Open top menu
30 Nisan 2013 Salı
no image

Uzmanların sözüne kulak verecek olursanız, artık erkekler eşlerinin kendilerinden daha fazla kazanıyor olmasına memnun oluyorlarmış. Acaba gerçekten öyle mi?


Yapılan 'Para, Seks ve Aşk' adlı anket çalışmasında yaklaşık 74 bin erkekle görüşüldü. Sadece yüzde 12'lik bir kesim 'eşleri kendilerinden daha fazla kazanacak olursa bundan rahatsızlık duyacaklarını' belirtti. Yüzde 88'lik kesim böyle bir durumda gayet memnun olacak gibi görünüyor.


Erkeklerin hayali zengin bir kadınla evlenmek


Kabul etmek lazım ki, herhangi bir anket çalışmasında verilen cevapların samimiyetine her zaman güvenemezsiniz. Mesela iş yerinde sıkıcı bir gün geçirmişsinizdir, zam isteğiniz reddedilmiştir, banka borcunuzun vadesi gelmiştir. "Ah zengin bir kadın bulup evlensem de bu dertlerden kurtulsam" diye sızlandığınız bir anda böyle bir ankete cevap vermek durumunda kalmışsanız ne cevap verecektiniz?


O zaman madalyonun bir de öteki yüzüne bakalım ve zengin hanımlara soralım "Sizden daha az kazanan bir adamla mutlu bir birliktelik geçireceğinize inanır mıydınız?"


Zengin kadınlar nasıl bir eş arıyor?


İngiltere'de zengin ve bekar hanımlara eş bulmak için çalışan Seventy-Thirty şirketinin kayıtlarına bir bakmak belki faydalı olabilir. Şirketin adındaki 70 ve 30 oranları, başarılı bir insanın iş ve hayat dengesini simgeliyor.
Bu şirketin yöneticilerinden psikolog Rachel MacLynn diyor ki, "Bizden yardım isteyen hanımlar pratik anlamda kendilerine bakabilecek insanlar. Finansal desteğe ihtiyaçları yok. Faturaları ödeyecek bir erkeği değil, ihtiyaç duydukları zaman duygusal destek sağlayacak bir erkek istiyorlar. Bir tatlı söz, sığınacakları bir çift şefkatli kol arıyorlar..."


Bu çağrıyı duyan erkeklerin hemen hepsi kalkıp "Evet, ben bunu yapabilirim, ilgi ve şefkat gösterebilirim" diye heveslenebilirler. Oysa bu iş sanıldığı kadar kolay değil çünkü bu erkeklerin katılacağı sosyal ortamlarda karşı karşıya kalacakları durumlar bazı psikolojik sorunlara yol açabilir.


"Notting Hill filminde megastar Julia Roberts'in İngiltere'de ufak bir kitapçı dükkanı sahibi Hugh Grant ile karşılaşıp mutlu bir birliktelik kurmaları sadece bir masaldır" diyor MacLynn. Bu anketlerde erkekler ısrarla "Eşimin benden zengin olmasının hiç önemi yok. Kesinlikle bunu dert etmem" dese de , kadının erkekten daha fazla kazandığı ilişkilerde erkekler kendilerini eksik ve yararsız hissediyorlar.
Erkekler rekabet odaklı düşünüyor


Seventy Thirty'nin kurucusu Susie Ambrose'un düşüncesine göre erkekler hangi ilişkinin içinde olurlarsa olsunlar 'başarı ve rekabet odaklı' olmaktan kendilerini alamıyorlar. Fakat bunun nedensiz ve temelsiz olduğunu iddia edemezsiniz. Çünkü kadınlar 'eşlerinin başarılı' olmasını arzu ediyorlar ve bu noktada parasal zenginlik 'başarının bir göstergesi' olarak algılanıyor.


Kadınlar açısından bakıldığında bu durum o kadar normal ki bunu ayrıca vurgulamaya gerek yok. İşte o nedenle kadınlar kendi aradıkları eşi tarif ederken bunu ayrıca belirtmektense, daha başka özelliklere odaklanmış bir görüntü veriyorlar.


Ama Seventy-Thirty müşterisi olan hanımlar arasında 'akademik başarıya ve sanatsal yaratıcılığa' sahip bir erkek arayan çok sayıda kadın var ki, bu durumda finansal açıdan zengin olmayan fakat entelektüel veya sanatsal açıdan potansiyel sahibi erkekler için 'zengin bir kadın' bulma şansının devam ettiğini söylemek mümkün.


Sorun şurada ki; entelektüel derinliğe veya sanatsal yaratıcılığa sahip bir erkek de duygusal ve zihinsel bakımdan diğer erkeklerden daha gelişmiş olduğuna göre, Seventy-Thirty müşterisi kadınların da 'dürüst olduklarına' inanmakta güçlük çekiyorlar.

Read more
no image

Birlikte olduğunuz erkek arkadaşınız ya da eşinizin hassas noktaları hakkında bilmediğiniz birşeyler olabilir. İşte erkek vücuduna ilişkin 6 sır..


1- Bir erkeğin en çok seks yapmak istediği zaman sabah uyandığı zamandır. Gün içinde milyarlarca kez düşündüğü de tartışmasız. Ne olursa olsun kıyafetlerinizi değiştirirken, mutfağı toparlarken ya da Tomb Rider'da Angelina Jolie'yi izlerken sizi nasıl hayal ettiğini tahmin bile edemezsiniz. Ancak REM uykusundan yeni uyandığı ve testesteron seviyesi en yüksek düzeyde olduğu için en çok seks yapmak isteği an sabahlarıdır.
Ufak bir öneri: Saatinizin alarmını birkaç dakika erkene kurun ve uyandığında onu tahrik edin. Sonucu tahmin edebilirsiniz.
2- Kıvrımlarınıza baştan çıkaran bir parfüm sürün ve tutkularını ateşleyin. Araştırmalar bal kabağı ve lavanta kokularından oluşan karışımın erkeklerin isteğini yüzde 40 daha artırdığını gösteriyor.
Ufak bir öneri: Bal kabağı kokulu bir mum yakın ve lavantalı losyonu vücudunuza sürmesini isteyin. İlk önce neden böyle yaptığınız merak etse de sonunda anlayacak.
3- Erkekler göğüslerinden de tahrik olur. Sadece kadınların göğüslerinin seksi olduğunu düşünenler yanılıyor erkekler de anatomileri gereği cinselliğe duyarlı göğüslerinden tahrik olur.
Ufak bir öneri: Olaya biraz heyecan katmak için parmaklarınızı onun göğüs çevresinde ve uçlarında gezdirin. Ufak bir dokunmanızda size nasıl tepki verdiğini göreceksiniz. Sonrası size kalmış!
4- Büyük erkeklerin cinsel yönden üstün oldukları söylense de her duyduğunuza inanmayın. Ufak tefek erkekler sandığınızdan daha büyük bölümlere sahip olabilir. Birlikte olduğunuz erkek boyutlarla ilgili sorun yaşıyorsa bunu hatırlatın: Ufak penis ereksiyon sırasında büyük penisten daha geniş çok genişler.
Ufak bir öneri: Ona el masajı yapın. Bu onu günlük sıkıntılardan uzaklaştrıp rahatlamasını sağlayacaktır. Sonrasında performs olarak daha iyi olacağını hayal bile edemesiniz.
5- Seksten sonra uyumadan yapamaz. Onu anlamanızı sağlayalım: Birlikte ateşli bir gece yaşadınız ve siz çok daha fazla aksiyona hazırsınız. Yavaşça ona döndünüz ve gözlerine bakıyorsunuz ve.. bekleyin? Gözleri neden açık değil? Hemen neden uykuya daldı? Uykusunu bölüp onu suçlamadan önce bilmeniz gereken şey bir erkeğin seks sonrası uyku refleksini kontrol edemediğidir. Yani hormonlar ve devamında orgazm onu yormuştur.
Ufak bir öneri: Böyle zamanlarda kısa bir şekilde kestirmesine izin verin ya da uykuya dalmadan önce birlikte ılık bir duş alın.
6- Cinsel yönden hassas bölgelerine dair sırlara sahip.
Onun göğüsleri, dudakları ya da diğer seksi özellikleri hakkında her şeyi biliyorsunuz. Aslında erkeklerin oldukça basit bir anatomisi vardır. Ona yumuşak bir şekilde dokunmanız ve sıcaklığınızı hissettirmeniz yeter. Ancak daha bilinmeyen birçok cinsel yönden hassas bölgesi olduğu tartışmasız. Bunu sadece ona dokunduğunuzda verdği tepkilerden anlayabilirsiniz. Onu hemen harekete geçiren noktayı buluncaya kadar dokunarak keşfetmeye devam edin.
Ufak bir öneri: Gelecek sefere daha çok seksi haz almak istiyorsanız antreman sonrası düştüğünüzde koyduğunuz buzu bedeninizde de deneyebilirsiniz. Emin olun sonrasında ısınmak için iyi bir nedeni olacaktır.

Read more
no image

Korku dolu ilk gece hikayeleri, ilk cinsel deneyimi kabusa çevirebilir. Korkunun nedenlerini bilerek ilk ilişki korkusunu yenebilirsiniz…


Cinsellikle ilgili korku dolu hikayeler, dini ve sosyal kurallar, insanları cinsellikten korkar hale getirebildiğinden, çoğu kişi ilk ilişki endişesi yaşıyor.


İlk cinsel deneyim, kadınlarda kızlık zarının parçalanacağı, çok büyük acı duyulacağı, oluk oluk kan fışkıracağı ilk cinsel deneyim hikayeleri, erkeklerde ‘milli olma’ mertebesine ulaşmaya, ‘erkek’ olma önemi atfedilmesinden dolayı, her iki cins için de bir korku unsuru olarak ortaya çıkıyor.


Erkekler neden korku yaşar?


Ataerkil düzenin sürdüğü her toplumda erkekler ilk cinsel deneyim korkusu yaşarlar. Çünkü bu kültür, erkeğin cinsel ilişkisine ‘erkek olma’ anlamı yükler. Erkeklerin ‘milli olması’ gerektiği, fazla sayıda kadınla cinsellik yaşamasının beklenen bir şey olduğu, yani skora dayalı bir cinsellik anlayışının hakim olduğu kültürde, cinsellikle güç birleşiyor.


Erkeklerin kadına karşı hoyratlığı, bir kadına ‘sahip olma’ yaklaşımı, bu güç kanıtlama isteğinin uzantısı niteliğindeki fanteziler aslında.


Dolayısıyla ilk ilişki, yaşanması gereken doğal bir cinsellikten ziyade, aşılması gerek bir sınav erkekler için. Akıllarına yerleşen düşünce, kendilerine verilecek olan ‘milli’ makamına ulaşma isteği sadece. Erkekler, bunun içini nasıl dolduracakları ve sürdüreceklerine ilişkin de çok büyük endişe taşırlar.


Kadınlar neden korku yaşar?


Toplum, erkeklerin evlenmeden önce pek çok kadınla birlikte olmasını olumlu karşılarken, kadınların cinsel deneyim yaşamasını evlilikten önce yasaklar. Dolayısıyla pek çok kadın için evlenmek, ilk gece korkusunun da başlaması anlamına gelir.


Çünkü o güne kadar duyduğu cinsel ilişki hikayeleri, cinsel birleşmede büyük bir acı yaşanacağı inancı, kızlık zarının yırtılmasının vajinanın parçalanması olarak algılanması; kadınların evlendiği halde cinsel ilişkiye girememelerine, vajinismus ya da cinsel soğukluk sorunu yaşamalarına yol açıyor.


Bu korku nasıl aşılabilir?


Cinsellikle ilgili kaynaklar, hep erkeklerin ne yapacağı konusunda bilgi içeriyor. Sakin olmalı, kadına yol gösterici olmalı, kadının cinsel organına, göğüslerine dokunarak onu uyarmalı gibi birtakım bilgiler veriyor. Burada kadının ancak evleneceği erkekle birlikte olması onaylanırken, bir taraftan da erkeğin yaşadığı korku görmezden geliniyor. Çünkü korku, ‘erkeklik’ kavramının içine yakıştırılamıyor aslında.


Erkeklere yol gösteren bilgiler işe yarayabildiği gibi tam tersi, kadını rahatsız edici etki de doğurabiliyor. Çünkü asıl bilinmesi gereken, cinselliğin karşı tarafla birlikte yaşandığı gerçeği. Birisinin reçetesi bir başkasına uymayabilir. Kadın ve erkek, birbirlerine göre kendilerini ayarlamayı, birbirlerini nasıl rahatlatacaklarını yaşayarak fark etmekle işe başlamalılar.


Cinsellik doğal bir olay olduğuna göre, bunu unutmadan her şeyi kendi haline bırakmak, dokunuşlardan haz almaya odaklanmak, ilk deneyimi yaşamak için rahatlamanın bir yoludur.


Cinselliği sadece cinsel organa indirgemeden, ilk deneyimini yaşayacak olan tarafa dokunuşlarla zevk vermeye çalışarak, belki cinsel birleşmeyi daha sonraya bırakarak, korkunun üstesinden gelmek mümkün.


Ne zaman tedavi gereklidir?


İlk ilişki aklınıza geldiğinde elleriniz, ayakları titiriyorsa, korkudan bayılacak gibi oluyorsanız, bu nedenle birisiyle tanışmaktan, görüşmekten, birinin size dokunmasından irikiliyorsanız, kimsenin sizinle tensel temas kurmasını istemiyorsanız, bu şekilde cinsellik yaşamanız mümkün değil. Çünkü korku, cinsellikten çok daha büyük bir sinyaldir beyne gönderilen.


İlk ilişki korkusu nedeniyle ereksiyon problemi yaşayan erkekler ya da ilişkiye hazır hale gelmeyen, vajinismus olan ve cinsel soğukluk yaşayan kadınların sayısı oldukça fazla.


Kendinizde ilk ilişkiye dair yüksek endişe belirtileri görüyorsanız ve sürekli ilişkiden kaçma eğilimindeyseniz, bir uzmandan yardım almanız yerinde olur. Psikoterapi ile ya da pskikoterapiyle eşzamanlı olarak ilaç tedavisiyle bu korkunuzun üstesinden gelebilirsiniz.

Read more
no image

Evlilikte eşlerden birinin herhangi bir özürden dolayı cinsel birleşmeye hazır olmaması, diğerini kendi kendini tatmine yöneltebilir. Bu özürler, hastalık, hamilelik, yolculuk, isteksizlik ve bunlara benzer diğer sebepler olabilir…


Bunun dışında, bu doyum şeklinin karşı cinsle birleşmeye tercih edilişinin normal sebepleri de olabilir.Erkek böyle durumlarda genellikle, düşlerini doludizgin yaşamanın tadına varır. Üstelik, eğer kendisinden sürekli taleplerde bulunan kaprisli bir eşi varsa, onu heveslendirmek için yorucu çabalar harcamaktansa, daha basit bir yoldan cinsel doyuma yönelmeyi tercih edebilir.


