Open top menu
28 Kasım 2012 Çarşamba
no image

Neden buradayım, buna ihtiyacım var mı, beklersem ne olur, ödemeyi nasıl yapacağım, aldığımda nereye koyacağım?


Benzer soruları çoğaltmak mümkün. Alışveriş yapmadan duramıyorsanız, alışveriş merkezleri veya sanal alışveriş ortamında kendinizi alışveriş yapmaktan alıkoyamıyorsanız dikkat! Alışveriş bağımlısı olabilirsiniz. Bu soruları cevap vermekten kaçıyorsanız dikkatli olmalısınız. Alışveriş davranışınızı sınırlamak için işte size bazı pratik öneriler...


Timaş yayınlarından çıkan Alışveriş kolik isimli kitabın yazarı Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver alışveriş davranışını sınırlamak için bazı pratik öneriler veriyor.


Alışveriş sorununuz varsa, boyutlarını anlayabilmek için öncelikle bir uzmanla görüşüp tedaviye gerek olup olmadığını anlamanın faydalı olabileceğin dikkat çeken Ünsalver, alışveriş takıntısının tedavisiyle ilgili terapi programlarından yola çıkarak, kişilerin kendi kendilerine de bazı pratik önerileri hayatlarında uygulayabileceklerine vurgu yapıyor.


Bu önerilerin denenmesiyle sorun tamamen ortadan kalkmasa da şiddetinin azalacağını ifade eden Dr. Ünsalver, alışverişin de kuralları olduğunu hatırlatıyor. Ünsalver alışverişin kurallarını şöyle belirtiyor:


Alışveriş Kuralları


1- Alışveriş öncesi ihtiyaç listesi hazırlayın.
2- Listede olmayan hiçbir şeyi almayın.
3- Bazı mağazalar için önceden bütçe hazırlayın. O mağazadamharcayabileceğiniz meblağı önceden belirleyin.
4- Ödeme için sırada beklerken gözünüze takılan bir şeyi almayın.
5- Sırf indirimde olduğu için herhangi bir şeyi hemen satın almayın. 24 saat bekleyin ve isteğinizi gözden geçirin.
6- Market alışverişi dışında alışveriş sepeti kullanmayın.
7- Mağazaya girdiğinizde doğrudan, satın almak istediğiniz ürünün bulunduğu bölüme gidin.
8- Postayla ya da cep telefonuyla gelen alışveriş fırsatı mesajlarını hemen silin, okumayın.
9- Satın almanıza mantıklı ve akılcı sebepler bulmaya çalışmayın.
10- Kredi kartı sayınızı teke indirin, limitini aşağı çekin. Mümkünse nakit alışveriş yapın.


Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver eğer bir ürünü ya da hizmeti satın almaya kalktığınızda şu soruları kişilerin
kendilerine sormaları gerektiğini de sözlerine ekliyor. İşte o sorular.


1- Neden buradayım?
2- Kendimi nasıl hissediyorum?
3- Buna ihtiyacım var mı?
4- Beklersem ne olur?
5- Ödemeyi nasıl yapacağım?
6- Aldığımda nereye koyacağım?"


Ünsalver bu soruların bir kağıda yazılıp cüzdanda taşınmasının alışveriş anında çıkarılıp bakılmasının yararlı olacağını da hatırlatıyor.


Ünsalver alışverişte kendini frenleyemeyenlere alışveriş günlüğü tutun tavsiyesinde de bulundu. Dr. Barış Önen Ünsalver;
"Alışveriş günlüğü tutmak, alışveriş tarzınızı, tetikleyicileri, sonuçları görebilmeniz ve alışveriş portrenizi çıkarabilmeniz için önemlidir. Günlük, zamanla alışveriş sorununuzu yenme konusunda kat ettiğiniz aşamayı görebilmeniz için objektif bir veri kaynağı olacaktır." Şeklinde konuştu ve şöyle devam etti:


Günlüğünüze alışverişlerinizin kaydını düşerken aşağıdaki soruların yanıtlarını girebilirsiniz.


1- Ne aldım?
2-Ödemeyi nasıl yaptım?
3- Alışveriş planımda mıydı?
4- Satın alma öncesinde, sırasında ve sonrasında neler hissettim?
5- İhtiyacım olduğundan mı yoksa istediğim için mi satın aldım?
6- Satın almadan önce başka kimseye söyledim mi?
7- Bu alışveriş kimi etkileyecek? O kişi bundan bir fayda sağlayacak mı? Ya da alışveriş yüzünden sıkıntı yaşayacak mı?
8- Bu alışveriş geleceğimi nasıl etkileyecek?


Son olarak Dr. Barış Önen Ünsalver, "günlüğünüzde bütçeye de yer vermenizde fayda olacaktır. Bütçe yaparak o hafta ne kadar harcayacağınızı önceden belirleyebilirsiniz."dedi.

Read more
no image

Erkeklerin, yüz hatları kendilerininkine benzeyen kadınları daha çekici bulduğu belirlendi.

Fransa'daki Montpellier Evrim Bilimleri Enstitüsü'ndeki bilim adamlarının yaptığı araştırma, erkeklerin göz rengi ya da çenede gamze olup olmaması gibi bazı özellikleri paylaştıkları kadınları daha fazla tercih ettiklerini gösterdi.


Bilim adamları 100 kadar katılımcıya bilgisayar ortamında bazı değişiklikler yapılan fotoğraflar gösterdi ve çekici bulduklarını ayırmalarını istedi. İncelemeden sonra erkeklerin çoğunun kendileriyle aynı saç ve göz rengine, aynı incelikte dudaklara sahip kadınları çekici buldukları, hatta çenesinde gamze olan erkeklerin,çenesinde gamze olan kadınları tercih ettikleri görüldü.


En az bir çocuğu olan 155 çiftin katıldığı araştırmada da benzer sonuçlar çıktı. PLOS One dergisinde yayımlanan araştırmaya imza atanlardan Jeanne Bovet, sosyal ortamlarda karşılaşma ihtimalinin fazla olması nedeniyle kişilerin kendi çevrelerinden eş bulduklarının, dolayısıyla sosyal olarak da benzer kişilere yakınlık hissedildiğinin daha önce kanıtlandığını belirtti.


Bovet, kadınların da yüzleri kendilerine benzeyen erkekleri çekici bulabileceğini belirterek, daha önce yapılan araştırmaların erkeklerin fiziki özelliklere kadınlardan daha fazla önem verdiğini, kadınların ise daha çok, erkeklerin kişiliğine ve sosyal statüsüne dikkat ettiğini gösterdiğini ifade etti.

Read more
26 Kasım 2012 Pazartesi
no image

İngiltere’de yapılan bir ankete göre erkeklerin yüzde 74’ü ilk randevuda kadınlarda iyi bir izlenim bırakmak için yalan söylüyor.


İlk buluşmada erkeklerin her söylediğine kanmayın!


Sanal bir kumarhane tarafından İngiltere’de yapılan bir ankete göre erkeklerin yüzde 74’ü ilk randevudakadınlarda iyi bir izlenim bırakmak için yalan söylüyor.


18-35 yaş grubundaki 700 erkeğin katılımıyla yapılan ankete göre erkek en çok kazancıyla ilgili yalan söylüyor.


İşte erkeğin ilk buluşmada söylediği yalanlar:




  • Kazancını olduğundan fazla göstermek



  • Meslekleri ya da işlerini farklı göstermek



  • Geçmişteki ilişki sayısını saklamak



  • Farklı hobi ve ilgi alanları söylemek



  • Futbol tutkusunu gizlemek




  • Önceki evliliklerini ve çocuklarını gizlemek



Read more
no image

Sosyal medyada hayatı paylaşmak eğlenceli ancak paylaşmak ve saplantılı olmak arasında ince bir çizgi vardır. Siz o çizgiyi geçip saplantı haline getirenlerden misiniz?


Henüz bunun cevabını veremiyorsanız, işte Twitter’ın sizde saplantı haline geldiğini gösteren 6 işaret:


Her 15 dakikada tweet atmak


Her 15 dakikada bir tweet atma durumu söz konusuyla heyecan içinde bir saplantı haline dönüşmeye başladı demektir.


Rastgele herkesi takip etmek


Eğer rastgele birilerini takibe alırsanız, kısa bir süre sonra sitenin bağımlısı olabilirsiniz. Tanımadığınız birini takip etmek, tweet atmak riskli ve aptalca bir görüntüye neden olabilir.


Bir re-tweet görünce heyecanlanmak


Eğer yazdığınız bir tweet re-tweet edildiğinde heyecanlanıyor ve hoşunuza gidiyorsa Twitter sizin için artık bir bağımlılık haline geldi demektir.


Her zaman giriş yapmak


Gün içerisinde sürekli online halde tweet atmak yada takip etmek bi sosyal medya bağımlısı olduğunuzu gösterir. Gündemi takip ediyorum, hiçbir şeyi kaçırmak istemiyorum gibi düşünseniz de bu bir bağımlılık türüdür.


Yaşamı ve ilişkileri etkilemek


Eğer twitter bağımlısıysanız o zaman doğal olarak sitede oldukça fazla vakit geçiriyorsunuz demektir. Bu durum ilişkileri ve sosyal hayatı etkilmektedir. Bu tip siteler her ne kadar sosyalleşmek için kullanılsa da bağımlısı olmak ilişkileri  tehlikeye sokabiliyor.


 


E-postalardan önce Twitter’ı kontrol etmek


size gelen e-postalardan önce Twitter’ı kontrol etmeye başladıysanız, kesinlikle saplantı haline gelmiş demektir.

Read more
25 Kasım 2012 Pazar
no image

1.Cinsel yaşam aile bütünlüğünüzün devamını destekliyor: Evliliklerde dönem dönem oluşan bazı tartışmalar sonucunda oluşan gerginlikler cinsellikle ile çözülüp halledilebiliyor. Bu şekilde düzenli cinsel yaşam, adeta bir meditasyon yapmak gibi aile bütünlüğünün sağlıklı bir şekilde devamlılığı için vazgeçilmez unsurlardandır.


2.Kendi limitlerinizi aşmanız için bir bahane oluyor: Evet, cinsel ilişki sırasında kendinizi en doğal halinizle;mutlu, agresif, tutkulu ve heyecanlı bir şekilde ortaya koymanız, gün içindeki tüm monotonluklardan kurtararak bir yerde “sizin siz gibi davranmanızı” sağlıyor.


3.Kendinize güveni arttırıyor: Sevdiğiniz eşinizi fiziksel ve duygusal doyuma ulaştırmanız sizi de mutlu ederek kendinize olan güveninizi arttırıyor. Bu şekilde kişilerin kendilerini daha çok sevmelerine imkan tanıyor.


4.Yaşam alanlarınızı farklılaştırıyor: Eşi ile cinsel uyumsuzluk, tatminsizlik veya başarısızlık yaşayan pek çok çiftin kendilerini başka uğraşlara verdiği, özellikle iş hayatlarında son derece işkolik birileri olarak yer aldıkları yapılan çalışmalarda saptanmış bir gerçek.


5.Cinsel hayatları pozitif yönde gelişen, aşk ve tutkuyu doyasıya yaşayan kişilerde ise hayat alanlarındaki önceliklerin değiştiği görülüyor. Daha mutlu, daha rahat ve pozitif yaşam onların hayat alanı haline dönüşüyor


6.Cinsel yaşam “Sizlere dünyanın en güzel meyvesini sunuyor: Evet, iki kişinin birbirini severek oluşturdukları ortak aşk meyvesi tabi ki dünyanın en vazgeçilmezi. “Sağlıklı bir bebek sahibi olmak” tüm çiftlerin ortak düşüncesi ve ideali. Bu şekilde evlilikler çok daha anlam ve tat kazanıyor.

Read more
no image

1.Pelvis kaslarını güçlendiriyor: Düzenli yapılan sex ile pelvis yani “leğen kemiği” içinde bulunan pek çok kasın koordineli çalışması sağlanıyor. Bu şekilde kadınlarda özellikle menopoz sonrası görülen mesane,rahim ve barsak sarkmaları azalıyor.


2.Adet sancılarını (dismenore) azaltıyor: Bu da seksin ağrı kesici özelliğinin başka bir yansıması olarak düşünülebilir.


3.Adetleri düzenliyor: Stanford Üniversite’sinde yapılan bir araştırmada haftada en az bir kez sex yapan kadınların adet döngülerinin, ayda bir kez yapanlara oranla daha düzenli olduğu saptanmış.


4.Pelvis bölgesinin kan dolaşımı olumlu yönde etkileniyor: Cinsel ilişki ve orgazm sırasında pelvis bölgesinde kanlanma artışı rahim, tüpler ve yumurtalıklar gibi pek çok pelvik organların sağlıklı işlev görebilmesini olumlu yönde etkiliyor.


5.Vajinal kuruluğu azaltıyor: Düzenli seks ile vajina ve pelvis damar dolaşımının iyi gelişmesi sonucunda özellikle menopoz dönemi sonrasında ortaya sık olarak çıkan “vajinal kuruluk” problemlerinin görülme sıklığı da azalıyor. Nitekim vajinal ıslanmanın, vajinanın kendi damarsal yapılarından oluştuğu biliniyor.


6. "Cinsellik Cinselliği mayalıyor": Yapılan her seks sonrası kişilerde libido artışına neden olan “testosteron”hormonu artıyor. Testosteron hormonu da kişilerde cinsel isteği tekrar tekrar kamçılıyor. Bu durumun tam tersini de söylemek doğru; yani cinsel ilişkiden uzak bir yaşam zaman içinde hormonal azalmaya bağlı olarak kişilerde cinsel isteksizliği arttırıyor.

