Open top menu
28 Mayıs 2012 Pazartesi
no image



Çıplaklık yüzyıllardır bir çok alanda sanatsal olarak kullanılmıştır.Bu kullanıma bir yenisi de aşağıda gördüğünüz bu muhteşem resimlerle eklenmiştir.

















 








a





Read more
no image


  1. Çocuklarınız arasında ayırım yapmayınız. Çocukları kıskandırmayınız. Hepsine sevgi ve ilgi gösteriniz.

  2. İçinde bulundukları yaşlarda arkadaş çocuğunuz için çok önemlidir. Arkadaşı olmasına ve iyi arkadaşlar seçmesine yardımcı olunuz.

  3. Televizyon izlemede çocuğunuza iyi alışkanlıklar kazandırınız. Sürekli TV izleme çocuğunuzun başarısını olumsuz etkiler. Ancak bunu zor kullanarak değil, ikna ederek gerçekleştiriniz.

  4. Bilmediklerini çekinmeden ders öğretmenlerine sormaları gerektiğini anlatınız.

  5. Anne baba arasındaki ilişkilerin şekli çocukları büyük ölçüde etkiler. Çocuklar yanında yapılan tartışmalar, kavgalar onların mutsuz, güvensiz ve endişeli olmasına neden olur. Sorunlarınızı çocukların yanında konuşmayınız, münakaşa etmeyiniz.

  6. Çocuğunuzun çeşitli sorunları için sınıf ve rehber öğretmenlerine başvurunuz. Başvurmasını sağlayınız.

  7. Çocuğunuzun evde ders çalışmasını kontrol ediniz. Ancak sürekli şekilde "ders çalış" ikazı olumsuz etki yapmaktadır. Ona güvendiğinizi belli ederek uyarınız.

  8. Çocuğunuzun okula devam durumunu yakından izleyiniz. Bu konuda ilgili müdür yardımcısından bilgi alınız.

  9. Çocukluktan yetişkinliğe ulaşan genci önce bir insan olarak kabul edin. Ona sevgi ve saygı gösterdiğinizi belirtin.

  10. Gençlik çağına özgü biyolojik ruhsal ve toplumsal değişme ve gelişmelerin gencin davranışlarına yansıdığını bilin. Gençlik çağının fırtınalı ve zor olduğunu göz önünde tutun.

  11. Gence bol bol öğüt verme yerine, örnek davranışlar yapın ve örnek davranışlar bulup gösterin.

  12. Gencin tutum ve davranışlarına biçim ve yön verirken "ben gençliğimde" diye başlayan konuşmalardan kaçının.

  13. Gençlerle yapılan konuşma ve tartışmaları onları korkutarak ve yıldırarak kesmeyin.

  14. Konuşma ve tartışmalar sırasında gencin doğru düşündüğü, gerçeği bulup söylediği durumlarda ona hak verin, düşünce ve önerisini gerçekleştirmek için yardımcı olun.

  15. Aile ve evle ilgili konularda ve sorunlarda gencin düşünce ve önerilerini alıp, onunla konuşup tartışmaktan çekinmeyin.

  16. Gencin yaşamı, giyinişi, süslenmesine ilişkin karar alırken durumu gençle tartışmak yerine onun düşünce ve önerilerine anlayış ve saygı gösteriniz.

  17. Benci denetlemek, engellemek ya da ödün, ödül vermek için tutarlı davranın, kimi kez ödüle değer bulduğunuz bir davranışı başka bir zaman kötüleyip yermekten kaçının.

  18. Gencin davranışları karşısında serin kanlı olun. Kırıcı, sert, yıkıcı davranışlarda bulunmayın.

  19. Her davranışın bir "sebebi", bir "amacı" vardır. Birey her davranışını bedensel, ruhsal ve sosyal yaşamında bir denge sağlamak için yapar. Çocuğunuzda görülen olumsuz davranışların, başarısızlıkların da bir sebebi vardır.bunları ortadan kalkması dayak ve ceza ile değil, bunları doğuran sebeplerin ortadan kalkması ile mümkündür.

  20. Çocuklarınıza karşı sabırlı, soğukkanlı ve anlayışlı olunuz. Doğal olarak onlar hata yapacaklardır, kusurları ve kötü hareketleri olacaktır. Çocuklar düşündüğünüz, istediğiniz gibi tavır ve davranışlar göstermiş olsalardı aile okulda "EĞİTİM" denen şeye gerek kalmazdı.

Read more
no image

Kızınızı, babasıyla ya da başka erkeklerle yaşadığınız ilişkiler konusunda sırdaşınız olarak seçmeyin.


Hiç bir an durup kendinizi kızınıza bir örnek olarak düşündünüz mü?  Küçük kızlar annelerinden kadın olmak konusunda birçok şey öğrenirler.Kızınızın kendi hakkındaki düşünceleri, gelecek konusundaki fikirleri ve karşı cinsle olan ilişkileri konusunda ne söylediğinizin değil nasıl davrandığınızın güçlü bir etkisi olacaktır.Bu da eşinizle olan ilişkinizle bağlantılıdır.


Aynı zamanda işiniz, anneliğiniz ve hatta ev işleri konusundaki seçimleriniz de kızınızı etkileyecektir.Kızların nasıl davranacağı,hangi oyuncaklarla oynayacağı ve gelecekle ilgili amaçlarının ne olacağı konusunda farklı ailelerin farklı fikirleri vardır.Ancak toplumumuzda kadınların hayatları köklü değişikliklere uğramıştır.Örneğin kızlarımızın çoğunluğu kendilerine bakabilecek ve aile gelirine katkıda bulunabilecek güçtedir.Öyleyse bu önemli alanda biraz ciddi düşünmek gerekiyor.


Bir kız kendine model aldığı kişiyi seçecek olduğunda öğretmenini, alanlarında çok etkili ya da fiziksel açıdan gözlerine hoş hitap eden bireyleri düşünebilir.Ancak bu üç özelliği de mükemmel biçimde taşıyan kişiyi seçmenin daha akıllıca olacağını görecektir. Annesini ve dünya üzerinde de hiç kimse veya hiçbir güç bu odak noktasından gözlerini başka bir örneğe yönelmek üzere ayıramaz.


Araştırmalara göre aktif hayatlarını sürdüren anneler kızları üzerinde en büyük etkiyi yaratanlar.


Kadınların %80 gibi yüksek bir oranı çocuklarının okul öncesi döneminde ev kadınıyken bu oran lise yıllarında üçte bire düşüyor. Birçok anne okul hayatına ya da kariyerine geri dönüyor.


Kız evlatlar annelerinin başarılarıyla sınırlanmazlar.


Çoğu kadın annesinden daha ileriye gidebilmiştir.  Üçte biri master yapmış kız evlatlardan oluşurken üçte biri doktora yapmış, geriye kalanlar da en azından yüksek okul mezunu olmuşlardır.


Tüm bunlar bir anne için ne anlama geliyor?  Okusanız da, hobilerinizle uğraşsanız da,kariyer sahibi olsanız da ne kadar aktif olursanız kızınız için o kadar iyi bir örnek olursunuz.


Birçok kadın ailelerinde acılı boşanmalar gördüklerinden erkeklere karşı güvensizlik duygusu geliştirmiştir.Kızınızı, babasıyla ya da başka erkeklerle yaşadığınız ilişkiler konusunda sırdaşınız olarak seçmeyin; aksi halde onun gelecekteki ilişkilerinde güvensiz olmasına neden olabilirsiniz.


Bugün gizli gizli sizin ayakkabılarınızı giyip kapının önüne oynamaya çıkan minik kızınız yarın yine sizi örnek alarak kendine bir kariyer ve aşk hayatı oluşturacaktır bunu unutmayın ve ona en doğru örnek siz olun.

Read more
27 Mayıs 2012 Pazar
no image

Çocuk ve Ergen Psikiyatrisine başvuran anne babaların öğrenmek istedikleri konulardan biri,çocukların ruhsal gelişimi ile ilgili nasıl daha etkili olabilecekleridir.Çocuklarının yetiştirilmesinde neler yapabilecekleri, kendilerini nasıl yetiştirebileceklerini sormaktadırlar.


Her anne baba;




  • kendine güvenen,

  • sorunlarını çözebilen,

  • kendine ve başkalarına saygılı,

  • hak yemeyen,

  • hakkını yedirmeyen,

  • kendiyle barışık,

  • sorumluluk duygusu gelişmiş,

  • atılgan çocuklar yetiştirmek istemektedirler.


Bu bir sonuçtur.Bu sonuca rastlantı ile değil, anne babaların belirli davranışları ile ulaşılmaktadır.Başka bir deyişle çocuklar içinde yaşadıkları iletişim ortamında (aile) biçimlenmektedir.


Bu konu açısından ele alındığında tüm anne babalar iyi niyetlidir. Ancak istenen sonuca ulaşabilmek için iyi niyet yetmemektedir.O sonuca giden yolu bulmak ve temel taşlarını bilmek gerekmektedir.Bu ise etkili bir iletişimle olmaktadır.


Bu konuda anne baba tutumlarına baktığımızda anne babaların binlerce yıldır enerjilerini çocuklarının yanlışlarını, o yanlışı yaptıkları anda düzeltmeye, onları değiştirmeye harcadıklarını görmektedir. Neden binlerce yıldır bu böyle sürüp gitmektedir? Çünkü başka bir yol bilinmemektedir.Anne babalığımızı, kendi anne babamızın anne babalığından farkında olmadan edindiğimiz bir bakış açısı ile yapıyoruz.


Bu öğrenilmiş belirli bakış açısı, gözümüze taktığımız psikolojik bir gözlüktür. Olayları onun aracılığıyla algılar, yorumlar ve davranırız. Akvaryumdaki balıkların, davranışlarını sınırlayan cam olduğunun farkında olmamaları gibi, biz de davranışlarımızı yönlendirenin bu sabit bakış açımız olduğunun farkında değiliz.


Her çocuk birbirine zıt iki gereksinimle doğar.İlki diğerlerinden ayrı bir birey olma ve güçlü olma,ikincisi ise ait olmadır. Çocuk küçükken onun gözünde anne babasının çok büyük bir psikolojik boyutu vardır.Çocuk büyüdükçe ve beceriler kazandıkça, kendi psikolojik boyutunu büyültmeye başlar.


Bilinçli anne baba bunun farkındadır ve çocuğun artılarını kabul edip kendini geri çeker.Çocuk birey olduğunu bağımsız davranışlarıyla gösterir. Bir, üç, altı ve on altı yaşlar bağımsız davranışların öne çıktığı “ben” denilen yaşlardır. Çocuğun “ben” dediği yaşlarda anne baba “biz”e model olabilse,çocuk da olgunlaşıp “biz”e ulaşabilir.


Bu hepimizin istediği çocuk tipidir.Ancak çok az insan “biz” bilincine ulaşabilmektedir.Peki Neden?


Kişiliğimizin üç benlik durumu vardır;




  1. Anne Baba Benlik Durumu,

  2. Yetişkin Benlik Durumu ve

  3. Çocuk Benlik Durumu.


Anne baba benlik durumunda kurallar vardır ve koruyucu ya da eleştirici anne babayı yansıtır.Yetişkin benlik durumunda gerçekler vardır.Çocuk benlik durumu ise duyguların ağır bastığı bir benlik durumudur, doğal çocuk ve asi ya da uyarlanmış çocuk bulunur.