Diğer yandan kadın, cinsel birleşmeyi tatmin edici bulmayıp, kendi ihtiyaçlarını, kendi kendini uyararak giderme yolunu seçebilir.


Oto-erotik bir faaliyet olarak mastürbasyon, elbette ki başka bir kişiyle beraberken karşılaşılabilecek zorunluluk ve kısıtlamaları ortadan kaldırarak, kişiye cinsel doyum konusunda tam kontrol olanağı verir.


Bu ve buna benzer koşullar içerisinde, evlendikten sonra da mastürbasyona başvurulduğu görülür. Bu türlü uygulamaları yargılamak, evlilik içerisinde kendi kendine doyumu sağlıksız bir tutum olarak sınıflandırmak yanlıştır…


Çünkü evlilikte mastürbasyon, doğru anlaşıldığı takdirde eşler arasındaki cinsel ilişkiye olumlu katkılarda bulunacak yardımcı bir unsur da olabilir. Hâttâ birleşmenin bir parçasını oluşturan erotik oyunlar arasında yer alabilir. Eşlerden birinin ya da her ikisinin cinsel gerilimini azaltarak, birbirlerine karşı daha anlayışlı davranmalarını sağlayabilir.


Ayrıca, kendi kendini tatmin yoluyla kadında cinsel duyarlılığın ve cinsel arzunun arttığı, uzmanlarca da desteklenmektedir.


Evliliğin diğer konularında da olduğu gibi, bu hususta da önemli ve belirleyici olan, eşlerin birbirlerine karşı takındıkları temel tavırdır.

Read more
29 Nisan 2013 Pazartesi
no image

Evlilik konusunda araştırma yapan uzmanlar, problemlerin değil, davranış şeklinin evliliği bitirdiğini ifade ediyorlar. Bütün aşkların tatlı başladığı gibi bütün evlilikler de 'bir yastıkta kocamak' için yapılır. Ancak büyük heyecanlarla yaşanan ilk beraberlikler ve o ilklerin dayanılmaz cazibesi zamanla yerini kavgalara,ayrılıklara bırakır. Nikah masasında söylenen 'evet'ler hayatınızda yeni açılan sayfanın da ilk sözcükleri olur.


Evlilikte duygusal zekanın her zaman devrede olması gerekir. Eşler arasında evlilik içi sorunlar yaşanıyorsa,önce kendi analizlerini yapmaları şarttır. Duygusal zeka uyuduğu zaman, sorunlar bir çığ gibi büyümeye başlar.


Sonra gelenekler, birbirine aşık insanların duygu yoğunluğunda karmaşa başlar. Zorunluluklar, sorumluluklar birbiri ardına dizilir. Hayatın akıp giden çarkına çelme takmaya uğraşırken, taraflar birbirlerini kimi zaman anlayamaz olur. Kısacası zaman içinde yaşınız, çevreniz ve deneyimlerinizle değişirsiniz. Bu değişimleri yumuşak geçişlerle evliliğinize taşımayı beceremezsiniz. İşte bu noktada duygusal zeka denilen sihirli değnek devreye girip, görevini üstlenir. Duygusal zeka konusunda araştırmalar yapan psikologlar bu sihirli formülü bakın nasıl anlatıyor:


Evlilik Sonrası


Evlilik kanunlar önünde pekiştirildikten sonra, evlilik sürecinde birden fazla boyut başlar.Evliliğin sosyal boyutu, evliliğin kuralları, evlilikteki roller ve evliliğin duygusal boyutu. Evlilik terapilerine başvuran çiftlerde, en çok rastlanan sorunların başında, eşler arasındaki iletişim sorunu ve bu iletişimsizlikten doğan problemler geliyor. İşte bu noktada duygusal zeka önem taşıyor.


Duygusal zeka olarak adlandırdığımız, karşı tarafı anlayabilme, algılayabilme ve aynı zamanda da kişinin kendi duygularını ifade edebilme becerisidir. Toplumumuzda kişileri duygusal ve mantıklı olarak iki gruba ayırıyoruz. Üstelik mantıklı olarak nitelendirilen kişilerden övgüyle, diğerlerinden de eleştiri ile söz ediyoruz.Oysaki, her alınan kararın altında duygular yatıyor.


İnsan kendisine yapılan bir harekete cevap vermeden önce duygularına başvurur. Duygusundan aldığı mesajla düşüncesini geliştirir, sonunda da bu düşüncesini eyleme döker. Bu gerçeği göz önüne alırsak duygusal insan, mantıklı insan ayrımına gitmemek gerektiğini görürüz.


Öncelikle zeka bir bütün olarak ele alınırdı. Son yıllarda zekanın birden fazla alanda işlevsel olduğu ortaya çıktı. Bu açıdan baktığımızda evliliklerde duygusal zekanın ne kadar gerekli olduğunu görüyoruz. Duygusal zekanın varlığı, uyumu evliliği son derece olumlu etkiler.


Evlilik terapilerinde çiftler terapi süresince bu alandaki boşlukları çok iyi fark edebilirler. Bir anlamda empati kurmayı da denemiş olurlar. Empati; bir kişinin diğer kişinin yerine bir an için geçerek, onun gibi hissetme ve onun gibi algılama becerisidir. Yani, bir başkasının gözleriyle dünyaya bakmak ve bir başkasının duyguları ile bir an için yaşamaktır.


Eşinin üzüldüğü herhangi bir olayı saçma bulan eş, eğer duygusal zekasını işin içine sokarsa, söz konusu olan üzüntünün hiç de saçma olmadığını fark eder. Kırıcı, yıpratıcı bir çok konuşmanın ve davranışın da bu şekilde önüne geçilmesi mümkün olacaktır.


Şikayet Nedenleri


Eşim beni anlamıyor.
Eşim bana sevgi sözcükleri söylemiyor.
Eşimle duygularımı paylaşamıyorum.
Eşim benimle sohbet etmiyor.
Eşim bana zaman ayırmıyor, başbaşa kalmıyoruz.
Eşim benim ilgilerime karşı ilgisiz.
Eşim çok duyarsız biri.


Anlaşılmak İçin


Acımasız eleştirilerden kaçınmak, duygusal zekayı öne çıkarmak.
Birbirlerinin duygularına karşı açık ve duyarlı olmak.
Hayatın koşturmacası yanında birbirine zaman ayırmayı başarmak.
Aynı evde yaşayan iki yabancı konumuna düşmemek.
Her zaman ve her koşulda duyguları uzakta tutmadan gözlem yapmak.


Boşanma Riski Arttıyor


Uzmanlara göre, boşanma oranlarında yükseliş durmasına karşın, yeni evli çiftlerin boşanma riski artıyor.Evliliği kurtaran veya yıkan etkenler çiftler arasındaki sorunlardan değil, bu sorunların tartışılmasından kaynaklanıyor. Evliliğin tehlikede olduğunu haber veren erken uyarı işareti, insafsız eleştirilerle göz ardı ediliyor. Mutsuz çiftleri bile, bir arada tutan sosyal baskılar giderek azalıyor. Evlilikler eşler arasındaki duygusal güçlerle kurtulacaktır. Duygusal zeka (EQ) bu dönemde kurtarıcı bir rol üstleniyor.//kadınvekadı

Read more
26 Nisan 2013 Cuma
no image

Uzman Çift ve Aile Terapisti Şirin Hacıömeroğlu Atçeken, "aşkın ömrü var mı?" sorusunu şöyle yanıtlıyor: "Aşkın ömrü sınırlıdır. Kaç gün olduğu tartışılır ama aşk; bir süre sonra evrimleşmeye başlar."Peki, çok âşık olduğunuz kişiyle ilişkiniz, özellikle evlilik sonrasında nasıl bir evrim sürecine girer, daha doğrusu evlilik aşkı öldürür mü? Atçeken'e göre aşkın bir ömrü olduğu ve evlilikle birlikte inişe geçtiği bir gerçek. Ancak 'yok oluyor' demek yerine, 'evrim geçiriyor' demek daha doğru.


Evliliğin insanın hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biri olduğunu söyleyen Atçeken, "Evlilik ile yeni bir dönem başlar. Her yeni süreç gibi burada da değişime direnç gözlemlenir. Her ne kadar bu çiftin çok isteyerek aldığı bir karar da olsa, bir sistem değişmektedir. Bu durum sancılı bir süreçtir. Birçok genç, ailesinin güvenli kanatlarının altından çıkıp uçmaya başlarken büyük içsel gerginlik yaşıyor. Bu gerginlikler bireyler tarafından fark edilmezse ilişkilerine yansıyor" diyor.


Özellikle nişanlılık dönemi veya düğün hazırlıkları sırasında sorunların artığına dikkat çeken Atçeken, "Flört ederken çift henüz sorumlulukların içine girmemiştir. Aileleriyle veya kendi evlerinde daha bağımsız bir hayat sürdürüyordur. Oysa evlilik ile artık bir aile olacak, sorumluluklar ve beklentiler değişecektir. Ortak karar almak, güç dengesi, fikir ayrılıkları, para meseleleri, ailelerin kültürel farkları ve bunun gibi birçok sebeple çift birçok sorun yaşayabilir" ifadesini kullanıyor.


Evlilik öncesi yaşanan yoğun aşk duygusunun evlendikten sonra devam etmesinin çok mümkün olmadığının altını çizen Atçeken, "Bu sadece evlilikle ilgili değil, uzun süreli ilişkiler için de geçerlidir. Aşk; karşı tarafın bilinmezliğinden, kişinin partneri için zihninde oluşturduğu imgelerden ve aradaki engellerin varlığından oluşur. Doğal olarak kişiyi daha iyi tanıdıkça, onu daha gerçek bir şekilde gördükçe ve aradaki bazı engeller aşılıp, güven oluşmaya başladığında duygular değişir" tespitinde bulunuyor.


Eğer iki taraf da birbiri için doğru insansa aşkın bitmediğini ancak boyut değiştirdiğini söyleyen Atçeken, "Aşk sevgiye dönüşür, bağlılık oluşur. Şefkat, güven, huzur, sevgi daha ön plana çıkar. Hatta araştırmalar bu değişimin kişinin vücut kimyası ile de paralel olduğunu gösterir. İlişkinin ilk zamanlarında beyinde yüzden fazla hormon salgılanır. Bunlardan en önemlileri; kadın ve erkekte salgılanan testosterondur. Testosteron; tutku, norepineprin heyecan dalgalanmaları, seratonin mutluluk, dopamin ise yoğun bir ödül hissi sağlar. İlişkinin ilerleyen zamanlarında hissedilen sevgi ve bağlılık ise daha yumuşak, 'kucaklama hormonu' denilen oksitosin ve vazopresinedir. Bu sevgi, güven ve bağlılık hormonudur" şeklinde konuşuyor.


Aşkın ömrünün kişiden kişiye değiştiğini, bazı ilişkilerde birkaç ay, bazılarında birkaç yıl sürebildiğini belirten Atçeken'in vurgu yaptığı nokta ise süreye takılmamak gerektiği: "Aşk bir süre sonra sevgi, güven ve bağlılığa dönüşür. Bana göre aşkın süresini düşünmek yerine, ilişkinin tadını çıkarmak, onu beslemek için elinden geleni yapmak ve iletişimi artırmak gerekir. Bu sebeple uzun ilişkiden ne beklediğimizi iyi bilmek ve eğer evlilik istiyorsak ne hissettiğimize gerçekçi bir şekilde bakmak önemlidir. Büyük aşklar evlendikten sonra sihrini koruyamıyor değil, aşk evrim geçiriyor, değişiyor... Ve bu her zaman olumsuz anlamda algılanmamalı."


Aşkı Canlı Tutmanın Yolları


Evli çiftlerin aşkı ve aralarındaki sevgiyi canlı tutmalarının en önemli yollarından biri hiç kuşkusuz sağlıklı iletişim. "Aşkın ve evliliğin devamı için sihirli bir formül veremeyiz çünkü her birey ve her ilişkinin yapısı farklıdır. Ancak bazı noktalar da vardır ki ilişkide bunlara dikkat edilmesi birlikteliğin kalitesini artırır" ifadesini kulanan Uzman Çift ve Aile Terapisti Şirin Hacıömeroğlu Atçeken'e göre aşkı ve sevgiyi tüketmemek için dikkat edilecek diğer noktalar şunlar.


"Çiftlerin birbirlerine beklentilerini net bir şekilde fakat karşı tarafı suçlamadan ve kırmadan ifade etmesi çok önemli. Ayrıca çift birbiriyle ne kadar iyi arkadaş olabilirse, aradaki olumlu bakış açısı ve bağ o kadar güçlenir. Birlikte kaliteli zaman geçirmek, eğlenebilmek, zor zamanlarda destek olabilmek ve 'biz' olarak hissetmek ilişkiyi çok güçlendirir.


Çiftlerin devamlı küsmesi, duygularını net ifade etmemesi, imalar yapması ve birbirinin özel alanlarına saygı göstermemesi ilişkiyi çıkmaza sokar. İnat etmek, fiziksel, psikolojik veya duygusal şiddet uygulamak ve her tartışmada 'ayrılık' imasında bulunmak ciddi krizler oluşturur. İçinde biriktirip agresifçe veya öfke patlamalarıyla kavga etmek yerine, fikir ayrılıklarını konuşup uzlaşmaya varabilmek gerekir. Sevginin iyi ifade edilmesi gerekir. Sevgi ne kadar sağlam olursa yaşanan gerginliklerin tolore edilmesi, meselelerin halledilmesi ve aradaki güvenli ortamın devamı mümkün olur. Aileye çocuk dâhil olsa dahi karı-kocanın arada anne-baba rolünden çıkıp birlikte kadın-erkek olarak zaman geçirmesi, kaçamaklar yapması da ilişkiyi güçlendirir."

Read more
24 Nisan 2013 Çarşamba
no image

Sahtekarlık!


Aslında "hayır" demek istediğiniz zamanlar kendinizi "evet" derken yakalıyor musunuz? Eleştirilmekten ya da reddedilmekten sakındığınız için "bilmiyorum" deyip, gerçek fikrinizi ortaya koymadığınız olur mu? İstemediğimiz şeyleri sistematik olarak kabul edersek, barışı ve sükuneti korumak için kendimizi geri planda tutarsak, bu kendimizi küstürmek ve öfkemizi biriktirmekten başka bir işe yaramaz. Duygularınızı bastırmamalısınız, partnerinizin "hayır" yanıtı ile başa çıkabilecek kadar olgun olmadığını düşünüyorsanız, zaten başka sorunlarınız var demektir.