Read more
no image

1.Kilo almayı engelliyor: Evet, yarım saatlik bir yatak odası keyfi ile 200-250 kalori yakarak kilo verebilir,istemsiz kilolarınızdan kurtulabilirsiniz.


2. Kalp-damar sağlığınızı koruyor: Belfast Queen’s Üniversitesi’nde 1000 erkek denek üzerinde yapılan çalışmanın sonuçlarına göre haftada üç veya daha fazla sex yapan erkeklerde kalp krizi risklerinin yarı yarıya azaldığı gösterilmiş.


3. Felç riskleri azalıyor: Yine aynı çalışmanın sonuçlarından birine göre düzenli sex ile kadın ve erkeklerin inme (felç) riskleri azalıyor.


4. Uykusuzluk probleminizi gideriyor: Cinsel ilişki sırasında salınan ve bedenin doğal morfinleri olarak bilinen “endorfin” salgısı ile vucud rahatlamakta ve ilişki sonrası yerini güzel bir uykuya bırakıyor.


5. Koku duyusu gelişiyor: Orgazm sırasında beynin hipofiz bölgesinden salgılanan “prolaktin” hormonu sayesinde beynin koku alma merkezi uyarılıyor ve bu şekilde düzenli seks sonrasında kişilerde koku alma duyusu gelişiyor.


6. Yaşlanmayı geciktiriyor: Evet, Dr. Mehmet Öz’e göre yılda 100 kez yapılan ilişki ile yaşlanma azalıyor, cilt güzelleşiyor.


7. İmmüniteyi (bağışıklık sistemini) güçlendiriyor: Yapılan araştırmalara göre haftada bir veya iki kez seks yapmak bağışıklık sistemi üzerinde %30 oranında arttırıcı etki yapıyor. Bu şekilde doğal olarak hastalıklara bağışık bir hale geliyorsunuz.


8. Ağrı kesici özelliği: Pek çok kadın eşlerini reddetmek için kullandığı “canım başım ağrıyor” bahanesi artık pek işe yaramayacak. Çünkü cinsel ilişki ve orgazm olma sırasında salgılanan “oksitosin” hormonu sayesinde kadınlarda “endorfin” hormonunun yükselmesi ile birlikte ağrı kesici etki görülüyor. Bu şekilde tatmin edici bir sex, kadınlarda migren ve vaskuler (damarsal) baş ağrılarının azalmasına sebep oluyor.


9. Vucudu forma sokuyor: Sex sırasında pek çok vücud kası ve iskelet sistemi koordineli olarak çalışarak adeta yoğun bir egzersiz yapıyorlar. Bunun sonucunda düzenli seks, vucudun forma girmesini sağlıyor.


10. Vucudun esnekliği artıyor: Vucudunuzun esnekliği düzenli sex ile birlikte artıyor.


11. Kemikleri güçlendiriyor: Seks sırasında salgılanılan testosteron hormonunun kemikleri güçlendirici etkileri bulunuyor.

Read more
no image

Cinsel ilişkinin evreleri ilk defa W. H. Masters ve V.E. Johnson tarafından 10 yılı aşkın bir araştırmanın ardından sonuçları ilk kez 1966 yılında basılan “İnsanda Cinsel Davranış” adlı kitapta yayımlanmıştır.Günümüzde bu araştırmanın sonuçları insan cinsel fizyolojisi ile ilgili bilgilerimizin temelini oluşturmaktadır.


Masters ve Johnson, insan cinselliğini ilk defa laboratuar ortamında incelemiş, yüzlerce gönüllü kadın ve erkek denek üzerinde sürdürdükleri çalışmalarında, deneklerin cinsel uyaranlara verdikleri yanıtları doğrudan gözleyerek ve nesnel ölçüm yöntemlerini kullanarak cinsel tepki sürecinin bütün evrelerini kaydetmişlerdir.


Sonraki yılarda her ne kadar bazı değişiklikler olsa da, cinsel tepki süreci ile ilgili olarak Masters ve Johnson’un ortaya koyduğu model, cinsel işlev bozukluklarının çağdaş sınıflandırmalarına temel oluşturmuştur.


 Cinsel İlişkinin Evreleri


Masters ve Johnson, insanda cinsel uyarana gösterilen fizyolojik tepkiyi dört ayrı evreye ayırmıştır. Kadında ve erkekte cinsel işlev evreleri aynıdır.Bunlar:




  1. Uyarılma evresi

  2. Plato evresi

  3. Orgazm evresi

  4. Çözülme evresi


1.Uyarılma Evresi


Cinsel işlevdeki ilk evredir. Temel olarak erotik duygu ve düşüncelerin belirmesi ile birlikte erkekte ereksiyon (sertleşme) ve kadında lubrikasyonun (vajinal ıslanma) ortaya çıkmasına neden olur. Vücutta da kızarma ve kasların genel olarak kasılmaları mevcuttur. Bu dönemde:




  • 10-40 saniye arasında vajina ıslanmaya başlar

  • Meme uçları dikleşir ve belirginleşir, memeler büyür

  • Rahim yukarıya çekilir, büyük dudaklar şişer, klitoris kabarır

  • Küçük dudaklar büyür ve şişer

  • Vajina alt kısmı genişler


2.Plato Evresi


Etkili cinsel uyarının sürdürülmesi ve cinsel heyecanın artmasıyla birlikte kadın ya da erkek, ikinci evre olan plato evresine girer. Bu evrede haz duygusu ve cinsel gerilim giderek yükselir ve bu durum kişinin orgazm evresine kadar sürer. Bu dönemde:




  • Cinsel arzular artmaya devam eder

  • Kadınlarda ateş basması ve terleme olabilir

  • Kalp hızlanır

  • Vajinanın 1/3 dış kısmı kan göllenmesi ile şişer ve genişler

  • Vajina üst kısmında ise bir balonlaşma olur, hafif ağrı olabilir

  • İç dudaklar 2-3 katına çıkar ve araları açılır

  • Vajina girişi açılır

  • Küçük dudaklarda hafif esmerleşmeler oluşur

  • Memelerin uç kısmı (aerola) belirginleşir ve dikleşir

  • Meme boyu yaklaşık % 25 oranında artar (Ancak daha önceden emzirmiş kadınlarda bu olmayabilir)

  • Bacaklarda kasılmalar olur

  • Kadının bedeni artık birleşme için hazırdır.


3.Orgazm Evresi


Süre açısından en kısa, haz açısından en yoğun dönemdir. Bu evre erkekte ejakulasyon (boşalma), kadında ise perine ve vajina etrafındaki kaslara giden kanın artışı sonucunda büyüyen dokuların, refleks olarak ritmik kasılmaları ile karakterizedir.


Rahim, vajina ve makad kısmında 0,8-1 saniye aralıklarla ritmik, düzenli ve eş zamanlı kasılmalar görülmektedir. Yaklaşık 3-15 kasılma gerçekleşmektedir. Bu durumda kadının beyin dalgalarında da bir takım değişimler gözlenmiştir. Bu dönemde ayrıca:




  • Vucutta ısı artışı ve terleme olur.

  • Uretra deliği açılarak dışarıya idrar akışı olabilir (Bu durum “Kadının boşalması” olarak da tabir edilir). Orgazm olmayla birlikte kadının boşalması sırasında bol miktarda sıvı çıkışı olmaktadır.

  • Tüm vucuttaki kasılmalar kadının yüzüne de yansır ve kadının yüzünde “sanki acı duyuyormuş gibi” bir görünüm oluşur.

  • Orgazm en zirve noktasında kadın vücudu adeta “kaskatı” kesilir.

  • Kadınlar bir cinsel ilişkide ardısıra pek çok kez boşalabilir.


Kadınlar orgazm konusunda erkeklerden daha şanslıdır aslında. Eğer cinsel uyaran aynı yoğunlukta sürerse kadınlarda bir kaç kez orgazm gerçekleşebilir. Çünkü erkekler orgazmını yaşadıktan sonra 15-30 dakika kadar bir dinlenme sürecine ihtiyaç duysalar da kadınlar bir cinsel birleşme sürecinde ard arda orgazm olabilirler.


Kadınların ard arda boşalmasına "multiorgazm özelliği" adı verilir. Hatta (şanslı olanlarda) yaşanılan bu kadının boşalması sayısı 15-20’yi bulabilir.


Kadınların elle kendi başlarına orgazm olmalarına rağmen cinsel ilişki sırasında orgazm olamamalarına "koital anorgazmi", elle klitorisi uyararak (masturbasyon yaparak) orgazm olamamalarına ise "klitoral anorgazmi" adı verilir.


Orgazm olma kadınlara cinsel terapi ile öğretilebilen bir cinsel işlevdir.


4.Çözülme Evresi


Kadında ve erkekte orgazmdan, ya da orgazmın gerçekleşmediği durumlarda plato evresinden sonra genital bölgelerde ve bedenin diğer bölgelerinde önceki aşamalarda oluşmuş olan fizyolojik değişikliklerin dakikalar içinde aynı sırayı takip ederek kaybolması ile karakterizedir.


Çözülme evresinin süresi cinsiyete, orgazmın yaşanıp yaşanmadığına ya da hangi yoğunlukta yaşandığına ve cinsel uyarının sürüp sürmediğine göre değişir. Bu dönemde:




  • Hızlı soluk alıp verme ve terleme görülür

  • Vajina, memeler, iç ve dış dudaklar, klitoris yeniden eski haline döner

  • Klitoris ve meme uçları hassaslaşır ve ağrıya duyarlı hale gelir

  • Ateş azalır

  • Kalp hızı önce artar, sonra normale döner


Bu dört evre bugünkü bilgilerimiz ışığında da geçerli kabul edilmektedir. Ancak, cinsel işlev bozukluklarının sınıflandırılması ile ayırıcı tanı ve tedavi açısından asıl önemli olan evreler ise “uyarılma” ve “orgazm” evreleridir.


“Plato” evresi , esas olarak fizyolojik açıdan “uyarılma” evresinin bir bölümü olarak kabul edilmektedir.“Çözülme” evresine özgü cinsel sorun ya da cinsel işlev bozukluğu oranının ihmal edilebilir düzeyde olması nedeniyle psikiyatrik sınıflandırmalarda temel alınmamıştır.


Masters ve Johnson’a göre cinsel işlev bozukluğu, insan cinsel yanıt döngüsünde tatminkar cinsel uyarılma ve/veya doyuma ulaşmada yetmezliğe yol açabilecek herhangi bir aksaklıktır. Yine aynı çalışmacılara göre evli çiftlerin % 50’sinde cinsel işlev bozukluğu mevcuttur.


Seks terapisinin kurucularından biri olan Helen Singer Kaplan, “The New Sex Therapy” isimli kitabını 1974 yılında yayımlamış ve daha önce pek dikkat çekmemiş olan, insanda cinsel yanıtın iki fazlı (bifazik) niteliğini ortaya koymuştur. Kaplan’a göre cinsel yanıt, gerçekte tek ve bağımsız bir bütün olmaktan çok, birbirlerinden görece bağımsız iki ayrı bölümden oluşmaktadır.


Bu bölümler:


1.Erkekte sertleşmeyi (penil ereksiyonu), kadında ise vajinal ıslanmayı (lubrikasyonu) ve büyümeyi-kabarmayı sağlayan genital kan akımının artışı


2.Her iki cinste de orgazmı sağlayan refleks, ritmik kas kasılmalar.


Masters ve Johnson’un uyarılma ile plato evrelerine denk düşen genital kan akımının artışı “parasempatik sinir sistemi tarafından”, kas kasılmaları ile karakterize olan ve orgazm evresine denk düşen ikinci evre ise “sempatik sinir sistemi” tarafından uyarılmaktadır.


Kaplan erkeklerin %50 sinin geçici sertleşme (erektil) güçlüğü yaşadığını saptamış ve bunun normal olduğunu belirtmiştir.


Yine Kaplan’a göre erkek cinsel işlev bozuklukların en sık görüleni erken boşalmadır (prematür ejakulasyon).

Read more
24 Kasım 2012 Cumartesi
no image


İngiltere’deki Evlilik Vakfı tarafından yapılan araştırmaya göre boşanma davası açan kadın sayısında geçen yıllara oranla yüzde 27 düşüş yaşandı.


Uzmanlar daha “anlayışlı” erkekler sayesinde dava açan kadın sayısının azaldığını belirtti.


Uzmanlar “Erkekler artık evliliği daha ciddiye alıyor. Eşine, ev işlerinde ve çocukların bakımında yardım ediyor” dedi.


Değişen erkek davranışları ve erkeklerin ailelerine olan katkıları sebebiyle boşanmaların azaldığı ve aile bütünlüklerinin arttığı gözlemlenmiştir.

Read more
no image

Erklerin tahammül etmekte zorlandığı, yanına yaklaşmadığı hatta koşarak uzaklaştığı kadın tiplerinden olmak istemiyorsanız, önerilerimizi dikkate almanızda fayda var.


Her şeyi ben bilirimciler: Her konu hakkında en iyisini o bilir, karşı tarafın söylediği her şey yanlıştır ve erkekler bu tip kadınlardan hiç ama hiç hazzetmezler.


Gevezeler: Erkekler, çok konuşan, sürekli “dır dır” halinde olan kadınlara asla tahammül edemiyorlar.


Fazla romantikler: Erkekler için her şeyin bir dozu olmalı, romantikliğinde! Fazla duygusal ve romantik kadınlardan uzak durmayı tercih ediyorlar. Beyler bu tip kadınları fazla sıkıcı buluyor, bizden söylemesi.


Boğazına aşırı düşkünler: Yemek yemeği herkes sever ama bunu abartan kadınlar söz konusu oldu mu erkekler bu tipleri pek çekemiyor.