Bir insan başka biriyle konuşurken kendi benlik durumlarının birinden, karşısındakinin benlik durumlarından birine doğru konuşur. Burada beklediğimiz ya da öğrenilmesini istediğimiz iletişimdeki iki kişinin yetişkin benlik durumlarını kullanmalarıdır.İnsanların iletişiminde etkili olan o sabit bakış açısında değişiklik yapılmadan davranışta yapılan değişiklikler yüzeysel ve kısa süreli olmaktadır.


Anne babaların hangi bilinçte olduğu çocukları ile çatışma durumlarında kendini açığa vurmaktadır.Bir çatışma durumunda kişiler çatışma çözme yöntemlerini kullanmaktadırlar.


Bunlardan ilk ikisi: kazan-kaybet yöntemi ve baskıcı yöntemdir.Kazan kaybet yönteminde büyükler,çocukla aralarında bir çatışma çıkınca ya da onda bir davranışı değiştirmek, ona bir davranışı kazandırmak için ödül ve cezaya başvururlar.


Baskıcı yöntemde ise anne babalar güç kullanarak çatışmayı kazanır, çocuklar kaybederler ve mutsuz olurlar.Bu iki yöntemde de çatışma çözümünde çocuğun katkısı yoktur.Bu nedenle çocukta sorumluluk duygusu ve iç denetim gelişmez. Bağımlı ve isyankâr olur.Büyüğün gücü çocukta ilişkiyi iyice bozan baş etme yöntemlerini oluşturur.Duygular olumsuzdur.


Sürekli izleme gerektirir.Diğer bir yöntem ise ödün veren yöntemidir. Bu yöntemde büyükler, çocuklarla aralarında bir çatışma çıkınca olay büyümesin diye çocuğun davranışını görmezden gelir ya da çocuğun dayatmasına direnemez ve onun dediğini kabul edip kaybederler. Çocuk anne babaya karşı sürekli bir güç kullanır.


Bu ilişkide anne baba mutsuzdur.Her istediğini elde eden çocukta iç denetim ve sorumluluk duygusu gelişmez.Anlayışsızlık, bencillik, iş birliği eksikliği kişilik özellikleri olur. Sürekli kaybeden büyükte çocuğa karşı olumsuz duygular oluşur ve güç kullanarak baş etme yöntemleri geliştirir.


Son olarak demokratik yöntemde ise karşılıklı olarak eşit bir ilişki vardır. Burada büyükler ve çocuklar arasında bir çatışma çıkınca her iki taraf birbirinin haklarına, gereksinimlerine saygı duyar ve her iki tarafa da uygun gelebilecek bir çözüme birlikte karar verip uygularlar. Hiç kimse kaybetmeyip herkes kazanır ve mutlu olur. Çocuğa saygı duyulduğu ve düşüncesi alındığı için iç denetim ve sorumluluk duygusu gelişir.Kendine ve büyüklerine güven ve saygı duyar.Düşünme yeteneği gelişir.Güç kullanımı yok olur. Kimse kaybetmediği için nefretin yerini sevgi alır. Bu yöntem, demokrasinin bir yaşam felsefesi olarak yerleşmesini sağlar.Çok az izleme gerektirir.Böyle bir etkileşimi gerçekleştiren anne babaların çocuğu ruh sağlığı yerinde, atılgan bir birey olur.


Bu yazımda daha çok anne babaların çocuk yetiştirmede geliştirmeyi amaçladıkları, ancak geçmişte kendi anne babalarından öğrendikleri belirli bir bakış açısı ile kıramadıkları tutumlarını fark etmelerine yönelik genel bilgiler sundum.Bundan bir sonraki adım ise iletişim becerilerinin artırılmasıdır.


İletişimde anne babanın da “biz” bilincini geliştirmesini bekliyorduk. Bunu oluşturmak ancak iletişimde anne babanın da “biz” bilincinde olması ile gerçekleşebilecektir.Çocuklarımıza “biz bilincinde” olduğumuzu “etkili iletişim” becerilerini kullanarak gösterebiliriz.


Biz bilincinin göstergesi: Duyguları tanımak, çocuğu değiştirmeye çalışmadan olduğu gibi kabul etmek, sorun olduğunda sorunun kimde olduğunu saptamak, sağlıklı bir iletişime nelerin engel olduğunu bilmek ve iletişimi bozan engelleri kullanmamaktır.


Bunun için de anne babalar dinleme biçimlerinin çocuğun kişiliğini doğrudan etkilediğini bilmeli ve etkin bir dinleme kullanmalıdır.“Sen dili”nin çocuğun kişiliğini nasıl yıprattığını bilmeli ve kullanmamalıdır.“Ben dili”nin ise çocuğun kişiliğini nasıl yapılandırdığını bilmeli ve etkileşimde kullanmalıdır. Anne baba kendi değerlerini bilmeli ve onların aile yaşamını nasıl etkilediğinin farkına varmalıdır. Gereksinim çatışmaları ile değer çatışmalarını ayırt edebilmelidirler.Son olarak da anne babalar çocuklarına karşı güç kullanmanın zararlarını bilmelidirler.


İletişim konusunda önemli eserleri olan yazar DoğanCüceloğlu, iletişimi “Bir canın başka bir cana dokunmasıdır.” şeklinde tanımlamıştır. Bu da ancak duyguların anlaşılması ve kabul edilmesiyle gerçekleşebilir. Çocuğu yetenekleri, düşünceleri ve duygularıyla olduğu gibi kabul etmek, ona kendini geliştirebileceği bir alan yaratacaktır. Toprak nasıl ki tohumun gelişip serpilmesi için gerekli besini sağlıyorsa, anne babanın kabulü de çocuğun genleriyle getirdiği tüm potansiyelini kullanıp olabileceği en iyiyi olmasına olanak veren ortamı sağlar.


Doç.Dr. Selahattin ŞENOL Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı

Read more
no image

Anne Adayları Aşırı Sıcaklarda Şu tavsiyelere Kulak Vermeliler?


Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Bahar Çağlar, yaz aylarında artan sıcaklıklardan korunmak ve hamile anne adaylarına tavsiyelerde bulundu. Yaz aylarında sıcaklıklar arttıkça özellikle hamileler ısıdan daha çok etkileniyor. Gebelik haftaları ilerledikçe kilo, vücut ısısı ve ödem artıyor. Akciğer kapasitesi azalıyor ve gebeler için sıcaktan korunmak daha da önemli oluyor.


Mümkünse öğlen vakitleri sabah (11:00’dan sonra ve akşam üstü 16:00’dan önce) güneşten korunmalıdırlar. Yüksek faktörlü, kendi cilt tiplerine uygun koruyucu kremler şapkalardan destek alabilirler. Vücudun sıvı ihtiyacı artacağından günde en az 10 bardak (2-2.5 lt) su tüketmeleri önerilir. Çok sıcak günlerde veya egzersiz yaparken bu ihtiyaç 15 bardağa (3 lt) kadar çıkmaktadır. Böylece gebeliğin ilk aylarında sık karşılaşılan hipotansiyon önlenmiş olur.


Az yağlı ve tuzlu yiyecekler


Beslenmede bol sıvının yanında az yağlı ve az tuzlu yiyecekler de öneriliyor. Yazın rahatlıkla bulabileceğimiz taze sebze meyve en ideal besinlerdir. Protein desteği için et, süt, yoğurt unutulmamalıdır. Sık sık ve az az yemek gebelikte mide şikayetlerini azaltır.


En ideali yüzme


Anne adayları için en ideal spor yüzmedir. İmkanı olmayanlar için günün erken saatlerinde yapılacak hafif tempolu yürüyüş de yeterli olur. Sık olarak ılık duş almak, iyi kurulanmak gerekmektedir. Şikayet (idrar yanması, vajinal akıntı) oluştuğunda erken doktora başvurmak önemlidir.


Doğuma yakın haftalarda uzun yolculuklar tavsiye edilmiyor. Yapılan araba seyahatlerinde mümkünse arka koltukta uzun oturuş pozisyonunda, bacakları yerden kaldırarak yolculuk edilmesi uygundur, mümkün olmuyorsa seyahat esnasında 2 saatte bir mola vererek ve kısa yürüyüş yaparak bacaklarda oluşabilecek ödemi azaltılabilir. Yolculuk esnasında bacak germe egzersizleri yapılabilir.


Anne adayları temizliğinden emin oldukları havuz ve denize, güneşin dik gelmediği saatlerde rahatlıkla girebilir. Yüzmek ve duş almak gebeliğin son aylarında oluşan gece uykusuzluğuna da iyi gelecektir. Ayrıca hamileler cilt lekelenmelerine yatkındırlar, hamilelikle oluşan ‘kloazma’ adı verilen gebelik maskesi kozmetik bir sorun yaratabilir. Güneş de bu lekeleri arttırır, uzun süren korunmasız güneş banyoları ve solaryum önerilmez.

Read more
23 Mayıs 2012 Çarşamba
no image

Teknolojik gelişmelerle birlikte son yıllarda artan bilgisayar ve internet kullanımının bazı kişilerde zamanla bağımlılığa dönüştüğü, bu durumun gençlerde asosyalliğe, evli çiftlerde ise boşanmaya neden olabildiği bildirildi.


Yeşilay Rize temsilcisi Bayram Ali Kavalcı, Yeşilay olarak madde bağımlılığı ve sigaranın yanı sıra televizyon ve internet bağımlılığı ile de mücadelelerini sürdürdüklerini belirtti.


İnternet bağımlılığının diğer madde bağımlılık türleri kadar tehlikeli olduğunu, zararlarının kişinin kendisinden başlayıp çevresine yayıldığını vurgulayan Kavalcı, "Bu durum gençlerde asosyalliğe, evli çiftlerde ise boşanmaya neden olabiliyor. İnternet bağımlılığı, özellikle genç ve orta yaş evlilerde boşanma sebebi olabiliyor" dedi.


Bilim insanlarınca en tehlikeli rahatsızlıklardan kabul edilen teknoloji bağımlılığının son yıllarda daha çok internet aracılığı ile paylaşım sitelerini kullananlar arasında "sanal" bağımlılık olarak ortaya çıktığını dile getiren Kavalcı, "Son yıllarda ’sanal’ bağımlılık nedeniyle boşanma olaylarında önemli artışlar yaşanıyor.


ABD’de 2009 yılı sonlarında hazırlanan her 6 boşanma dilekçesinden birinde ’facebook’ adının geçtiği belirlenmiş. Yeni arkadaşlar, yeni çevre ve eski arkadaşları buluşturan bu tür siteler, evlilikleri tehlikeye sokuyor. Bu siteler, evliliklerdeki sorunların daha da büyümesine neden olabiliyor. Uzmanlar, teknoloji bağımlılığı nedeniyle eşlerin birbirlerine olan sorumluluklarını yerine getirmemeye başladıklarını da belirtiyor" diye konuştu.


"Sanal bağımlılık, madde bağımlılığı kadar tehlikeli"


Türk aile yapısı açısından üzücü ve düşündürücü bir gerçek olan internet bağımlılığının, diğer madde bağımlılık türleri kadar tehlikeli olduğuna dikkat çeken Kavalcı, "Masum bir şekilde başlayan internet kullanımında kötü niyetli, maddi ve haz tatmini taşıyan binlerce tuzağın bulunduğu, bu tuzaklara karşı dikkatli olunması gerektiği unutulmamalıdır. Aksi takdirde sonu hüsran ve pişmanlık ile biten olaylar yaşanması muhtemel olmaktadır" diye konuştu.