Uyumsuzluk!


Genellikle sözcükleri kullanmadan iletişim kuruyoruz ve bu yüzden de birbirimize karışık mesajlar yollayabiliyoruz. Çiftlerin neden kavga ettiği, didiştiği ve sonuç olarak da birbirlerine seslerini yükselttiğine şaşırmamak gerek! Gözleri devirmek, dudakları büzmek ya da omuz silkmek farklı mesajlar içerir. Yanlış anlaşılmaları önlemek için en önemlisi göz temasını kaybetmemektir. Bu, sıra size geldiğinde ne söyleyeceğinizi planlamak yerine karşınızdakini gerçekten dinlemenizi sağlar.


Kazan - kaybet tutumu!


Etkili iletişim, basitçe mesajınızı yolladığınızda değil, dinleyen tarafından alınıp, algılandığında gerçekleşir. Rahatsız olunan konulardan bahsederken, yargılayıcı, suçlayıcı ya da savunucu olunabilinir ve bunların her biri iletişim kopukluğuna sebep olacak etkenlerdir. Bunun yerine diyaloğun nasıl şekillenmesini istediğinizi belirleyin ve farklı ihtimaller dahilinde neler yapabileceğinizi... Birlikte imzalanan bir barış antlaşması, aranızdaki iletişimin kalitesini yükseltir.


Bölmek, cümleleri tamamlamak ve karşındakine cevap hakkı vermemek!


Genellikle birbirini takip eden bu özelliklerden birine bile sahip olmak yeterince can sıkıcı! Karşınızdaki insana saygı duyuyorsanız, haklarına da duymalısınız. Erkeklerin çoğu, kadınların düşünmeleri ve kendi söyleyeceklerini dile getirmeleri için yeterli zamanı tanımadığını savunuyor. Ayrıca birine cevap vermeden arkası gelen sorular da şikayet ettikleri bir diğer husus.


Olumsuz olana odaklanmak ve kabalık!


"Klozet kapağını kapatmayı unutma!", "Çöpü atmamışsın!" gibi cümleler bir erkeği inine geri yollamak için en uygun tarzı içerir. Bunun yerine karşı konulmaz bir gülümse eşliğinde "bebeğim çöp işini üzerine aldığın için o kadar mutluyum ki, teşekkür ederim" cümlesini tercih edin ve sonuçlarını kendiniz görün.

Read more
no image

Neden Beyaz Gelinlik?


Aslında gelinlikler biz aksini düşünsek de her zaman beyaz değillerdi. Tarihte geleneksel olarak kırmızı, mavi, pembe ve hatta siyah renkli, altın ve gümüş dikişli modeller kullanılmış. Mesela, Eski Roma'da gelinliklerin rengi sarıymış. Beyaz gelinlik adetinin yaygınlaşması Birleşik Krallık ve İrlanda kraliçesi olan Kraliçe Victoria'nın 21 yaşında Prens Albert ile beyaz gelinlikler içinde evlenmesiyle başlamış.


Öperek Uyandırmak


Bu ilginç gerçek özellikle erkeklerin ilgisini çekeceğe benziyor. Sabahları eşlerini öperek uyandıran erkeklerin 5 yıl daha uzun yaşadıkları düşünülüyor. Bu gerçek, özellikle evlilikle ilgili ön yargısı olan erkekler için sevindirici bir gerçek olsa gerek. Yoksa 'her işte bir hayır vardır' mı?


Fedakarlığın Etkisi


Fedakârlık 2006 yılında yapılan bir araştırmada fedakârlığın evlilikte saadet ve huzur açısından oldukça önemli bir faktör olduğu belirlenmiş. Bu araştırmada katılımcılara; 'sevdiğim kişi acı çekeceğine ben acı çekmeyi yeğlerim' ve 'hayatla ilgili arzu ve isteklerimi sevdiğim kişinin arzu ve isteklerine feda ederim' gibi ifadelere gösterdikleri tepkiler ölçülmüş. Bu ifadeleri onaylayan katılımcıların, fedakarlık dışındaki farklı soru ve cevaplardan oluşan çapraz testlerle de desteklenen araştırmanın sonucunda, evliliklerinde belirgin bir şekilde çok daha mutlu oldukları görülmüş.


Evlilik Yüzüğünün Hikayesi


Evlenirken yüzük takma adeti Eski Mısır ve Roma dönemlerine uzanıyor. Mısırlılar, halka şeklindeki cisimlerin başlangıç ve bitişi olmamasını ve sonsuzluğu temsil etmesini evlilikle bağdaştırmış. Tarihte kayıtlara geçen ilk nişan yüzüğü elmasmış ve 1477 yılında Avusturya Arşidükü Maximilian, bu yüzüğü Burgundy'li Mary'e takmış.


Gülümsemenin Etkisi


Sevdiğinizle aranızdaki duygusal çekim, evlilik kararını almanızda oldukça etkili muhakkak ki. Bu kararı verme aşamasındaysanız sevdiğiniz kişinin önce lise yıllığını bir kontrol edin deriz. 2009 yılında yapılan bir araştırmada bilim adamları farklı farklı insanların lise yıllıklarındaki gülümseme yoğunluklarını 1'den 10'a puanlamış. Sonuç, tam da beklediğimiz gibi. Büyük kahkahaların sahibi, en fazla puan alan ve %10'luk kısma giren hiçbir kişi boşanmamışken, listenin en altındaki, fotoğraflarda pek fazla gülümsememiş ve en az puanı almış %10'luk kısımdaki kişilerin çeyreğinden fazlası evliliklerini sona erdirmiş.


Evlilik Teklifi


En modern evlilik teklifleri bildiğiniz gibi erkeklerden gelir. Ancak kadınların da bazen evlilik teklif ettiği oluyor tabii. Kadınların erkeklere evlilik teklif etme trendi yeni değil aslında yüzyıllar öncesine dayanıyor. 1228 yılında İskoçya'da kadınların erkeklere evlilik teklif etme hakkının doğmasının ardından bu akım daha sonra Avrupa'nın diğer ülkelerine de yayılmış.


Şiddet Eğilimi Azalıyor


Belki tek istediğiniz aşktır... Ya da en azından başınızın beladan uzak durmasını istiyorsunuzdur. Kim bilir? 2010 yılında yapılan bir araştırmada evliliğin erkeklerdeki şiddet eğilimini %35 azalttığı tespit edilmiş. Araştırmayı gerçekleştirenler, aslında şiddet eğilimi az olan erkeklerin mi evlenmeye daha müsait olduğunu yoksa evlenince mi bu şiddet eğiliminin düştüğünü tam belirleyememiş. Siz ne dersiniz?


Yüzük Parmağının Önemi Nedir?


Evlilik yüzüğünün sol elin serçe parmağının yanındaki parmağa (yüzük parmağına diyebilmeyi isterdik) takılması antik zamanlara dayanıyor. Romalılar, bu özel parmaktaki 'vena amoris' (aşk damarı) dedikleri damarın doğrudan kalbe ulaştığını düşünüyor ve evlilik yüzüğünü bu parmağa takıyorlardı.

Read more
no image

Çoğu erkek kadınların karmaşık yaratıklar olduğundan ve ne istediklerini anlamadıklarından yakınır. Evet, doğru dalga boyutumuz erkeklerinkinden farklı. Ama erkeklerin iddia ettiği kadar anlaşılmaz da değiliz, işte bunun ispatı ve kadınların ortak basit beklentilerinin altını çizen bir liste:


Saygı. Erkeklerin bizlere davranışları ile düşüncelerimize, kariyerimize, ilgi alanlarımıza, arkadaşlarımıza, vücut ve akıllarımıza saygı gösterdiğini belli etmesini isteriz. Her yaptığımız ya da söylediğimizi kabul etmek zorunda değilsiniz ama fırsat buldukça, değerli katkılar olarak fikirlerimizi onurlandırmalısınız. Altın kuralı uygulamalı ve bize, size davranılmasını istediğiniz gibi davranmalısınız; dürüst, adil, nazik ve düşünceli.


Romans. Kanepe üzerinde abur cubur ve sezon dizisi ile geçirilen başka bir akşam mı? Dışarı çıkmamamız, gecenin romantik olamayacağı anlamına gelmemeli. Birkaç mum yakın ve bize karınız olduktan sonra da kız arkadaşınızmışız gibi davranın! Geceleri randevulaşın, arabada sevişin, ilk çıkmaya başladığınızdaki gibi tutku ile öpüşün istiyoruz! Size aşık olma sebeplerimizi şu an ödenecek faturalar, temizlenecek bir ev ve büyütülecek çocuklar olduğu için elimizden almayın. Hiçbir sebep yokken eve çiçeklerle gelin; süpermarketten alacağınız bir buket bile gülümsememize yetecektir.


Zaman. İlişkilerin sadece şarap ve güllerden ibaret olamayacağını biliyoruz. Siz de şunu bilin ki bizimle birlikte olmak için zaman yaratmanız ve bize koşulsuz önceliğiniz gibi davranmanız, alabileceğiniz tüm hediyelerden daha çok şey ifade ediyor. Elbette buna evin içinde yardımcı olmak da dahil. 21. yüzyıl şartlarında ilişkideki iki taraf da çalışmak zorunda ve eğer eve bizden önce varıyorsanız neden beyazları makineye atmayasınız ki? Ya da çöpü biz istemeden çıkartırsanız buna hayır demeyiz.


Akşam yemeği. Yemek pişirmekte başarılı olmayabilirsiniz, hatta su bile kaynatmayı bilmiyor olabilirsiniz. Ama dışarıdan söyleyeceğiniz bir pizza ve yanına açacağınız bir şişe şarap, sıkıcı iş gününden eve döndüğümüzde bizi düşünüyor olduğunuzu gösterecektir. Ve elbette sevginiz karşılıksız kalmayacak...


İletişim. Kadınlar konuşmaktan vazgeçmez. Bizi sevdiğinizi biliyoruz ama bunu söylemenizi de istiyoruz. Kendimizi bazen güvensiz hissedebiliriz. Keşke hiç olmasaydık ama gerçek şu ki arada sırada olsa da genişleyen kalçalarımızı fark edip muhteşem gözlerimizi unutabiliriz. Öyleyse bizi güzel ve seksi bulduğunuzu dile getirin! Bu iyi hissetmemizi sağlıyor.


Minnettarlık sözleri de hiç fena değil. Yaptığımız lazanyaya nasıl da bayıldığınızı anlatabilirsiniz. Ya da küveti temizlediğimizi fark edebilirsiniz. Süreklilik değil, sadece arada bir gösterdiğimiz eforun farkında olduğunuzu hissettirin yeter.


Uyum. Sıkıcı ve beklenir olmak zorunda değil. Sadece ihtiyacımız olduğunda bize sevgi ve destek vereceğinizi bilelim. Ve siz de aynı durumda olduğunuzda bizden şüpheniz olmasın ki aradaki enerji ikimizi de emniyette hissettirsin.


Bağlılık. 'Yarın evleniyoruz' türünden değil. Hoşlandığımız her şeyden hoşlanmak zorunda değilsiniz ama tutkularımıza biraz ilgi göstermenizi bekliyoruz; bu ister bir hobi olsun, ister tırmandığımız kariyer basamakları. Sizinle konuşmaya çalıştığımızda, bizi dinleyin. Sadece dırdır etmek için değil, sizinle bağ kurabilmek için konuşuyoruz ve ayrıntılara bizim kadar önem vermediğinizi bilsek de en yakın arkadaşımızın kocasının adını ya da aksiyon filmlerini sevmeme sebebimizi hatırlamanız hoşumuza gidecektir.


Mizah ve tevazu. Bu ikisi el ele aslında. Demek değil ki ortamın gözbebeği olmanıza sebep olacak espriler bekliyoruz sizden; kendinize gülebilin yeter. Kendilerini çok fazla ciddiye alan erkekler, herkesin keyfini kaçırır.


Rekabet. İlişkiyi bir iş koluna çevirecek türden değil ama şaşırtan ve motive eden türden bir rekabetten bahsediyoruz. Araştırmalara göre, amaçları doğrultusunda birbirlerini kışkırtan çiftlerin bunu yapmayanlara göre çok daha mutlu olduklarını ortaya koyuyor.

Read more
16 Nisan 2013 Salı
no image

Kimileri gençken çocuk sahibi olmanın daha iyi olduğunu iddia etse de genç yaşta aile kurmamak için pek çok iyi sebep var. Herkes kendisi için doğru olan zamana kendi karar vermeli. Yine de bu önemli kararı çok erken almamak için kulağa mantıklı gelen sebeplerden bazıları:


1.Duygusal İstikrar


Çok genç yaşta aile kurmamak için en önemli sebeplerden biri yaşanabilecek duygusal istikrarsızlıklar.Çocuklarımızı beraber büyüteceğimiz doğru insanı bulmadan önce farklı ilişkiler yaşamalıyız.Üstelik ebeveyn olacak kadar yetişkin hissetmek sanıldığı kadar kolay değil.


2. Finans


Çocukların oyuncakları ya da giysileri için bir servete ihtiyacınız olmayabilir ama bir aile sahibi olmanın pahalıya mal olduğunu inkâr etmek de anlamsız olur. Ayrıca çocuk bakımı sadece oyuncak, giysi, yiyecek gibi ihtiyaçlardan oluşmuyor, farkındasınız değil mi?


3.Acele Etme


Bazıları bir aile sahibi olmak için asla ‘doğru zaman’ olmadığını söyler ve eğer öyle bir anın gelmesini beklerseniz muhtemelen çok uzun süre bekleyeceğinizi… Peki, acele etmenin manası ne? En azından 20’li yaşlarınızın sonuna gelmeli ve hatta 30’larınıza girmiş olmalısınız ki kendinizden emin olun ve pişmanlık hissetmeyin.


4.Kariyer


Kariyer sahibi olmak iki ana sebepten dolayı önemlidir. Birincisi, çocuğunuz için gerekli finansal olgunlukta olacaksınız. İkincisi, gelecekte size yardımcı olacaktır. Önce kendi düzeninizi oturtmalısınız ki yeni bir hayata yön verebilmeye başlayın.