Ukalalar: Erkelerin uzak durduğu, iki kelime laf etmeye bile dayanamadığı en tehlikeli kadın tipi; ukala kadınlar. Üstelik bir de karşı tarafın yaptığı esprilere gülmüyor aksine bozmaya çalışıyorsa hiç yaklaşmıyor.//hthayat

Read more
no image

Libido eksikliğini hafife almayın ve gelip geçici bir durum yerine bir sağlık problemi olduğunu kabul edin.


1-Fiziksel aktiviteyi artırın! Cinsel isteğiniz azaldığı zaman kendinizi adeta taşlaşmış gibi hissedersiniz.Böyle durumlarda harekete geçmek ve metabolizmayı çalıştırmak en doğru adım olacaktır.Koşarak ya da hızlı tempoda yürüyüş yaparak kendinizi fiziksel olarak zorlayın. Sporun ardından vücudunuzda salgılanan hormonlar, bedeninizle barışık olmanızı sağlayacak ve cinselliğe olan ilginizi artıracaktır.


2-Beklentilerinizde gerçekçi olsun! Yaşadığınız her cinsel deneyimin muhteşem olmasını beklemeyinYapılan araştırmalara göre cinsel deneyimlerin sadece yüzde 40’ı her iki taraf için tatmin edici oluyor. Yatakta işler yolunda gitmediği zaman bu durumu ti’ye almak; kendiniz gibi partnerinizin de rahatlamasını sağlayacaktır. Unutmayın ve diğer erkek arkadaşlarınızın kulağına da fısıldayın; her zaman her konuda mükemmel olamazsınız!


3-Hayal gücünüzü kullanın! Evlilik ve ilişki terapistleri, seks hayatınızı renklendirmek için size heyecan veren fantezileri keşfetmenizi öneriyor. Bunun için hayal gücünüzü devreye sokmanız yeterli olacaktır. Bir ilki gerçekleştirin ve partnerinize kadınların da ilgisini çekebilecek erotik bir film izlemeyi teklif edin.Bakarsınız bu deneyim aranızdaki kıvılcımı ateşlemeye yeterli olur!


4-Önceden planlayın! Cinsel ilişkinin kendiliğinden gelişen, spontane bir deneyim olduğu düşüncesini bir kenara bırakın. Ne zamandır size uğramayan seks dürtüsünü beklemekten yorulduysanız; bir an önce kontrolü ele geçirin ve gereken ortamı siz yaratın. Partnerinize alacağınız seksi bir hediye ve geçireceğiniz romantik bir gece, libidonuzu canlandırmak için iyi bir fırsat!


5-Vücudunuza konsantre olun! Erkeklerin çoğu, seksi sadece cinsel organlarıyla bağdaştırır. Oysa vücuttaki diğer erojen bölgeler de cinsel isteği artırmaya yardımcı olur. Cinsel tatmin söz konusu olduğunda,vücudunuzun diğer bölgelerine de konsantre olun.


6-Problemlerinizle ilgili konuşun! Seks üzerine konuşmak her ne kadar çiftler için çoğu zaman pek kolay olmasa da problemleri görmezden gelmek ve yokmuş gibi davranmak daha da kötü sonuçlara yol açabilir.Yataktaki gerilimi yumuşatmak için partnerinizle konuşun ve nelerin sizi heyecanlandırabileceğini anlatın.


7-Gece birlikte eğlenmeye çıkın! Tek düze sürülen gündelik yaşam, çiftler arasındaki elektriğin azalmasına neden olabilir. Arada sırada değişiklik yaparak gece dışarı çıkın. Partnerinizi her gün evde gördüğünüz halinden farklı olarak dışarıda görmek; ona olan ilginizi ve heyecanınızı kamçılayabilir.


8- Profesyonellerden yardım alın! Libido eksikliğini hafife almayın ve gelip geçici bir durum yerine bir sağlık problemi olduğunu kabul edin. Evlilik ve ilişki terapistleri ile psikologlar; size bu konuda yardımcı olacaklardır. Eğer libido eksikliği hayatınızın bir parçası olmaya başladıysa; en kısa sürede profesyonellerden yardım alın.

Read more
no image

Biri öteki kadar zengin olunca, kardeşler birbirlerini severler.


Evlilik bir kale gibidir. Dışarıdakiler oraya girmek için, içindekilerde dışarı çıkmak için uğraşır dururlar.


Yaşını söyleyen kadın ya genç olduğu için kaybedecek bir şeyi yoktur, ya da yaşlı olduğundan kazanacak bir şeyi yoktur.


Sevmek keman çalmak gibidir, bilmeyen kötü sesler çıkarır.


Hiç bir mutfak iki kadını alacak kadar zengin değildir.


Üç taşınma bir yangına bedeldir.


Nisan yağmuru, Mayıs çiçeği getirir.


Bir yalan ne kadar hızlı olursa olsun, hakikat ona yetişip geçer.


Küçük üzüntüler konuşurlar, büyük dertler dilsizdir.


Birleşmek başlangıçtır, birliği sürdürmek gelişmedir; birlikte çalışmak başarıdır.


Büyük acılar sessizdir.


İdealler yıldızlar gibidir, onları tutmak mümkün olmaz ama karanlık gecelerde yolumuza onlar rehberlik ederler.

Read more
23 Kasım 2012 Cuma
no image

Japonya'da nükleer felaketler sırasında çalışabilecek, yüksek radyasyona dayanıklı robot üretildi.


Japon elektronik şirketi Toshiba'nın ürettiği 4 ayaklı robot, enkazlara tırmanabilecek ve insanın giremeyeceği yüksek radyasyonlu alanlarda görev üstlenebilecek.




Toshiba şirketince basına yapılan tanıtımda, aldığı elektronik sinyalin zayıfladığı durumlarda otomatik olarak daha iyi sinyal alınan bölgeye yönelen robotun kablosuz ağının yüksek radyasyon altında bile kontrol edilebildiği belirtildi.


Ancak basına yapılan gösteride, metalden yapılma iğreti 4 ayağı üzerinde duran bir portatif buzluğu andıran robotta hala çözümlenmemiş bazı sorunlar olduğu gözlendi.


Gösteri sırasında bir ayağını kaldırdıktan sonra havada hareketsiz kalarak donan robotun, 5-6 kişinin yardımıyla kaldırılması ve yeniden başlatılması gerekti.


Robotun merdivenleri çok yavaş çıkması gösteri sırasında belirlenen diğer bir sorun oldu. Ayaklarını ihtiyatla birer birer kaldırarak merdiven basamaklarını çıkan robotun, 8 basamaklı merdivenin her basamağını çıkması yaklaşık bir dakikasını aldı.


Toshiba'dan yapılan açıklamada, nükleer enerji santralindeki yıkıntılar gibi, önceden kestirilmesi çok daha zor engellerde robotun bu nesneyi nasıl aşacağına karar vermesinin 10 dakikayı bulabileceği ve yere düşmesi durumunda ise kendi başına ayağa kalkamayacağı kaydedildi.


 Tokyo Elektrik Enerji Şirketi'nden (TEPCO) yapılan açıklamada, gösteri sırasında görülen tüm olumsuzluklarına karşın şirketin robottan yararlanabileceği bildirildi.


Açıklamada, robotun, Japonya'da 11 Mart 2011'de meydana gelen dev deprem ve ardından ortaya çıkan tsunami felaketi nedeniyle çekirdek erimesinin yaşandığı Fukuşima nükleer enerji santralindeki yüksekradyasyon nedeniyle insanların giremediği basınç odasını incelemede kullanılabileceği belirtildi.



Read more
22 Kasım 2012 Perşembe
no image

Saçların ayrılma yerinin bile her yıl modası geçiyor. Yıllarca saçımızı yandan ayırdıktan sonra artık yandan ayrılmış saçlar demode, ortadan ayrılmış saçlar moda oldu.


Yakışsa da yakışmasa da hemen hemen her kadının denediği ortadan ayrılan saç modeli aslında özellikle uzun yüzlülerin kullanmaması gereken, yuarlak yüzlülerin de mutlaka kullanması gereken modellerden.



Oval ve uzun yüzlerin, yüzlerini daha küçük ve kısa göstermek açısından yandan ayrılmış ve alınlarını kapatan modelleri tercih etmeleri gerekiyor.



Üçgen ve kalp şeklinde yüzü olanlar, çene ve alın dengesini kurabilmek için ortandan ayrılmış ve öne doğru taranmış modelleri tercih etmeli.



Yuvarlak ve kare yüzü olanların da, yüzlerini daha uzun ve ince göstermek için ortadan ayrık ve basık modelleri tercih etmeleri gerekiyor. Kaynak: kadinvekadin.net/görseller: laurenconrad.com

Read more
no image

İsveç'teki Stockholm Üniversitesi'nden Timo Mantyla ve ekibinin yaptığı araştırma, erkeklerin birçok işi aynı anda idare etmekte "bazen" kadınlardan daha başarılı olduğunu gösterdi.


Araştırmacılar, aynı anda birden fazla işi yapmanın iki temel bilişsel işleve dayandığını, bunlardan birinin yürütme işlevi diğerinin de mekan algısı olduğunu belirledi.


Bilimadamları, erkeklerin mekan algısı konusunda kadınlardan daha başarılı olması nedeniyle aynı anda birden fazla işi yapma konusunda da daha başarılı olabileceklerinden yola çıktı.


20-43 yaşında 160 kişinin katıldığı araştırmada bilimadamları, kadın katılımcılardan menstrusyon döneminin hangi aşamasında olduklarını belirtmelerini istedi.


Daha sonra katılımcılardan farklı hızlarda ilerleyen ve farklı zamanları gösteren üç dijital saati izlemeleri,basit kurallara göre bazı zamanları kayıt etmeleri istendi. Aynı anda, katılımcılara bilgisayar ekranında beliren yaygın İsveç isimlerinden tekrarlananları fark ettiklerinde fareyi tıklamaları talimatı verildi.


Amerikan "Psychological Science" dergisinde yayımlanan araştırma, erkeklerin aynı anda birden fazla işi,"bazen" kadınlardan daha iyi yapabildiğini ancak beceriler arasındaki farkın kadınların adet döngüsüyle bağlantılı olduğunu, dolayısıyla uzamsal beceri ve adet döngüsünün ilişkilendirilebileceğini gösterdi.


Erkekler ile yumurtlama dönemindeki kadınlar arasında aynı ayda birçok işi yapma becerisi arasındaki farkın en yüksek seviyede olduğu ancak adet kanaması döneminde bu farkların azaldığı görüldü.


Bilimadamı, daha önceki araştırmaların mekan algısının adet döngüsü boyunca değişkenlik gösterdiğini,adet döneminde kadınların bu becerisinin daha fazla, östrojen seviyesinin yüksek olduğu yumurtlama döneminde ise daha az olduğunu ortaya koyduğunu belirtti.

Read more
21 Kasım 2012 Çarşamba
no image

Çocuğunuz kitap okuyor mu? Hangi tarz kitapları okuyor? Hep aynı tür kitapları mı tercih ediyor? Seçilen kitap çocuğun ruh halini mi yansıtıyor? Uzmanlar tercih edilen kitabın çocuğun ruh halinin bir yansıması olduğuna dikkat çekerken, kitap okumak istemeyenlerde de dikkat eksikliği riskinin söz konusu olduğu uyarısında bulunuyor.


Her yıl Kasım ayının ikinci haftası, ülkemizde ve dünyada düzenlenen çeşitli etkinliklerle DünyaÇocuk Kitapları Haftası olarak kutlanıyor. Çocukları kitaplara biraz daha yaklaştıran etkinliklerin düzenlendiği bu hafta süresince, ailelere de çocukların kitap okumasının önemi anlatılıyor.


Kitaplar kişinin gelişiminde önemli bir yere sahip. Özellikle de çocuklarda. Her yaşta farklı beceriler kazanan, farklı düşünen ve davranan çocuk, bu yaşlarda anlaşılmaya ihtiyaç duyuyor. Burada ebeveynlere önemli görevler düşüyor. Anlaşılma ihtiyacına cevap bulamayan çocuk farklı arayışlara yönelebiliyor.


Her gelişim döneminin özelliğini bilmenin ve çocuğun o dönemde ihtiyaçlarını anlamanın önemli olduğuna dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi Nöropsikiyatri Sağlık, Uygulama ve Araştırma Merkezi çocuk ergen klinik psikoloğu Aynur Sayım, çocuğun materyal seçiminde ebeveynin sorumlu olduğuna dikkat çekiyor. Anne babanın, çocuğunun nasıl öğrendiği, hangi yetilerinin geliştiği, neyi nasıl algıladığını, nasıl davranması gerektiğini ve eğitimi için hangi materyalleri seçmesi gerektiğine yardımcı olması gerektiğini ifade eden Sayım, bu dönemlerde çocuklarınmodel alarak, özdeşim kurarak öğrendiklerini kaydediyor. Klinik Psikolog Sayım, kitapların çocuk gelişiminde önemli bir yeri olduğunu vurguluyor.


Çocuk Masal Kahramanını Model Alabiliyor


Çocuk, anne ve babasını model aldığı gibi, bir masal kahramanını ya da bir sanatçıyı da model alabilir. Kitabın içindeki figürler, mesajlar, çocuğun öğrenmesinde önemli öğelerdir. Özellikle eğitici değer taşıyan hikâye ve masallar çocuğun gelişimini olumlu yönde destekler. Ayrıca, aile ile çocuk arasındaki iletişimi de güçlendirir.