Bayram Ali Kavalcı, internet bağımlılığı nedeniyle aynı evi paylaşan bireylerin birbiriyle konuşmaya hatta yan yana gelmeye dahi fırsat bulamayabileceğine işaret ederek, şöyle dedi: "Öyle ki zamanın nasıl geçtiğini fark edemeyen bağımlılar, ekran karşısında sabahlamakta, ailesine ayırması gereken vakti bu şekilde harcayabilmektedir.


Bağımlılar, gündelik iş ve sorumluluklarını bile yerine getiremeyerek hem maddi hem manevi dünyasından ve performansından önemli değerler kaybedebiliyor. Ailevi sorunlar, iş ve başarı veriminin düşmesi, ilerleyen zamanlarda ise gerçek ve sanal dünyanın ayırt edilemeyecek boyutlara varması gibi sebeplerle kişi, kendisini psikolojik sorunların içerisinde bulabiliyor. Bu büyük tehlikenin farkına varmak ve bir tür hastalık olduğunu çok iyi kavramak gerekiyor."


Eş ya da uzman desteği şart


Hızla yayılan internet bağımlılığının kötü etkilerinden kurtulmak için en önemli görevin yine eşlere düştüğünü dile getiren Kavalcı, "Bu bağımlılık türünün de diğer hastalıklar gibi bir hastalık olduğunu bilmeleri, buna göre karşılıklı saygı ve hoşgörü ortamında aradaki bağı kuvvetlendirmeleri gerekiyor" diye konuştu.


Büyüdüğü ve müdahale edilmediği taktirde tehlikeli ve kalıcı sorunlara sebep olabilecek internet bağımlılığını önemsemek gerektiğini vurgulayan Kavalcı,"Atılması gereken ilk adım bir psikiyatri uzmanına başvurmaktır. Psikiyatri uzmanı, kişide internet bağımlılığına etken olan sebepleri ortaya koyup sorunun çözümünde yardımcı olabilir. İleri derecede bir ruhsal sorun varsa ilaç tedavisi de gerekebilir" ifadelerini kullandı.

Read more
21 Mayıs 2012 Pazartesi
no image

Öykü 1


Kapı komşum David'in beş ve yedi yaşında iki çocuğu var. Bir gün yedi yaşındaki oğlu Kelly'ye benzinle çalışan çim biçme makiasıyla nasıl çim biçildiğini öğretiyordu. Makinayı çim üzerinde nasıl döndüreceğini öğretirken eşi Jane, David'e bir soru sormak için içeri çağırdı. David içeri girince Kelly makinayı çalıştırdı ve çimlerin ortasındaki çiçek tarhına daldı. Çiçek tarhı bir anda mahvolmuştu.


David döndüğünde gördüğü manzara karşısında çılgına döndü. Bütün komşuların çok beğendiği emekle kendi elleriyle yaptığı çiçek tarhı yoktu artık. David tam sesini yükseltmeye başlamıştı ki Jane dışarıya çıktı ve David'e ''David, çiçek değil, çocuk yetiştirdiğini unutma!'' dedi.


Jane bu sözleriyle bana anababa olarak önceliklerimizin ne olduğunu çok güzel anımsattı.Çocukların kendileri ve benlik saygıları, kırabilecekleri ya da hasar verebilecekleri herhangi bir fiziksel nesneden çok daha önemlidir. Bir futbol topunun kırdığı bir cam, dikkat edilmediği için kırılan bir lamba ya da mutfakta elden kayıp, kırılan bir tabak zaten kırılmıştır. Çiçekler zaten ölmüştür.Verilen bu zararı, bir de ben çocuğumu inciterek, yaşam sevincini öldürerek iki katına çıkartmamalıyım.


Öykü 2


Birkaç hafta önce kendime spor bir ceket aldım ve dükkan sahibi Mark Michaels ile anne babalık üzerine biraz sohbet ettik. Mark bana eşi ve yedi yaşındaki kızlarıyla dışarıya yemeğe çıktıkları bir gece kızının masadaki bardağı devirdiğini anlattı. Masadaki su temizlenip, anne babası üzülmemesini söyledikleri zaman kızı onlara bakmış ve, ''Biliyor musunuz, size diğer anne babalara benzemediğiniz için teşekkür etmek istiyorum. Arkadaşlarımın çoğunun annebabaları böyle bir durumda onlara bağırır ve bir de daha dikkatli olmaları konusunda onlara söylev çekerler. Böyle birşey yapmadığınız için size teşekkür ederim!'' demiş.


Bir seferinde ben arkadaşlarımla yemekteyken, benzer bir olay oldu. Beş yaşındaki oğulları masaya bir bardak süt döktü. Arkadaşlarım çocuklarına bağırmaya başlayınca, ben de bilerek çarptım ve kendi bardağımı devirdim. 48 yaşında olmama rağmen nasıl halâ aynı şeyi yaptığımı anlatmaya başlayınca, çocuğun gözleri parladı ve anne babası gereken mesajı alıp, çocuklarına bağırmaktan vazgeçtiler. Her gün halâ yeni birşeyler öğrendiğimiz unutmak bazen ne kadar da kolay oluyor.


Öykü 3


Geçenlerde Stephen Glenn'den ünlü bir araştırmacı bilimadamı hakkında bir öykü dinledim. Bir bilimadamının tıp konusunda yeni ve çok önemli buluşları olmuştu. Bir gazete muhabiri röportaj yaparken kendisine, ortalama bir insandan nasıl olup da daha farklı ve yaratıcı bir insan olduğunu sormuş. Kendisini diğerlerinden ayıran özellik neymiş?


Bilimadamı bu soruyu ''iki yaşındayken annesinin yaşadığı bir deneyim nedeniyle'' diye yanıtlamış.Bilimadamı buzdolabından süt şişesini çıkartmaya çalışırken, şişe elinden kayıp yere düşmüş ve ortalık süt gölüne  dönmüş. Annesi mutfağa geldiğinde, ona bağırmak, söylenmek ya da cezalandırmak yerine, ''Robert, ne kadar güzel bir hata yaptın! Daha önce bu kadar büyük bir süt gölü görmemiştim. Evet, olan olmuş. Şimdi birlikte burayı temizlemeden önce biraz yerdeki sütle oynamak ister misin?'' demiş.


O da eğilip, oynamış yere dökülen sütle. Birkaç dakika sonra annesi,  ''Robert, bu tür bir şey yaptığında, bunu senin temizlemen ve herşeyi eski haline getirmen gerektiğini biliyor musun? Bunu nasıl yapmak istersin? Bir sünger mi kullanalım, bir havlu ya da bir bez mi? Hangisini istersin?'' demiş. Robert süngeri seçmiş ve birlikte yere dökülen sütü temizlemişler.


Daha sonra annesi, ''Biliyor musun, burada yaşadığımız olay, senin iki minik elinle bir süt şişesini taşıyamadığın kötü bir deneyimdi. Şimdi arka bahçeye çıkalım ve şişeyi sula doldurup, senin dolu bir şişeyi düşürmeden taşımanı sağlayalım'' demiş. Küçük çocuk şişeyi boğazından iki eliyle tutarsa düşürmeden taşıyabileceğini öğrenmiş. Ne güzel bir ders!


Bu ünlü bilimadamı daha sonra, o anda bir hata yaptığı zaman bundan korkmaması gerektiğini öğrenmiş. Yapılan hataların yeni birşeyler öğrenmek için çok güzel fırsatlar olduğunu anlamış. İşte bilimsel araştırmalardaki deneyler de bu temele dayanır zaten. Bir deney başarısız olsa bile, o deneyden çok değerli bilgiler elde edilir. Bütün anne babalar çocuklarına, annesinin Robert'a davrandığı gibi davransalar çok daha iyi olmaz mı?


Öykü 4


Son öykümüz de aynı tutumu yetişkinler bağlamında anlatıyor. Bu öyküyü birkaç yıl önce bir radyo programında Paul Harvey'den dinlemiştim. Genç bir kadın işten evine dönerken arabasının çamurluğuyla, bir başka arabanın tamponuna vurmuş. Kadıncağız ağlamaya başlamış, çünkü arabası yeniymiş. Bu durumu kocasına nasıl açıklayacakmış? Diğer arabanın sürücüsü anlayışlı davranmış, ama yine de birbirlerine plakalarını ve ruhsat numaralarını vermeleri gerektiğini açıklamış. Genç kadın, belgelerinin bulunduğu zarfı açtığında, zarftan yere bir kağıt düşmüş.Kağıtta eşinin el yazısıyla şu sözler yazılıymış: ''Sevgilim, bir kaza yaptığında, arabayı değil, seni sevdiğimi unutma!''


Şimdi bir kez daha çocuklarımızın, maddesel şeylerden çok daha önemli olduklarını anımsayalım.Bunu aklımızdan çıkarmadığımız zaman, çocuklarımız benlik saygısı kazanır ve yüreklerinde sevgi tomurcukları belirir. Dünyadaki en güzel çiçek tarhlarından daha güzel bir insan olurlar.

Read more
20 Mayıs 2012 Pazar
no image

Büyük bir bilim adamına, yetişmesindeki en büyük etkenlerin neler olduğunu sormuşlar. Bilim adamı, Annem," demiş. "Annem, okuldan döndüğüm her gün, 'Bugün güzel bir soru sordun mu?' derdi. Beni yetiştiren en önemli etken budur."


Soru sormak zekanın işlerliğidir. Eğer soru sormayı durdurursanız, soru sormaya izin vermezseniz o ortamda zeka işlerlik kazanamaz, kişilik gelişemez. Sorusu olmayan, hep yanıtı olan olan bir kültür geri kalmış kültürdür.


Çocuklar çok soru sorarlar. 3-4 yaşından başlayarak bıktırıncaya kadar soru sorarlar. Dünyayı keşfetmek,olan biteni anlamak canlı algılarının hedefidir. Algılarıyla zenginleşen dikkatleri belleklerini oluşturur, sonra da, "Neden öyle olmus?", "Bu niçin böyle?" diye muhakeme temelini ararlar. Onları yanıtlamazsanız, araştırmazsanız, susturursanız, durdurursanız bir süre sonra  kendiliklerinden susarlar,susmanın rahat etmek olduğunu öğrenirler. Siz rahat edersiniz ancak çocuğun zekası da engellenmeyi öğrenir. Soru sormak basit bir zihinsel işlem degildir. Soru sormak;




  1. Cesaret,

  2. Merak,

  3. Kararlılık,

  4. Sonucu göğüsleyen bir direnç gerektirir.


Eğer bütün bunlara sahip degilseniz, soru soramazsınız,yapacağınız iş de yanıtları dinlemek olur.Bizler neleri merak ederiz, sorarız? Bilgisayarların yeni bulunduğu döneme ilişkin bir anekdot vardı sizinle paylaşayım,


"Bütün milletlerin temsilcileri bilgisayarın karşısına geçmişler, soru soruyorlar. Bilgisayar da kısa ve yoğun bir işlemden sonra soruyu yanıtlıyor. Bizim temsilcimize sıra gelince sorusunu soruyor: "Ne var, ne yok?" Bilgisayardan bir süre işlem yapıldığına ilişkin sesler geliyor ama bir türlü yanıt gelmiyor, sonunda elektrik şalterleri ve dumanlar içinde kalan bilgisayar iflas bayrağını çekiyor."


Gerçekten,ne demektir. "Ne var, ne yok?" Bu aslında bir soru değildir, bir dolgu konuşmadır.Karşılaştığımız zaman birbirimize sorduğumuz soruların çoğu da basma kalıptır ve anlamsızdır.


Ne yapiyorsun? (Anlamsiz bir sorudur, soruyu soran karşısındakinin ne yaptığını çok iyi bilmektedir zaten).