5.Eğlence


Bir aile kurmadan önce yeterince eğlenceli vakit geçirdiğinize emin olmalısınız. Genç yaşta çocuk sahibi olmak demek yaşıtlarınız, arkadaşlarınız istedikleri her şeyi yaparken sizin kendinize hâkim olmanız demektir. Çocuğunuz yokken hayat çok daha esnektir, öyleyse hala fırsatınız varken içinizden gelenleri yapmalısınız.


6.Doğru İnsanı Bulmak


Eğer bir aile kurmak için gereğinden fazla hevesli iseniz, kendinizi yanlış adaylardan biriyle eşleşmiş bulabilirsiniz. Üstelik bu hatayı sadece siz değil, dünyaya getireceğiniz çocuklar da hazmetmek zorunda kalabilir. Öyleyse acele etmeyi bir kenara bırakın ve her şeyden önce sizin için doğru olacağını düşündüğünüz insanı bekleyin; sizin için doğru sevgili, çocuklarınız için doğru ebeveyn…


7.Doğurganlıkla İlgili Endişeler


Azalan doğurganlıkla ilgili medyada oldukça fazla içerik var. Bu bazı kadınları yeterince hazır olmadıkları halde bir aile kurmaya itiyor olabilir. Elbette en iyisi denemeye başlamayı geciktirmek değil ama sırf bu yüzden de kendi ve çocuklarınız geleceği ile kumar oynamamalısınız.


8.Baskı


Artık toplum evlilik konusunda genç yaştaki insanlar üzerinde eskisi kadar çok baskı uygulamıyor. Yine de bazı durumlarda bu hala yaşanabiliyor, mesela yaşlı büyük anne ve babaların torun ısrarı gibi. Ama bunların hiçbirinin önemli olmadığını unutmamalısınız. Mühim olan sizin bir aile kurmaya ve çocuk sahibi olmaya hazır olup olmadığınız!

Read more
no image

Hamburg’da psikiyatri ve uyku hastalıkları uzmanı olan Dr. Ali Erdoğan, Türk erkeklerinde özgüvenin kadınlara göre daha az olduğunu söyledi.Erdoğan, bugüne kadar kendisine gelen Türk hastalarında erkekler arasında özgüvenin daha az olduğunu saptadığını ve özgüveni az olan erkeklerin eşlerine aşırı şiddet uyguladıklarını söyledi.


Erdoğan, “Bana gelen hastalardan saptamaya göre özgüveni az olan erkekler eşlerine şiddet uygulamaktadır. Özgüven ebeveyn, yani aile eğitimine bağlı. Almanya’da özellikle ara kuşak dediğimiz ikinci jenerasyonda özgüven eksikliği daha fazla” dedi. Psikomatik hastalıklarla depresyon hastalıklarının Almanya’da en çok ikinci ve üçüncü kuşaklarda görüldüğüne dikkat çeken Erdoğan, “Bu tür hastalıkların temel etmeni kültür çatışması.


Genelde ikinci ve üçüncü kuşakla ebeveynler arasında iletişim kopukluğu ve anlaşamama sorunu var.Aile,çocuklarına daha fazla baskı uygulayabiliyor ya da dış etkenlerden dolayı psikolojik rahatsızlıklar baş gösteriyor” diye konuştu. Son yıllarda Almanya'da göçmenler arasında psikomatik hastalıkların artış gösterdiğini belirterek, bunun en önemli nedeninin sosyalizasyon ve uyum sorunu olduğunu söyleyen Erdoğan, Almanya’daki ilk jenerasyonda gerekmediği halde hap kullanımının yaygın görüldüğünü ifade etti.


Erdoğan, “Birinci nesil 40 yıl sonra psikolojilerinin bozulduğunun farkına varıyor. Vücut ağrıları için bile gereksiz yere hap kullanıyorlar. Oysa ki ağrıların nedeninin psikolojik nedenlerden kaynaklandığını kabul etmek istemiyorlar” dedi.

Read more
15 Nisan 2013 Pazartesi
no image


  1. Allah kimseye anlattığı şeyin dinlenilmemesi durumundaki çaresizliği yaşatmasın.

  2. Bir intihar sebebi olarak: “Sokakta selam verdiğiniz kişinin sizi görmeyip elinizin gibi havada kalması.”

  3. Duşa gireceğim, Annem; ıslatma oraları diyor.. Kuru temizlemeye verin o zaman beni..

  4. Eğer okul uyunacak yer değilse, ev de ders çalışılacak yer değildir. Sevgili ailem, twit okurken gülüyor olmam birileri ile flörtleştiğim anlamına gelmiyor.

  5. Kendime yakın hissetiğim insanların, uzak şehirlerde olması hiç hoş değil.

  6. Aslında herşeye verecek bir cevabım var ama olay anında değil, Twitter’dan çıkınca aklıma geliyor.

  7. Bakkalın 10 kuruş yerine verdiği sakızları biriktirip dolmuşçuya uzattım, Kadıköy’den Bostancı’ya kadar dövdüler beni.

  8. Şampuanın bittiğini farkettiğinde içine az su koyup köpürtüp kullanan bir insan yoğurda su katarak ayranı bulmuş bir ırkın ahvadıdır.

  9. Öğrencilerin yüzde 93’ü, ailelerinin aniden odaya girmesi ihtimaline karşın ekranda fazladan bir sekme bulundurmaktadır.

  10. Misafir çocuklarına mandalina soyup kendim yiyorum oyun sanıyor gerizekalılar.

  11. Seni kaybetme korkumu kaybedersem, beni kaybedersin.

  12. Evi okulun yanında olan çocuk vardı, en fazla o uyur, okul biter bitmez başlayan çizgi filmi o izlerdi.

  13. Bana teslim tarihi 10 yıl sonra olan ödev verseler bile ben o ödevi son gün yaparım.

  14. 4 şık içinden bile yanlışı seçiyoruz! O kadar insan içinden, doğru insanı nasıl bulacağız!

  15. Doktorum bana “koladan uzak dur” dediğinden beri 8-10 pipeti uç uca ekleyip kolayı masanın öbür tarafından içiyorum.

  16. Ülkemizde araba kullanmayı GTA’dan öğrenen büyük bir kitle var.

  17. “Sen bana kızdın mı şimdi?” sorusuna, “yoo” diyorsam, emin ol ki kızmışımdır.

  18. Bir de “aşk olsun biz misafir miyiz” tribi vardır. Misafirsin tabi dingil. Değilsen gitmeden önce bulaşıkları yıkarsın.

  19. Doktorun verdiği antibiyotiği bitene kadar düzenli şekilde kullanan insana sağlık bakanlığından plaket verilmeli.

  20. Sevdiği şarkı çıkınca TV’nin sesini sonuna kadar açanlar bi toplanın hep beraber konsere gidelim.

  21. Tatil planım; kitap okumak, birkaç sezon dizi bitirmek, gözlerim şişene kadar uyumak ve Twitter’da sabahlamak.

  22. Benzin 50 tl, çicek 30 tl, akşam yemeği 150 tl, hediye 200 tl. Sevgililer gününü yalnız geçirmenin bedeli 430 tl kâr. Ehehe.

  23. Reklamlardaki ailelerden çok fena tırsıyorum. Tavuk pişti diye göbek atan mı istersin, evde pandayla konuşan mı istersin.

  24. İç güzellik yarışması neden yapılmıyor? Hani önemli olan iç güzellikti.

  25. Patronum kovunca; Sen beni kovamazsın! Ben istifa ediyorum. dedim, tazminat alamazsın deyince; O zaman sen kov dedim, artisliğin lüzumu yok.

  26. 600 yıl önce bilim adamı olmak varmış, 2+2’yi bulsan kralsın lan. -Neyi buldun? Güneş var bi tane! hobaa büyük alim.

  27. Sen o daraltılmış adidas eşofmanın altına kundura giyerek ne demek istedin ben anlayamadım?

  28. Kıza “Allah şifalar versin çok kötü görünüyor, hangi hayvan yaptı bunu sana?” dedim, meğer makyaj yapmamış. Cahiliz işte.

  29. Şu an hangi mevsimdeyiz hiç bilmiyorum. Yaz da olabilir, kış da, ilkbahar da,sonbahar da. Havanın kafası çok karışık.

  30. “Ya oğlum çok güzel bi şarkı vardı onu bulsana bana” Annemin müzik aratma kriteri. Başka ipucu yok. Bu kadar.

Read more
no image

Konu cinsellik olunca herkes ahkam kesmeyi çok sever, bu bilgiler kafa karıştırmaktan başka bir işe yaramaz. İşte doğru zannedilen en yaygın 33 seks yanılgısı.Bu Yanılgıları cinsel hayatınızdan muhakkak cıkartın.


1) Erkeklerde cinsel organın boyutu, cinsel gücün göstergesidir.
2) Büyük erkek cinsel organı, cinsel ilişki sırasında kadının daha çok uyarılmasını sağlar.
3) Erkeklerde cinsellik, ergenlik döneminde en yüksek noktasına ulaşır. Yirmili yaşlardan sonra cinsel ilgi, istek ve cinsel ilişkiden alınan haz giderek azalır.
4) Erkekler cinsel ilişkide yalnız cinsel birleşme ve orgazm ile ilgilidir. Duygusallık ve haz alma çoğunlukla kadınlarda görülür.
5) Erkeklerde çabuk boşalma, erkekliğin göstergesidir.
6) Cinsel ilişkinin başlangıcında sertleşme (ereksiyon) güçlüğü olursa, büyük olasılıkla iktidarsızlık gelişecektir.
7) İlk cinsel birleşmede başarılı olunması, sonraki cinsel yaşam boyunca da başarılı olunacağının göstergesidir.
8) Mastürbasyonun cinsel güce zarar verici etkisi olabilir.
9) Oral seks, olgunlaşmamışlığın göstergesidir ve güvensizdir.
10) Erkek ve kadının cinsel ilgileri ve sorumlulukları temel olarak farklıdır. Erkek cinsel ilişkinin sorumluluğunu üstlenmek ve yönetmek zorundadır.
11) Başka şeylerde olduğu gibi cinsellikte de başarıya ulaşmak çok önemlidir.
12) Sevişme sırasında fantezi kurmak yanlıştır. Fantezileri olan erkekler eşcinsel olmaya eğilimlidirler.
13) Eşcinsellik, bir akıl hastalığı çeşididir.
14) Cinsel birleşme için en doğal pozisyon erkeğin üstte olduğu pozisyondur.
15) Sağlıklı ve uyumlu bir erkeğin hiçbir durumda cinsel performansı bozulmaz. Erkek cinsel ilişkiyi her zaman ister ve buna her zaman hazırdır.
16) Sevişmeyi başlatan kadın ahlaksızdır.
17) Sevişme her zaman doğal ve kendiliğinden olmalıdır, sevişme hakkında konuşmak ve düşünmek onu bozar.
18) İstenmeyen gebelikleri önlemek, yalnız kadının sorumluluğundadır.
19) Sertleşme (ereksiyon), hemen daima cinsel arzu ve uyarılmanın işaretidir.
20) Cinsel ilişki, cinsel birleşme demektir.
21) Tüm fiziksel yakınlaşmalar cinsel birleşmeyle bitmelidir.
22) Her erkek, her kadına nasıl zevk vereceğini bilmelidir.
23) İyi bir sevgili ya da eş, hemen her cinsel birleşmelerinde partnerine orgazm yaşatabilmelidir.
24) Eşler birbirini sevdikleri takdirde sevişmekten nasıl zevk alabileceklerini de bilirler.
25) Erkeğin penisinde sertleşmenin kaybı eşini çekici bulmadığı anlamına gelir.
26) Bazı erkekler doğuştan iyi sevişirler. Bazıları ise cinsel bilgilerini ve cinsel becerilerini ne kadar artırırlarsa artırsınlar onlarla kıyaslanacak bir performansa erişemezler.
27) Bir çift için, aynı anda orgazm gerçekleştirilmesi gereken en önemli amaç olmalıdır.
28) Normal bir çift için, cinsel ilişkinin sıklığı, yirmili ve otuzlu yaşlar için haftada en az 4 olmalıdır. Daha azı düşük cinsel dürtünün göstergesidir.
29) Menstruasyon (adet dönemi) ve gebelik dönemlerinde cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır.
30) Kalp krizi ya da inme geçiren erkekler cinsel ilişkiden kaçınmalıdır.
31) Erişkinliğe ulaşan erkekler, fantezi ve masturbasyona karşı olan ilgilerini kaybederler.
32) Erkeklik hormonu almak, cinsel gücü tümüyle artırır.
33) Karşı cinse ilgi duymayanlar mutlaka eşcinseldir ya da psikolojik sorunları vardır.

Read more
no image

ABD'li klinik psikolog Dr. Jennifer Baumgartner kadınların içlerinde gizlenen arzu ve ihtirasların giydikleri kıyafetlerle ortaya çıktığını yeni kitabında okuyucularıyla paylaştı.


Dr. Baumgartner'a göre günlük kıyafetlerinde göğüs dekoltesini tercih eden kadınlar hayatlarında onları kontrol edecek bir güç arayışı içinde oluyor. Dr. Baumgartner kıyafetlerini gereğinden fazla takıyla süsleyen kadınların özgüven eksikliği olduğunu söylerken taktıkları mücevherlerle etrafı büyülemeye çalışanların genellikle maddi sıkıntısı olduğunun altını çizdi.


Giydiklerimiz İçimizi Dışımıza Yansıtıyor


Dr.Baumgartner kıyafetlerle duygular arasındaki ilişkiyi şu sözlerle anlattı: "Giydiklerimiz iç dünyamızda olan her şeyi dış dünyaya yansıtan bir ayna gibidir.Duygularınız ve düşünceleriniz yatak odanızdaki dolabınızda üst üste sıralanmış olarak sizi bekler.Tek yapmanız gereken hissettiklerinizi seçtiğiniz kıyafetle üzerinize giymektir."


Dr. Baumgartner'a göre ofiste gömlek düğmelerini boynuna kadar ilikleyen kadınlar patronlarına "Dişiliğin ön

Read more
no image

Bazılarımız aşk yüzünden umutsuzlaşır, karamsarlaşır, güvensizleşir. Bazılarımız ise aşkı bulmakta gerçekten iyidir. Kendilerini mutlu edecek eşleri bulur, ilişkilerini taze tutar ve zamanın testinden başarıyla geçer. Onlar aşkın kurallarını biliyorlar. Peki bunu nasıl başarıyorlar? Yazar Richard Templar aşkı bulmanın yollarını Optimist Yayınları tarafından satışa sunulan 'Aşkın Kuralları'nda anlatıyor. İşte kitaptan sizin için derlediğimiz 12 altın kural.


