar. Bedenin belli bölgelerinde, deride yüksek yoğunlukta bulunan sinirler, bu bölgeleri oldukça duyarlı ve uyarılmaya hazır hale getirmekte, cinsel uyarılma ve hazzın oluşmasını sağlamaktadır.


Bu bölgelere erojen bölgeler denmektedir. Erojen (cinsel isteği artıran) bölgeler kişiye özel olup, vücudun herhangi bir bölgesi erojen olabilir. Boyun, kulak memesi, ağız, dudaklar, meme başları, genital organlar kalçalar, anüs, dizlerin, parmakların ve topukların arka kısımları ortak erojen bölgeler olarak tanımlanmaktadır.


Kalp atışı ve kan basıncı artar, vücut kasları gergindir, cinsel kızarma (derinin üzerindeki kızarıklık) olur,meme başları dikleşir,  istemsiz ve istemli kaslar kasılır. Uyarılan kişi sakinliğini yitirme duygusu yaşar.


Hazne uzar ve genişler, klitoris(bızır) şişer ve büyür, memeler büyür, labialar şişer ve ayrılır, vajina ıslanır ve koyulaşır,  rahim az yukarı  kalkar. Haznenin ıslanması seks isteğinin temel göstergesidir.


Not: Kadınlar genellikle bu evreye erkeklerden daha geç ulaşırlar.Peniste sertleşme olur,torba kalınlaşır, ve yumurtalıklar vücuda yaklaşacak şekilde yükselir. Penisin sertleşmesi cinsel heyecanın temel göstergesidir.


Not: Erkekler bu evreye kadınlardan daha çabuk ulaşırlar.


Plato (Süre:  30 saniye ile 3 dakika arası)


Solunum hızı, kalp atış hızı ve kan basıncı daha da artar, cinsel deri kızarması artar ve kas gerginliği artar.Orgazmın yaklaşmakta olduğu hissi uyanır.


Klitoris(bızır) geri çekilir, bezleri ıslanır ve meme başları çevresindeki areola büyür, labia şişmeye devam eder ve rengi koyulaşır, rahim karın içinde iyice yükseğe çıkar ve “orgazmik platform” oluşur (vajinanın alt kısmı şişer, daralır ve sıkılaşır)


Sertleşmiş penis koyulaşır, penisin başı daha belirgin hale gelir.  Bezler boşalma öncesi sıvıları salgılar ve testisler vücuda doğru yaklaşır.


Kalp atış hızı, solunum hızı ve kan basıncı tepe noktasına ulaşır, cinsel deri kızarması tüm vücuda yayılır,ve kas kontrolü kaybolur (spazmlar).Uterus, vajina, anüs,ve pelvik kaslar 5 ila 12 kere 0.8-1 saniyelik aralıklarla kasılır.


Not: Kadınlar orgazm olup yeniden plato evresine dönüp, sonra yeniden bir orgazm yaşayabilirler (çoklu orgazm).Boşalma  sırasında (Prostat bezlerindeki boşalma yolunun kasılmaları meninin üretra ve penisten dışarı atılmasına neden olur) üretra, anüs ve pelvik kaslar 0.8- 1 saniyelik aralıklarla  3 ila 6 kere kasılır.


Çözülme


(Süre: büyük ölçüde değişiklik gösterir) Kalp atış hızı ve kan basıncı önce normalin altına düşer, kısa bir süre sonra normale döner; tüm beden, avuç içleri ve ayak tabanları terler; kas gerginliği kaybolur, rahatlama ve uyuşukluk artar.


Kan damarları genişler ve damarların kanla dolması azalır; memeler ve areola küçülür; meme başları ereksiyonu nu kaybeder; klitoris uyarılma öncesi durumuna geri döner ve biraz küçülür; labia normal büyüklüğüne, konumuna ve rengine geri döner; vajinanın rengi açılır ve gevşer; serviks meninin uterusa girmesini kolaylaştırmak için açılır—orgazmdan  20–30 dakika sonra kapanır; ve uterus üst vajina seviyesine iner (penil-vajinal birleşme sırasında erkeğin orgazm olmasından sonraki konumu).Meme başları gevşer, penisin rengi açılır, penis yumuşar ve küçülür; skrotum(torbalar) gevşer,  testisler vücuttan uzaklaşır aşağı doğru iner.  Birkaç faktöre bağlı olarak  (yaşı da dahil), ereksiyonun tam sağlanamadığı erkeklerde bu süre 5 dakika ile 24 saat arasıdır.