Nasil gidiyor? (bu sorunun da belirgin bir hedefi yoktur, öyle laf olsun diye sorulmustur karşısındaki de belirsiz bir el işareti yaparak "ne olsun" gibi, "idare eder" gibi dogru yanıtlar verir.


İşler ne alemde? (Bu soruyla da hangi işlerin kastedildiği belli değildir, öyle sorulmuştur. Yanıt da aynı yüzeysellikte olur).


Sorduğumuz sorular genel olarak kişiseldir ya da kişilerin özel hayatlarına duyulan merakın ürünüdür. Birisiyle karşılaşıldığı zaman sorulan;




  • "Nerelisin?",

  • "Kimlerdensin?",

  • "Ne iş yapıyorsun?",

  • "Nerede oturuyorsun?",

  • "Evli misin?",

  • "Çocuk var mı?",

  • "Çocuklar iyi okuyor mu?" gibi soruların tümü de güvenlik soruşturmasıdır.


Bu sorularla karşısındakinin güvenilir olup olmadığı araştırılır. Çevreyle ilgili sorular da kişilerin ne yapıp yapmadığı, ne alıp almadığı, nerelere sahip olduğu türünden dedikodu sınıfına giren merak sorularıdır.Çocuklara sorulan sorular da sığlığın ve çocuklara değer vermemenin göstergesi değil midir?




  • Anneni mi seviyorsun, babanı mı?

  • Bizim çocuğumuz olur musun?

  • Kazağını bana verir misin?

  • Çocuk biraz büyükse "okulu ve dersleri" sorulur.


Bu soru tipleri gerçekte "soran bir ilgi"yi göstermez. Bilimle, kültürle, sanatla ilgili merak soruları ancak bu konularla gerçekten ilgili olanların bir bölümünde görülür. O Çevrelerin de önemli bir bölümünün soruları degil, başkalarına aktarılması gereken yanıtları vardır. Soru sormayı eğitiminize koyabildiğiniz zaman eğitiminiz başlamış olacaktır. Soru sormayı kültürünüze sindirdiğiniz zaman uygarlık yoluna girmiş olacaksınız.


İyi bir sorunuz var mı? 

Read more
no image

Sevgili anne babacığım biliyorum ki ben sizden küçük ve tecrübesizim ama bunlara rağmen sizden daha iyi bildiğim şeylerde var.Şimdi sizinle bunlardan bir kaçını paylaşmak istiyorum.Bunları paylaşalım ki beni daha doğru ve sağlıklı yetiştirin.




  1. Beni şımartmayın. Her istediğimin yerine getirilmemesi gerektiğini çok iyi biliyorum, sadece sizi test ediyorum!

  2. Bana karşı disiplinli, katı olmaktan korkmayın. Ben bunu tercih ederim, kendimi emniyette güvende hissediyorum.

  3. Kötü alışkanlıklar edinmeme müsaade etmeyin. Bunların erken dönemlerde teşhis edilip önlenmesi hususunda sizlere güveniyorum.

  4. Olduğumdan da küçük hissetmemi asla sağlamayın. Bu benim sadece daha da fazla aptalca hareket etmemi sağlar!

  5. Elinden geliyorsa beni lütfen başka insanların önünde düzeltmeye çalışma. Eğer benimle özel baş başa ve yavaşça konuşursan çok daha fazla etkili olacak.

  6. Hatalarımın günah olduğunu hissettirmeye çalışma bana. Bu benim değerlerimi sarsıyor.

  7. Beni olacaklardan/sonuçlardan koruma. Bazen acı çekerek öğrenmem gerekiyor.

  8. "Senden nefret ediyorum" dediğimde üzülme. Bazen nefret ettiğim sen değilsin; beni yönlendirmek için kullandığın gücün.

  9. Küçük hastalıklarıma fazla üzülme. Bazen bunlarla istediğim, ihtiyacım olan ilgiyi buluyorum çevremde, sende.

  10. Şikayet etme, söylenme. Söylenirsen, kendimi sanki sağırmışım gibi korumam gerekecek.

  11. Kendimi arzu ettiğim kadar iyi ifade edemediğimi unutmayın. İşte bu yüzden her zaman doğru olamıyor söylediklerim, yaptıklarım.

  12. Soru sorduğumda geçiştirmeyin, cevabı ertelemeyin. Eğer böyle yaparsanız, artık soru sormadığımı göreceksiniz ve cevapları, istediğim bilgileri başka yerden arayacağım.

  13. Tutarsız olmayın. Bu benim aklımı tamamen karıştırır ve size güvenimi kaybetmeme neden olur.

  14. Korkularımın aptalca olduğunu söylemeyin. Bana korkularım korkunç şekilde gerçekler ve anlamaya çalışırsan beni sakinleştirebilir, güvenimi kazanmama yardımcı olabilirsin.

  15. Kendinin mükemmel veya hep başarılı olduğunu bana devamlı söyleme, hatırlatma bile. Çünkü senin bunların hiçbiri olmadığını anladığımda bu bana çok büyük şok olur.

  16. Benden özür dilemenin senin asla yapmayacağın bir iş olduğunu sakın düşünme. Dürüstçe özür dilemen benim sana sürpriz ve beklenmedik şekilde yakınlaşmamı, ısınmamı sağlayacak.

  17. Denemeyi, yeni şeyleri öğrenmeyi, anlamayı, keşfetmeyi çok sevdiğimi asla unutma. Onsuz olamam, alış.

  18. Ne kadar çabuk büyüdüğümü unutma. Bana ayak uydurman çok zor olmalı, lütfen dene.

  19. Çok fazla sevgi ve anlayış olmadan büyüyüp gelişemeyeceğimi lütfen unutma, ama bunları sana söylemem gerekmiyor, öyle değil mi?


Lütfen sağlıklı olun ve spor, egzersiz yapın. Sizlere ihtiyacım var sevgili anneciğim ve babacığım.Lütfen beni yalnız bırakmayın bu hayatta...


Sizi daima seven çocuğunuz...

Read more
19 Mayıs 2012 Cumartesi
no image

Delikanlı kızı çok seviyordu. Evleneceklerdi. Ama sorunları birden artmıştı... İşte ve evde.. Asabileşmiş sevgilisini üzer olmuştu. Hatta ağlatmıştı bir keresinde..

Bir gün...Mutlu bir gün..

Birbirlerine sarılmışken, delikanlı sordu: "Bana neden katlanıyorsun?..

Ama hemen cevap verme..

İyi düşün!..

Ben aynı soruyu senin için kendime sordum ve cevabı buldum...

Bakalım sen ne cevap bulacaksın?" Kız düşündü ve yanıt verdi: "Seni sevdiğim için"

Delikanlının suratı asılır gibi oldu. Kız beklenen yanıtı vermediğini hissetti.

Bakalım doğru cevap neydi?..

O da sordu: "Peki sen bana neden katlanıyorsun?..

"Delikanlı sımsıkı sarıldı kıza... "Ben sana katlanmıyorum ki...!" 
Read more
17 Mayıs 2012 Perşembe
no image



Hiç düşündünüz mü tuvalet kağıtları temzilik dışında ne işe yarar.Yada neye göre tuvalet kağıtlarını seçerseniz,Hiç size enterasan geldi diye seçtiniz mi tuvalet kağıdınızı? Eminim tüm sorular enterasan geliyor size ama bu tuvalet kağıtları gördükten sonra ne demek istediğimizi anlayacaksınız.İşte her biri eşsiz tasarıma sahip bu tuvalet kağıtları...












 

Read more
no image

Alman bir maceraperest olan Michael Wigge, cebinde 5 kuruş olmadan 40 bi230 kilometre yol yaparak dünyayı dolaştı ve tüm yaşadıklarını kayıt altına aldı.


Michael Wigge, Berlin'deki evinden tek kuruşu olmadan ayrıldıktan sonra otostop çekerek, değiş tokuşla ve çalışarak, Antarktika'ya kadar 40 bin 230 kilometrelik yol aldı. Wigge, seyahati sırasında gemi, uçak, araba kullandı, bazen de yürüdü.


Wigge, Berlin'den çıktıktan sonra önce Avrupa'yı gezdi, buradan sırasıyla Kanada, ABD ve Latin Amerika'ya geçti ve son olarak Antarktika'ya gitti.


Alman gazeteci ve video uzmanı Wigge'in yolculuğu sırasında çektiği görüntüler, ''How to Travel the World for Free'' (Dünya Bedavaya Nasıl Gezilir) projesini tanıtmak amacıyla seriler halinde Mayıs ve Haziran aylarında bazı PBS kanallarında yayınlanacak.


Wigge'in yolculuğu başlıklar altında şöyle özetleniyor;


Yolculuk: Almanca, İngilizce ve İspanyolca konuşan Wigge, 2010 yılı Haziran ayında Berlin'den ayrıldı ve 150 günde 11 ülkeyi seyahat ederek, 2010 yılı Kasım ayında Antarktika'ya vardı. Yolculuğu sırasında Wigge'e 100'den fazla kişi, ulaşım, gıda ve yatacak yer konularında yardım etti. Wigge, yola çıkmadan önce bir yıl süresince seyahatini planladı, kendisine konaklama ve basit işler sağlayabilecek kişilerin irtibat bilgilerini topladı, öte yandan yabancıların insaniyetinden faydalandı.


Gıda: Wigge, önce süpermarketlerin arkalarındaki çöp kutularında otlakçılık yaptı, ancak daha sonra bunun gereksiz olduğunu farkına vardı, yerleri temizlemek ve bulaşıkları yıkamak karşılığında sandviç alma anlaşmasıyla restoranlarda çalıştı. Wigge, dükkanlarda,süpermarketlerde ve restoranlarda yaklaştığı insanlardan çoğununu kendisine bir şey verdiğini söyledi.


Konaklama ve Tutumlar: Wigge, Latin Amerika'da insanların kapılarına gidip ''Bu gece nerede uyuyacağım konusunda hiçbir fikrim yok, burada uyuyabilir miyim?'' diye sorduğunda kendisine yardımcı olduklarını kaydetti. Michael Wigge, Latin Amerika'da belki de insanların çoğunun yoksul olduğundan ve ne hissettiğini bildiklerinden bu kadar misafirperver ve yardımsever olduklarını ifade ederek, burada insanların hikayesini önemsemediğini, öte yandan ABD'de insanların macerasını muhteşem bularak, hedefine ulaşması için kendisine yardım etmek istediklerini söyledi.


İş: Wigge, Atlantik'i Belçika'dan Kanada'ya giden bir konteyner gemisinde çalışarak geçti. Alman maceraperest, gemide boya işlerinden makine dairesinde yağı değiştirmeye kadar her şeyi yaptığını, Las Vegas'da sokakta yastık savaşlarına katıldığını, yorulan ziyaretçilere cüzi bir ücret karşılığı sırtını ''kanepe'' olarak kullandırdığını, San Francisco'da ''ağır turistleri tepelere çıkarken iterek'' bahşiş topladığını, sonunda 300 dolar biriktirdiği, bu parayla Kosta Rika'ya uçak bileti aldığını, Kosta Rika'dan otostop çekerek Panama'ya gittiğini, burada Alman Büyükelçisi'nin kahyası olarak çalıştığını belirtti.


Arjantin'in güneyindeki Ushuaia kentinden Antarktika'ya geçmek için lüks bir yolcu gemisinde, sefer liderinin asistanı olarak çalıştığını, turistlerin botlarını temizlediği, onlara buz üzerinde yardım ettiğini, penguenlerin olduğu alanlara kırmızı bayraklar yerleştirdiğini, teknelere benzin doldurduğunu kaydetti.