Kural 1: Kendiniz olun
Gerçekten hoşumuza giden biriyle tanıştığımızda, kendimizden yepyeni biri yaratmak ya da o kişinin aradığı kişi olmaya çalışmak isteriz. İstesek gerçekten derin görünebilir, güçlü, gizemli bir havaya bürünebiliriz.Ama tüm yaşamımızı uydurma bir kişiliğin ardına gizlenerek geçirmek ve 'mış' gibi görünmeye çalışmak bizi yorar. Çözüldüğümüzde ise onun hayalkırıklığıyla bizden uzaklaşmasına neden oluruz. Yani siz siz olun kaybetmek pahasına dahi olsa ona olduğunuz gibi görünün. Belki bu halinizi daha bile çok sevecektir?


Kural 2: Yeni bir ilişkiye yara bereyle başlamayın
Eğer son ilişkiniz sizi duygusal açıdan yıprattıysa, yeni bir aşka yelken açmadan önce bu zararı onarın.Aksi halde karşınızdaki kişiye gerçek yüzünüzü gösteremeyeceğiniz gibi dikkatiniz hala kendi üzerinizde olacağı için ona odaklanamazsınız. En iyisi siz yaralarınız iyileşirken yeni bir aşk yerine aileniz ve dostlarınıza bol bol zaman ayırın.


Kural 3: Yalnız kalma korkunuzu yenin
Birçok kadın sırf yalnız kalmamak için ilişkiden ilişkiye savrulup gidiyor. Oysa yalnız kalma korkusuyla yüzleşip sadece doğru olduğunu hissettiğiniz ilişkilere şans vermek hem gereksiz deneyimlerle yıpranmanızı, hem de kendinize saygınızın azalmasını önler. Bir ilişki sizi mutsuz ediyorsa ona son verip yalnız kalmak her zaman daha iyidir.


Kural 4: Doğru adamı tanımak
Templar, çoğu kadının birini ilk gördüğünde içgüdüsel olarak onun doğru kişi olup olmadığını anladığını söylüyor. Ancak istisnalar da yok değil. Öte yandan birinin doğru kişi olup olmadığını kişi ancak düğün gününde algılayabiliyor. Yazar, boşanmış birçok arkadaşının düğün günü doğru yapıp yapmadığından şüphe duyduğunu söylüyor.


Kural 5: Güldüren adamı seçin
Templar'a göre kadınları en çok onları güldüren adamlar mutlu ediyor.


Kural 6: Hatalarınızdan ders alın
Sürekli uyuşmadığınız karakterlere rastlıyorsanız bunda sizin de payınız olabilir. Bu nedenle yola kiminle çıktığınıza daha objektif gözlerle bakın! Yoksa başarısız ilişkiler zincirine bir ömür boyu tutsak olabilirsiniz.


Kural 7: Onu değiştirmeye çalışmayın
Onu ya olduğu gibi kabul edin ya da yol yakınken yol verin, gitsin. İnsanları sorumsuz ya da futbol delisi olmaktan, işkoliklik ya da utangaçlıktan caydıramazsınız.


Kural 8: Kendinizi özel hissetiriyor mu?
Herkes çok iyi bir sevgili olamaz. Sevgiliniz hele de ilişkinin ilk aylarında size çiçek almayı çabucak bıraktı ve neredeyse sizi hiç aramaz hale geldiyse kendinize eziyet etmeyin, gönderin gitsin.


Kural 9: Duygularınızla yüzleşin
Onunla harika vakit geçiriyorsunuz; ortak ilgi alanlarınız var, size dinliyor ve güldürüyor. Üstelik sizi sevdiğinden eminsiniz. Ancak siz çabalamanıza rağmen onu sevemiyorsunuz. O zaman ona ve kendinize karşı acımasız olun ve bir iyilik yapıp ilişkiyi sonlandırın.


Kural 10: Ortak amaçlar
Onun aradığınız kişi olduğunu düşünüyorsunuz ve her şey yolunda. Ya da en azından öyle görünüyor. Peki onun gelecek planlarını yeterince biliyor musunuz? Templar, evlenip çocuk sahibi olduktan sonra eşinin güneyde yaşamak istediğini öğrenen bir arkadaşının öyküsünü paylaşıyor. Böyle sürprizler yaşamadan detaylıca konuşmakta fayda var.

Read more
12 Nisan 2013 Cuma
no image

Mesir macunu, havyar, şampanya, ceviz, fındık ve daha uzayıp giden pek çok besin… Ortak özellikleri afrodizyak etkilerinin olduğuna inanılması. Peki gerçekten yiyeceklerin cinsel isteği, gücü artırmada bir etkisi var mı?Medistanbul Kliniği”nden Üroloji Uzmanı Op. Dr. Haluk Kulaksızoğlu”na göre etkisi kanıtlanmış besinler var ama her söylenene inanmamak gerekiyor.


Afrodizyak nedir?


Cinsel istek ve gücü artıran maddelerdir. Afrodizyak kelimesi Yunan mitolojisindeki cinsellik ve güzellik tanrıçası Afrodit”ten geliyor. Cinsel gücü artırdığı düşünülen istiridye, gergedan boynuzu veya kaplan penisi gibi maddelerin bilimsel açıklaması yoktur.


Cinsel gücü artıran besinler var mı?


Bazı beslenme unsurlarının özellikle düzenli kullanımına dikkat edildiğinde kişinin cinsel performansını artırması ve cinsel isteği de kamçılaması mümkün. Cinsel istek vücuttaki bazı biyokimyasal etkileşimler sonucunda ortaya çıkar ve son derece karmaşık bir mekanizmadır. Sadece cinsellik için değil, damar, kalp ve sinir sistemleri için de faydalı olan diyet ve yaşam tarzları performans kaybını önlüyor, hatta iyileştiriyor.


Kadın-erkek ayrımı var mı?


Cins ayrımı yok. İlginç bir şekilde kadında da, erkekte de cinsel dürtüleri uyaran, testosteron, yani erkeklik hormonu olarak bildiğimiz maddedir. Bu nedenle gerçek anlamda bir maddenin afrodizyak olabilmesi için kadında ve erkekte aynı mekanizma üzerinden etki göstermesi gerekir.


Vitaminler performansı etkiler mi?


E vitamininin antioksidan özelliği penis içerisindeki dokuların özelliklerini ve damar sistemini koruduğu için faydalı olabiliyor. Aynı zamanda erkeğin testis fonksiyonlarında da iyileşmelere yol açabiliyor. B vitamini,özellikle diyabetik olan bireylerde diyabetik şikâyetler ortaya çıkmadan önce kullanılması gereken bir vitamin. Sinirlerin şeker hastalığından en az zarar görmesini ve kendini yenileme kapasitelerini iyileştiriyor.Selenyum da sperm hareketlerini ve kalitesini artırmak için öneriliyor. Çinko da hem ereksiyon hem de sperm üretimindeki basamaklarda görev alan bir mineral.


Alkol performans artırır mı?


İnsanlar, alkol aldıklarında rahatladıklarını, cinselliğe daha iyi yaklaştıklarını düşünürler. Bu doğrudur, ancak alkolün enerjisi çok yüksektir. Vücutta gereğinden fazla enerji olduğu zaman bu yağa çevrilir. Dolayısıyla yağlanma ve damar tıkanıklığı hızlanıyor. Alkol, içeriği nedeniyle damarlarda genişleme yapıyor. Vücuttaki uç damarlar (eller, ayaklar, yüz gibi) genişlediği için ereksiyon sırasında penise giden kan miktarında azalma olur. Alkol de belli dozlarda alınmalı. Fazla yağ damarları tıkadığı için sorun. Az yağ ise hormon dengesini bozuyor. Kansızlık özellikle kadınlarda hormonal dengeyi bozuyor ve cinsel uyarı için, genital bölgeye kan gidişini azaltıyor.

Read more
no image

Cinsel kişiliğinizi nasıl tanımlarsınız? Maceracı? Tutucu? Alınan alkol oranıyla değişkenlik gösteren? İşin aslı, her kadının içinde farklı arzular ve orgazmı tetikleyici sebepler taşıyan dört cinsel karakter bulunur.


Vücudunuzun tensel ritmine kulak vererek, cinsel konularda gizli kalmış tüm potansiyelinizi ortaya çıkarmanız mümkün olabilir. Unutmayın, erkekler partnerlerinin isteklerini dile getirmelerini seksi bulurlar. Dilerseniz kontrolü ele alabilir, hatta sizi daha iyi anlamasını sağlamak için ilginç bilgilerle dolu olan yazımızı okumasını söyleyebilirsiniz.
Her kadının içinde farklı arzular ve orgazmı tetikleyici sebepler taşıyan dört cinsel karakter bulunur. Siz de yatak odasındaki tavırlarınızı düzenli bir şekilde değiştirerek seksi partneriniz ve kendiniz için çok daha zevkli bir hale getirebilirsiniz. Uzmanlara göre, bahsettiğimiz dört farklı karakter, aylık adet döngünüz ile bağlantılı.


Vücudunuzu dinleyerek seks konusunda kendinize birçok artı sağlayabilirsiniz. Örneğin seks, dürtülerinizi tatmin eder, stresinizi azaltır, karşı cinsle olan ilişkinizi kuvvetlendirir ve hatta kendinize olan güveninizi artırır. Her kadının adet döngüsü değişkendir. Birinin adet dönemi bir diğerinden daha uzun sürebilir. Ancak biraz pratik yaparak bir sonraki cinsel karakterinize bürünme zamanınızı önceden kolaylıkla tahmin edebilirsiniz.


Karakter 1: KRALİÇE ARI


Ne zaman: Adet döneminin 1. gününden 5. gününe kadar olan zaman aralığında.


İstek durumunuz: Harika seks yapabileceğiniz bir dönemdesiniz. Ancak bir nebze kontrollü olacağınız da kesin. Libidonuz en düşük seviyesinde olduğu için, seks dürtüleriniz vücudunuzdan çok beyniniz tarafından kontrol edilir. Fiziksel olarak zayıf olduğunuz bir dönemdesiniz. Bu nedenle bu günlerde tüm görevi partnerinizin üstlendiği pasif seks idealdir. Bu sizi birbirinize daha da yakınlaştıracaktır.


Neden: Hormonlarınız düşük seviyede olduğu için vücudunuz kimyasal olarak etkilenmez. Bu da libidonuzun neredeyse yerlerde süründüğü anlamına gelir. Ancak, bu dönemde duygularınız dengede olduğu için, sevgilinizle seks üzerine konuşabilir, sizi nelerin tahrik ettiğini ona açıkça anlatabilirsiniz. Sonuç olarak bu dönemdeki seks kişiliğiniz, hiçbir etki altında kalmaksızın, cinsel doğanızın çırılçıplak ortaya çıkmasını sağlar.


En iyi ön sevişme taktikleri: Özellikle adet döneminde seks yapmaktan kaçan kadınlar için, bu dönemdeki ön sevişme seksten daha önemli ve tatmin edicidir. Yakın ilginin anahtar kelime olduğu bu kişilik için, yavaş ve yoğun etkileşimler son derece önemli. Herhangi bir aksesuar ya da seks oyuncağının ise bu yakın ilgi çerçevesinde yeri yok. Partnerinizle beraber cinselliğinizin en derin sırlarını hem fiziksel hem de sözlü iletişimle ortaya çıkararak en büyük tahrik unsurunu ilişkinize taşıyabilirsiniz.


İdeal pozisyonlar: "Kraliçe Arı" orgazma yönelik en az güdüsü olan, buna karşın orgazma en fazla ulaşabilen kişiliktir. Uyuşuk ve beklentileri az olan seks türü onlar için her zaman tercih sebebidir. Zaten rahat olmak orgazmı tetikleyen faktörlerden biridir. Fazla çaba harcamayacağınız türde, örneğin misyoner veya kaşık pozisyonları sizin için idealdir. Seks ise, testosterondan ziyade, yakın ilgi ile yönlendirildiği için, ilişkinizi kuvvetlendirici bir etki yapabilir. Yalnızsanız bu zamanı flört etmek yerine dinlenerek geçirmeyi tercih edin. Ulaşılması zor kadını oynamanın tam zamanı, inanın kaybettiğiniz zamanı fazlasıyla geri alacaksınız.


Karakter 2: BAYAN SEKS


Ne zaman: Adet döngünüzün beşinci veya altıncı gününden başlayarak 14. güne kadar süren dönem.


İstek durumunuz: Eğlenceli ve oyunlarla zenginleştirilmiş seks isteyebilirsiniz. Özellikle de farklı yerlerde ve ayaküstü yapılanları.


Neden: Seks isteği ile karışan duygular, bu kişilik sürecinde arka planda kalır. Bunun sebebi vücudun bu dönemde testosteron ile dolu olmasıdır. Tatmin güdüsünü harekete geçiren östrojen hormonu da bu günlerde oldukça yüksek seviyelerdedir. Bu nedenle, ön sevişmeyi atlayıp hemen harekete geçmemeniz için hiçbir sebep yok. Uzmanların da belirttiğine göre, kendinize olan güveniniz cinsel açıdan yüksek olduğu için beyniniz ihtiyaçlarınızı ifade etmenizi kolaylaştırır.


En iyi ön sevişme taktikleri: Ön sevişmeden kaçınmak isteyebilirsiniz ancak unutmayın ki, heyecanı ne kadar artırırsanız orgazmlarınız da o derece yoğun olur. Ön sevişmeye onunla seks yapamayacağınızı bildiğiniz zaman başlayın. Kendinize olan güveniniz sayesinde sevgilinizle farklı ortamlarda flört ederek hayallerinizi gerçekleştirebilirsiniz.


İdeal pozisyonlar: Hem mekân olarak hem de fiziksel anlamda çeşitlilik yapmalısınız (uzun zamandır planladığınız o şehvetli hafta sonunu gerçekleştirmenin tam zamanı). Bu kişilik seksin duygusal değil fiziksel yanını arzular. Vücudunuzu keşfederek her türlü pozisyonu denemelisiniz. Görsel duyularınızın oldukça yüksek olduğu bu dönemde yakınlarınızda bir ayna bulunması da artı bir özellik olabilir.


Karakter 3: TENSEL TANRIÇA


Ne zaman: Adet döneminizin 15. ile 21. günleri arasında kalan yumurtlama dönemi sizi bir tanrıça yapabilir.


İstek durumunuz: Bol fiziksel temas içeren romantik bir sekse ihtiyaç duyduğunuz bu dönemde yatakta işleri yavaştan almak isteyebilirsiniz. Hafifçe üzerinize vuran bir güneş ışığının altında, bol öpüşmeli yumuşak bir sevişme hayal edin.