Çocuk İyi ve Kötüyü Kitaptan Öğrenebiliyor


Kitap okumanın çocuğun dil, bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimini desteklediğini ifade eden Sayım, kitapların çocuğun hayal gücünü, yaratıcılığını, sorun çözme becerilerini de geliştirdiğinin altını çiziyor. Sayım çocuğun iyi ve kötüyü kitapla öğrenebileceğini hatırlatıyor.


Kitap okumak, çocuğun sosyo-kültürel değerlerini öğrenmesi, iyi-kötüyü, doğru ve yanlış kavramlarını öğrenmesi ve soyut kavramların gelişmesi açısından önem taşımaktadır.


Çatışmaya Girmeyin Özendirici Davranın


Ailenin, kitap okuma alışkanlığını kazandırırken, çocuğa yaklaşım tarzının önem taşıdığını belirten Sayım, çocukla bu konuda kesinlikte bir çatışmaya girilmemesi uyarısında bulunuyor.


Çatışmaya girmeden özendirici davranması, model olması önemli. Gelişim dönemlerini göz önüne alarak seçim yapmak önem taşıyor ama kitapların her zaman da eğitici anlamda seçilmesi gerekmiyor. Çocuğa seçim yaptırmak da onların karar verme yetilerini geliştiriyor. Çocuk özdeşimi fazla yapıyorsa ya da yanlış modellemeleri fazlaca yapıyorsa, burada daha çok ailedeki model eksikliğini ve yanlış yaklaşımları sorgulamak ve bunlar üzerinde çalışmak gerekir. Anne-babanın çocuğa ayırdığı zaman yeterli mi, kendileri doğru model oluyorlar mı? Yardım alınması gereken bir sorun var mı?


Seçilen Kitap Ruh Halini Yansıtıyor


Çocuğun hep aynı kitabı ya da türünü okumak istemesinin bir sorunun ya da takıntılı ruh halinin ipuçlarını verebildiğini vurgulayan Klinik Psk. Aynur Sayım, kitap okumayı sevmeyen çocukların bir kısmında dikkat eksikliği gibi psikiyatrik sorunların da gözlemlendiğini kaydediyor.


Endişeli çocuklar korku içerikli kitaplardan ve filmlerden uzak duruyor ya da aşırı tepki gösterebiliyor. Şiddet içeren öyküler, olumsuz öğeler daha çok depresyonun işareti olabiliyor. İçine kapanık çocuklar ise, karamsar ve kendileriyle özdeşleşen hikâyelerden hoşlanabiliyor. Çocukların kitap seçimleri, bazen onların ihtiyaçlarını ifade ettiği gibi, ruh hallerini de ele verebiliyor.


Sayım etkili bir dil kullanılmış olması, görsel materyallerden yararlanılmış olmasının da kitabı çocuğa sevdiren nedenlerden olduğunu kaydediyor.// milliyet

Read more
no image

Doğru beslenme, egzersiz ve motivasyon ile karın bölgesi yağlarından kalıcı olarak kurtulabilir ve düz bir karına sahip olabilirsiniz.  Bunun için yapmanız gereken ise; size sunduğumuz 5 öneriyi dikkate almak!


Yağ oranı düşük gıdalarla beslenin. Karın bölgesi yağlanmalarının iki temel sebebi vardır. Bunlardan biri kötü beslenme diğeri ise egzersiz eksikliği. Doğru miktarda, doğru besinler tüketmeniz karın bölgesi yağlanmalarının önüne geçecektir.


Bol su tüketin! İçtiğiniz bol miktarda su, karın bölgesi yağlanmalarının kısa sürede yakılmasını sağlayacaktır. Su, vücudu temizler ve yağ birikiminin azalmasına yardımcı olur.


Yürüyüş yapın! Düzenli egzersiz ve yürüyüş kalori yakma ve karın yağlarından kurtulmak için son derece faydalıdır. Bunun için illa spor salonlarına gitmenize gerek yok. Basit bir çarşı yürüyüşü ya da işe giderken yürümek karın bölgesinde yağ toplanmasına engel olur.


Öğün atlamaktan kaçının! Uzun süre aç kalmak, metabolizmanın hızını düşürür ve daha az kalori yakar. Bu sebeple öğün atlamadan beslenmek şart.


Alkollü içecekler tüketmek karın bölgesinde yağlanmalara sebep olur. Karın yağlanmalarına engel olmak istiyorsanız düşük kalorili ve alkolsüz içecekler tercih etmelisiniz.

Read more
no image

İnsanlar kilo vermek için bütün gün ya aç kalıyor ya da günlerinin büyük bir kısmını spor salonlarında geçiriyor. Ama göründüğü gibi yağ yakmak hiç kolay değil.


Yaptığınız diyet listesine aşağıdaki besinleri eklerseniz, vücudunuzdaki yağları yakmak sizin için daha kolay olacaktır.


İşte yağ yakmanıza yardımcı olacak 5 besin:


Yumurta


Yumurta protein ve diğer mineraller açısından yüksek ama kalori bakımından düşüktür. Eğer formda bir vücuda sahip olmak istiyorsanız bu iyi bir seçim olacaktır. Ancak ölçülü tüketmeye özen gösterin.


Elma


Antioksidan ve mineraller için iyi bir depo olan elma, vücuttaki yağ miktarını azaltır.


Sarımsak


Anti-bakteriyel özelliğinin yanı sıra aynı zamanda vücut içinde yağın azalmasına ve kolestrol düzeyinin kontrol edilmesinde yardımcı olur.


Mercimek


Mercimek kalori açısından düşük ama amino asitler bakımından zengin ve sağlıklı bir besindir.


Balık


Balık doymamış yağ içerir ve minerallerle doludur. Öğle veya akşam yemeklerinde balık tercih etmeniz kilo almanıza neden olmaz.//hthayat

Read more
20 Kasım 2012 Salı
no image

Çocuğun sağlıklı gelişiminde temel amaç onun fiziksel, zihinsel yönden olduğu kadar sosyal ve duygusal yönden de ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Sevgi olgusuna dayanan duygusal gelişim anne-baba çocuk etkileşiminden kaynaklanır.Çocuğun anne ve babası tarafından sevilmesi, sözel olarak desteklenmesi,korunması ve ilgi görmesi onun duygusal ihtiyaçlarını oluşturmaktadır.bu ihtiyaçların karşılanmaması veya karşılanmasındaki aksaklıklar, dengesizlikler, duygusal örselenmelere neden olmaktadır.Duygusal örselenmeler önlenemediğinde ise çocukta istenmeyen süreğen kaygının oluşmasına zemin hazırlanmış olur.


Çocuğun tehlikelerden korunması, tehlikelerle başedebilmesi ve yaşamını sürdürebilmesi, hayata uyum sağlayabilmesi için gerekli olan kaygının fazla ve sıkça yaşanması çocuğun aktivitelerini, ilişkilerini dolayısıyla yaşamını olumsuz etkilemeye başlayacaktır.


Bu sebeple çocuklarda kaygının anormal boyutlara ulaşmasını önlemek için;


1.Çocuk doğduğu andan itibaren kaygılı düşünceler, tutum ve davranışlarla değil, sevgi ve güven duygusu içinde yetiştirilmeye çalışılmalıdır. Kaygıyı artıracak anne-baba tutumları yerine hoş görülü ve tutarlı tutumlar sergilenmelidir.


2.Çocuk hem anne-babası hem de öğretmeni tarafından iyi bir şekilde tanımalı, yaşıtlarıyla karşılaştırılıp,yapabileceğinin üstünde bir performans için zorlanmamalıdır. Yapamadığı durumlarda dalga geçmeden destek olunmalı, bir daha denemeye teşvik edilmelidir.başarılı olduğunda takdir edilmelidir.


3.Çocuk yeni kardeşinin doğumu, yeni eve taşınma, okula başlama veya yeni bir okula geçiş yapma gibi yeni durumlara hazırlanmalıdır. Açıklamalar yapılarak çocuğun bu durumlara hazırlanması onun kaygıya olan hassasiyetini azaltacaktır.


4.Evde anne ve babalar, okulda öğretmenler çocuğun gelişimsel özelliklerini ve kaygı düzeyinin temel özelliklerini bilmeli ve iyi bir gözlemci olmalıdırlar. Kaygı düzeyi yüksek olan çocukları belirlemeli ve hem bu çocuklar hem de aileleri rehberlik hizmetinden yararlanmalı, çocukların ilerdeki davranışları ve başarı durumları incelenmelidir.Doç. Dr. Fatma ALİSİNANOĞLU,İlkay ULUTAŞ

Read more
no image

İnsan doğumundan itibaren cinsel bir varlıktır ve yaradılışının gereği olarak da cinselliği yaşamak ister. Bir başkasıyla cinselliği paylaşmanın en sevgi dolu ve keyifli yolu seks yapmaktır.


Peki, insan neden seks yapar?


Seks yapmanın amaçları nelerdir?


Seksin zevk almaktan başka bir amacı var mıdır?


Cinsellik ve seks farklı kavramlardır!


Toplumumuzda cinsellik ve seks kavramlarının birbirine karıştırıldığını söyleyen Dr. A. Cem Keçe; “Cinsellik denildiğinde çoğumuzun aklına seks gelmektedir. Oysa ki cinsellik; psikolojik, fizyolojik ve sosyolojik yönleri olan çok boyutlu bir kavramdır ve insanın doğuştan getirdiği cinsiyetine ait özelliklerin tümüdür. Kişinin cinsiyeti, ses tonu, giyimi, saç şekli, yürüyüşü, oturuş şekli, cinsel kimliği cinselliğinin bir parçasıdır.


Seks ise; birbirini seven iki insan arasında yaşanan bir eylemdir; dokunma, öpüşme, sevişme gibi eylemleri içerir; sevginin ve zevkin, ruhun ve bedenin paylaşımıdır.’’ dedi.


Kadınların seksten zevk alması kimi toplumlarda yasaklanmıştı ve hoş karşılanmazdı!


Tarih boyunca insanın neden seks yaptığının çok tartışıldığını ifade eden Psikolog Gülüm Bacanak; “Eski devirlerde seks sadece üreme amaçlı bir eylem olarak görülürdü. Zevk almak, özellikle de kadınların seksten zevk alması kimi toplumlarda yasaklanmıştı ve hoş karşılanmazdı. Bu durum ülkemizde de bazı bölgelerde hala geçerli bir düşünce olarak karşımıza çıkmaktadır.


Tarih boyunca seksin tabu olduğu, sadece belli bir zümrenin yapmaya hakkı olan bir eylem olarak örüldüğü dönemler olduğu gibi, olarak özgürlüklerin sınırsızca yaşandığı ve her türlü cinsel eylemin serbest olduğu dönemler ve toplumlar da vardı.


Günümüzde seksin üreme amacı ikinci planda olup, en önemli amacı zevk almak haline gelmiştir.’’ dedi.


Seks güvensizlik ve değersizlik duyularının tatmin edilmesine yardımcı olabilir!


Seksin sadece fiziksel bir eylem olmadığını ve psikolojik ve sosyal boyutlarının da olduğunu söyleyen Psikolojik Danışman Fatoş Ayrık; “Seks sadece zevk almak ve zevk vermek için yapılan bir eylem olarak algılansa da aslında bilinç dışında bundan daha fazlası vardır.


İnsanlar farklı psikolojik ihtiyaçlarından dolayı da seks yapabilirler.


Karşı cins tarafından beğenilmek, arzulanmak, tercih edilmek kişinin içinde var olan güvensizlik ve değersizlik duyularını tatmin etmesine yardımcı olabilir.


Kişi kadınlığını veya erkekliğin kanıtlamak için seksi bir araç olarak kullanabilir.


Çocukluğunda sevgisiz bir aile ortamında yetişen biri, seksi karşısındaki kişiden ihtiyacı olan sevgi ve ilgiyi alabilmek için bir araç olarak kullanabilir.” dedi.


İnsanlar neden seks yapar?
Seksin kimi kişilerce karşısındaki üzerindeki gücünü test etmek için de kullanılabileceğini de ekleyen Psikolog Gülüm Bacanak; “Kendi içinde değersizlik ve yetersizlik duygularıyla boğuşan bir kişi kendini değerli kılmak ve gücünü kendine kanıtlamak amacıyla da seksi kullanabilir.


Geçmişte yaşanılan olumsuz bir deneyimin intikamını başka kişilerle seks yaparak alabilir. Geçmişte cinsel olarak reddedildiyse kendini çekici ve arzu edilen bir kişi olduğunu kanıtlamak için seks yapabilir.


Bunların dışında seksin diğer amaçları arasında, yakınlık ihtiyacı, karşımızdaki insanı yakından tanımak, yeni heyecanlar tatmak, birini mutlu etmek ya da ödüllendirmeyi de sayabiliriz.’’ diye ekledi.//benimgibi.net

Read more
19 Kasım 2012 Pazartesi
no image

Bir süredir konuştuğunuz erkek arkadaşınızla birbirinizi daha yakından tanımak için dışarı çıkacaksınız, peki ilk buluşmada ne konuşacaksınız hiç düşündünüz mü?


Görüştüğünüz kişinin ilk buluşmada size göre olup olmadığını  basit ve pek ilgi çekici gibi gözükmeyen sorularla anlayabilirsiniz. Böylelikle daha ilk buluşmada karşı cins hakkında fikir sahibi olup, ileride görüşüp görüşmeme konusunda kısa sürede karar vermiş olacaksınız.


İşte ilk defa buluştuğunuz kişiye sormanız gereken 5 basit soru!


Ne tür filmlerden hoşlanırsın?


Filmlerin kişiler üzerinde oldukça etki bıraktığı inkar edilemez bir gerçek. Kimi filmler ilham verir, kişiyi motive eder ya da derin izler bırakır. Bu soruya verdiği cevapla ilgi alanlarını öğrenmiş ve dünya görüşü hakkında az çok fikir sahibi olmuş olacaksınız.