En kötü iş: Wigge, Peru'nun And Dağları'nda antik İnka şehri Maçu Piçu'ya gitme karşılığında turistlerin bagajlarını taşıma işinin berbat olduğunu belirterek, ''And'ların gördüğü en kötü hamal bendim'' dedi.


Video günlüğü: Alman maceraperest, nihayetinde televizyon dizileri yapmak amacıyla bir ''video günlüğü'' tuttu. Wigge, kendisini filme çekmek ve televizyon için yüksek kaliteye sahip görüntüler toplamak için, geniş açılı lenslere ve mikrofona sahip bir kamera kullandı. Sonunda 5 ila 30 dakikalık parçalar halinde onlarca kayıt elde etti.


Wigge öte yandan, Peru'nun Cuzco kentinde Alman bir gurbetçiyle kalırken neredeyse kayıtlarını kaybediyordu. Wigge, apartmanda çıkan yangında kamerası ve kayıtlarının bulunduğu seyahat çantasını kurtarmayı başardığını söyledi.


Dönüş Yolculuğu: Wigge, Antarktika'ya ulaştıktan sonra Almanya'ya dönüş için banka hesabına başvurdu.





Read more
16 Mayıs 2012 Çarşamba
no image

Genital herpes hastalığını iyi anlamak ve böylece onunla birlikte daha kolay yaşamak için konu hakkında iyi bilgilenmek gereklidir. Genel olarak genital herpes hakkında bilinenler efsanelerden ve yanlış bilgilenmelerden ibarettir. Bu da korkuyu, kendi kendine acımayı ve güvensizliği beraberinde getirir. Herkesin genital herpese cevabı ve davranışı faklı olduğundan aşağıdaki bilgilerden kendinize paylar çıkarabilirsiniz.


Genital Herpes Nedir?


Genital herpes, Herpes Simplex Virus'unun (HSV) neden olduğu bir virüs infeksiyonudur. HSV tip I ve tip II olarak iki çeşittir. Özellikle tip II genital bölgeyi, anus, kalça bölgesini, tip I ise genellikle ağız, yüz ve dudakları etkiler. Yüz ve dudak infeksiyonu, uçuğu da kapsayan yüz herpesi ile sonuçlanır.


Virüs Nedir?


Virüsler hücre içi parazitlere benzerler. Kendi başlarına yaşayamazlar. Tamamen içinde bulunduğu hücreye bağımlıdırlar. Virüsler ve bakteriler insanlarda infeksiyona neden olan mikroorganizmalardır. Bakteriler büyük ve bağımsız mikroorganizmalardır. Kendi başlarına yaşamlarını sürdürebilirler ve daha kolay izole edilip, elimine edilebilirler.


Virüs İnfeksiyonları


HSV vücuda genellikle dudak veya genital bölge mukozasındaki bir çatlaktan girerek ilerler ve sinir gangliyonlarına oturur. Bir kere sinir gangliyonunu tutan virüs, yaşam boyu orada kalır. Virüs, hücre içine girdiğinde yaşamak için hücrenin fonksiyonlarını kullanır ve bundan dolayı hücrede harabiyete neden olur. Bu harabiyetin karakteristik belirtileri ağrı, kabarcık, kaşıntı ve içi Sıvı dolu kırmızı şişliklerdir. Virüs bir kere vücuda girdiğinde, savaşmak için Antikor dediğimiz savaşçılar oluşur.Bunlar kanda bulunurlar ve bağışıklık cevabı için çok önemlidirler. Genital herpesde nüksler her zaman ilk ataktan daha hafif seyreder.


İlk atak ilk ya da primer infeksiyon olarak adlandırılır. Bu aşamada virüs sinir gangliyonuna oturur. Tekrarlayan ataklar (nüksler) virüsün sinir gangliyonunda çoğalması ile oluşur.


İnfeksiyonun Yeri


kadınlarda en sık vulva ve vajina ön kısmı tutulur. Uçuklar aynı zamanda rahim ağzında da bulunur.Erkeklerde en sık penisin son kısmında uçuklar gözlenir. Bazen testislerin üzerinde de bulunabilir. Çok nadir olarak erkek ve kadınlarda anusda ve kalça bölgesinde de uçuklar çıkabilir.


İlk İnfeksiyon


İlk infeksiyon genellikle aktif hastalığı olan kişi ile cinsel ilişki sonrası 2 ile 12 Gün arasında oluşur.


Genellikle vücut bu virüsle ilk kez karşılaştığı için oldukça ağrılı ve ciddi belirtilerle seyreder.Belirtiler 20 gün civarında (ağrı, kabarcık, kırmızı içi sıvı dolu şişlikler) sürer ve uçuklara ateş, halsizlik, lenf nodu şişmesi gibi sistemik belirtiler de eşlik eder. Kadınlarda belirtilere ek olarak idrar yaparken yanma ve vajinal akıntı oluşabilir.


Nüksler


Bazı kişilerde hastalık belirtisiz olarak tekrarlar. Ama genellikle tekrarlamalar (ataklar) belirtiler ile birlikte görülür. Tekrarlamalarda hastalık daha hafif seyreder. Genellikle yılda 4 atak geçirilir.


Bulaşıcılığı


Genital herpes, aktif genital herpes infeksiyonu olan eşden direk cinsel temas ile bulaşır. Eşlerin birbirine bu infeksiyonu bulaştırması genellikle farkında olmadan da oluşabilir. Bulaşma, hastalık belirtilerinin olmadığı dönemde bile oluşabilir.


Genital herpes hastalığına sahip olan kişiler %60 oranında hastalıklarından habersizdirler.


Genital Herpesi Ne Tetikler?


Fiziksel faktörler: Adet kanaması, fazla miktarda Alkol alınması, güneşde kalma, mukozada çatlama, incinme genital herpesi tetikleyen faktörlerdendir.


Psikolojik faktörler: Uzun süren stres, ağır anksiyete hali de bağışıklık sistemi üzerinde etkili olduğundan hastalığı tetikler.


Laboratuvar Tetkikleri


Genital HSV teşhisini desteklemek için kanda antikor bakılır. Ayrıca yaralardan sürüntü alınarak kültürde virüsün üremesi de tanıyı destekler. Kadınlarda smear testi de yapılabilir.


Doğurganlık ve Hamilelik


HSV doğurganlığı etkilemez, kısırlık yapmaz. Hamilelikte ilk 3 Ay ve son 3 ayda eğer anne adayı aktif hastalığı geçirirse risk olabilir.


Tedavi


HSV tedavisinde rekürrensleri (atakları) ve belirtileri azaltacak ilerlemeler kaydedilmiştir.


Belirtileri Rahatlatmak İçin Basit Tedaviler


Tuz banyoları, genital bölgeyi yıkamak için kullanılır (600ml suya 1 çay kaşığı tuz). Ağrı kesiciler de ağrıyı hafifletmek için kullanılabilir. Dar ve sıkı olmayan, bol giysiler giyilmelidir.


Antiviral Tedavi


Valaciclovir ve acyclovir genital herpesin tedavisinde ve nükslerin önlenmesinde kullanılmaktadır.İki ürün de lezyonların sayısını, şiddetini ve ağrısını azaltır. Özellikle supresyonda (baskılama) kullanıldığında ataklarda %85 oranında azalmaya neden olmuştur.





Read more
no image

Erkeklerin çok fazla sırrı yoktur. Olduğunda da gizlemeyi beceremezler çoğu zaman. Dilinin altında bir şeyler sakladığını hissediyorsanız hazırlıklı olun ki bombayı patlattığında ilişkiniz zarar görmeden sağlıklı kalabilsin


1. Herpes'i (uçuk) varmış ve bu nedenle sizden uzak duruyormuş.


Meğer aylardır çıkmanıza rağmen hâlâ "o aşama"ya gelemeyişinizin sebebi onun soğuk, aseksüel biri olması değil; genital herpes sahibi olmasından kaynaklanıyorsa…


Hemen aşırı tepki vermeyin. Uzmanlara göre, insanlar genital herpes taşıdıklarını öğrendiklerinde cinsel yaşamlarının bittiği endişesine kapılıp depresif bir ruh haline girer, derinden sarsılırlar.Durumu sevgililerine,eşlerine söylemek hiç de kolay olmayabilir. Çünkü doğal olarak terk edilmekten korkarlar.


2. Kendini bulmak için işten ayrılmak istiyormuş


Öncelikle hangi alanlarda iş bakmak istediğini sorun. Ayrıca verdiği bu molanın ne kadar süreceğini tahmin ettiğini öğrenin. Eğer ne yapmak istediğini bilmiyor ya da herhangi planı yoksa endişelenmeye başlayabilirsiniz.


Hayallerini gerçekleştirmek istemesi, kendini daha iyi hissedebileceği bir işte çalışmayı arzulaması bütün gün bilgisayar karşısında oturup, oyun oynaması anlamına gelmiyor! Bir yandan 'kendini bulmaya' çalışırken diğer taraftan da olaya ağırlığını koymalı. Örneğin geçici bir işte yarı zamanlı çalışabilir. Bir tarafın işten ayrılması gelirin otomatikman düşmesi anlamına gelecek. Bu nedenle acilen bir gelir-gider planı yapın ve eğer üstesinden gelemeyecekseniz bir süre daha işe devam etmesi konusunda ısrarcı olun.


3. Fikrini değiştirmiş, çocuk istemiyormuş


İşte bu taviz verebileceğiniz, üzerende pazarlık edebileceğiniz bir konu değil. Tatilinizi nerede geçireceğinizle ya da nerede yaşayacağınızla ilgili fikrini değiştirmeye çalışabilirsiniz. Bunlar, çocuk sahibi olma kararının yanında yaşamın küçük detayları olabilir ancak. Çünkü çocuk tüm hayat boyunca süren tek ve en önemli sorumluluktur.


Eğer çocuk sahibi olmak sizin için 'olmazsa olmaz' ise onun bir gün fikrini değiştireceğini ümit ederek ilişkinizi sürdürmeniz büyük bir düş kırıklığıyla sonuçlanabilir. Olaya bir de şu yönden bakın; çocuk konusunda fikrini değiştirmesinin nedeni, sizinle bir gelecek inşa etmekte duyduğu şüphelerden kaynaklanıyor da olabilir. Anne olmak istiyorsanız kuşkusuz bu konuda daha uyumlu bir ilişkiye, beraber ebeveynlik yapabileceğinize inandığınız birine ihtiyacınız var.


4. Prezervatif’e alerjisi varmış


Bu yalana inanmayın. Güvenli markaların prezervatifleri doğal kauçuk maddesinde yapılmaktadır ve yapılan araştırmalara göre kauçuğa alerjisi olan insan sayısı yok denecek kadar az. Partnerinizin bu şanssız erkeklerden biri olma ihtimalinin ne kadar düşük olduğunu gelin siz düşünün. Güvenli ve dolayısıyla keyifli bir seks hayatından feragat etmeyin.

Read more
no image

Evimize pozitif enerji getiriyoruz! Yarı değerli taşları evinizin dekorasyonunda kullanarak, evinizin enerjisini tazeleyebilir, yükseltebilirsiniz.