Neden: Çünkü bir önceki haftanın seksi kadını yerini, ilgiye muhtaç bir kişiliğe bırakıyor. Hormonal öncelikler yer değiştiriyor çünkü biyolojik olarak vücudunuz hamile olmanızı umuyor (olmasanız bile). Cinsel açıdan daha atak olmaktan korkmayın. Bu yeni halinizi benimseyin. Partnerinizin koruyuculuğunu istiyorsanız tensel ve yumuşak bir seks sizin için ideal.


En iyi ön sevişme taktikleri: İçinde bulunduğunuz hormonal durum tüm duyularınızı harekete geçiriyor. Bu sebeple uzun temaslar ve farklı sıcaklıklar içeren sekse ihtiyaç duyarsınız. Kadınlığınızı ön plana çıkaran her şey sizi tahrik eder. Siz, serin bir yatak örtüsüne sarınmış vaziyetteyken, erkek arkadaşınızdan kalçalarınıza veya göğüslerinize hafifçe dokunmasını isteyin. Sevgiliniz sizi parmaklarıyla sarıp orgazm olmanızı sağlarken, siz de onu yoğun öpücüklere boğabilirsiniz. "Bayan Seks" döneminden daha tutucu bir döneme geçiş yaparken, yatakta daha farklı giyinebilir veya parfümünüzü değiştirmeyi deneyebilirsiniz.


İdeal pozisyonlar: Partnerinizle kendinizi rahat hissettiğiniz bir yerde seks yapmayı tercih edeceksiniz. Erkek arkadaşınızın vücudunuzun her noktasına rahatça dokunabildiği tüm pozisyonlar sizi tahrik etmeye yetecektir. Orgazm olma kapasiteniz düşük ancak üzülmeyin. Kendinizi içinde bulunduğunuz tensel yakınlığa odaklanmaya teşvik edin. Vücudunuzdaki romantik düşüncelere ilham kaynağı olan dopamin seviyeleri de yüksek olduğu için seks sırasında romantik oyunlara yer verebilirsiniz. Bu kişilik özellikle ikinci buluşmalar açısından oldukça faydalı olabilir. Uzun süreli bir ilişki yaşayabileceğiniz kişiyi bu dönemde kolayca seçebilir ve dişiliğinizi kullanarak karşınızdaki erkeğin içindeki sahip çıkma hissine istediğiniz gibi hitap edebilirsiniz.


Karakter 4: ATEŞLİ KADIN


Ne zaman: Adet döneminizin 22. ile 28. günleri arasında kalan zaman dilimi.


İstek durumunuz: İddialı ve cesur, kısacası düşünmeden yapılan seks, bu dönemdeki ateşli kişiliğinizi tatmin eder. Adet olmadan önce kendimizi nasıl saldırgan hissettiğimizi bir düşünün. Bu kişilik de aynı şekilde hisseder ancak bunun pozitif yönlerini yatağa taşır. Spontan şekilde yapılan seks, sizi bu dönemde stresten kurtaracak en önemli faktördür.


Neden: Uzmanlara göre östrojen seviyesinin düşmesi antisosyalliğe ve bu da adet dönemi öncesi hissettiğiniz karamsar duyguların oluşmasına sebep olur. Ancak yine bu dönemde östrojen tarafından korunmayan testosteron seviyeniz yükselir. Bu nedenle, ağır basan egonuz, ilkel ve basit zevklerle tatmin olmaya hazırdır. En derinde yatan fantezileriniz ortaya çıkar. Yatıştırıcı görev üstlenen projesteron hormonunun seviyeleri de yüksektir. Bilinçaltınızı ve hayal gücünüzü etkileyen bu hormon erotik fikirlerin ortaya çıkmasını sağlar. Kendinizi yalnızca hayal kurarak bile tahrik edebilirsiniz.


En iyi ön sevişme taktikleri: Sizi günlük stresin etkilerinden kurtaracak ve ilkel benliğinizden kaynaklanan her şey şehvetli bir seksle sonuçlanabilir. Adrenalinle beslenen ve hayal gücüne sahip bir ön sevişme bu dönemde harika etki yapabilir. Örneğin gözlerinizi bağlayabilir, partnerinizin size kuvvetli dokunuşlarla masaj yapmasını isteyebilirsiniz. Sınırları zorlamak, olumsuz duygularınızın yoğun tahrik unsurlarına dönüşmesini sağlar. Bu aşamada en hassas bölgeleriniz olan klitorisinize ve göğüs uçlarınıza odaklanın.


İdeal pozisyonlar: Daha önce yapmak istediğiniz ancak cesaret edemediğiniz pozisyonları uygulamanın tam zamanı. Uygulamaya geçmeden önce bunları partnerinizle tartışmayın çünkü beyniniz sizi vazgeçirmeye çalışabilir. Kendinizi rahat bırakmayı denemelisiniz. Seks sonrası için de bir planınız olmalı. Aksi takdirde performansınızı incelemek zorunda kalabilirsiniz. Uzmanlar adet öncesi yaşadığınız gerginliği sekse yöneltmenizi öneriyorlar. Cinsel açıdan tatmin olmanız, hissettiğiniz negatif duyguların kolayca yok olmasını sağlar. Yalnızsanız, etrafa oldukça vamp bir kadın görünümü sergilersiniz. Ancak bu dönemde size çekici gelen, sıradışı ancak pek de güven vermeyen erkeklere karşı dikkatli olmanızda fayda var. Ayrıca içkiden de uzak durun. İçki tüketimi, ertesi gün pişman olacağınız mesajlar göndermenize sebep olabilir.


Adet döngünüzün ve buna bağlı olarak salgılanan hormonlarınızın seks hayatınız üzerinde büyük çapta etkisi olduğunu biliyor muydunuz?


Cinsel kişiliğinizi tanıyın...


Bu skalaya bakarak kendinizi adet döngünüzün hangi döneminde nasıl hissedeceğinizi görebilirsiniz.


KRALİÇE ARI (1.-5. günler)


• İçgüdülere bağlı hareketler
• Fanteziler eşliğinde yakınlaşma
• Ateşli seks
• Seks oyuncakları


BAYAN SEKS (6.-14. günler)


• Erotik konuşmalar
• Çıplaklık
• Seksle ilgili yoğun düşünceler
• İstekleri söyleme
• Duygusal seks


En iyi orgazm günleri: 12, 13, 14. günler


TENSEL TANRIÇA (15.-21. günler)


• Mum ışığı eşliğinde romantik bir yemek
• Yüz yüze seks
• Kapsamlı önsevişme
• Duygusal seks
• El ele tutuşmak
• Toplum içinde sevgi gösterisi yapmak


ATEŞLİ KADIN (22.-28. günler)


• Evin farklı bölümleri ve topluma açık yerlerde seks
• Ateşli seks
• Kadınsal güç
• Telefon seksi
• Hızlı seks
• Eğlenceli seks//Kaynak:bayan24.net


Read more
11 Nisan 2013 Perşembe
no image

Hepimizin deneyimleri ve hayatı birbirinden çok farklı olsa da aslında bütün ilişkiler temelde aynı aşamalardan geçerler, örneğin bir noktada, (genellikle dördüncü buluşmanızda) artık ilişkinizin ciddileşip ciddileşmeyeceğine dair bir karar almanız gerekir. Bu kararı bir an önce vermeniz ileride yaşayabileceğiniz bir hayal kırıklığını önlemenizi sağlayabilir.


All the Good Ones Aren't Taken (Bütün İyi Erkekler Kapılmadı) adlı kitabı yazarı olan Debbie Magids bu konuda şunları söylüyor "Her şey soruyu nasıl sorduğunuza ve onun cevaplarında ne aradığınıza bağlı." Siz de tavsiyemize uyun ve yürümeyecek bir ilişkiye başlamayın. İşte onunla mutlu olacağınıza dair bazı işaretleri.


1- Mesleği hakkında neler hissediyor?


Bir erkeğin kariyerine karşı tutumu, hayatının ileride nasıl olacağının göstergesidir. Kariyerine bağlı bir erkek hayatını doğru bir şekilde planlar ve yaşar. Ona, "Yaptığın işi seviyor musun?" diye sorarak bu konudaki düşüncelerini öğrenebilirsiniz. Ancak bu bir işkolikle yaşamanız gerektiği anlamına da gelmiyor elbette!


Eğer işini seviyor ama en romantik anlarda bile bundan bahsediyorsa ona gönül rahatlığı ile veda edebilirsiniz. Ya da siz bir metropolde yaşamayı isterken, o ekolojik tarım yapılacak bir çiftlik kurmak istiyorsa yine dikkatli olmanızda fayda var.


2- Son ilişkisi nasıldı?


Garip bir konu olmasına rağmen, bir erkeğin sizden önceki ilişkisi hakkında öğreneceğiniz şeyler işinize yarayabilir. Yaşadıklarını ona açıkça sormak yerine, "Çok karizmatiksin. Bir kız nasıl seni bırakabilir anlamıyorum" benzeri esprili sorular yönelterek size açılmasını sağlayabilirsiniz.


Olgun bir erkek önceki kız arkadaşlarının birkaç iyi özelliğinden bahseder ve sonra kısaca ilişkisinin neden bittiğini anlatır. Eğer sinirlenip, eski kız arkadaşları hakkında atıp tutmaya başlıyorsa, karşınızdaki erkeğin sabırsız, anlayışsız ve agresif biri olduğunu düşünebilirsiniz.


3- Borçlarına sadık mı?


Öncelikle borçlanmak her zaman için kötü bir şey değildir. İnsanlar yatırım amaçlı borçlanabilir ve sonra da borçlarını rahatlıkla ödeyebilirler. Dikkat etmeniz gereken nokta, ne tür şeyler için borçlandığı. Mesela bir erkek, borçları varken ihtiyacı olmadığı halde kocaman bir plazma televizyon ve son model bir motosiklet almayı planlıyorsa ondan uzak durmanızı öneririz.


Debbie Magids, "Bir erkeğin parasını nasıl kullandığı karakterinin aynasıdır" diyor. Erkek arkadaşınızın bu konudaki fikirlerini öğrenmek istiyorsanız, ekonomi hakkında konuşmaya başlayabilirsiniz. Daha sonra kendi borçlarınızı nasıl ödediğinize dair bir yorum yaparak, onun da kendisi hakkında konuşmasını sağlayabilirsiniz. Ancak yanlış bazı kararlar aldıysa ve sözünde durup borçlarını ödemeye çalışıyorsa ona bir şans daha verebileceğinizi hatırlatalım.//kadınvekadın.net

Read more
no image

Erkeklerde kadınlar kadar bazı şeyleri eşlerinden saklamaktadırlar.Bazı erkekler bunu bilinçli yapsada bazıları bilinçli olmadan da bu yola başvurabilmektedir.Zira erkek her şeyi anlatmaktan her zaman nefret etmiştir.


1- Erkeklerinde duyguları incinir ancak bu onlara zarar verse de durumlarını yansıtmazlar.


2- Bazı erkekler için saçları çok önemlidir. Bazıları içinse şapkanın altında kalan şeylerdir.


3- Erkekler de şişman olduklarını düşünebilir. Kızlar böyle bir durumda birbirlerine 'çok şişman değilsin' diye konuşurken, erkekler 'evet kanka, gerçekten kilolusun' der.


4- Erkekler deli gibi egzersiz yaptıktan sonra sadece yemek isterler.


5- Reddedilme. Bir kızı dışarı çıkaracakları zaman dehşete düşerler. Öncesinde sizden böyle bir mesaj-sinyal almaları onlar için iyi olur. Yoksa onlar için çok korkutucu olabilir.


6- Bazen kadınların söylediklerinin çok boş olduğunu düşünürler. İstediklerinde duymayacakları bir sisteme sahip olmak isterler. Başkalarıyla ilgili detayları değil sadece olanı duymak isterler.


7- Tüm erkekler sevgililer gününden nefret eder. Romantik biri olsalar bile bugün onları hasta ediyor.


8- Kadınların giydikleri kıyafetlerden çok, açıkta kalan yerleriyle ilgilenirler.


9-Günün sonunda anne oyları toplar. Eğer annesiyle anlaşamıyorsan, bu durumu değiştirsen iyi olur.


10- Başkalarının onların kendilerine inandıkları gibi ona inanmasını ister.

Read more
no image

Her kadın ve erkeğin cinsellikle ilgili merak ettiği ancak doktoruyla bire bir temasta bile sormaya çekindiği bazı sorular vardır.Biz sizler için bu soruları derledik.


1-Masturbasyon yapmak zararlı mı?


Masturbasyon, cinsellik içgüdüsünden kaynaklanan bir davranış olarak, ikili ilişkinin mümkün olmadığı durumlarda kadın ve erkek hemen her bireyin, ender ya da sık uyguladığı bir eylemdir. Bir okurun sorduğu gibi, "günlük yapılabilecek maksimum sayı" hakkında fikir vermek doğru değildir ve bilimsel olarak böyle bir bilgi de yoktur. Çok aşırı uygulandığında erkeklerde ve bazen de kadınlarda genital bölgenin cildinde tahriş oluşmasına neden olduğunu biliyoruz.


Erkeklerde masturbasyonda oluşan her boşalmayla birlikte bir sonraki menideki sperm sayısı azalır. Ancak bu kalıcı bir etki değildir, zira erkeklerde sperm hücreleri 60 ve hatta 70 yaşlarına kadar sürekli olarak üretilmeye devam eder. Yani masturbasyon "kısırlığa" neden olmaz. Bu, kadınlar için de geçerlidir.


Sanıldığının aksine, masturbasyon "güçsüz bırakan" bir olay da değildir, masturbasyon sonrası "yorgunluk" ve uykuya eğilim" orgazm esnasında beyinde artan morfin benzeri etki gösteren hormonların (bunlara endorfin adı verilir) "gevşetici", sakinleştirici ve "keyif verici" özellikleri nedeniyledir.


Masturbasyonda aşırıya kaçıldığının en önemli göstergelerinden biri, masturbasyonu gerçek cinsel ilişkiye tercih etmek ve toplumdan, sosyal aktivitelerden uzaklaşmaktır. Masturbasyon için harcanan efor ve süre yeni arkadaşlıklar edinmek için harcanmıyorsa, bu durumda masturbasyon beraberinde sosyal ve psikolojik sorunlar getirebilir. Bazı durumlarda "aşırı masturbasyon" aslında gizli kalmış bir sosyal fobinin de belirtisi olabilir. Böyle bir birey hayallerinde kurduğu ilişkileri gerçek hayatta kurmayı başaramaz ve bunun için efor sarfetmenin yersiz olduğunu düşünerek, toplumdan uzaklaşmasını açıklamak için kendince haklı nedenler bulur.