Kitap okur musun?


Bu soru ile iç dünyasını az çok keşfetmiş olacaksınız. Verdiği cevaplar ve kitap isimleri, onun duygu ve düşüncelerinin altında yatan asıl cevaba ulaşmak için size bir anahtar görevi olacak.


Mesleğinden bahseder misin?


Bir kişinin mesleği onun kişiliğinin ilgi alanlarının birer yansımasıdır. Bu sorunuza verdiği cevap ile hayatı, hırsları, geleceğe dair planları hakkında fikir sahibi olacabileceksiniz. Yani bu noktada romantik ve uzun sürekli ilişkilerin onun için ne kadar önemli olduğunu anlayacaksınız.


Ne tür müzik seversin?


Müzik, duyguları dışa vurma konusunda en büyük yardımcılardan biri. Bu sayede ruh halini çok daha net anlamış olacaksınız.


Evcil hayvanları sever misin?


Kimi kediden, kimi köpekten hoşlanırken kimileri de hiçbirinin adını bile duymak istemiyor. Onun hayvanlara olan sevgisini öğrendiğinizde ne kadar şevkatli olduğu konusunda fikir sahibi olacaksınız.//hthayat- İmge Balık

Read more
no image

Eğer 30 yaşına geldiyseniz yavaş yavaş yaşlanma belirtileri kendini göstermeye başlıyor olabilir. Cildinizde kurulaşmalar ve kırışıklıklar başlayabilir.


İşte 30’lu yaşlara uygun, daima genç ve taze bir cilt görünümüne sahip olmanın yolları


Cilt bakımı


Yaşlanmayı geciktirmek için en etkili yol cilt bakımıdır. Cildinizin çok fazla güneşe maruz kalmamasına ve nemlendirici özellikli makyajmalzemeleri kullanmaya özen göstermeniz gerekiyor. Nemlendirici krem ve haftada iki kere göz kremi kullanmayı alışkanlık haline getirmeniz şart.


Gözler


Bu yaşta küçük kırışıklıklar göz çevresinde belirginleşir. Bu sebeple göz makyajınızı atlamamaya özen gösterin. Eyeliner ve maskara uygulayın. Göz alıcı bir görünüm için koyu tonlarda göz farlarını tercih edin.


Dudaklar


Parlak renklerden uzak durun. Ten rengi rujlar bu yaşlarda en etkileyici tonlar ya da açık renkli rujları tercih edebilirsiniz.


Saçlar


Bu yaşlarda saçlarınızı açık bırakmak için asla tereddüt etmeyin. Açık saçlar kesinlikle genç ve çekici görünmenizi sağlar. Hafif kabarık ve dalgalı saçları tercih edebilirsiniz.


Yüz


Uzun ömürlü bir makyaj için sıvı bazlı fondötenler ve allıklar kullanın. Çok abartıya kaçmadan cildinize hafif ışıltılar ekleyebilirsiniz.//hthayat

Read more
no image

Geceyarısı kabusunuz olup bebeğinizin hastalandığına işaret eden yedi belirtiye karşı hızlı ve çabuk nasıl çözüm üretebileceğinizi öğrenmek istiyorsanız hemen yazımızı okuyun!


Hastalıklar gece kendilerini gösterdiklerinde genellikle aile içinde bir karmaşa yaşanmasına neden olur. Gece yarısı uykudan kalktığınızdaki yarı uykulu haliniz, duruma en akıllıca müdahale etmek için en uygun haliniz değil elbette! Üstüne üstlük durum basit bir rahatsızlıksa o saatte doktorunuzu gereksiz yere ayağa kaldırmış olmanın düşüncesi de içinizi kemirirken eliniz ayağınız birbirine karışabilir. İşte sizi rahatlatacak bir öneri: Eğer bebeğinizin ateşi varsa, nefes alıp vermekte zorlanıyorsa, öksürüğünün sesi sizi kaygılandırmışsa hiç düşünmeden hemen doktorunuzu arayın.


Unutmayın ki 4 aylıktan küçük bebeklerde görülebilecek her türlü belirtide doktorunuza danışmalısınız.


‘14 aylık oğlum Özgür’ün odasından garip sesler geldiğini fark ettiğimde saat çoktan gece yarısını geçmişti. Odasından gelen öksürük sesleri, boğuk, çift sesli ve sertti. Bu sesi duyar duymaz odasına daldım ve onu, nefes alıp vermekten yorgun ve bitkin düşmüş bir ifadeyle yatarken buldum. İlk yaptığım şey ateşini ölçmek oldu, ama ateşi normaldi. Ardından doktorumuzu aradım. Kuşpalazına yakalanmış olabileceğini ve Özgür’ü bir battaniyeye sarıp dışarıya çıkmamı söyledi. 10 dakika içinde nefes alışverişi düzelmezse onu geri aramamı söyledi. Duyduklarıma inanamamıştım, çünkü kış günüydü ve hava çok soğuktu. Yapabileceğim bir şey yoktu, her ne kadar şaşırsam da doktorumuzun dediğini yaptım ve onu bir battaniyeye sardığım gibi evin önüne çıkardım.


Kucağımda oğlumla apartmanın önünde bir ileri bir geri yürüyerek volta attık. Yaklaşık bir 15 dakika sonra aynen doktorun dediği gibi nefes alışverişleri düzeldi ve hemen uykuya daldı. Bu arada eşim de Özgür’ün odasında onu rahatlatabilmek için odasına bir nemlendirici cihaz yerleştirdi. Eve girip onu yatağına tekrar yatırdık ve her şey yoluna girdi.’


Hemen hemen tüm çocuklarda hastalık belirtileri geceleri ortaya çıkar. Bu yüzden gece yarısı acil eylem planınızın olması, neler yapacağınızı bilmeniz, olası bir durumda işinizi kolaylaştırır. Böylelikle yarı uykulu da olsanız bebeğinizin ihtiyaç duyduğu yardımı sağlayabilirsiniz.


1- Astım ve alerjiler
Gece neden daha kötüdür? 
Birtanenizin astımı veya herhangi bir alerjisi varsa zorlu zamanlarında biliyoruz ki ona yardımcı olmaya çalıştığınız anlar çok. Neden bu rahatsızlıkların gece arttığına gelirsek, bedendeki kortizol (böbrek üstü bezinin) seviyesi geceleri düşer, böylelikle kortizolun astımı baskılayıcı etkisi azalır. Histamin (vücut dokularında bulunan kimyasal bir madde) seviyesindeki yükselmeler de astım ve alerji krizlerini tetikleyebilir. Ayrıca ev tozu akarları, evcil hayvan tüyleri gibi alerji yapıcı maddeler de geceleri rahatsızlık verebilir.


Ne yapılmalı? 
Eğer gece, alerji krizine girmişse doktorunuzu arayarak önereceği ilaçları alabilirsiniz. Alerji krizlerine belli aralıklarla sürekli yakalanıyorsa alerji testi yaptırmanızın zamanı gelmiş demektir. Bu testin sonuçlarına göre neye alerjisi olduğunu öğrenebilir ve çocuğunuz için uygun bir yaşam biçimi geliştirebilirsiniz. Merak etmeyin. Astım ve alerjiler hastalıklar çoğu zaman mevsimsel değişikliklere bağlı olarak gelişir. Ama rahatlayın, dönemsel geçici tedavilerle bu durumu aşabilirsiniz.


2- Kuşpalazı
Gece neden daha kötüdür? 
Kuşpalazı üst solunum yolları ve ses telleri bölgesine yerleşen viral (virüslerden kaynaklanan) hastalıkların sonucudur. Genellikle çocuğunuz soğuk algınlığı yaşadığında belirir. Öksürüğü gürültülü, nefes alışverişi hızlıdır. Genellikle öksürüğü geceleri daha da kötüleşir, çünkü minik yavrunuz yattığında kan akışı değişir. Ayrıca kuru ve nemsiz oda havası öksürüğünü daha da tetikler.


Ne yapılmalı? 
Doktorunuza danışmadan çevrenizden duyduğunuz herhangi bir ilacı çocuğunuza içirmeye kalkmayın. Onu alt bezinden ve üstündekilerden kurtarıp duşu açın ve banyoda buhar altında bir on beş dakika kadar kucağınızda bebeğinizle durun. Ardından onu giydirip bir battaniyeye sararak açık havada ya da evinizde buzdolabının kapısını açıp bir beş dakika kadar vakit geçirin. Buhar, bebeğinizin hava yollarını rahatlatırken soğuk hava da şişlikleri baskılayacak. Bu ön müdahale sabah, siz bebeğinizi doktorunuza götürene kadar durumu hafifletecektir.


3- Kulak ağrısı
Gece neden daha kötüdür?
İltihap ister orta kulakta olsun ister kulak yolunda ufaklıklar bundan rahatsızlık duyar. Bebeğinizin bu durumdayken yatması, kulak akıntısının daha çok toplanmasına ve iltihaplı dokulara baskı uygulanmasına neden olur.


Ne yapılmalı?
Bir yemek kaşığı zeytinyağını hafif ısıtın. Birkaç damla ağrıyan kulağına damlatın. Bu onu rahatlatacak. Ilık ıslatılmış küçük bir havluyu da kulağın üzerine koymak işe yarar bir yöntem. Sabah doktorunuzla görüşene kadar bu yöntemler rahatlatıcı etki yaratır.


4- Ateş
Gece neden daha kötüdür? 
Vücut sıcaklığı geceleri normal olarak yükselir. İşte bu yüzden pusuda bekleyen ateş, gece kendini daha kolay gösterir.


Ne yapılmalı? 
37,5 derecenin üstü ateş kabul edilir. Bebeğiniz 6 ayın üstündeyse ve ateşi 37,4 ile 38 derece arasındaysa ateş düşürücü ilaçlar vererek birkaç saat boyunca evde ateşini takip edin. Durumu değişmiyor hasta görünüyorsa hemen doktorunuza başvurun. Doktorunuza ulaşmadan önce bebeğinize oda sıcaklığı ısısında bir banyo yaptırabilirsiniz.


‘Genellikle öksürüğü geceleri daha da kötüleşir, çünkü minik yavrunuz yattığında kan akışı değişir.’


5- Kaşıntı
Gece neden daha kötüdür? 
Bebeğiniz yatağında yatarken onun kaşıntılarının türünü anlamanız daha kolay. Alerji mi, güneş yanığı mı ya da böcek ısırığı mı olup olmadığını daha rahat anlayabilirsiniz.
Ne yapılmalı? 
Gece yatmadan önce bebeğinize banyo yaptırın. Ardından bebek masaj yağıyla masaj yapın ki tenini rahatlatsın. Ayrıca masaj hem uykuya geçişini kolaylaştırır hem de kaşıntılarını hafifletir.


6- Tıkalı burun 
Gece neden daha kötüdür? 
Keşke çocuklar da atlar gibi ayakta uyusalar! Böylelikle uyurlarken tıkalı burun sorunuyla uğraşmak zorunda kalmazlardı. Tıkalı bir burunla uyumak onu ne kadar rahatsız ediyor tahmin edebilirsiniz. Siz de burnunuz tıkalıyken uyuduğunuzda eminiz çok rahatsız olmuşsunuzdur.


Ne yapılmalı? 
Bir kapta kaynar suyun içine bir yemek kaşığı mentol içeren bir buğu merhemi atın ve bebeğinizin odasına koyun. Böylelikle buhardan dolayı nemlenen odaya yayılan mentol kokusu bebeğin rahat nefes almasını sağlar. Güzel bir banyo yaptırmak da benzer etkiyi yaratır. Burun tıkanıklığı için olan spreyler de işe yarayabilir.


7- Kusma
Gece neden daha kötüdür? 
Midenin dinlenmesi gereken zaman uyku zamanı. Midede bir sorun varsa çocuğunuz yattığı zaman bu daha çok açığa çıkar ve onu çok rahatsız eder.


Ne yapılmalı? 
İlk yapmanız gereken çocuğunuzun yeşil renkli ya da kanlı kusup kusmadığını kontrol etmek. Eğer durum böyleyse hiç vakit kaybetmeden doktorunuzu aramalısınız. Sıradan bir kusma durumuyla karşı karşıyaysanız nemli ılık bir havluyu çocuğunuzun yüzüne ve alnına koyarak onu rahatlatabilirsiniz. Böylelikle gevşeyip uykuya dalması daha kolaylaşacaktır. Kustuktan birkaç saat sonra hala uyumadıysa ve bir daha kusmadıysa birkaç kaşık şeftali ya da armut püresi yedirebilirsiniz. Unutmayın ki bebeklerin kusması kadar doğal bir şey yok, rahat olun.


Gece için acil yardım paketinizde neler olmalı? Önceden hazırlıklı olmanın kimseye bir zararı olmaz. Böylelikle geceleri olabilecek her türlü duruma karşı tedbirinizi almış olmanın verdiği rahatlıkla mışıl mışıl uykuya dalabilirsiniz.


İlaç çantanızda




  • Ağrı kesici



  • Ateş düşürücü



  • Burun açıcı sprey



  • Dijital ateş ölçer


Mutfağınızda




  • Zeytinyağı



  • Armut veya şeftali püresi Odasında



  • Nem cihazı



  • Islak temizlik mendilleri



  • Küçük çöp poşetleri



  • Küçük havlular

Read more
18 Kasım 2012 Pazar
no image

Makyajın stili ne olacak? Modayı takip eden, kendine yakışanı ve gündemde olanı beraber kullanmayı bilen Evorianlar için, işte bu kışın en moda makyaj trendleri!