Ametist: Ametist taşı mor ve lavanta renklerindedir. Evdeki negatif enerjiyi temizlediği düşünülen bu taş, evinizin enerjisizini pozitife dönüştürmede, aile bireylerine yaşama sevinci katmada etkili olabiliyor. Canlandırıcı bir etkisi var. Stresten kaynaklanan zihinsel yorgunlukları gideriyor. Çok çalışmanın verdiği yorgunluk, huzursuzluk ve baş ağrısından şikayetçiyseniz ametist taşını odanıza yerleştirebilirsiniz. Ametist taşını, evde televizyonunuzun veya bilgisayarınızın yanına koyarak gözlerinizi koruyabilirsiniz. Yaydığı pozitif enerjiyle uyum ve dengeyi sağlıyor. Yatak odası, çalışma odası, mutfak ve salon olmak üzere her odada rahatlıkla kullanabilirsiniz. Karar vermeyi güçlendiren taş, yatıştırıcı etkiye de sahip.


Mercan: Mercan taşı aşkın sembolüdür. Antidepresan özelliğe sahiptir. Evinize yerleştireceğiniz mercanla yaşamınıza çoşku ve pozitif düşünce katabilirsiniz. Ayrıca nazara iyi geliyor ve konsantrasyonu güçlendiriyor. Çalışırken daha iyi bir konsantrasyon için çalışma masanızın üzerine koyabilirsiniz. Sedef hastalığı başta olmak üzere cilt hastalıkların ada iyi geldiği biliniyor.


Akik: Akik, evinizin enerjisini canlandırarak sizi olumsuz etkilerden arındırma özelliğine sahip bir taş. Başarıyı simgeliyor ve cesareti arttırıyor. Çalışma odanıza ya da iş yerinizdeki masanıza yerleştirebilirisiniz. Fiziksel canlılığı arttırarak tembelliği gideriyor. Çocukları olumsuz duygulardan koruyor. Bu özelliğinden faydalanmak için çocuk odalarında da kullanabilirsiniz. Güç, keyif ve iyimserlik hissi için akik taşını evinizde sergileyebilirisiniz.


Kuvars: Kuvars ataşı, dumanlı ve pembe olmak üzere çeşitli renklerde bulunuyor. Pembe kuvars aşk, bağışlanma, barış, güzellik ve duygusal denge sağlıyor. Mavi, mor ve gri kuvars boğaz ağrıları ve kalbe iyi geliyor. Kuvars negatif enerjiyi temizliyor ve zihinsel konsantrasyonu sağlamaya yardımcı oluyor. Kuvarsı evinizin barış ve uyum dengesi için kullanabilirsiniz.


Aquamarine: Şans ve cesaret taşıdır. İletişimi güçlendirme gücüne sahiptir. Bu özelliğinden faydalanmak için aquamarine’i evinizin salonunda ya da işyerinizdeki toplantı odalarında kullanabilirisiniz. Sinirleri yatıştırması ve yaratıcılığın ortaya çıkmasında büyük rol oynar. Aquamarine ile sakin ve huzurlu bir ortama sahip olup evinizdeki yaratıcı gücü arttırmayı deneyebilirsiniz.


Yeşim: Bereket ve uğur taşıdır. Aklı sembolize eder. Eski Çin’de cesaret, bilgelik ve adalet verdiğine inanılan yeşim taşnı evinizde mantık ve dengeyi sağlamak için kullanabilirsiniz. Duygusal denge, aşk, sadakat, cesaret, barış ve uyumu güçlendirme özelliğine sahiptir. Sağlık arttırıcı etkisi vardır. Evinizde kullanarak sinir sistemini, kalp, böbrekler ve bağışıklık sistemi üzerindeki olumlu etkilerinden yararlanabilirsiniz.


Kehribar: Reçinenin taşlaşması sonucunda oluşan bir taştır. Çok yumuşak ve hafiftir. Isınınca manyetik ve elektriksel hale gelir. Soğuk algınlığı, boğaz, tiroid ve bademcik hastalıklarına iyi gelir. Soğuk kış günlerinde evinizde şifa niyetine rahatlıkla kullanabilirsiniz.


Kalsedon: Bu taş kişinin özgüvenini arttırır. Duyarlı olmayı sağlayarak algıları güçlendirir. Çalışma odalarında veya işyerlerindeki toplantı odalarında kullanarak enerjiyi yükseltme ve kendini rahat ifade erme özelliğinden faydalanabilirsiniz.

Read more
13 Mayıs 2012 Pazar
no image

Ana-babalar çocuklarını yetiştirirken güce dayanmayan yöntemleri kullanırlarsa çocuklar ergen olduğunda,isyan edecek bir şey bulamazlar. Çocuklarını güç kullanarak eğitmeye çalışan ana-bâbalâr güçlerini düşündüklerinden de erken bir zamanda yitirme riskiyle karşı karşıyadırlar;


Ana baba gücünün, çocuk üzerindeki etkileri, Karşı koyma, meydan okumak, başkaldırma olumsuz davranma küskünlük, kızgınlık, düşmanlık, saldırı, öç alma, tokada tokatla karşılık verme,yalan söyleme,duyguları saklama başkalarını suçlama dedikodu yapma aldatma vb dir


Ana babalar çocuklara kendi ana babaları onlara aynı şeyi yaptığından dolayı hükmetmek isterler.


Çocuklar ödüllü ve cezası bol bir ortamda yetiştirilince "iyi" görünme ve kazanma ya da "kötü"görünmekten ve kaybetmekten kaçınma gereksinimi duyabilirler. Olumlu değerlendirmeleri çok yapan ,para ,armağan türü ödülleri bol veren ana babaların evlerinde bu geçerlidir.


Ödülün alandan çok alamayana zararı vardır.


Ana baba gücünün çocuk üzerindeki etkilerin devamı yağcılık,uysallık,boyun eğme,yeni bir şey denemekten korkama , içe dönme, kaçma hayal kurma ve geri çekilmedir.


Çocuklar ana babasına kabul edilemez gelen davranışını değiştirebilmek için onların bu davranışla ilgili durumlarını bilmek ister. Ancak otorite kullanıldığı zaman davranışı değiştirmek istemezler.Kısaca çocuklar davranışlarının değiştirilmesini ya da kısıtlanması gerektiğini anlarlarsa bunu kendileri yapmak ve yetişkinler gibi davranışları üzerinde kendi otoritelerini kullanmak isterler.


Paradoksal olmakla birlikte gerçek durum şudur; Ana-babalar güç kullanarak çocukları üzerindeki etkilerini kaybederler. Güç kullanmaktan vazgeçtiklerinde ise etkileri artar.

Read more
no image


  1. Çocuğunuzun sağlık durumu ile yakından ilgileniniz. Hastalıkların bir kısmı, çocuğun hayat enerjisini önemli ölçüde azaltarak onu dermansız bırakabilir. Bir kısmı ise, doğurdukları devamlı acılar yüzünden çocuğun okul başarısına etki ettiği gibi, bazı rahatsızlıkların bilinmemesi veya tedavi ettirilmemesi bir takım uyumsuz davranışların sebebi olacaktır.

  2. Çocuğunuzu kahvaltı etmeden veya yemek yemeden kesinlikle okula göndermeyiniz.Orta öğretimdeki çocuk, hızlı bir büyüme ve gelişme dönemindedir. Yemeğini zamanında yediriniz ve bu konuda titiz olunuz.

  3. Çocuğunuzun kılık kıyafetine özen gösteriniz. Kıyafetinin okul kurallarına uymasına ve temizliğine dikkat ediniz.

  4. Çocuğunuzun derslerinin ve davranışlarının daha iyiye yönelmesi için öğretmenleri ile sıkı işbirliği kurunuz. Veli toplantılarına mutlaka katılınız.

  5. Çocuğun yaşamındaki en etkili çevre aile çevresidir. Çocuk yaşamında en etkili örnekleri ailesinden alır. Anne baba olarak tüm davranışlarınızla örnek olunuz.

  6. Çocuğunuzu iyi tanıyınız. Çocuklardan yapamayacağı şeyler istemeyiniz, beklemeyiniz. Onları yeteneklerinin üstünde başarı göstermeye zorlamayınız.

  7. Çocuğun her istediğinin yerine getirilmesi, ona her istediği şeyi yapabileceği, elde edebileceği kanısının verilmesi veya tam tersi olarak isteklerinin çok sınırlandırılması, hiç yerine getirilmemesi çeşitli uyumsuz davranışlar geliştirmelerine neden olacaktır. Bu konuda titiz olunuz.

  8. Çocuğunuza yeteri kadar harçlık veriniz. Harçlığını mümkünse aylık veya haftalık olarak toptan veriniz. Böylece kendini yönetmeyi öğrenecek ve sorumluluk kazanacaktır.

  9. Çocuklarınızı başka çocuklarla ve kardeşleriyle mukayese etmeyiniz. Her insanın sahip olduğu nitelikler farklıdır. Onları olduğu gibi kabul ediniz.

  10. Çocuklarınızı korkutmayınız. Fazla baskılardan, bedeni cezalardan ve olamayacak sınırlamalar koymaktan sakınınız.

  11. Çocuklarınızın belli davranışları için anne baba olarak değişik davranışlar göstermeyiniz. Aynı şekilde davranınız.

  12. Çocuklarınıza iyi notların yanında zayıf not almasının da normal olduğunu ve çalışmakla durumun düzeltilebileceğini telkin ediniz.

  13. Çocuğunuzun okul yaşantısı ile ilgileniniz, anlattıklarını dinleyiniz.

  14. Çocuğunuzun okul dışındaki arkadaşlarını kontrol ediniz.

  15. Çocuğunuzun okul ve öğretmenler hakkında şikayetleri olursa onu dinledikten sonra, okul yönetimi ve öğretmenlerle görüşünüz.

  16. Çocuğunuzun sınıf, şube, okul numarasını ve ders öğretmenlerini iyece öğreniniz. Öğretmenlerle yapacağınız görüşmelerde çocuğunuzun kusurlu taraflarını hiç çekinmeden söyleyiniz.

  17. Ders çalışırken çocuğunuzu ev işi, çarşı, pazar işi için kaldırmayınız.

  18. Çocuğunuzun mümkün olduğu kadar sosyal yaşantılar içinde olmasını sağlayınız. Okul ve çevresindeki sosyal faaliyetlere katılmasına izin veriniz.

  19. Çocuğunuzu sık sık eleştirmeyiniz. Hele bunu başkalarının yanında asla yapmayınız. Onun aşağılık duygusuna kapılmasını önleyiniz.

  20. Beğendiğiniz, takdir ettiğiniz taraflarını söyleyiniz. Kendine güven duymasını sağlayınız.

Read more
no image


1.Bütün acıyan yerleri öpün.


2.Parklara çocuğunuzla gidip beraber sallanın.


3.Anne ve babaların da hata yapabileceğini gösterin, yeri geldiğinde ondan özür dileyin.


4.Çocuğunuzun, yanınızda olmadığı anlarda onu ne kadar sevdiğinizi, özlediğinizi açıkça belirtin.


5.Çocuğunuzu bir meyve, sebze bahçesine götürüp, meyveleri ya da sebzeleri kendisinin kopartmasına izin verin, bunun yanında meyve, sebzelerin ne şekilde büyüdüklerini, hangi ağaçlara sahip olduklarını gösterin.


6.Birlikte gazete, dergi okumaya çalışın, eğer okuyacak düzeydeyse bırakın onun komik, okumasıyla zevk almaya çalışın.


7.Eğer koşmaktan zevk alıyorsanız, onun yanınızda bisikletle eşlik etmesine izin verin.


8. Ben sana demiştim demek yerine, olmadığına üzüldüm canım ya da bir keresinde bana da aynısı olmuştu ya da biliyorum bu senin için çok zor tatlım gibi sözler söyleyin.