Özet olarak eğer masturbasyon sosyal yaşantınızı etkilemiyorsa, arkadaşlıklar kurmayı ve sürdürmeyi başarıyorsanız, video, dergi, internette sex siteleri gibi aktivitelere çok aşırı vakit harcadığınızı düşünmüyorsanız masturbasyonun size hiç bir zararı yoktur...


2- İdeal penis uzunluğu nedir?


İdeal penis uzunluğu diye bir kavram yoktur. Yapısal özelliklere bağlı olarak erkeklerin ereksiyon halindeki penis uzunlukları oldukça farklı olabilir. Penis uzunluğu boyla direkt olarak ilişkili olmakla beraber, her zaman uzunluğun boy uzunluğu ile doğru orantılı olması gerekmez. Irksal özelliklerin de penis uzunluğu ile direkt ilişkili olduğunu söylemek hatalı olabilir.


Dahası penis uzunluğu ile penisin işlevleri arasında da bir bağlantı yoktur. Penisin en önemli işlevi kadının gebe kalmasını sağlamak, diğer işlevi ise cinsellik içgüdüsünü tatmin etmektir. Bu iki işlevin yerine getirilmesi sperm sayı ve işlevlerinin yeterli olmasına, ereksiyon (sertleşme) olayının gerekli zamanlarda devreye girmesine, ereksiyonun yeterli süre sürdürülebilmesine ve nihayet orgazmın da doğru zamanda devreye girmesine bağlıdır. Bunların yerine getirilmesinde penis uzunluğunun önemli bir yeri olduğunu söylemek yanlış olur.


Ortalama bir erkeğin penis uzunluğunun ereksiyon halinde 16-17 cm. olduğu kabul edilmekle beraber bu, 12 cmden 22 cmye kadar değişebilir.


Kadınların orgazma ulaşmasının en önemli yolu klitoris adı verilen yapının uyarılmasıdır. Klitoris hemen vajina girişinde bulunan bir organ olarak cinsel ilişkide uyarılabilmesi için penisin çok uzun olmasına gerek yoktur... Kadının içgüdüsel olarak yaşadığı klitoral orgazm yanında, sonradan öğrendiği vajinal orgazm ise direkt temasla uyarılmaktan çok kadın beyninde başlayan ve biten bir olaydır. Yani her iki durumda da penisin uzun olmasının kadının orgazm olmasına direkt bir katkısı yoktur.


3- Erken boşalma sorunu


Erkeklerin "erken boşalma" olarak tabir ettikleri, çoğu kişinin düşündüğünün aksine oldukça ender görülen ve ciddi bir durumdur. Erkeklerin önemli bir kısmı orgazmı özellikle, bilinçli olarak geciktirmedikleri sürece bir dakika içinde bile orgazm olabilirler. Zira erkeklerde orgazm birincil olarak dokunma ve basınç gibi mekanik uyaranlarla gerçekleşir. Çoğu erkek cinselliği masturbasyon ya da gerçek cinsel ilişki yoluyla yaşadıkça orgazmını geciktirmesini öğrenir ve bu süreyi 20 dakika ve daha da uzun sürelere taşıyabilir.


Erken boşalma ise, cinsel uyaran objesinin algılanmasıyla hemen hemen aynı anda gerçekleşen bir durumdur ve çoğu durumda ürolojik ve psikiyatrik incelemeler gerektirir (Örnek vermek gerekirse erken boşalma sorunu yaşayan erkekler vajinaya henüz girmeden önce, ya da girdikten hemen sonra orgazm olduklarından sperm sayısı kadının gebe kalabilmesi için yetersiz olur ve bu nedenle evliliklerinde çocuk sahibi olamama sorunu yaşayabilirler).


4- Kızlık zarı bozulmadan gebelik oluşabilir mi?


Kızlık zarı bozulmadan gebelik oluşması mümkündür. Özellikle vajinanın girişine yakın olan bir bölgeye gerçekleşen "boşalmada", kadının günü de "uygunsa" spermler hızla kızlık zarının doğal açıklığından (kızlık zarı tümüyle kapalı bir organ değildir, adet kanamasının dışarı boşalması için ortasında bir delik vardır) içeriye girebilirler ve güçlü ve hızlı hareketleriyle vajinadan yukarıya çıkarak gebeliği başlatabilirler.


5- Erkeklerin anal bölgelerinin "aşırı duyarlı" olması homoseksüel bir eğilime işaret eder mi?


Anal bölgede bulunan zengin sinir uçları sayesinde bu bölge dokunulmaya oldukça duyarlıdır. İnsandan insana değişen bir şekilde, bazıları cinsel ilişki esnasında bu bölgeye dokunulmasından hoşlanırken, bazıları bunu itici bulabilirler. Bu bölgeye dokunulmasından ve basınç uygulanmasından hoşlanılması o kişide bu bölgenin sinir uçlarının nispeten fazla olmasıyla ilgilidir. Erkeklerin, karşı cinsten biriyle olan ilişkide bunu yaşamaları homoseksüel bir eğilimi göstermez, homoseksüel eğilimlerin en önemli özelliği cinselliği yaşamak için karşı cins yerine, kendi cinsini tercih etmesidir. Bu tercih eyleme geçirilebilir, ya da düşsel olabilir. Böyle bir tercih algılanmadığı sürece karşı cinsten biriyle olan ilişkide anal bölgede yaşanan bu duyarlılık kaygı verici bir durum olmamalıdır.

Read more
no image

Yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan seks, düzenli yapılması halinde pek çok olumlu sonuç yaratıyor.


Bilim adamları, düzenli bir cinsel yaşamın uzun ve mutlu bir hayatın kapısını aralayacağını söylüyor. Araştırmalara göre seks, sağlık için birçok ilaçtan bile daha 'olmazsa olmaz...' İşte, düzenli seksle gelen mucizeler:


Kansere karşı korur: Haftada beşten çok seks yapan erkeklerde prostat kanseri riski üçte bir azalıyor. Bilim adamları, bunu kansere neden olan maddelerin meniyle birlikte atılmasına bağlıyor. Kadınların da düzenli seks sayesinde meme kanseri riskini azaltabileceği belirtiliyor.


Regl Döneminde

Doğal ağrı kesicidir: Araştırmalar, seks yapmanın migren ağrılarını yok etmeye yardımcı olduğunu gösteriyor. Cinsel ilişki sırasında, beyindeki ağrıları kesen bölgede aktivite artışı yaşanıyor. Kadınların cinsel ilişki sırasında salgıladıkları ekstra östrojen regl dönemi ağrılarını hafifletiyor.


Genç gösterir: 3 bin 500 kişi üzerinde 10 yıl boyunca yapılan bir araştırma, haftada en az üç kez seks yapanların daha az yapanlara oranla 10 yaş genç göründüğünü gösterdi.


Depresyona iyi gelir: Güvendikleri partnerle prezervatif kullanmaksızın cinsel ilişkiye girmek, kadınların depresyona girme ihtimalini azaltıyor. Bilim adamları, spermde bulunan prostoglandin hormonunun depresyona yol açan hormonların dengelenmesine yardımcı olduğunu belirtiyor.


Ömre Ömür Katıyor

Kalbe yararlı: Haftada iki veya daha fazla seks yapan erkeklerde kalp krizi riski yarı yarıya azalıyor. Orgazm sayısı arttıkça ömür de uzuyor.Ortalama olarak düzenli cinselliğin insan ömrüne katkısının 10 yıl olduğu ifade ediliyor.


İyi bir egzersiz: Her cinsel ilişkide ortalama 200 kalori yakılıyor. Tahrik durumunda nabız dakikada 70'den 150'ye çıkar. Kaslar çalışır; karın, bacak, kol ve kalça sıkılaşır.


Yaraların kapanmasına yardımcı olur: İsveç'te yapılan bir araştırmada, seks sırasında salgılanan oksitosin hormonu enjekte edilen deney hayvanlarının yaralarının diğerlerine göre iki kat hızlı iyileştiği görüldü.


Direnci artırır: Haftada bir-iki kez seks yapmak, virüslere karşı savaşan ve bağışıklık sistemini güçlendiren immunoglobin A antikoru seviyesini yüzde 30 artırıyor.//bayan24.net

Read more
10 Nisan 2013 Çarşamba
no image

Vücudumuza ve egomuza hak ettiği ilgiyi gösterip kendimizi tanımaya çalışıyor muyuz? Karşımızdakini etkilemenin anahtarı aslında bizde...


1.Soru: Seks konusunda gerçekte ne düşünüyorum?


Günümüzde, kadınların, kariyerleri, banka hesaplan ve seks hayatları söz konusu olduğunda çok güçlü olmaları bekleniyor. Ama eğer seksin utanç verici olduğunun öğretildiği bir ortamda büyüdüyseniz, bu tip mesajlar bilinçaltınızda hâlâ barınıyor olabileceğinden yatak odanızdaki bazı şeyler İyi gitmiyor olabilir. Seksüel bilincinizi oluşturmak için, seksle ilgili aklınıza gelen pozitif ve negatif mesajların listesini çıkartın. "seksi sadece kötü kızlar sever" cümlesi "Her kadın seksten zevk al-mayı hak eder"e dönebilir. Düşünce yapınızın bu şekilde değişmesinden sonra, aklınıza gelebilecek eski düşünceleri pozitif olanlarla değiştirebilirsiniz. Bu da, yatak odanızda eğlenceli bir oyuna dönüşebilir: Takıntılardan kurtulup arkasından seksi bir havaya girmek gibi.


2. Soru: Onun vücut hatlarını bildiğim kadar kendiminkileri de biliyor muyum?


Kadınların bir ağızdan dile getirdikleri şikayetleri genelde şu cümleden oluşuyor: "Klitorisimi bulamıyor". Erkek
lerden o özel noktayı bulmalarını bekliyoruz ama onları sıradan direktiflerden fazlasıyla yönlendirmemiz gerekmiyor mu? Dokunduğu şey, bir buzdağının sadece uç noktasıyken, asıl zevk noktanız daha derinlerde olabilir. Peki bu işin temeli nerede yatıyor? Hayatın içinde olduğu gibi, yatakta da ilk gördüğü şeye saldırmaması gerektiğini erkek arkadaşınıza öğretebilirsiniz. Unutmayın ki, dokunduğu bölgeye giden birçok sinir ucu olduğundan umduğunuzdan daha erken heyecanlanabilirsiniz. Bu da, rahatsız edici bir durum olabilir. Erkek arkadaşınızla yatakta daha büyük zevkler, yaşamak için, ondan önce siz nereye dokunması gerektiğini öğrenin ve kendi üzerinizde denemeler yapın. Bu arada vücudunuzda sadece bir noktaya odaklanmak da sizin yararınıza olmayacaktır. Çekinmeyin ve keşfe çıkın.


3.Soru: Doğru nedenlerle mi seks yapıyorum?


Sevdiğiniz biriyle yaptığınız kötü seks bir yana kendinizi kötü hissettiren seks apayrı bir şeydir, ikinci seçenek; sizi yatağa götüren sebeplerin, içlerinde bazı karışık mesajlar barındırmasından ibarettir. Son birkaç sefer yaşadığınız seks deneyimini ve neden seks yaptığınızı hatırlamaya çalışın. Asıl önemlisi, her seks deneyiminin kalitesini düşünün. Seks yapmanın en iyi sebepleri şunlar olabilir: Bağlılığınızı artırmak, kavga sonrası barışma isteği, düğün veya yıldönümü gibi özel bir günde kutlama, bebek isteği ve en basitinden arzuyla dolu olmanız... Seks yapmanın kötü sebepleri içinse şunları gösterebiliriz: Geceyi sizinle geçirmesini istiyor olmanız, bir kavgadan kaçmak istemeniz, sizi birinin sevmesine ihtiyaç duymanız ve eğer onunla yatmazsanız sizi terk edebileceği korkusuna kapılmanız. Seks motivasyonunuz basit ve sağlıklı olduğu müddetçe seksin daha iyi ve tatmin edici olacağını unutmayın.


4. Soru: Orgazma giden en kestirme yol nedir?


Şöyle düşünün: vücudunuzun en çok neresine dokunulması size doğal geliyor? Nasıl
bir hız veya baskıdan hoşlanıyorsunuz? Kafanızda canlandırdığınız ama hiç uygulamadığınız bir fanteziniz var mı? Eğer bu sorulara hemen cevap veremiyorsanız, biraz düşünmeye başlayın. Yatakta nelerden hoşlandığınızı biliyor olmak, bir başkasıyla beraberken zevk almanızı sağlayacak en önemli etkendir. Zevk duyacağınız yerleri keşfettiğinizde, bunu partnerinizle paylaşabilir ya da kendi başınızayken aklınızı bunlarla meşgul edebilirsiniz.


5.Soru: Yatakta onu özgür bırakıyor muyum?


Bu soruya cevabınızın evet olmasını umuyoruz. Ne kadar veriyorsanız o kadar almayı hak ediyorsunuz. Günümüzde kadınların çoğu, kendilerinden çok erkeklerin zevk almasının daha önemli olduğunu düşünüyor. Sevgiliniz sizi memnun etmeye çalışırken, aklınızda "Acaba ben ne yapsam da ona bana tattırdığından daha büyük bir zevk tattırsam?" diye bir düşünce dolanıyor olabilir. Partnerinizin yaptığınız şeylerden zevk aldığını fark ettiğinizde içinizde mutlaka bir tatmin duygusu oluşuyordur.Peki bu tatmin duygusunu onun da yaşamasıne ne dersiniz arkanıza yaslanın ve keyfini çıkarın!


6.Soru: Seks yaptıktan beş dakika sonra yüzüm neye benziyor?


Seks yaptıktan sonra yataktan kalkın ve aynada kendinize bir bakın. Yüzünüz kızarmış mı, aptal gibi mi yoksa mutlu mu gözüküyorsunuz? Yoksa kaşlarınızı çatıyor ve yüzünüzü mü buruşturuyorsunuz? Bazen beynimize değil, vücudumuza danışmamız gerekir. Seks sonrası beyin zevk alıp almadığınızdan emin olmasa da, sabahın 02:00'sinde aynadaki yüzünüz yalan söylemez. Eğer gördüğünüzden hoşlanmadıysanız yatağa dönün ve iyi bir uyku çekmeye bakın. Sabah olduğunda endişelerinizi erkek arkadaşınızla paylaşarak bir çözüm arayışına girebilirsiniz.


7.Soru: En zevk aldığım beş noktayı derecelendirebilir miyim?