Öncelikle bu kış hepimizin içi rahat çünkü bu kış makyaj modasında herkes kendine uyan bir stil bulabilecek. Makyaj modası bu kış 3'e ayrılıyor: Romantik, Asi ve Klasik! Biri mutlaka size uyacaktır...


Romantik Makyaj Stili


Romantik akımda morlar ve pembeler kendini oldukça öne çıkarıyor. Kıyafet, aksesuar ve makyajda morun tonlarını gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz.


Dramatik pembe gölgeler, gölge fırçasıyla açık pembe veya mor tonlarını karıştırarak size özel bir ton kullanabilirsiniz. Aynı şekilde alt kirpik boyunca da bu tonlarla gölgeleme yapmanızı tavsiye ederiz.


Asi Kız Stili


Bu makyajda asi denildiği için aklınıza her yanına siyahlar sürmüş, saçı başı dağınık bir kız gelmesin. Tam tersi, bu yıl asilik sadelikle birleşiyor.


Gözlere bir astarla kapatıcı uygulayın. Üstüne ten renginizin tonlarında bir far sürün ve rimel ile kirpikleri belirginleştirin. Gözleri mümkün olduğunca sade bırakın. Asilik sadelikle gizlenecek ancak dudaklar kendini ortaya kırmızıyla çıkaracak.


Dudak kenarlarını kırmızı kalemle çizin ve içini dramatik bir kırmızı rujla doldurun. Neredeyse siyahi kırmızılar, koyu şarap renkleri moda. Hafif allıkla makyajı tamamlayın.


Klasik Stil


Klasik stilde cildin duruşu çok önemli, cildinizi öncelikle iyice nemlendirin. Cildinize masaj yapın, kan dolaşımı ve nem ile aydınlansın. Ardından ten renginize en uygun fondöten ile fırça yardımıyla kapatıcıyı uygulayın.


Ardından güneşin simgesi olan sarı tonlarını gözkapağı üzerine yedirerek uygulayın. Hatta kırık beyazları da çok abartılı olmamak şartıyla kullanabilirsiniz.


Kaşın altında kalan kısımda dilediğiniz çarpıcı rengi kullanabilirsiniz. Turkuaz, yeşil, mavi, altın gibi tonlarla kaşa kadar olan alanı kaplayın. Gölge yapmayın.


Eye-liner kullanırken bu makyajda kuyruk yapmayacaksınız. Gözün bittiği yerde uygun biçimde eye-liner da bitmeli.


Alt kirpiklerde, gözkapağında kullandığınız tonları kullanabilirsiniz. Bu çizgiyi kullandığınız tonlardan birini seçerek tamamlayın. Ardından rimel sürün.


Çok yoğun olmayan hafif tonlarda bir allığı yanaklara uygulayın. Bronza çok kaçmayın.


Dudaklarınızı ise doğal tonlarda bir parlatıcı veya dudak renginize yakın bir ruj ve kalemle belirginleştirerek makyajınızı tamamlayabilirsiniz.



Read more
no image

Özellikle ilişkinin başlarında tartışmaya en çok sebebiyet veren bazı durumlar var. İşte yeni çiftlerin üzerinde en çok tartıştığı konular;


Tuvalet Kapağı:


Bu konudan en müzdarip olanlar genelde kadınlar. Erkeklerin tuvaleti kullandıktan sonra oturak kısmını havada bırakmaları kadınları çıldırtabiliyor.


Tuvalet Kağıdı:


Tuvalete en son girern biten veya bitmek üzere olan tuvalet kağıdını değiştirmemeside küçük tartışmaların en büyük sebeplerinden biri.


Yatağın Hangi Tarafı:


Yatağın sağ veya sol tarafı tartışması çoğunlukla yeni çiftlerde olur. Henüz sarılma ve beraber uyuma duygusu gelişmediğinden meydana gelir.Ancak kısa sürede düzene girecektir.


Bulaşık:


Evde beraber yenmiş harika bir yemek sonrasında bulaşıkları kimin yıkayacağı tartışması uzar gider. Yemeği kimin hazırladığının hiç bir önemi yoktur, asıl sorun bulaşıkları kimin yıkayacağıdır.


Faturalartın Takibi Ve Ödenmesi:


Birlikte yaşayıp ortak hayatı yürütmeye başlayan çiftlerin yaygın tartışmalarından biri de faturaların takibidir. Herkes bir diğeri ödedi veya ödeyecek diye düşünerek hareket eder ve kavga başlar.


Diş Macunu:


Eğer ortak bir diş macunu kullanıyorsanız ortadan sıkılması, kapağın açık bırakılması gibi sorunlar ortaya çıkacaktır. Bununda yanında lavoba içine macun parçası düşmesi gibi sorunlarda olabilir.


Ev İçin Yapılan Alışveriş:


Ortak kullanım alanlarındaki özellikle dekorasyon değişikliğide sorun yaratabilecek bir durumdur. Çok sevdiğiniz bir koltuğun eşiniz tarafından çöpe atıldığını ve sevmediğiniz bir yenisinin geldiğini düşünsenize.


Islak Havlular:


Banyo sonrası havlunun yatağın üzerinde durması hem yatağın ıslanmasına hem de havlunun nem kokusu yaratmasına sebep olacaktır. Bu durumdan en çok kadınlar rahatsız olmaktadır.


Lavobadaki Saçlar:


Çoğunlukla kadınlar daha uzun saçlı olduğundan ve saçına yaptırdıkları işlemler sebebiyle daha çok saç dökülmesi sorunu yaşadıklarından erkeklerin buna sinirlenme ihtimali daha yüksek. Ancak erkeklerinde vücut kıllarının banyoya döküldüğünde temizlemeden çıktıkları şaşırtıcı değil.


Televizyon Kumandası:


Çoğunlukla erkeklerin kontrolü altında olan bir alet. Kadınların buna buldukları en iyi çözüm mutfağa küçük bir televizyon daha koymak.

Read more
no image

Diyet yapıp kilo vermek istiyoruz fakat kilo veremeyince suçu hep diyetlere atıyoruz. Uzmanlara göre, diyeti bozduran davranışlarımızdan vazgeçtiğimiz zaman sağlıklı bir şekilde kilo verebiliriz.


Diyeti bozduran davranışlar:




  • Gün içinde "ara öğün” olmaması



  • Kalori hesabı yapılan yiyecek listesinde olmayan yiyecekleri tüketmek



  • Yazın da kışın da dondurma ve tatlı gibi yiyecekler yemek



  • Siz diyetteyken yakın çevrenizin, ikram edilen yiyecekleri yemeniz için zorlaması ve sizin de onları kırmamak için bu yiyecekleri yemeniz



  • Kalorisi yüksek içecekleri tüketmek



  • Suyu az tüketmek



  • Evde sağlıklı besinler tüketip, dışarıda çok yağlı ve sağlıksız yiyecekler yemek.



  • Her gün “Yarın nasıl olsa başlarım” diyip, diyeti ertelemek

Read more
no image

Temizleyici
Sağlıklı bir cilt temiz olmak zorundadır. Temizleyici,cilt bakımının en temel unsurudur. Lekesiz bir cilt için temizleyiciler, gözenekleri tıkayan yağ tabakasını temizler.



Su
İnsan vücudunda oldukça yoğun bulunur. Vücuttaki toksinlerin dışarı atılmasına yardımcı olur. En temel bedensel aktiviteler olan solunum ve terleme gibi, ihtiyaçlarımızı karşılar. Bol su tüketmek gerekir.



Temel Yağ Asitleri
Lipit bazlı hücre zarları inşa etmeye yardımcı olurlar. Bu lipidler, UV ışınlarının hasarlarından cildi korur, bu ışınlara karşı bariyer oluşturur. Eğer cildinizin mükemmel görünmesini istiyorsanız omega-3 ve omega-6 yağ asitlerini içeren besinleri tüketmelisiniz. Tavuk ve tahılları bolca tüketmelisiniz.



Güneşten Korunma
Güneş koruyucu kullandığınız zaman, sadece cilt kanseri gibi hastalıklara karşı kendinizi korumuş olmazsınız. Aynı zamanda güneşten gelen yaşlanma gibi durumları da önlemiş olursunuz. Güneşte çıplak bırakılan cilt, daha renksiz ve buruşuk olur. Güneş kremleriyle, bu olumsuz belirtileri engellemiş olursunuz.



Antioksidanlar
Antioksidanlar, kalp ve damar sağlığı için ve kanseri önleme amaçlı kullanılırlar. Meyve, sebze, deniz ürünlerinde bulunurlar. Bunlar aynı zamanda cildimize çok iyi gelen vitaminleri içeren besinlerdir.

Read more
no image

Ruj ya da parlatıcı sürmeden önce dudaklarınızı parlak ve pürüzsüz bir hale getirmek isterseniz, küçük bir pamuğa birkaç damla sıcak su damlatın ve dudaklarınızı çok hafifçe ovalayın. Böylece dudaklarınızın üstündeki çatlamalar yumuşar ve dökülür, rujunuz da bu sayede harika görünecektir.


Araştırmalara göre dudak çatlaması, “B vitamini” eksikliğinden kaynaklanır. Elma, erik, kayısı, greyfurt gibi “B vitamini” bakımından zengin olan besinler tüketirseniz daha güzel görünümlü ve sağlıklı dudaklara sahip olursunuz.


Eğer dudaklarınızı dolgun göstermek isterseniz; Taze naneyle dudaklarınızı ovalayın ya da bir buz parçasını dudaklarınızda gezdirin. Soğuk olmasından dolayı, o bölgedeki kan akışı hızlanır ve bir müddet dudaklarınız daha kırmızı ve dolgun görünür.

Read more
16 Kasım 2012 Cuma
no image

Kadınlar hemcinslerini erkeklerden daha çok inceliyor. Öyleki bunun üzerine bir araştırma dahi yapılmış.

İngiltere’de bir internet sitesi tarafından 2 bin kadın üzerinde yapılan araştırmaya göre, kadınlar hemcinslerini erkeklerden daha çok inceliyor.


Kadınlar, kadınların özellikle kıyafetlerine, kilolu olup olmadıklarına, saçlarının rengine ve şekline bakıyorlar.




  • Kıyafet

  • Saç

  • Bronzluk

  • Kilo

  • Göğüs dekoltesi

  • Selülit

  • Saç rengi

  • Göğüs büyüklüğü

  • Ayakkabı

  • Çanta

Read more
15 Kasım 2012 Perşembe
no image

Hiç kuşkusuz birçok sağlık sorunu gibi konuşulması zor konulardan biri; vajina yokluğu. Doğum sonrasında yapılan bebek muayenesinin yetersizliği nedeniyle tanımlanamayan vajina yokluğu bugün ciddi toplumsal sorunlardan biri olarak karşımıza çıkıyor.


Türkiye’de yılda 120 bebeğin vajinasız doğduğuna işaret eden Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi UzmanıProf. Dr. Ates Karateke, “Bu sorun, genç kızlarda adet görmeyince ya da evlenince ortaya çıkıyor” diyor.


Konuşmaya çekindiğimiz MRKH sendromu; toplumsal bir soruna dönüşüyor!


Mülleryan Agenezi veya MRKH (Mayer Rokitansky Kuster Hauser) Sendorumu olarak bilinen vajina yokluğu, kadınlarda görülen bir tür genital gelişim kusuru olarak tanımlanıyor.


Rahim yokluğu ile vajinanın büyük bölümünün ya da tamamının gelişmemesiyle ortaya çıkan MRKH Sendromu’nda hormonal  gelişim normal olduğundan sorunun fark edilmesi de  o oranda geç oluyor.  Vücut büyüme ve göğüs gelişiminde bir anormallik olmadığından MRKH sendromu, genelde ergenlik çağında adet kanamalarının başlamaması ile ortaya çıkıyor. Bu dönemde ortaya çıkan sorun, genellikle evlilik çağına kadar gizlendiğinden ciddi bir toplumsal sorun olarak ilerleyen yıllarda tekrar ortaya çıkıyor.


Hastalık en çok evlilik sonrası sorun yaratıyor ve sıklıkla bu dönemde ortaya çıkıyor. Hastaların normal cinsel hayatlarını sürdürebilmeleri için ameliyatla normal uzunlukta bir vajina oluşturulması gerekiyor.


Başarı oranı yüksek, en güncel cerrahi operasyon...


Vajen ameliyatı, bağırsaktan parça almak yoluyla yapılıyor. Bağırsak, yapısı itibariyle vajene en yakın organ olduğundan operasyonların da başarısı aynı oranda artıyor. Kol ve bacaktan deri alma yoluyla yapılan operasyonlar, sağlıklı bir cinsel hayatı mümkün kılmıyor. Bağırsaktan yapılan operasyonlar, şu anda dünyada yapılan başarı oranı en yüksek cerrahi uygulamalardır.

Read more
14 Kasım 2012 Çarşamba
no image

Piyasada o kadar çok anti-aging krem var ki, bazen hangisini kullanacağınızı şaşırıyor olabilirsiniz. Krem seçerken dikkat etmeniz gereken noktalar var.


30 yaşından itibaren, cilt bakımı önem kazanmaya başlar. Çünkü bu yaş itibariyle hücre gelişimi yavaşlar.  Cilt gençken kendini 28 günde bir kendini yenilerken, 30’lu yaşlarda bu durum 40 güne çıkar. Bu durumdan en az zararla kurtulabilmek için biraz kendinize dikkat etmeniz gerekir. Bu yaşlarda deri yüzde 30 daha az yağ üretir. Bu aslında şöyle bir avantaj sağlar, ciltteki pürüzler kaybolur. Ancak buna oranla dezavantajları cildin elastikiyetini kaybetmesi ve yumuşak görünmesidir. Ağız, gözler ve alında, kırışıklar bu sürede oluşmaya başlar. Cildin yaşlanmayla tanıştığı bu sürede, kırışıkları onararak, doğal tamire imkan veren bakımlar uygulamak gerekir. Piyasada bunun 30+ yaş yazan ürünler bulabilirsiniz.