Notlar:


  • Cinsel memnuniyet için penetrasyon (birleşme) şart değildir. Penetrasyon gerçekleşmeden cinsel uyarılma ve orgazm yaşanabilir.

  • Cinsel tepki döngüsünün beş aşamasının da tamamlanması cinsel tatmin için şart değildir.

  • Orgazm kişiden kişiye ve bir cinsel birleşmeden diğerine değişiklik gösterebilir. Bazıları yoğun spazmlar (kasılmalar) ve bilinç kaybı yaşayabilirken, bazıları hafif ya da belli belirsiz bir rahatlama yaşayabilir.








Cinsel istek kaybına yol açabilen hastalıklar


  • Cinsel birleşmede acıya neden olan jinekolojik bozukluklar

  • Cinsel birleşmede acıya neden  olan obstetrik bozukluklar

  • Cinsel birleşmede acıya neden olan ürolojik bozukluklar

  • Alkol ve madde bağımlılığı

  • Sigara

  • Stres ve kronik endişe

  • Endokrin bozukluklar

  • Nörolojik bozukluklar

  • Psikiyatrik bozukluklar

  • Depresyon

  • Yorgunluk

Read more
13 Aralık 2012 Perşembe
no image

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2011 yılı verilerinde evlenme ve boşanma rakamları mercek altına alındığında İstanbul ve İzmir dikkat çekti. Geçen yıl evlenen her 100 çiftten 18’i İstanbul’da hayatını birleştirdi. İstanbul’daki boşanma oranıysa 1000 çiftten 1.9’u oranında oldu. Nüfus yoğunluğu dikkate alındığındaysa İzmir, “Her 1000 evlilikten 2.8’iboşanmayla bitiyor” sonucuyla İstanbul’u geride bıraktı. İzmir’deki boşanma oranının yüksek olmasının sebeplerini uzmanlar yanıtladı.


‘İzmir kadını gururlu ve dik başlıdır’ 


Gönül Yazar (İzmirli sanatçı-6 kez boşandı) 

“İzmirliler birbirine çok bağlıdır, ailesine, mahalle kültürüne düşkündür. Kadınları güzeldir. Erkekleri sırım gibidir. Çok güzel evlilikler yaparlar. Ama kadınları gururludur, onurludur, dik başlıdır. Vur kafasına al ekmeğini durumu İzmirli kadınlar için geçerli değildir. İzmirli kadın aldatılmaya gelmez. Bu yüzden hiçbir erkeğe ikinci bir şans tanımaz. Peynir ekmek yer, ayrılır. Kurban olsunlar İzmir’ime.”


‘İkinci ve üçüncü evliliğe normal bakılıyor’ 

Dr. Ayhan Akcan (Uzman Psikiyatr) 

“İzmir kentli olma özelliği en fazla olan şehir.İzmir’de çiftler evlilik kalitesinin bozulmasınıboşanma nedeni olarak görebiliyor. Yaşanan ufak çatışmalar boşanmayla sonuçlanabiliyor. Boşanma,İzmir’de toplum tarafından kabul görüyor. İkinci veya üçüncü evlilikler normal karşılanıyor. İzmirli aileler de eğer evli olan çocukları evliliklerinde mutsuzsa, şiddet varsa boşanmayı destekliyor. Özetle İzmir’deboşanmayla ilgili herhangi bir sosyal baskı yok.”


‘Boşanmalar daha çok göç etmiş ailelerde görülüyor’ 

İnci Yeşilyurt (Aile Yaşamını Koruma Derneği Başkanı) 

“Başını İzmir’in çektiği Ege Bölgesi, 6 yıldır boşanmalarda ilk sırada. İzmir, kentsel göçün yaşandığı,kozmopolit bir şehir. Boşanmaların büyük çoğunluğu İzmir’e göç etmiş ailelerin çocuklarında yaşanıyor. Evliliklerde kültür uyumsuzluğu görülüyor. Buna geleneğin yozlaşması diyoruz. İstanbul da kozmopolit ama bu yapı kendi içinde eriyor.”


‘İzmirli kadınlar hayatları hakkında karar verebiliyor’ 

Nazan Moroloğlu (Kadın Araştırmaları Uzmanı) 
“Kadınlar, şiddetli geçimsizlik olmasına rağmen boşanma kararı almakta zorlanıyor. Ekonomik bağımsızlığın olmaması, aile baskısı, kadınların evliliği sona erdirmesi noktasında özgür karar vermesini engelliyor. Daha eğitimli, çalışan, ekonomik bağımsızlığı olan kadınlar bir birey olarak yaşamları hakkında karar verebiliyor.”//kaynak:hthat

Read more
no image

Öğle yemeği molasını umumi tuvalette harcamanız kadar sosyalliği artıran bir durum yoktur! Şaka bir yana aşağıdaki ipuçları size daha sosyal olmanızın yollarını gösterebilir.