Tam anlamıyla tatmin edici bir seks hayatı için, bir kadının iç çamaşırları altındaki bölge hariç, vücudundaki zevk noktalarını keşfetmesi gerekir. Araştırmalar, kadınların göğüs uçlarından, diz arkasındaki bölgeden veya kulak arkasından zevk alabileceğini gösteriyor. Bu sonuca bakarsanız, sizin göreviniz, elinizle veya bir tüy yardımıyla en zevk aldığınız en az beş noktanızı keşfetmeniz. Bunları bulup partnerinizle payaştıktan sonra yataktan hiç çıkmak istemeyeceksiniz.


8.Soru: Nasıl göründüğünden endişe ediyor muyum?


Vücudunuzda en değer verdiğiniz bölgenin görüntüsü, büyüklüğü veya kokusu ile ilgili takıntılarınız olabilir. Doktorların sıklıkla karşılaştığı sorulardan biri de, "Normal mi?" sorusudur. Kulağa çok ilkel gelebilir ama bir ayna alarak kendinizi incelemenizi öneriyoruz. Siz ne kadar görüntüsünden korkuyor olsanız da, aslında çok normalsiniz ve hatta çok beğeniliyorsunuz. Bunu, sevgililerinizle veya eşlerinizle konuşmuş olan doktorlar söylüyor. Erkekler ne düşünürse düşünsün, vücudunuzu sevmeyi öğrenmelisiniz. Kendinden emin ve en seksi iç çamaşırlarını giymiş bir kadına hangi erkek hayır diyebilirmi.


9.Soru: Vücudumla aram iyi mi?


Vücudunuz hakkında düşündükleriniz sekse olan ilginizi etkiliyor. Memnuniyetsizlik hali genelde doğum yapan kadınlarda gözüküyor. Araştırmalara göre gayet güzel ve sağlıklı bir cinsel
hayatı olan ve vücudunu çok beğenen bir kadın, doğum yaptıktan sonra vücudundan nefret edebiliyor. Göğüslerinin ve karnının aldığı şekilden dolayı kocasının ona dokunmasını istemeyecek noktaya gelebiliyor. Bu da, seksi göz ardı etmesinde etkili bir sebep oluyor. Böyle bir durumda, uzmanlar bir günlük tutmanızı ve o günlüğe her gün vücudunuzla ilgili güzel bir şey yazmanızı öneriyor. Böyle bir durumla karşı karşıya kalıp günlük tutan kadınlar, bir süre sonra vücutlarıyla ilgili yazacak bir şey kalmadığının farkına varıyor. Bunun sonucunda ise gerçeği kabul ederek vücutlarını takdir etmeyi ve onu olduğu gibi sevmeyi öğreniyorlar. Egzersiz yapmak da çok işe yarayabilir. Spor yapmanın sonucunda, vücudun ürettiği kimyasallar seks dürtüsünü uyandırıyor.


10. Soru: Bütün bunların yüzde 90'ını ona söyledim mi?


Konu, erkek arkadaşınızla konuşmaya geldiğinde size Önerimiz oldukça basit: Yatakta sizi nasıl delicesine seksten zevk alan bir kadına dönüştürebileceğini ona açıkça
anlatın ve son derece güzel olan vücudunuza hak ettiği ilgiyi vermesini ondan isteyin, Gittiğiniz restoranda garsondan bir bardak ılık suyu nasıl soğuk olanla değiştirmesini istiyorsanız, sevgilinizden de aynı rahatlıkta bazı isteklerde bulunabilirsiniz. İnanın, size istediğinizi ve hatta daha fazlasını verecek ve bu kendisini de çok mutlu edecektir.

Read more
9 Nisan 2013 Salı
no image

Ne ile ve nasıl mücadele etmemiz gerektiğini öğrenirsek belki her şey çok farklı hale gelecek. O halde olmayan umudumuzu yoktan var edelim ve ilişkilerimizi katletmek için pusuya yatmış bekleyen 5 düşmanı mercek altına alalım.


Boş vermişlik ilişkiyi sıradanlığa sürüklüyor


Zaman her acının ilacı ama aynı zamanda da her aşkın birinci dereceden katil zanlısı. Yeni bir ilişkiye başladığınız anda şunu bilin ki saatli bomba da geri sayıma başladı. Cicim aylarının bitmesinden sonra gelen boş vermişlik, o tuhaf "Nasıl olsa benimle!" duygusu, ilişkiye ve birbirine alışmanın getirdiği umursamazlık ve özensizlik her ilişkiyi sıradanlığa sürüklüyor ve bu sıradanlık, taraflardan biri "Beraberliğimizin bir anlamı kalmadı," diyene kadar sürüyor. İlişkiyi bir bebek gibi düşünün. Bebeğinize birkaç yıl bakıp sonra "Nasıl olsa kendi kendine büyüyor," deyip bir kenara mı atacaksınız? Aşkınıza sahip çıkın ve her aşamasında ona emek vermeye hazır olun. Birbirinizle ilgilenin, birbirinizi özleyin, konuşun, fikirlerinizi paylasın ve sorunları, büyüyüp çözümsüz hale gelmeden oturup tartışın. Kısacası, ikiniz de gayret gösterin, yorulun, terleyin.


Bırakın sorumluluk alsın


Sevdiğiniz erkek birlikte oturmaya başladığınızdan beri nedense alışveriş, yemek pişirme, çamaşır yıkama,evi toplama gibi işleri sizin yapacağınızı varsayıyor, üstelik sizin mesleğiniz de onunki kadar zorken... Peki, ne oldu? Ne olacak, toplumsal rollere teslim oldunuz. Anne babalarımız ve toplum aracılığıyla bilinçsizce aldığımız "doğru kadın" ve "doğru erkek" rolleri, bir anlamda beynimize işler ve duygusal ilişkilerimizde ortaya çıkar. Siz içgüdüsel bir biçimde üzerinize düşen her işi yaparsınız ama onlar aslında ikinizin de üzerine düşen işlerdir. Ona evle ilgili çeşitli görevler verin ve bu görevleri gerçekten üstlenmesini sağlayın.


Markete uğramayı unutup eve mi geldi? Sakın siz kalkıp markete gitmeyin, bırakın o gitsin. Mutfağı temizlemekte başarısız mı? Bırakın temizlesin. Gerekirse siz sonra gidip bir daha yaparsınız. Önemli olan onun da birtakım sorumlulukları olduğunu hissetmesi. Yoksa yaptığınız her iyilik, bir süre sonra kaçınılmaz bir biçimde göreviniz haline gelir ve bu da sizi ilişkinizden soğutmaya başlar.


Eski sevgilinin gölgesini yok edin


Bazen geçmişteki bir ilişkinin gölgesi bugünün mutlu aşkının üzerine düşebilir. "Yeni sevgilim doğru insan mı? Yoksa benim için hala mücadele eden eskisine mi dönmeliyim?" gibi kuşkular güzel giden bir ilişkiyi bir süre sonra zehirlemeye başlar. Büyük bir ihtimalle yeni büyük aşkın diğer kahramanı bu kararsızlıktan, bu gidip gelmeden sıkılır, hevesi kaçar ve ilişkiyi bitirir. Eğer eski sevgilisiyle ilgili tereddütleri olan sizseniz tavsiyemiz; onu unutun! Çünkü aynı suda iki kere yıkanılmaz. Kendinize ve yeni aşkınıza gerçek bir şans tanıyın. Eskisiyle kıyaslamak gibi bir hataya düşmeyin, onun yerine yeni sevgilinizin olumlu özelliklerini keşfedin, bu daha heyecan verici. Bu arada eski erkek arkadaşınız askıntı olmaya devam ediyorsa onunla görüşmeyi tamamen kesin. Demek ki, henüz arkadaş kalmaya hazır değil, üstelik bu durum yeni erkek arkadaşınızı da fazlasıyla rahatsız edebilir.


Ya olduğu gibi kabul edin ya da çekip gidin


Farklı ilgi alanları, geleceğe dair bambaşka beklentiler, hayaller ve birbirine ters bakış açılan çoğunlukla ayrılığa sebep oluyor. Yani "Zıtlar birbirini çeker," sözü tam bir palavra. Tabii ki, karakterleriniz aynı olmak zorunda değil. Mesela siz daha neşeli ve dışa dönüksünüzdür, o ise daha sakin ve çekingen, bu durum bir problem yaratmaz. Fakat hayata ve dünyaya bakışınız, beklentileriniz, zevkleriniz ve planlarınız uyuşmuyorsa işiniz bayağı zor.


Beraberliğinizi sürdürmeyi gerçekten istiyorsanız ve bu şekilde de aşkta mutlu sona ulaşabileceğinize inanıyorsanız, o zaman önce sevgilinizi değiştirme fikrini unutun. Onu şu anki haliyle, hiçbir şekilde başka bir insan yapmaya çalışmadan ve size ters gelen davranışlarından şikayet etmeden kabul etmelisiniz, tabii o da sizi. Eğer ikiniz de bunu başarırsanız belki ilişkinizi uyum içinde sürdürebilirsiniz.//kadınvekadın.net

Read more
no image

Ağrı, vücudun doku hasarına karşı verdiği duyusal ve duygusal bir cevaptır. Duyusal boyut sinir iletimine bağlı iken duygusal boyut psikolojik, fizyolojik pek çok öznel faktöre bağlıdır.


Akut ağrı, çocuklarda sıklıkla doku hasarı, hastalıklar ve gerekli tıbbi girişimler sırasında en sık yaşanan ve istenmeyen deneyimlerden biridir. Aynı zamanda çocuğu ve ailenin anksiyetesinin artmasına da yol açar.


Çocuklarda ağrı ne zaman oluşur?


Çocuklarda en sık; akut hastalıklar sırasında (otit, farenjit, menenjit, gastoenterit, akut apandisit gibi),travma sonrası (yaralanma, burkulma, kırıklarda), geçirilen operasyon sırasında ve sonrasında, gerekli medikal girişimlere bağlı (kan alma, cilt biyopsisi, lomber ponksiyon) ağrı oluşur. Daha az sıklıkta kronik hastalıklar ve kansere bağlı kronik ağrılar görülür.


Çocuklarda ağrı ile ilgili yetersiz bilgi ve eğitim, ağıyı gidermeye yönelik yapılan işlemlerin yetersiz uygulanması, ağrının ortadan kaldırılmasını engeller. Bu nedenle hekimlerin hastalarında oluşan ağrının ortadan kaldırılmasında birinci derecede sorumludur. Bu sorumluluğun yerine getirilmesi içinde uygun ağrı değerlendirme tekniklerinin yerine getirilmesi gerekmektedir.


Çocuklar ağrısı olduğunu nasıl belli eder?


Vücutta yolunda gitmeyen olayların oluştuğunu haber vermesi nedeniyle ağrı, özellikle yakınmalarını dile getiremeyen küçük çocuklarda önemlidir. Çocuklar genellikle bakışları ve tavırları ile ağrıyı belli eder. Her zamanki halinden daha huzursuz olması, muayene sırasında yüzünü buruşturma, ağrıyan bölgeyi çekme, o bölgeye dokunulduğunda daha fazla ağlama gibi davranışlarla ağrısını ifade eder. Çocuk kliniklerinde ise bu değerlendirmeler yaşa göre belirlenmiş skalalar ile yapılabilmektedir. Ancak ağrının çevresel ve kişisel faktörlere bağlı subjektif bir algı olduğu unutulmamalı, ailenin duygusal ve bilinç durumu, korku gibi öğrenilmiş davranışlar göz önünde bulundurulmalıdır.


Ağrı kesici kullanımı nasıl olmalı?


Çocuklarda ağrı tedavisinde en yaygın kullanılan ilaç tedavisidir. Öncelikle ağrı yeri, şiddeti, ağrıya neden olan faktörler ve ağrının şiddetini arttıran ( fiziksel ve psikolojik) faktörler göz önüne alınmalıdır. Ağrı tedavisinde kullanılan ilaçlar; analjezikler, opioidler ve diğer ilaçlar olarak sınıflandırılabilir. Hafif ve orta şiddette ağrılarda analjezikler (parasetamol, ibuprofen gibi) kullanılabildiği gibi daha şiddetli ağrılarda diğer grup ilaçlar kullanılır. Ancak ağrının yeri, nedeni, şiddeti belirlendikten sonra tedavi planlamak, uygun doz ve aralıklarda ilaç kullanmak gereklidir. Ağrı tedavisinin mutlaka hekim kontrolünde yapılması gerekmektedir.


Kulak enfeksiyonuna bağlı ağrısı olduğu bilinen bir hasta ya da operasyon sonrası ağrı olabileceği belirtilen bir hastada ağrı kesiciler önerilen tür ve miktarda kullanılabilir. Eğer yeni başlamış, şiddeti giderek artan ve eşlik eden başka yakınmaların da olduğu akut ağrı durumlarında öncelikle hekim tarafından değerlendirildikten sonra ağrı kontrolü sağlanmalıdır.


Ağrıyı azaltmak için ilaç dışı yöntemler uygulanabilir mi?


İlaç tedavisinin yanı sıra ağrının şiddetini azaltmak ve ağrıyı önlemek için ilaç dışı yöntemlerden faydalanılmalıdır. Masaj (gaz yakınması olan bebeklerde de uygulanabilir) ve soğuk- sıcak uygulama gibi fiziksel yöntemler; psikoterapi (kanser hastalarında) gibi bilişsel yöntemler; oyun, gevşeme, egzersiz gibi davranış tedavileri (yapılacak medikal girişimin önceden açıklanması, oyun haline dönüştürülmesi gibi) uygulanabilir.


Ağrısı olan çocuğa yaklaşım nasıl olmalı?


Ağrısı olan çocuklara yaklaşım ağrının şiddetini azaltması açısından önemlidir. Daha önce yaşanmış ağrı ile ilgili kötü deneyimler çocuğun ve ailenin anksiyetesinin artmasına, korku duyulmasına yol açar. Bu nedenle ağrı hafızası oluşturmamak için girişimlerden önce ağrıyı önlemek ve ağrı duymamasını sağlamak gerekir.İyi bir ağrı kontrolü ile çocuğun rahatlatılması ailenin de tatmin olmasını sağlayacaktır. Bir sonraki durumda benzer şiddette anksiyete ve korku yaşanmayacaktır. Tüm çocuklar duygusal açıdan desteklenmeli, aileyi çocuktan ayırmaktan sakınılmalı ve yaşına uygun yaklaşılmalıdır. Yapılacak tanı ve tedavi amaçlı girişimlerin açıklanması duyulan korku ve anksiyeteyi azaltır. Bebek ve çocukların da ağrıyla ilgili kötü deneyimler edinebileceği, ağrıyı hissettikleri ve hatırladıkları unutulmamalıdır.

Read more