40 yaşına gelindiğinde cilt çizgileri değişim gösterir. Hücrelerde bulunan ve cildi yenilemeye yarayan hücreler azalır. Bu yüzden de cilt kurur,nemini kaybeder ve çizgiler derin kırışıklıklara dönüşür. Bu zamandan sonra cilt, zengin içerikli, besleyici ve enerji sağlayan bir kremle beslenmelidir. Retinol, elastik bağ dokusunu koruyarak, kremin cildin derinlemesine inmesine yardımcı olan bir malzemedir. Cildin içine emilen retinol, bağ dokusunun sıkıştırılmasına, cildin daha dolgun ve taze görünmesine sebep olacaktır.


UV ışınları cildin erken yaşlanmasındaki en önemli sebeplerden biridir. Foto yaşlanma diye de anılan bu cilt bozulması, UVA ve UVB koruyucusu olan bir kremle korunmalıdır. En az 10 faktörlü bir ürün seçilmesi gerekir.


Krem kutularının çoğunda hangi cilt tipine uygun olduğu belirtilmemiştir. Cilt mevsim değişikliklerinden çok etkilenir.


Kremlerin üzerinde bulunan gece ve gündüz ibarelerini doğru okumak gerekir. Gündüz kremleri ağırlıklı olarak korumaya, gece kremleri is onarıma yöneliktir. Anti-aging kremleri genel olarak çift etkiye sahiptir.

Read more
no image

Parfüm alırken kararsızlık mı yaşıyorsunuz? Teninize en uygun kokuyu bulamadınız mı? Parfümünüzün daha kalıcı olmasını mı istiyorsunuz? Tüm soruların cevapları ve daha fazlası için parfüm almanın ve kullanmanın püf noktaları.


En doğru kokuyu bulabilmek için parfüm alışverişini sabah saatlerinde yapmanız gerekir. Yeni uyandığınız için kokulara karşı hassassınızdır ve daha iyi ayırt edebilirsiniz.


Parfüm kokusunu test etmek için şişeden değil bileğinizi sıkarak koklamayı seçin. Kesin sonuç için parfümü bileğinize sıktıktan sonra 2 dakika bekleyin ve koklayın.Her gün yeni parfüm markaları piyasaya sürülüyor. Kimi markalar ise toplumun büyük bir kesimi tarafından ilgi görüp moda oluyor. Parfüm tercihinizi yaparken moda kurbanı olmak yerine teninize uygun olan parfümü seçin.




Parfümünüzün daha kalıcı olmasını istiyorsanız aynı kokuya sahip vücut kremi satın alıp banyodan çıktıktan sonra nemli vücudunuza uygulayabilirsiniz. Kıyafetlerinizin üzerine sıkacağınız iz bırakmayan birkaç damla parfüm gün boyu kalıcılığı korumaya yardım edecektir.


Kalıcılığı sağlamanın diğer yolu kulak arkası, dekolte bölgesi ve boynunuza hafif miktarda parfüm sıkmaktır.


Güneşlenirken vücudunuzda parfüm olmamasına dikkat etmelisiniz. Güneş altında sıkılan parfümler ciltte lekeler oluşmasına sebebiyet verir.Yaz günlerinde çiçek kokulu hafif parfümleri, kış günlerinde ise baharat kokulu parfümleri tercih edebilirsiniz. Gündüz hafif parfümleri geceleri biraz daha ağır kokulu parfümleri kullanabilirsiniz.


Parfüm kullanımında en doğru yöntem sadece bir parfüm sıkmaktır. Birden fazla parfüm sıktığınızda kokular birbirine karışır ve ortaya hoş olmayan sonuçlar çıkabilir.


Erkek parfümü kullanmak çoğu zaman etkileyici sonuçlar doğurur. Kalıcı ve fark edilir kokusuyla erkek parfümlerini tercih edebilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken nokta ise parfümün çok ağır ve çok erkeksi olmaması.


Spor yaparken parfüm sıkmak yerine terlemeyi ve ter kokusunu önleyici deodorantlar tercih edebilirsiniz.



Read more
no image

Kadınca seksapallitenin simgesidir kırmızı dudaklar. Kırmızı ruju sevmeyen kadın var mı bilmiyorum. Ama kırmızı ruju her kadın sürer anlamına gelmiyor bu. Sürdüğümüz rujun da bir uyumu olmalı bizimle. Ten rengimize uyan ruju sürmeliyiz.


Teniniz ve rujunuz… İkiside aslında uzaktan ayrı ayrı ele alındığın çok temas eden bölgeler değildir. Ama beraber düşündüğünüzde işler değişir ve güzel görünüm ve güzel bir makyajda ne kadar önemli birşey olduğunu
anlarsınız.


En çok hangi renk ve tonlardan hoşlanıyorsunuz?


Ten rengi beyaz olan hanımlar: Size açık tonlar kırmızı tonlar hemen hemen her ton güzel gitmektedir fakat çok koyu tonlardan uzak durun.


Esmer tenli bayanlar sizlerde ten renginizle uyumlu olan hafif pembeler, yumuşak fuşyalar tercih etmeye bakın.


Buğday tenliler sizde teninizin koyu tonlarında olacak şekilde koyu pembeler ve orta yumuşaklıkta pembeler kullanın.




Read more
13 Kasım 2012 Salı
no image

Kadınların kişisel bakımlarına erkeklerden daha fazla önem verdiği bilinir. Yapılan araştırmalar aynı şekilde pek çok kadının, temizlik ve bakımına özen gösteren, özellikle her gün tıraş olan erkekleri beğendiğini ortaya koyuyor.


Türkiye’de 12 ilde (Adana, Ankara, Bursa, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Samsun, Tekirdağ, Trabzon, Van) gerçekleştirilen ve 18 – 50 yaş arasındaki 500 kadının katıldığı online araştırma sonuçlarına göre her 10 kadından 9’u tıraş olmanın bir erkeğin kişisel bakımı için olmazsa olmazı olduğunu düşünüyor.


Ayrıca her 10 kadından 9’u yeni tıraş olmuş bir erkeği öpmeyi tercih ederken, her 10 kadından 6’sı da bir erkeği öperken en çok sakallarının batmasından rahatsızlık duyduğunu belirtiyor.


Aile ile Tanışmada Traş Olmak Önemli


Araştırma sonuçlarına göre kadınların yüzde 64’ü, erkek arkadaşını ailesi ile tanıştıracağı zaman erkek arkadaşının temizliğine özen göstermesini bekliyor. Yine aynı araştırma sonuçlarına göre kadınların yüzde 53’ü bir erkeğin bakımlı ve temiz olmasının göstergesi olarak tıraşlı olmasını kabul ediyor.

Read more
no image

Sağlıklı ve bakımlı tırnaklara sahip olmayı kim istemez ki… Bakımlı olmanın en önemli göstergesi olan tırnaklarınızın aslında sağlığınız hakkında da ipucu verdiğini biliyor muydunuz?


Dermatoloji Uzmanı Dr. Funda Ataman’dan tırnaklarınızdaki değişikliklerin hangi hastalıkların habercisi olabileceğini öğrendik.


Tırnaktaki renk ve şekil bozukluklarının yaşlılığa bağlı boyuna çizgilenmeler gibi fizyolojik olabileceğine; ancak kesinlikle dikkate alarak bir uzmana başvurmanın gerekliliğine dikkat çeken Uzm. Dr. Ataman; ‘Tırnaktaki değişiklikler sedef tırnağı gibi deri hastalıklarına bağlanabilir.


Bazen de sistemik hastalıklar kendini tırnakbozukluklarıyla gösterebilir. Bunlar; 




  • Akciğerin tümörleri, apseleri veya anfizemi,

  • Doğuştan kalp hastalıklarına ve kalp yetmezliğine, 

  • Mide-barsak sistemi tümörleri ve kolitis ülserozaya, 

  • Siroz, hemokromotoz gibi karaciğer hastalıklarına bağlı olabilir. 

  • Kaşık tırnak demir eksikliğine bağlı kansızlığın habercisidir.

  • Tırnakta beyazlama, beyaz bantlar, kronik böbrek yetmezliği, hipoalbuminemi ve siroza bağlı olabilir. 

  • Sarı tırnaklar, lenfödem, akciğer zarı iltihabı, amfizem, bronşektazi, sinüzit, gırtlak kanseri, Lenfoma ve AIDS’i işaret edebilir. 

  • Sedef tırnağını andırır bozukluklar iç organ kanserlerinin belirtisi olabilir. 

  • Tırnaklarda kırılma, kuruma, tırnağın yatağından ayrılması Tiroid bezi hastalıklarının habercisi olabilir. 

  • Çinko, Biotin, Vitamin B12 eksiklikleri, tırnak sağlığını bozabilir. 

  • Antibiyotikler başta tetrasiklinler olmak üzere; sıtma ilaçları, kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar gibi çok sayıda tedavi ajanı da tırnaklarda renk ve şekil bozukluğu yapabilir.’ açıklamasında bulundu. // milliyet

Read more
no image

Ölü deri birikimi sonucu oluşabilecek kırışıklıkları önlemenin en önemli yöntemi ise peeling... İşte evde hazırlayabileceğiniz iki tarif...


Mutfakta rahatlıkla bulabileceğiniz bir kaç malzemeyle kendi peelinginizi üretmek istiyorsanız tariflerimizi okuyun. İlk adım malzemeleri toplamak ve onları karıştıracağınız bir kap edinmek.

Peeling tarifi 1


Bir adet salatalık, yarım çay kaşığı limon suyu, bir çay kaşığı hamamelis (aktarlarda bulabilirsiniz) ve bir yumurta akını bir yere ayırın. Salatalığın kabuklarını soyun, mikserden geçirdikten sonra süzgeçten süzün ve kalan tüm malzemeleri karıştırın. Peelingi tüm yüzünüze yaydıktan sonra cildinize iyice oturması için 15 dakika bekletin ve iyice durulayın.

Peeling tarifi 2


Diğer bir tarif için ise ihtiyaç duyacağınız malzemeler küçük parçalara bölünmüş bir ananas, bir yemek kaşığı ananas suyu, bir yemek kaşığı bal ve aynı oranda yulaf ezmesi. Ananas ve ananas suyunu bir kasede ezdikten sonra bal, yulaf ezmesi ve bal karışımını ve ananasları ilave edin. İyice karıştırdıktan sonra, yüzünüzü ıslak suyla ıslatın ve karışımı dairesel hareketlerle cildinize uygulayın. Bunu yaparken gözünüze kaçırmamaya özen göstermelisiniz. Peelingi beş dakika kadar beklettikten sonra ılık suyla yüzünüzü yıkayın. Ardından nemlendirici uygulamayı unutmayın.


Peeling yaparken bilmeniz gerekenler!


Cildi üzerindeki ölü deriden arındırmak ve ona daha sağlıklı ve parlak bir görünüm kazandırmak amacıyla uygulanan peeling içeriğinin yüze uygulanabilecek türde olması gerekiyor. Başka bir deyişle ürün meyve ya da beta hidroksi asit gibi bir alfa hidroksil içermeli.


Evde uygulayabileceğiniz bir peeling satın almak istiyorsanız dikkat etmeniz gereken asit oranının yüzde 20'den fazla olmamasıdır. Zira daha asidik bir ürün muhakkak doktor kontrolünde uygulanmalı. Peelingi satın almadan evvel mutlaka yüzünüzün ufak bir bölümünde deneyin. Böylece gerçekleşebilecek herhangi bir alerjik durumu da oluşmadan önlemiş olcaksınız.


Cilt tipine göre peeling üretiliyor olsa bile kuru ciltlerin aşırı pullanması ve gerginliği engellenemeyebilir. Bu nedenle temizleyici süt kullanımının daha uygun olduğunu hatırlatalım. Yağlı ciltlerin kullanabileceği alfa hidroksi asitli bir ürünü, karma cilde sahip olanlar yalnızca yağlanan bölgelerine uygulayabilirler. Akneli ciltlerin peeling uygulaması konusu fazlasıyla dikkat ve profesyonel yardım gerektirebilir.

Read more
no image

20'li yaşlar deneyim kazandığınız ve olgunlaşmaya başladığınız zamanlardır. Ama bundan sonraki yaşamınıza bekar olarak mı devam etmeli yoksa ciddi bir beraberlik hatta evlilik mi yaşamalısınız sizde karar veremiyorsanız bu yazımızı mutlaka okuyun.


Birlikteliğin mi, yoksa yalnız kalmanın mı daha iyi olacağına karar vermeye çalışırız. Beraber olmak mı, bağımsız yaşamak mı? Kendini teslim etmek mi yoksa özgür olmak mı? Yaşadığınız olumsuz tecrübeler, hayal kırıklıkları hatta mutsuz bir aile ortamında büyümek bu ikilemi yaşamanıza neden olur. Oysa birçok insan bunun kararını rahatlıkla verebilirken siz hâlâ birçok endişeyi içinizde barındırırsınız.


Evlilik değil, ciddi bir beraberlik bile sizi tedirgin etmeye yeterli olur. Bağlılık ve özgürlük noktasında bu hassas dengeyi kurmaya çalışırsınız. Ne zaman o dengeyi aşarsınız, işte o zaman hayatınızda eksik olan şeylere ihtiyaç duymaya başlarsınız. Uzun soluklu bir ilişkiniz olduğunuzda, ait olma duygusu hoşunuza gidebilir.