Kendinize iyi bakın: Sosyalleşmenin yollarından biri kendinize iyi bakarak kendinizi iyi ve güzel hissetmektir. Eğer kendinize gereken özeni göstermezseniz sosyalleşme becerileriniz azalır. Şöyle bir örnek verelim; biriyle sohbet etmeye başladınız diyelim, saçlarınız yağlı ya da genel olarak bakımsızsa, üzerinizde ter lekeleri olan bir t-shirt varsa ne olur bir düşünün. 


Gülümseyin: Gözlerinizi ışıl ışıl yapan bir gülümseme ile dolaşmayı unutmayın. Beyaz dişleriniz sizi daha yaklaşılabilir yapacaktır; özellikle okulda yeni gelmiş bir kızsanız. Daha az kaş çatarsanız daha mutlu görünürsünüz. 


Baştan savmayın: Daha sosyal olmak için tanıdıklarınızla akrabalarınızla daha yakın ilişkiler içinde olun. Yemekler tertip edin, telefon edin, sosyal medyada sohbetler edin, ya da mektup yazın.  


Pozitif olun: Her ne olursa olsun canayakın arkadaş canlısı olun. Moralinizin hemen bozulmasına müsaade etmeyin. Soğuk bir kişi olursanız insanlar size çekinerek yaklaşır ve genelde yaklaşmazlar yalnız kalırsınız.


Güvenilmez olmayın: Daha sosyal olmanızın en sağlam yolu planlarınıza sadık kalmanızdır. Çoğu zaman uzun bir günün ardından odanızda sakince uzanmak isteyebilirsiniz. Arkadaşlarınızla yaptığınız planları sürekli ertelerseniz güvenilmez olursunuz.  


Birlikte hareket etmek: Okula yeni girdiğinizde büyük bir şehirde kaybolmuşsunuz hissine kapılabilirsiniz. Ama bir grubunuz olursa sosyal becerilerinizi daha iyi geliştirirsiniz. Kendi becerilerinizi görüp sizinle aynı şeylere ilgi duyan farklı insanlarla tanışırsınız.  


Rahatlatıcı olun: Her yaptığınız hatada sürekli kendi kendinizi hırplamaktan vazgeçmek de sosyalleşmenin bir yoludur. Kendimizi eleştirmeye eğilimliyizdir ama saplantılı bir şekilde sürekli neyi doğru neyi yanlış yaptığımızı düşünmek sosyalleşmenize engel olacaktır.//hthayat

Read more
no image

Kadınların cinsellikle ilgili tutum ve davranışlarına ilişkin çok hızlı değişmeler gözlenmektedir. Kadın cinselliği üzerine yapılan ilk çalışmaların sonuçları, kadınların cinsel dürtülerinin erkeklere göre daha düşük olduğu ve daha az uyarılabildikleri, cinsel ilişkiye genellikle eşlerini mutlu etmek için girdikleri ve cinsel yaşamları olmadığı takdirde yaşamlarının çok fazla etkilenmediği yönündeydi.


Ancak, cinselliğin fizyolojisi üzerine yapılan son çalışmalarda kadınların biyolojik potansiyelleri ve bunun cinsel yaşamlarına ve davranışlarına etkileri gözlemlendikçe, cinsellikle ilgili son sözü söylemenin mümkün olmadığı görülmüştür.


Masters ve Johnson'ın çalışmalarını takiben Kaplan tarafından cinsel ilgi ve isteğin de bu evrelerle aynı derecede önem taşıdığı ortaya atılmıştır. Sonuç olarak, cinsel işlev bozuklukları alanında yapılan sınıflandırmalar DSMIV tanı ölçütlerine göre şöyle olmuştur:




  1. Azalmış Cinsel İstek Bozuklukları

  2. Cinsel Uyarılma Bozuklukları

  3. Orgazm Bozuklukları

  4. Cinsel Ağrı Bozuklukları



 
Read more
no image

Cinsel ağrılar iki şekilde görülmektedir:


a) Vaginismus


Vajinismus, DSMIV'teki tanımına göre "Vajinanın dış üçte birindeki kaslarda koitusu engelleyecek bir biçimde, yineleyici bir biçimde ya da sürekli olarak istem dışı spazmın olması"dır.