9.Çocuğunuzun yaptığı resimleri, karalamaları duvara yapıştırın ya da çerçeveye koyup odasına koyun.


10.Çocuğunuzu aile içindeki haberlere, olaylara, yakın tutmaya çalışın böylece çocuğunuz kendisini bu ailenin parçası olarak hissedecek, ileride sizinle olayları paylaşmakta zorlanmayacak.


11.Çocuğunuzu duygularını söylemesine alıştırmak için onu devamlı destekleyerek, yanıt verin. Mesela, onun teşekkür etmesi gerektiğinde, siz öne atılıp, ikimiz birden size tesekkür ediyoruz deyin.


12.Çocuğunuzla birlikte mutfakta beraber bir yemek hazırlayın, sonra da oturup ikiniz birlikte yiyin, pizza, makarna, sandviç gibi pratik seyler.


13.Çocuklarınızla oynarken, eğitimli olmalarına da dikkat edin.


14.Çocuğunuzun odasını onun seçeceği renklere ve dekorasyona göre olmasına dikkat edin, eğer özel bir oda hazırlayamayacaksanız, onun istediği renk, biçimde olması gibi ufak detaylarla onun olduğu hissini verebilirsiniz.


15.Çocuğunuz için, yılda bir kere olmak üzere, güzel bir doğum günü hazırlayın, onun sevdiği renklerden pasta, güzel hediyeler, şarkılar.


16.Birlikte oturup video izleyin.


17.Çocuğunuzla birlikte bir vazoya çiçek yerleştirin, birlikte çiçekleri seçip, yaprakları ayırıp, boylarını kesip, birlikte renklerine ve çiçek çeşitlerine göre bir düzen yapın.


18.Çocuğunuzun, iyi bir insan olmasına yardımcı olun, (teşekkür ederim, beni rahatsız etmeden telefon konuşması yaptırdığın için, gibi.)


19.Çocuğunuz için çocuk dergilerine üye olun.


20.Onun resim yapmasına, oyun oynaması için bir kutuda boya kalemi, kağıdı, uhu, çocuklar için özel makas bulunduran bir kutu hazırlayın.


21.Çocuğunuzun arkadaşlarını eve özel olarak çağırıp, onlar için kurabiye, meyve suyu hazırlayıp, onlara güzel çocuk kasetleri videoya koyup güzel bir zaman geçirmesini sağlayın.


22.Çocuğunuza asla tutamayacağınız sözlerde, vaatlerde bulunmayın, söz verirseniz mutlaka yerine getirmeye çalışın.


23.Bazen sizin yatak odanızda uzanıp televizyon izleyin, onun istediği bir şeyi yaparak onuda sizin özel odanıza dahil edin.


24.Özel günlerin önemini birlikte karşılayın, sizin doğum gününüz, onunki, bayramlar, yılbası, bu gibi özel günlerin gelmesini beklemesine yardımcı olur.


Kaynak:Vicki LANSKY





Read more
11 Mayıs 2012 Cuma
no image


Asla Sen Yapmazsın Demeyin


Çocuğunuzun kendisine verdiği değer çok önemlidir. Sorunları nasıl ele aldığını gözleyerek bir işe güvenle ve kararlılıkla katılıyor mu, yoksa o işe başlamamak için bin bir çeşit bahane yaratıyor mu görebilirsiniz.Tembellik, miskinlik deyip geçmeyin, çocuğunuzun derdi büyük!


“Ah şu çocuk tembel olmasa kim bilir neler yapacak! Sen bizim aileden kimseye benzemiyorsun,çıkmadı bizden senin gibi”, dahası “Bir baltaya sap olduğun günleri göremeden öleceğim.” diye ailede başlayan cümleler, okulda “eğiticiler”le tedavi bulamayıp devam edip giderler... Zavallı çocuk ezilir, kendi kafasında küçük bir yer bulup bütün bunları oraya doldurur.Her yeni şeye başlarken gidip kafasındaki bu küçük odacığı ziyaret eder ve panikle o yapacağı şeyden vazgeçmenin, kaçmanın yollarını aramaya başlar...


“Evet” ya da “Hayır”


Aşağılık kompleksi olan çocuk ailenin özürlüsü, okulun özürlüsü, çevrenin özürlüsü, dahası hayatının bir“özür” olduğunu her an düşünerek, kendi içinde patlamaya hazır bir anksiyeteyle, büyüme yollarında tırmanır durur.Siz sunduğumuz küçük testimizde her şıkkın başına evet veya hayır işaretleyin ve düşünün bakalım; çocuğunuzun aşağılık kompleksi var mı, varsa kendinizde bulduğunuz hatalar hangileri?Değerlendirmeyi kendiniz yapın ama açık yüreklilikle ve kendinizi kandırmadan.


Asla Çocuğunuza Böyle Davranmayın!


• Çocuğunuz yanlış bir davranış içerisinde ise asla ve asla onu ne kadar kötü günlerin beklediği türünde konuşmalar yapmayın.




  • Çocuğunuzu aşağılamayın, utandırmayın. Alay ederek ve küçük düşürerek eğitim konusunda hiçbir yere varamazsınız.

  • Okuluna ve arkadaşlarına karşı ilgisiz kalmayın. Unutmayın ki toplumsallaşmanın bu ilk basamağında cesaretinin kırılmaması gerekir.

  • “Sen küçüksün, söze karışma” gibi sözler sarf etmeyin.Asla başkalarıyla kıyaslamayın. Onun kendi kişiliği olduğunu en başından görmezden gelmiş olursunuz.

  • Çocuğunuza karşı sabırsız olmayın.Yeni bir insan öyle kolay yetişmiyor, siz de kolay yetişmediniz, unutmayın.

  • Değişken tavırlar sergilemeyin, bir aşırı disiplin, bir rahatlık çocuğunuzun dengesini bozacaktır.

  • Sert davranışlarla onu ürkütüp kaçırmayın.

  • Maddî ve manevî problemlerinizi çocuğunuzun yanında çözümlemeye çalışmayın. Sizin bir süre için yaşayacağınız sıkıntı onun hayatını kaplayabilir.

  • “Sen kötü bir çocuksun.” yerine “Bu yaptığın yanlış bir davranış, bu davranışını şöyle düzeltebilirsin.” demek daha doğru olmaz mı?


Çocuğunuza Yardımcı Olmak Elinizde!




  • Çocuğunuzun aşağılık kompleksini giderme konusunda nasıl yardımcı olabilirsiniz?

  • Yakın olmaya çalışın.Küçük dünyasının büyük problemlerini en az onun kadar ciddiye aldığınızı gösterin.

  • Yapabileceği, başarabileceği şeyler olduğuna onu inandırmaya çalışın, cesaretlendirin.

  • Önce küçük başarılarını alkışlayarak gelecek olan büyük başarılar konusunda destek olun ve yeni başarıları olacağına inandırın.

  • Çocuğunuza yavaş yavaş bağımsızlığını verin. Kendi gücüne güvenmesini sağlayın.

  • Yapacağı işlere cesaretle sarılmasının, başarının yolu olduğunu anlatın.

  • Çocuğunuza gelecek konusunda cesaret, umut ve iyilikle hareket etmeyi aşılayın.

Read more
no image

Etkili bir ana baba olmak için tutarlı olmak zorunda değilsiniz. Ana babaların tutarsız olması kaçınılmazdır. Tutarlı olmaya çalışırlarsa gerçekçi olamazlar.


Eğer çocuğun davranışını kabul edemiyorsanız, ediyor gibi davranmamalısınız. İçinizden sevgi gelmiyorsa seviyormuş gibi görünmemelisiniz. Ayırım yapmış olmamak için yapmacık kabul ve sevgi göstermek zorunda değilsiniz. (Dürüstlük). Çocuğun gerçek duyguyu anlamasıdır.


Eşiniz ve siz çocuklarınızla olan ilişkilerinizde ortak bir cephe oluşturmak zorunda değilsiniz.(Ana baba dan birinin yapmacık olması söz konusudur)


Yapmanız gereken en önemli şey duygularınızı tanımayı öğrenmektir.


Çocukların yaptığı ya da söylediği pek çok şeyi kabullenen (gerçekten, samimi) ana babalar kişi olarak kabullendikleri duygusu taşıyan çocuklar yetiştirecekledir.


Sınır koyarak yasaklayarak çocuğun davranışlarını değiştirmeye çalışmayın. Bütün çocuklar yasaklardan nefret eder.

Read more
no image



 

  1. Kardeşi doğmadan önce ona anlayabileceği bir dilde aileye yeni bir üyenin geleceği, evdeki ortamın her zamankinden daha heyecanlı ve karışık olabileceği, örneğin eve sık sık misafirlerin gelip gideceği, annenin hem yorgun olacağı hem de bebekle daha çok vakit geçirmek zorunda kalacağı, çünkü küçük bir bebeğin gereksinimleri olduğu ama aynı şeylerin o doğduğunda da yaşandığı ve her şeyin zamanla tekrar düzene gireceği anlatılabilir. Böylece çocuk psikolojik olarak daha hazırlıklı olacaktır. Bunları anlatmak için son ana kadar beklenmemelidir.

  2. Öncelikle rahatlayın, çocuklar etraflarındaki yetişkinlerin davranışlarından etkilenirler. Büyük çocuğunuzun kardeşine nasıl tepki göstereceği konusunda endişeliyseniz çocuğunuzda gergin olacaktır.

  3. Çocuğa somutlaştıramayacağı sözler söylemeyin. "Sakın endişelenme seni de bebek kadar seveceğiz" cümlesi iyi niyetli olsa da çocuğun anne babanın sevgisi için kardeşle yarışmasına yol açar.

  4. Hamilelik döneminde babası ya da başka bir aile üyesi (anneanne, babaanne) büyük çocuğun bakımıyla ilgili yemek yedirme, banyo yaptırma, uyutma gibi işlere başlayabilir. Böylece anne hastanedeyken ya da bebekle meşgulken çocuk kendini ihmal edilmiş hissetmez ve yaşantısının değiştiği fikrine kapılmaz.

  5. Anne baba aralarında işbölümü yaparak, anne yeni bebekle ilgilenirken babanın diğer çocukla ilgilenmesi çocukta kendisiyle de ilgilenildiğini hissetmesini sağlar.

  6. Anne babanın çocuğa kardeşin doğdu ama senin dünyanda değişen bir şey yok, sana olan sevgimizde bir azalma yok mesajını sadece sözcüklerle değil davranışlarla da iletmelidirler. Bu da ancak çocuğa zaman ayırmaya devam ederek onunla konuşarak, onunla ortak faaliyetlere girerek ve ona sorumluluk vererek olur.

  7. Kıskanan çocukla mümkün olduğunca nitelikli zaman geçirilmeye çalışılmalı, daha önce yapmaktan hoşlandığı alışkanlıklarını gerçekleştirmesine olanak verilmelidir. Yeni gelen kardeşle birlikte önceden gerçekleşen oyun parkına gitme, akşam yemeğinden sonra hikaye okuma gibi etkinlikler birden bire son bulmamalıdır. Bu sayede çocuk statü kaybına uğramadığını farkederek özgüvenini yitirmeyecektir.

  8. Yeni doğan bebeğe aşırı sevgi gösterisinde bulunmak yerine, var olan sevgiyi ilk andan itibaren paylaştırabilmeyi hedeflemek daha doğru olacaktır. Bebeğe sevgi gösterdikten hemen sonra panik içinde çocuğa da aynı şeyi yapmaya çalışmak doğallığın kaybolmasına ve çocuğun kendisinin zorla sevildiği gibi yanlış bir fikre kapılmasına neden olacaktır.