Fakat bazı noktalarda bu bağlılık kısıtlayıcı olmaya, sizi sıkmaya başlayabilir ve kendi hayatınız üzerinde daha fazla söz sahibi olma ihtiyacı duyabilirsiniz. Eğer bekarsanız ve özgürseniz, içinde bulunduğunuz bağımsız olma duygusu sizin hoşunuza gidebilir fakat sonrasında bu duygu yerini yalnız hissetmenize ve biri ile beraber olma isteğinize bırakabilir. Yeni bir ilişkiye başladığınızda da bağımlı olduğunuzu ve kısıtlandığınız duygusuna yeniden kapılıp yeni bir kısır döngünün içinde kendinizi hissedebilirsiniz.


Kararsızlık Yaşıyorsanız


Eğer hâlâ içinde bulunduğunuz durumdan emin değilseniz, ikilemlerin içine düşmeniz çok normal. Bir birliktelik yaşamadan önce ayrılığı düşünüyor ya da bir evlilik yaşamadan önce boşanmayı düşünüyorsanız bu aslında sizin korkularınızın da bir göstergesidir.


Oysa özgürlük ve bağlılığı bir arada yaşayabilirsiniz. Temelinde saygı, adalet, dürüstlük ve güven olan bir ilişki yaşadığınızda da hem özgürlüğü tadabilir hem de aitlik duygunuzu tatmin edebilirsiniz. Birlikteliği ya da evliliği kısıtlayıcı bir durum gibi görmemek ve bakış açınızı genişletmeniz gerekir. Bu noktada empati kurmak, isteklerinizi birbirinize açıkça söylemek ve zaman zaman birbirinizi yalnız bırakmak bir ilişkide yapmanız gereken en önemli şeydir. İşte her iki durumda da yaşayacağınız avantajlar ve dezavantajlar listesi:


Bekar Kalmak


Avantajları


Kendinizi keşfetmek ve geliştirmek, yani kendiniz olmak için yeterli özgürlüğe sahipsinizdir. Fedakarlık yapmak zorunda kalmazsınız. İstediğinizi yapabilirsiniz. Örneğin: Dans dersleri alabilir, İspanyolca öğrenebilir, evinizde kedi ya da köpek besleyebilirsiniz. Ayrıca geride bırakacağınız hiçbir şeyinizde yoktur. İstediğinizde yeni bir ev, yeni bir iş ve farklı bir şehirde yaşamayı bile düşünebilirsiniz.


Başka birinde mutluluğu aramak yerine kendinizde mutluluğu elde etmeyi öğrenirsiniz.


Eksiksiz, çok yönlü ve özgürsünüzdür. Gelecekte yaşayacağınız ilişkilerinizde daha mükemmel vasıflarla girme şansına sahip olabilirsiniz. Her anlamda tam bir donanıma sahip olmak, tek başına rahat bir yaşam sürebilmek ve ayaklarınızın üzerinde dimdik durmak ilerde yaşayacağınız ilişkilerinizi olumlu yönde etkileyecektir.


* Mali konularda daha fazla söz hakkına sahipsinizdir. Nereden alışveriş yaptığınız ya da yüksek bir fiyata aldığınız ayakkabı için hesap vermek zorunda değilsinizdir.


* Her erkekte olan horlama, yorganı çekme, geğirmek ve tıraş takımlarını lavaboda bırakmak gibi sinir bozucu durumlarla karşı karşıya kalmazsınız.


* Kız arkadaşlarınızla, ailenizle ve gönül işlerinizle daha fazla vakit ayırabilirsiniz. İhmal ettiğiniz ve size destek olan kişilerle ilişkilerinizi rehabilite etme şansınız olur.


* Dışarıya rahatlıkla çıkabilir ve yeni insanlarla tanışabilirsiniz. Bunun içine yeni erkek arkadaşlarınızı da ekleyebilirsiniz.
* Eve geldiğinizde yemek yapmak, çamaşır yıkamak, evi toplamak gibi zorunluluklarınız olmaz. İstediğiniz zaman bunları yapabilirsiniz. Üstelik en önemlisi gömlek ütülemekten artık yorgun düşmezsiniz.


Dezavantajları
* Kendinizi yalnız hissedebilirsiniz. Özellikle etrafınızda o kadar çift varken ve aileniz artık biri ile birlikte olmanızı isterken.


* Bunu başarısızlık olarak değerlendirebilirsiniz ve bu konuda kendinizi acımasızca eleştirebilirsiniz. Hatta depresyona bile girebilirsiniz.


* Bekar olduğunuz için etrafınızdaki adaylar arasında bir tercih yapmakta zorlanabilirsiniz. Ama uzun süre bekar kalırsanız ve ince eleyip sık dokursanız elinize geçen fırsatları değerlendiremeyebilirsiniz.


* Flört etmek bir sürüklenmeye sebep olabilir. Kadınlar ve erkekler sürekli farklı şeylerin peşindedirler. Kadınlar kendilerini anlayan, güvenebilecekleri bir erkek ararken; erkekler ise rahat bir ilişki yaşayabilecekleri bir kadın ararlar.


* Bir çiftin sahip olduğu şeyleri gördüğünüzde üzülebilirsiniz. Birbirine ruh ikiziyim diyen ve onunla bir ömür boyu yaşamak istediğini söyleyen bir çifti ya da çocuklarıyla oyun oynayan bir aileyi gördüğünüzde bazı şeyleri kaçırmış hissine kapılabilirsiniz. Fakat evlendiğinizde bile bazı şeyleri geç yaşamış olmak sizi yine üzebilir.


* Sürekli neden bekar olduğunuzu kendinize sorabilirsiniz. Bunu dert edip bir an önce yeni birini bulmak umuduyla karşınıza çıkan her erkekle ilişki yaşayabilirsiniz. (Sizin bu halinizi gören potansiyel eş adaylarını da bu arada kaçırma şansınız da yüksek.)


* Aileniz ve arkadaşlarınız sizi rahatsız edici yorumlarıyla canınızı sıkabilirler. "Tam sana uygun bir çocuk buldum" diyerek çöp çatanlığa bile başlayabilirler.


Birliktelik yada Evlilik


Avantajları
* Birlikteliğin sizin için doğru olduğuna karar verdiyseniz tadını çıkarın.


* Flört etmeye, yeni bir erkek arkadaş bulmaya, ayrılıklara ve boşanmaya son verdiniz. Artık rahatlayabilirsiniz.


* Birbirinizi hem duygusal, hem de maddi yönden destekleme şansına sahipsinizdir. Deneyimlerinizi ve kazanımlarınızı paylaşmak size iyi gelebilir.


* Beraberlik size derinlik katacaktır. Doğruluk, dürüstlük ve inançlar konusunda sizin tatmin olmanıza yardımcı olur.


* İlişkinizde aitlik, güven, istikrar ve devamlılık duygularını hissetmeye başladığınızda gelecek için güzel şeylerde düşünmeye de başlarsınız.


* Bekar arkadaşlarınıza göre kendinizi daha üstün hissedebilirsiniz.


* Arkadaş çevrenizi onun ailesi ve arkadaşları ile genişletebilirsiniz.


* Duygusal olarak kendinizi bağlı ve güvenli hissedersiniz.


Dezavantajları
* Birliktelik, mutluluk ve memnuniyet için bir sigorta değildir. Çünkü tek başınayken mutlu olamıyorsanız hayatınızda biri olduğunda da mutlu olamayabilirsiniz. Sağlıklı ve uzun soluklu bir ilişki yaşamak istiyorsanız kendinizi eşinizle paylaşmalı, siz de olmayan ama onda olan olumlu özellikleri ondan almaya çalışmalısınız. Aksi takdirde hayal kırıklığı yaşayabilir ve pişman olabilirsiniz.


* Çok fazla deneyime sahip olmadan bir evlilik yaşarsanız ileride ciddi sorunlarla karşı karşıya kalabilirsiniz.


* Eğlencenin ve özgürlüğün tadını kaçırmış olduğunuzu düşünebilirsiniz. Özellikle de çocuklar ve ev işleriyle uğraşmak zorundayken.


* Geleceğinizi planlamaya çalışırken kendinizi kapana sıkışmış hissedebilirsiniz.


* Başkalarına karşı sorumlu olduğunuz için (sevgiliniz, eşiniz, ailesi v.s) kızgın olabilirsiniz. Geç kalacağınızı söylemek bile olsa...


* Bazı şeyleri rutin bir şekilde yapmak zorunda olmak (ev işleri gibi) ve bazı rolleri oynamak sizi sinirlendirebilir.


* Yanlış bir erkeğe aşık olup incinebilirsiniz. Özellikle genç yaşta doğru kişiyi bulmak o kadar da kolay değildir.


* Oturmuş bir ilişkiyi bırakıp gitmek günlük yaşadığınız flörtlerden zordur.


* Ailenizle ve arkadaşlarınızla daha az görüştüğünüz için,
yaşamınızın sadece iki kişi arasında geçtiğini düşünebilirsiniz.


* Kendinize ait özel hayatınız kalmayabilir. Onun yakın çevresi ve ailenizin ziyaretleri bazen programınızı bozabilir.


Sizin İçin Uygun Olan


Bu soru için ne doğru ne de yanlış bir cevap söz konusudur. Çünkü herkes farklı yapılara sahiptir. Fakat kararsızsanız 20'li yaşlarınızda evlenmeyi düşünmemelisiniz. Çünkü bu yaşlar kişiliğinizin gerçek anlamda şekillendiği, sorumluluk almaya ciddi anlamda başladığınız ve kimliğinizi bulmaya başladığınız dönemlerdir. Eğer genç yaşta evlenirseniz ilk etapta sevdiğiniz insanla size ait bir evde olmak cazip gelebilir. Fakat ilişkinizin rutine döndüğünde bu durum size sıkıcı gelmeye başlayabilir. Sizinle yaşıt olan kız arkadaşlarınız sorumluluktan uzak ve rahat bir hayat yaşarken bu sinir bozucu olabilir.


Erken yaşta evlendiğinizde eğer her şey yolunda gitmezse hâlâ önünüzde yaşayacağınız koca bir hayat ve deneyimleyeceğiniz uzun seneleriniz olacaktır. Fakat muhtemelen bir ilişkiyi istikrarlı ve başarılı hale getirebileceğiniz az hayat tecrübenize ve olgunluğa sahipsinizdir. Bir eş ya da sevgili için ne kadar uygun olduğunuzu sorguladığınızda aslında en doğru kararı ön sezilerinize dayanarak karar vermelisiniz. Sakince düşünmeye çalışın. Karşınıza çıkan kişiyi iyi analiz edin. (onun Bay Doğru olabilme ihtimalini düşünerek) Hatta tüm duygularınızı bir kenara not edin. Ortaya çıkan sonuçlara siz de çok şaşıracaksınız.


*Ne yaparsanız yapın bir yuva kurup hayatınızı biriyle birleştirmeden önce 10 hayati soruyu mutlaka kendinize sorun.
1. Onu gerçekten seviyor musunuz, o da sizi seviyor mu?
2. Bu insana karşı kendiniz olabilecek misiniz?
3. Büyümeniz ve olgunlaşmanız için bu ilişkide yer var mı?
4. Sizin farklılıklarınız onun özellikleriyle tamamlanıyor mu, ya da tam tersi?
5. Bağlanmak ikiniz içinde kolay mı?
6. Dış etkenlerin etkisinde kalmaksızın sizin için ne hissediyor?
7. Bir birlikteliğin sorumluluğunu alabileceğinizi düşünüyor musunuz?
8. Ailesi ve ailesi ile anlaşabilecek misiniz?
9. Birbirinize karşı toleranslı davranabilecek misiniz?
10. Aynı evde yaşamayı daha önce hiç deneyimlediniz mi?


Ciddi bir ilişki ya da evlilik ilişkisi içine girerken yapılan tercihler bireyin olgunlaşmasına ve ihtiyaçlarını fark etmesine göre şekillenir. 20'li yaşların başlarında bireyler, genel olarak kurdukları ilişkiler içinde birbirine çok yapışık ve neredeyse kader ortaklığı niteliğinde ilişkiler kurmaya müsaittir. İlişkinin içinde hızlı gelişip büyüyen birey, ilişkiden beslenemediğinde ilişkiden çıkmayı talep edebilir. İlişkiden çıkmak bireyin yalnızlık korkularını açığa çıkarabilir ve mutsuz oluşa rağmen ilişki içinde kalınmasına da neden olabilir. 20'li yaşlar bireylerin yeni hayat durumları ile karşılaştıkları ve bağımsızlık duygusunu daha yoğun hissetmek istedikleri dönemlerdir. Bu nedenle kişiler, ilişkinin kendilerini gerçekleştirmelerini engelleyeceği ve olmak istedikleri kendileri olamayacaklarından kaygılanıp ilişkiden kaçabilirler.


Ortaya birbirinden zıt görünen iki ihtiyaç çıkar. Birine bağlı olmak, bir ilişki içinde olmak; karşılıklı olarak bir şeyler verip alabilmek anlamını taşır. Her birey bu ihtiyacı hisseder. Yalnız kalmak bağımlılık duygusundan kaçmak olarak değerlendirilemez. Yalnız kalmak bağımlılık duygusunun zıttı değildir. Kaygı verici nitelikte olmadan her insanın tercihli yalnız kalışlara da ihtiyacı vardır. Her ilişki bireylerin yalnızlığını da koruyabilmelidir.


Özellikle evlilik kararı vermeden önce birey kendi olabilme sürecini tamamlamış olmalıdır. Böylece kendi ihtiyaçlarını, ilişkiden beklentilerini, ilişkide yaşayabileceği kaygılarını fark edebilir. Daha keyifli ve doyumlu ilişkiler içine girebilir.

Read more