Vajinismus, diğer ülkelerle kıyaslandığında ülkemizde tedavisi için en çok başvurulan kadın cinsel işlev bozukluğudur.Cinsel birleşmeye yönelik ilk denemede ortaya çıktığı için primer bir cinsel sorundur. İlk denemesinde vajinismus sorunu ile karşılaşan kadın normalde tüm cinsel aktivitelere katılabilmesine rağmen cinsel birleşme aşamasına geldiğinde oluşan kasılmalar birleşmeyi engellemektedir.


Genellikle "ilk gece korkusu", cinsel alandaki bilgisizlik, kadının cinsel organları hakkındaki olumsuz ve yanlış düşüncelerinin varlığı bu sorunun ortaya çıkmasındaki önemli faktörlerdendir. Bu sorunu olan kadınlar menstruasyon döneminde tampon kullanamamakta, doğum yapmaktan korkmakta ve jinekolojik muayeneye izin vermemektedirler.


Nadiren sekonder oluşan vajinismus,özellikle cinsel travmalar, eşe karşı olumsuz duygular,vajinal enfeksiyonlar ve genital bölgeye yönelik cerrahi müdahaleler sonucunda görülmektedir.Vajinal penetrasyonun acıya veya ağrıya neden olacağı düşüncesiyle kasılmaların oluşması sonucu cinsel birleşme engellenmektedir.


Vajinismus problemi olan kadın suçluluk ve utanç duymakta, kadın olarak kendini eksik hissetmektedir.Defalarca yaşanan başarısız deneyimler sonucu çiftler, cinsel yaşamdan uzaklaşıp yaşamın diğer alanlarında mutluluğu yakalamaya çalışırken, bazı çiftlerin çözümlenemeyen bu problem nedeniyle,cinsellik dışındaki ilişkileri de bozulmaktadır.


Ülkemizde, bazı bölgelerdeki, geleneksel yapının varlığı, vajinismus sorununun çok trajedik bir şekilde yaşanmasına neden olur. Halâ ilk gecenin kabusa dönmesini sağlayacak "kanlı çarşaf" baskısı, çarşafın gösterilemediği durumlarda işin içine ailelerin girmesi ve gelinin "kızlığından", damadın "erkekliğinden"şüphelenilmesi, olayların kızlık muayenesi yaptırılmasına, boşanmaya, fiziksel şiddete, hatta tecavüze kadar gitmesi yaşanabilecek en travmatik sonuçlardandır.


Genellikle, seks terapilerinden en iyi sonucu alabilen vajinismus sorunu olan kişiler, tedavi için doğru adres bulmakta zorlanmakta ve bu sorunla birlikte yaşamayı öğrenmeye çalışmaktadırlar. Bu tür çiftlerin bir bölümü de infertilite kliniklerine başvurup, çocuk sahibi oldukları takdirde sorunun çözüleceğine inanırlar.Vajinismus sorunu olan kadına, bilgisizlik sonucu önerildiği gibi, alkol veya psikotrop ilaç kullanılarak, lokal anestezik uygulayarak, himenektomi gibi müdahaleler yaparak cinsel birleşmenin sağlanması söz konusu değildir.


Bu tarz önerilerle çiftin her defasında ümitlenmesi ve her defasında tekrar tekrar hayal kırıklığı yaşaması kaçınılmazdır. Ayrıca, tedavisi geciktirilmiş vajinismus sorunu zamanla diğer eşte de erken boşalma ve cinsel isteksizlik gibi cinsel sorunun oluşmasına veya sadakatsizliğe neden olmaktadır.


Vajinismus eğer başka evlilik içi sorunlarla komplike olmamışsa, tedaviye en iyi cevap veren cinsel sorundur. Genel olarak, cinsel işlev bozuklukları tedavisinde verilen cinsel eğitimle birlikte kişinin cinsellikle ilgili tutum ve düşünceleri üzerinde çalışılır. Daha sonra aşamalı olarak vajenin genişletilmesi ve yine aşamalı olarak koitus egzersizleri önerilir.


b) Disparoni


Erkeklere göre kadınlarda daha fazla karşılaşılan disparoni DSMIV'e göre cinsel ilişkiye, yineleyici bir biçimde ya da sürekli olarak genital ağrının eşlik etmesi şeklinde tanımlanır.