  9. En iyi niyetli misafirler bile sadece bebekle ilgilenip büyük çocuğu unutma eğilimi içindedirler.Yakınların yalnızca bebekle ilgilenmemelerini, büyük çocuğa da alışık olduğu tarzda ilgi ve sevgi göstermelerini söylemek, "Kardeşin doğunca senin pabucun dama atıldı" gibi sözler söylememeleri konusunda uyarmak işe yarayacaktır.

  10. Bebek için söylenen "Ne kadar yaramaz, sürekli ağlıyor ve beni yoruyor oysa ben seni daha çok seviyorum" gibi bir cümle çocuk tarafından inandırıcı bulunmayıp, tam tersine onu kandırmayı istediğiniz inancı verebilir. Bu da en başta çocuğun size olan güvenini zedeleyecektir.

  11. Bebeğe sürekli "bebek" demek yerine doğrudan adını söylemeye başlamak bebeğin bir nesne değil de canlı bir varlık olduğunu anımsatacaktır. · Bebeğe "benim" değil "bizim" diye başlayarak hitap etmek ve "Sessiz ol, kardeşin uyuyor" gibi sözlerle çocuğun yaşantısını bebeğe göre ayarlamak kıskançlığı tırmandıracaktır.

  12. Aşırı kaygı içeren tavırlarla çocuğu bebekten uzaklaştırmaya çalışmak, yapılabilecek en büyük hatalardan biri olacaktır.

  13. Kıskanmasın diye çocuğa aşırı hoşgörü göstermek durumu kötüleştirecektir. Örn: Önceden yalnız yatan çocuğun anne babasıyla yatmasına izin verilmemelidir. Çocuğa kıskanmasın diye gösterilen aşırı ilgi, bu seferde kardeşinin onu kıskanmasına neden olabilir.

  14. Bebeğe zarar vermesine izin verilmeyeceği kesin bir dille anlatılmalıdır.

  15. Çocuk kardeşinin canını yaktıysa, görünüşte çok kötü olan bu davranışın gerçekte bebeğe zarar vermek için değil, bir parça düşmanlık içeren bir incelemeden başka bir şey olmadığını bilin. Burada önemli olan aşırı tepki göstermemek, kibarca reaksiyon gösterip sinirlenmeden (yoksa sizi sinirlendirmek için bu davranışı tekrarlayabilir) uyarıda bulunmaktır. Çocuk mesajı alsa da almasa da iki kardeşi yalnız bırakmamak doğru olacaktır. (Beş yaşına gelene kadar çocuklar zarar verip vermediklerini kavrayamazlar.)

  16. Bebekle ile ilgili işlerde çocuktan yardım istenebilir. Örneğin bebeğe isim seçme, biberonunun soğutulması, oyuncak ya da giysi seçimi, bebek odasının düzenlenmesi gibi konularda büyük çocuğun katılımı sağlanabilir.

  17. Kardeşe yönelik olumsuz duyguları reddedip, önemsememek yerine, onları kabul edip tanımaya çalışın; "Anne, hep bebekle ilgileniyorsun." "Hiç de değil, daha biraz önce sana kitap okumadım mı?" demek yerine "Bebeğe bu kadar zaman ayırmam pek hoşuna gitmiyor." diyerek "Hayır, hiç hoşuma gitmiyor." diyerek duygularını ifade etmesini sağlayabilirsiniz.

  18. Kardeşler arasındaki karşılaştırmalardan kaçının. Ancak çocuğunda bir zamanlar küçük bir bebek olduğu, aynı bakım ve özenin kendisine de gösterildiği çocuğa anlatılabilir. Çocuğun küçülmüş giysileri, bebeklik fotoğrafları gösterilerek, o bebekken yaşanan anılardan ve onun sevimli hallerinden bahsedilerek kendini daha iyi hissetmesi sağlanabilir.

  19. Kardeşiyle ilgili karışık duyguları olan çocukların konu edildiği öyküler anlatmak, anne ya da babanın kendi kardeşiyle ilgili ilk hislerini paylaşması, çocuğun duygularını anlaması ve ifade etmesinde fayda sağlayabilir.

  20. Kardeşini sevmek zorunda olduğu söylenmemeli, "Sen artık ablasın" diyerek, yaşının üzerinde olgunluk bekleyip onun da hala çocuk olduğu unutulmamalıdır.

  21. Bebeğin gelişiyle birlikte 4-5 yaşlarındaki çocuğu ana okuluna göndermek doğru değildir. Bu durum kardeş kıskançlığını körüklediği gibi çocukta okul sendromunun gelişmesine ve çocuğun içine kapanık ya da saldırgan olmasına yol açabilir.

  22. Sevginizin eşit olduğunu göstermeye çalışmak yerine; her çocuğa, birbirinden ayrı olarak sadece kendisine özel bir sevgi duyulduğunu göstermek daha doğru olacaktır.

  23. Eşit zaman ayırmaya çalışmak yerine, her çocuğa kendi gereksinimine göre zaman ayırmak gerekir. Bebeğin henüz kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar küçük olduğunu dolayısıyla daha çok ilgiye ihtiyacı olduğunu belirtilmelidir .

  24. Her şeyin eşit olmasına değil, adil olmasına çalışılmalıdır. Örneğin, üç kardeşten ortanca çocuğun "Ahmet'lere kardeşim gidiyor, ama ben gidemiyorum, bu adil değil" şeklinde gösterdiği tepkiye "Kız kardeşinle geçimsizliği sürdürdüğün ve ona vurduğun için Ahmet'lere sadece ağbin gidebilir" biçiminde bir yaklaşım uygun olabilir.

  25. Kardeşinin giyebileceği, ona küçük gelen giysileri ve oynayabileceği oyuncakları beraber ayırmak işe yarayabilir, fakat vermek istemediği şeyler konusunda onu zorlanmamalıdır.Kendine ait sevdiği bir şeyin kardeşine verilmesi çocuğu üzebilir ve kıskançlığını arttırabilir.

  26. Ailenin bütün olduğu duygusu herkes tarafından hissedilmelidir. Bunun için bütün ailenin birlikte yapabileceği, gezinti, piknik, alışveriş, film izleme gibi etkinliklere yer verilmelidir.

  27. Anne-baba çocukla mümkün olduğu her fırsatta birebir iletişime geçerse, birlikte ortak faaliyetlerde bulunurlarsa, çocuğa kardeşiyle ilgili ve evle ilgili küçük sorumluluklar verilirse çocuk kendini hala güvende ve hala sevilen, önem verilen bir kişi olarak hissedecektir.

  28. Kardeşler arasında kıskançlık hissettiğinizde onları birbirinden uzaklaştıracak değil yakınlaştıracak ortamlar yaratın.

  29. Çocukların kavgalarında hakem rolünü almayın. Ana babalar çocukların tartışmalarına katıldıkları zaman çocukların her biri ana babasının diğerinin tarafını tuttuğunu düşünür. Bu da rekabetin yoğunlaşmasına yol açar. Büyük kardeş anababanın koruyucu desteğini sağlayabilen küçük kardeşten nefret eder. Anababa ne kadar yansız olmaya çalışsa da işe yaramaz bu nedenle kardeşler anlaşmazlıklarını kendileri çözmelidir. Fiziksel şiddetin olmadığı durumlarda ana babanın araya girmemesi sorunun çözümünü kolaylaştırır.

  30. Dikkatinizi hemen, sorun çıkaran çocuğa yönetmek yerine,zarar gören çocukla ilgilenmek,kardeşi "mağdur, ezilen" olarak nitelendirmemek gerekir.

  31. Kim başlattı sorusunu sormaktan kaçınılmalıdır. Çünkü olayı kimin başlattığını öğrenmeye çalışmak çocukların birbirini suçlamasına neden olur. Her bir çocuğun kavganın çıkmasında aynı derecede suçlu olmasından yola çıkarak sonuçlarına eşit şekilde katlanmaları sağlanmalıdır.

  32. Çocukların kavga etmelerine mümkün olduğunca izin verilmemelidir. Çünkü çocuklar kavga ettikçe deneyim kazanırlar. Kavga ettiklerinde de seçenekler sunulabilir yada iyi geçinme kuralları koyulabilir. Böylece kavga ettikleri ve iyi geçindikleri zaman sonucun ne olacağını bilirler. (İyi geçinirseniz ev kuralları dahilinde istediğinizi yapabilirsiniz. Kavgayı kim başlatırsa başlatsın önemli değil. Ya iyi geçineceksiniz yada lunaparka gitmeyeceksiniz.) Kuralı bozanlara ders vermek amacıyla bir iş vermek hem onların yanlış yaptıkları bir olayı düzeltmelerini hem de olumlu bir davranışta bulunmalarını sağlayabilir.

  33. Kardeş çatışmasına engel olmanın tek yolu tek çocuk sahibi olmaktır. Çünkü iki yada daha çok çocuğun aynı ortamı paylaşması kaçınılmaz olarak çatışma yaratır. Kardeş kavgasına neden olan zaman ve ilgi konusu ortadan kaldırılamayacağına göre çocuklara kavga etmeyin demek çok etkili değildir. Bunun yerine çocuklar iyi geçinme konusunda yüreklendirilmelidir. Ne kadar iyi anlaşıyorsunuz gibi cümleler çocuğu yüreklendirir ve sizin övgünüzün hakkını vermeye yönlendirir. Ayrıca çocuğun daha çok küçükken paylaşmayı öğrenmeye başlaması kardeşi olduğunda çok fazla bocalamasını engelleyecek, paylaşamamaktan doğan çatışmaları azaltacaktır.

  34. Kardeşler arasındaki kıskançlık ve geçimsizlik ne kadar yoğun olursa olsun birbirlerinden ayrı kaldıklarında çok özlerler. Bu durum, ilişkilerinin bazen çok bozuk olduğunu düşünseniz de aslında birbirlerini çok sevdiklerini açıklar.


 




Read more
8 Mayıs 2012 Salı
no image

Sevgili Anneciğim, Babacığım,


Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim:


Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamaya çalışın.


Deneme ile öğrenirim. Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. Oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşlarımda özgürlük tanıyın. Beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim. Bırakın kendi işimi kendim yapayım. Büyüdüğümü başka nasıl anlarım?


Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. Bunu önemsemeyin. Ama siz beni şımartmayın. Hep çocuk kalmak isterim sonra. Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. Bana yerli yersiz söz de vermeyin. Sözünüzü tutmayınca size olan güvenim azalıyor.


Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem. Ancak hiç kısıtlanmayınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum.


Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. Ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder.


Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır. " Ben senin yaşında iken... " diye başlayan söylevleri hep kulak ardına atarım.


Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Bana yanılma payı bırakın. Beni, korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın. Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın.


Yanlış davranışım üzerinde durup düzeltin. Ceza vermeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim


Beni dinleyin. Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin: Hiç değilse çabalarımı övün. Beni başkalarıyla kıyaslamayın; umutsuzluğa kapılırım.


Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın, bana süre tanıyın. Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin. Beni köşeye sıkıştırmayın, yalana sığınmak zorunda kalırım. Sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınızı haklı görebilirim. Ama beni aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim.


Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz; tersine, beni daha çok yakınlaştırır. Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi ve daha değerli görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çabalamayın. Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur.


Biliyorum, ara sıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum. Bana verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum. Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse bir çoğundan vazgeçebilirim; yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın.


Benden "Örnek Çocuk" olmamı istemezseniz, ben de sizden kusursuz ana-baba olmanızı beklemem. Sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter.


Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim. Sevgiler…


Çocuğunuz...

Read more