Genital bölgedeki ağrının nedeni farklı olacağından ağrının tam olarak nerede olduğunun bilinmesi önemlidir.Vajinal girişteki rahatsızlık genelde Bartholini kisti, yetersiz uyarılma ve lubrikasyon eksikliğinden olurken,hormondaki değişimin sonucu da lubrikasyon azlığıdır. Yetersiz lubrikasyona rağmen cinsel birleşmenin olması vajina duvarlarında irritasyona ve enfeksiyona neden olmaktadır.


Cinsel birleşme sırasında daha derinlerde yaşanan ağrı yumurtalık ve rahimden kaynaklanır, aynı zamanda kadının menstrüasyon döneminde de ağrı hissedilebilir. Derinlerdeki ağrı vajinal ve pelvik enfeksiyon veya endometriozis,jinekolojik operasyonlar ve kanser tedavisi nedeniyle olmakta, cinsel birleşmenin devam etmesi sonucu ağrının şiddeti artmaktadır.


Cinsel ilişki ve ilişkiye yönelik olumsuz, korkutucu bilgiler ve düşünceler cinsel yaşamı olumsuz etkilediği gibi disparoninin oluşmasında da psikolojik bir etken olmaktadır.


Cinsel ilişkide ağrının sürekli yaşanıyor olması cinsel istek azlığının, uyarılma ve orgazm problemlerinin yaşanmasına neden olmaktadır. Sonuçta, bazen cinsel yaşamdan tamamen uzaklaşma söz konusu olabilir.


Disparoni tedavisinde, sorunu olan kişiye gerekli görülen tıbbi müdahale yanı sıra cinsel terapi de uygulanır.Cinsel bilgilendirme ile birlikte,yeteri kadar lubrikasyonu sağlayabileceği, böylece cinsel birleşme sırasındaki ağrının mümkün olduğu kadar azaltılabileceği teknikler öğretilir.

Read more
no image

Kadında orgazm bozukluğu, DSMIV psikiyatrik bozukluklar sınıflandırmasında şöyle tanımlanmaktadır: Olağan bir cinsel uyarılma evresinden sonra orgazmın sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde gecikmesi ya da hiç olmaması"dır.


Orgazm bozukluğu şikayeti olan kadının sorununun diğer cinsel sorunlarda olduğu gibi primer- sekonder veya durumsal-total olduğu belirlenmelidir. Primer orgazm bozukluğu genellikle total olup kadının cinsel yaşamının başından itibaren varken, sekonder orgazm bozukluğu durumsal olup kadının masturbasyon deneyiminde veya başka bir partnerle orgazm olabilirken eşi ile orgazm olamamasıdır.


Ferroni ve Taffe araştırmaları sonucunda, kadının orgazm olabilmesi ile cinsel beklentilerini ve ihtiyaçlarını eşi ile paylaşabilmesi arasında önemli bir bağ olduğunu belirlemişlerdir. Orgazm problemi olan kadınlarla yapılan bir başka araştırma sonucu, erkek partnerlerin, eşlerinin cinsel yaşamları ile ilgili beklentileri hakkında bilgi sahibi olmadıklarını göstermiştir.


Bazı kadınlar cinsel aktivite sırasında uyarılmasına ve zevk almasına rağmen orgazm olamazlar. Bazı kadınlar orgazm olmasalar bile cinsel yaşamlarından hoşnut olurken bazıları da orgazm olamamaktan şikayet ederler. Birçok seks terapisti, cinsel birleşmeden zevk alabilen ve koitus dışında orgazm olabilen kadınların cinsel problemi olmadığını düşünmektedir. Koitus sırasındaki klitoral uyarı, direkt olarak manuel veya oral yapılan uyarıya göre daha az etkilidir.


Orgazm sorunlarından şikayeti olan kadının bunu nasıl tanımladığı önemlidir. Eşinde, eğer erken boşalma sorunu varsa, bu nedenle kadının orgazm olamaması da söz konusu olabilir.


Orgazm bozukluğu, fizyolojik kökenli de olabilmektedir. Fiziksel sorunlar yanısıra bazı antidepresan ve antipsikotikler de orgazm sorununa neden olmaktadır.


Orgazm bozukluğu tedavisinde, öncelikle kadının kendi başına orgazm olmayı öğrenmesi beklenir. Bu nedenle hastanın masturbasyon konusundaki duygu ve düşüncelerinin ele alınması gerekir. Masturbasyon egzersizlerinin aşamalı ödevler halinde verilmesiyle birlikte, orgazma ulaşabilmesi için kontrolü bırakmayı hayal etme egzersizleri de yaptırılır.

Read more